Ana SayfaGüncelSöyleşiZAD saflarında Türkiye'den bir asi eko-gezgin: Sadık Çelik

ZAD saflarında Türkiye’den bir asi eko-gezgin: Sadık Çelik

-

Sadık Çelik ile ZAD ve ekolojik hareketler üzerine uzun uzun söyleştik. Bakalım Sadık Çelik kim ve ZAD Hareketi nedir? Yolları nasıl kesişti?

sadik-celik-18

Röportaj verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Kendinizden ve ZAD hareketine yönelik aidiyet duygunuzun gelişim sürecinden söz edebilir misiniz?

Uzun bir zaman sonra nihayet Gaia Dergi ile söz söze gelebildim. Aslına bakarsanız iki aydır Bask ülkesi Navarraa dağları boyunca yürüdüğüm patlak çatlak ve yorgun ayaklarımın tozuyla karşınızdayım desem daha doğru olacak sanırım. Bunca zaman beni sabırla bekleyen Gaia Dergi’ye de ben teşekkür ederim.

Kendimden söz etmeyi pek sevmemekle birlikte, yaşadığım dünyayı mahveden karşı dünyaya ilişkin söyleyecek elbetteki pek çok sözüm var. Doğup büyüdüğüm uğruna yarı çocuk hapse atıldığım-ız -coğrafyaya dair ne çok iyi güzel yaşanmışlıklarımız varsa, tersine orantılı kötü, acı verici, korkutucu ve ürkütücü pek çok hikayemiz de var kuşkusuz. Ancak söze nereden başlamalı sorusuna ben yine de mümkün mertebe kendimden öte bir yaklaşımla cevap vermek istiyorum.

İsyanın atardamarı İstanbul

Kısaca çocuktuk, dere tepe düşe kalka büyüdük, olgunlaştık diyelim. Büyümek demişken, İstanbul’a dair de bir iki laf etmem gerekir sanırım. İstanbul pek çok açıdan benim bugün durduğum ya da duramadığım şehirlerle ülkelerle olan ilişkimde önemli bir yer tutmakta hala. Bu bir aidiyet duygusu olarak algılanmamalı yalnız. Aidiyet duygusunu çok oldu terk eyledim. Çünkü artık bir yere, bir aileye, bir evliliğe, bir eve, bir iş yerine, bir okula, bir köye, bir şehre, bir ülkeye… ait yaşamak istemiyorum hayatımı. Ben hiçbir şeye bağlanmadan yaşamak istiyorum. Ancak yine de bu zorlu serüvenin sıklıkla ve devamlı olmasa da geri dönüşümlü bir atar damarı olduğunu itiraf etmeliyim.

sadik-celik-1

Bu isyanın atar damarı İstanbul’dur. İstanbul benim için dünyanın neresinde olursam olayım bir vefa şehridir. Ondan çok şey öğrendim; gecenin, güneşin, rüzgârın, yağmurun ve karın dört iklim yedi tepe denizle, insanlarla ve sokak hayvanlarıyla bir başka ahenk olduğu çocukluk ve gençlik yıllarım boyunca hep onunla sevindim, onunla üzüldüm, onunla öfkelendim, onunla sevdalandım, aşık oldum, kavgalara atıldım, hapis yattım, onunla koştum, onunla düştüm, onunla ayağa kalktım ve nihayet onunla büyüdüm, onunla yıllandım. 2000’li yıllara doğru o çok sevdiğimiz şehri, İstanbul’un doğal ekolojik dokusunu hızla kaybettiğimizi anladığımda ise, 2003 sonbaharında İstanbul’a bir veda busesi bırakıp uzak diyarlara yol aldım. Yaklaşık on iki yıldır Avrupa diyarlarında kendimce asi eko-gezgin bir hayat yaşıyorum.

sadik-celik-2

sadik-celik-3

Ekolojik yıkıma karşı “Başka bir dünya mümkün!”

Ekoloji hareketiyle ilk olarak, 2011 yılında Hollanda’da bir arkadaşımın kütüphanesinde tanıştım; Murray Bookchin‘in “Ekolojik Bir Topluma Doğru” adlı eserini büyük bir heyecanla, soluksuz, bir çırpıda okuyuverdim. “İşte dünyayı başka bir evreye taşıyacak olanlara yeni bir ilham kaynağı” dediğim bu kitapla ekoloji hareketine ilk adımı da atmış oldum. Bookchin’in son derece mütevazı ve mücadele ile iç içe geçen öngörülerini eko-anarko bir sentezle somutlaştırması arayışçı kimliğime doğrudan bir etki yaptı diyebilirim. Bu nedenledir ki son dört yıldır doğrudan ZAD (Zone A Defendre) ekoloji hareketinin içinde yer almaktayım.

sadik-celik-5

Ekolojik yıkıma karşı “Başka bir dünya mümkün!” diyerek kendimce bir saf tuttum. Okudum, dinledim, izledim, araştırdım, tartıştım, gözlemledim ve nihayet deneyledim. İlk olarak 2013 sonları Fransa Sivens-Testet baraj projesine karşı direnenlerin ZAD imzasıyla sosyal medya üzerinden yaptıkları çağrı üzerine çizmelerimi, sırt çantamı ve yüreğimi alıp gittim ve onlara “Düşlerimle ve yüreğimle birlikte bu mücadelede ben de varım.” diyerek ZAD Testet’deki baraj projesine karşı mücadeledeki yerimi aldım.

sadik-celik-6

Testet’deki ZAD kolektifini mücadele içinde tanımak benim için çok önemli bir deneyimdi ve daha sonraki ZAD NDdL, ZAD Keelbeek (Belçika), Hambach Forest (Almanya), S.O.S Halkidiki (Yunanistan), Kuzey Ormanları Savunması (İstanbul), HES ve Yeşil Yola Dur De (Samistal), Cerattepe Geçilmez (Artvin), Siyanürle Altına Hayır (Ordu-Fatsa), Bask Ülkesi İşgal Köyleri gibi birbirinden uzak, fakat birbiriyle doğrudan ilintili farklı mücadele alanlarındaki dayanışma yolculuklarıma da esin kaynağı oluşturdu.

sadik-celik-7

“İnsanlık durumundan haydutluk durumuna geçilmiştir.”

sadik-celik-8

Doğrudan çevreyi merkeze alan siyasal bir pratik olarak yeşil siyasete ilişkin düşüncelerinizi, ideallerinizi bizlerle paylaşabilir misiniz?

Başta da dediğim gibi ben aidiyet duygusunu reddeden biriyim ve yaşam alanımı bir yerle, bir şehirle, bir ülkeyle ve dahi bir kitapla falan sınırlamıyorum. Dünyadaki bütün korunması ve savunulması gereken doğal güzergahları öz yaşam alanım olarak görüyor ve bu alanlara yönelik tehdit ve saldırılara karşı mücadele etmeyi de doğal bir refleks olarak görüyorum. Çünkü;

“Bu toplumun tahrip gücü insanlık tarihinde eşi olmayan bir düzeye erişmiştir ve bugün, neredeyse sistematik olarak tüm canlı dünya ve onun maddi temelleri üzerinde duygusuz bir yıkım aracı olarak kullanılmaktadır. Hemen her bölgede hava ve akarsular kirletilmekte, toprak çoraklaştırılmakta ve aşındırılmakta, yabanıl yaşam tahrip edilmektedir. Kıyı bölgeleri ve hatta deniz dipleri yaygın kirlenmeden kurtulamıyor.”

(Murray Bookchin, Ekolojik Bir Topluma Doğru)

Bu liste, gündelik hayatın bütün anlarında yaşanan vahimlikleri düşünürsek daha da detaylı devam edip gitmektedir bugün. Ancak biz şimdilik bu detaylara girmeyelim derim. Çünkü buna ne bu röportajın kapsamı ne de sayfalar yeter. Kesin olan şu ki yeryüzü; ilişkili olduğu bütün varlıklarıyla insan eksenli, doğal olmayan bir zorlamayla yenilenemez ve ölümcül bir evreye doğru itilmektedir. İnsanlık durumundan haydutluk durumuna geçilmiştir.

sadik-celik-9

Yeryüzünde masum olan yalnızca toprak, su, bitkiler ve geride kalan hayvan çeşitliliğidir. Var olanları korumak, kollamak, onarmak artık yetmemektedir. Kapitalistlerin sözde iklim konferansları ise, kendini aklama ya da ömürlerini biraz daha uzatacak yeni arayışlardan başka bir şey değildir ve sahtedir. Yaşam bilinçli özgür bireylerin, grupların kolektif dayanışmaları, radikal alternatif yaşam projeleri dışında yeryüzünün geleceğine dair hiçbir somut yaşamsal çaba görülmemektedir. Marksistlerin ve türevlerinin doğal dünyadan bihaber politik stratejileri ise bir kara mizah malzemesidir artık.

sadik-celik-10

Sonuç olarak doğal dinamikleri büyük ölçüde kırılan, yalnızlaştırılan yeryüzü bir haydutlar cehennemine dönüşmüştür. Her gün daha büyük savaşlarla, talanlarla, yağmalamalarla, katliamlarla dövülmekte ve örselenmekte olan bu cehennem aralığında kendine yeni bir döngü aramaktadır adeta.

Yeryüzü için her kıtada, her alanda topyekun dayanışma!

Ekolojik kriz üretmeyen yeşil bir küresel siyaset düşüncesinin pratikte ivme kazanabilmesi noktasında ZAD hareketinin etkinliğini ve uluslararası zeminde de gitgide yayılan eko-mücadeleci hareketlerin farklılıkları kuşatan çoğulcu ve dayanışmacı yapısını nasıl konumlandırıyorsunuz?

İklim dokusu periyodu olağandışı tepkileriyle büyük felaketler silsilesi oluşturmaktadır. Biyosferin bu trajik sancıları karşısında yalnızca izlemekle ya da bakıp geçmekle yetinen, görmezden gelen ya da ibretlik bir aymazlıkla yangına körükle giden bu iğrenç, hırslı, hırçın, bencil ve duygusuz insanlık halinden çıkılmadıkça yeryüzünde iyi, güzel, mutlu, neşeli ve birbiriyle ahenkli hiçbir yaşam bütünlüğünden söz edemeyeceğiz. Geriye yalnızca bir şey kalıyor; yeryüzü için her kıtada, her alanda topyekun dayanışma.

sadik-celik-11

Bireysel, grupsal bütün yeryüzü dostlarının bugünden yarına sonsuz bir enerjiyle küçük büyük demeden sistem dışı alternatif, kolektif, otonom yaşam pratiklerini, deneylerini hayati bir ısrarla birleştirmeleri ve “Başka bir dünya mümkün!” şiarı etrafında büyütmeleri gerekiyor. Bu nihai durum biz eko-anarkolara ve diğer bütün ZAD bileşenlerine göre yeryüzünün tek ve son umut kaynağıdır.

sadik-celik-12

ZAD hareketi ve dünyanın diğer yerlerindeki benzer dost eko-hareketler sancılı ekolojik yeni çağın yenilenebilir döngüsü, potansiyel motor gücü olacaklardır. Ancak ekosistemin düşmanları bu yeni umudun da düşmanlarıdır; ZAD hareketi ortaya çıktığından beri Fransa’nın pek çok bölgesinde yıllardır büyük bir mücadele sürmektedir. ZAD Notre Dame des Landes’daki havaalanı projesine, Testet ve Sivens Ormanı’nı yok edecek baraj projesine, Agen hızlı tren projesine, Center Parcs de Roybon projesine ve yine ayrıca Belçika Keelbeek’de mega hapishane projesine karşı mücadele vermektedir. Bu mücadelelerin en uzun süreli ve en prestijli olanı kuşkusuz ZAD NDdL otonomudur.

Nantes havaalanı projesi ve dünyası ile mücadele

Bugün biz bu röportajı yaparken bile ZAD NDdL otonomu kuşatma altındadır ve muhtemelen bu hafta sonu otonomu tahliye harekatı başlatacaklardır. Çünkü son bölgesel referandum üçkağıdından sonra bölgedeki tüm köylerin sakinlerinin eylül ayına kadar bölgeyi boşaltmaları için tebligatlar göndermişlerdi. Ancak tüm sakinler bu kararı tanımayacaklarını bildirmişlerdi. Son durum Kedistan‘da aktardığımız gibi; 8 Ekim’de ZAD otonom bölgesinde “Nantes havaalanı projesi ve dünyası ile mücadele” ve “Sopalarımızın şarkıları çınlasın! Havaalanına hep birlikte engel olalım” pankartı altında büyük bir randevu verilmişti ve düzenlemeler uzun süredir -tehditlere inat- halen sürüyor.

Programda yürüyüş, şenlik ve her parçası yaz boyunca onlarca marangoz tarafından ZAD’da hazırlanan bir hangarın montajı var. Bu önemli tarihte bir araya gelebilmek için, Fransa’nın her yerinden otobüsler ayarlandı ve ülke dışından gelecek katılımcılar da var. Bir süredir Notre Dame des Landes ZAD otonom bölgesinin tahliyesinin içinde bulunduğumuz dönemde başlayacağı söz konusuydu. Son günlerde belirleyici işaretlerin gözlemlenmesine yoğunlaşılmıştı, ZAD’ın korunma stratejileri ve direniş lojistikleri de birçok toplantının ana konusu olmuştu.

Geçtiğimiz günlerde cep telefonlarımıza bir uyarı geldi. Uyarıda bölgedeki bütün otellerin 25 Eylül tarihinden itibaren özel müdahale ekipleri için toptan rezerve edildiği, üç ilçedeki bütün okullara 26 ve 27 Eylül tarihleri için tatil emri geldiği ifade ediliyor, direniş için desteğe ihtiyaç olacağı belirtiliyor ve yola çıkmak için haberin teyidinin beklenmesi öneriliyordu.

sadik-celik-13

Notre Dame des Landes ZAD otonom bölgesinde derin meydan okumalar var

ZAD’ın sitesi son yayınlarda, gözlemlenen bilgileri merkezinde topluyor, bildirecekleri telefon numaralarını veriyor ve sosyal medyada yayınlanan bilgilerin teyit edilene dek dikkatli değerlendirilmelerinin gerektiğini -altını çizerek- paylaşıyordu. Yine sitede bildirildiği gibi, birçok farklı kaynak polis müdahalesinin 27 Eylül’den itibaren başlayabileceği görüşünde birleşiyordu. Ne büyük tesadüftür ki bu tarihi de içine alan üç gün boyunca -26, 27 ve 28 Eylül- Nantes kenti, dünyanın bütün ülkelerinden katılımcıların geldiği “Climate Chance” iklim değişikliği ile mücadele girişimini misafir edecek. (Konuyla ilgili güncel habere buradan ulaşabilirsiniz.)

sadik-celik-17

Mevcut toplumsal/siyasal düzenin normları ve pratikleri üzerinde, tabandan dönüştürücü nitelikli hareketler aracılığıyla -ve yerel unsurları da güçlendirerek- ekolojik kriz ile baş edilebileceği yönündeki öneriye ilişkin fikirlerinizi, ZAD hareketinin sunduğu entelektüel ve pratik bağlamda nasıl dile getirirsiniz?

ZAD taşıdığı umut ölçeğinde elbette önemli bir deneyim sunuyor insanlığa. Elimizde sihirli bir değnek yok; fakat birlikte nelerin başarılabildiğinin ve başarılabileceğinin anahtarları var. Notre Dame des Landes ZAD otonom bölgesinde derin meydan okumalar var. Devasa meydan okumalar… Yeni tarımcılık şekillerinden yeni yaşam şekillerine, yeni konut inşa etme şekillerinden yeni birlikte karar verme şekillerine kadar pek çok yaşamsal noktadaki alternatif deneylerimiz gündelik hayatımıza her gün yeni bir umut taşımaktadır. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki bugün ekolojik ve ekonomik kriz yaşayan dünyayı altüst edecek bir bakış açısı var. Bu hepimizin önünde açılan bir ufuk.

sadik-celik-21

Kapitalizm, yeryüzünün birinci dereceden mahvedenidir

Rutinden bıkmış olanların, artık emek sömürüsüyle, maaşla yaşamak istemeyenlerin, adalet tarafından, polis tarafından ve devlet tarafından ezilenlerin, bir çıkış kapısı arayanların… Burada bir çıkış kapısı gerçekten var ve somut. Burayı yakından görmek, tanımak ya da omuz vermek isteyenlere; “Gelin birlikte bu umudu, bu kendinize ait özgürlük alanını büyütelim, koruyalım” diyoruz. ZAD otonom bölgesinde sürdürülen mücadele ve siyasi proje konularında bilgilenmek isteyenler Kedistan adlı sitemizden ZAD filmini Türkçe altyazılı olarak izleyebilirsiniz. Ayrıca ZAD ve Nantes havaalanı projesi ile ilgili Türkçe yazılara da buradan ulaşabilirsiniz.

sadik-celik-19Ekolojik kriz ile mücadele noktasında, kurumsalcıların dile getirdiği gibi, reformist bir bakış açısının önerilmesine yönelik eleştirilerinizden bahsedebilir misiniz?

Dünya ölçeğindeki büyük ekolojik yıkımın geldiği boyutu düşündüğümüzde bu duruma karşı kısmi iyileştirilebilir çabalarla, önermelerle çözüm bulunamayacağı çok açık. Ekolojik yıkımın vahameti bizlere sıradan çevreci yaklaşımlarla dünyayı yağlayarak, cilalayarak kurtaramayacağımızı haykırmaktadır. Dolayısıyla kurumsalcıların dünyayı tamir etme, iyileştirme projelerini çok yetersiz ve hatta samimiyetsiz bulmaktayız. Kapitalizm, yeryüzünün birinci dereceden mahvedenidir ve dolaylı ittifakları aracılığıyla kendini aklama çabasındadır. Kurumsalcıların önermelerinin bu çaba ile doğrudan bir ilintisi vardır. Bu ayrımı COP21 sürecinde Paris’te çok net bir duruşla yaşadık.

sadik-celik-23

ZAD ve diğer anti-kapitalistler bir blok halinde hareket ederken, COP21 çevresinde kümelenen bu kurumsalcı “Reformist ve burjava eksenli çevreciler” -Onları bizim “Yetmez ama evet”çilere benzetiyorum biraz- kapitalist haydutların sahtekarlıkla dolu organizasyonlarının takipçisi ve bizlere yönelik saldırıların da sessizce izleyenleri oldu. Bu net konumlanıştan da anlaşılacağı üzere bu kurumsalcıların dünyayı mahvedenlere karşı söyleyecekleri tek bir karşı sözü, duruşu yoktur. Haydutların onlara verdikleri icazetleri ölçüsünde konuşabiliyorlar ancak.

sadik-celik-24

Eko-feminist yaşam biçimi

sadik-celik-25ZAD hareketinin, doğanın sömürülmesi ile kadının sömürülmesi arasındaki bağlantıya dikkatleri çeken eko-feminizme yönelik bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğanın sömürülmesi ile kadının sömürülmesi arasındaki bağlantı ve eko-feminizm önerimiz, ciddiyetle üzerinde durduğumuz, tartıştığımız bir konu. ZAD otonomu kadınların, eko-feminist yaşam biçimi ile gündelik hayatın baş köşelerinde üreten ve yoğun inisiyatif gücü kullanan yoldaşlarımız olduklarını söylemeliyim. Barikatlardan ev yapımına, bostandan tamirhaneye, fırına, kolektif mutfağa, çocukların eğitimine ve kendi atölyelerine kadar pek çok alanda inisiyatif güçleriyle kadınlar öne çıkmaktadır. Hiçbir kimseden, hiçbir erkekten, hiçbir otoriteden icazet almadan ve kimsenin himayesinde olmadan, kendi yeni özgürlük alanlarının manifestosunu yazmaktadırlar.

sadik-celik-58

sadik-celik-32Pozitivist nitelikli araçsal akıl kategorisinin çizdiği insan-doğa karşıtlığına, insan merkezli bir kozmolojiye karşı eko-merkezci bir bakış açısı sunan ZAD hareketinin, küresel ekonomik yapıdaki eşitsizlik ile ekolojik kriz arasındaki bağlantıya dikkat çekerek daha yerel bir üretimin yapıldığı ve bu üretimin doğayı sömürmediği, aksine doğayla uyumlu olduğu yeni bir emek-üretim ilişkisi tayin etme çabası içinde olduğu ifade edilebilir mi?

Evet, doğayla uyumlu yeni bir emek-üretim ilişkisi tayin etme çabası içinde olduğumuz doğrudur. ZAD otonom bölgesinde hayvancılıktan tarıma, tarımdan inşaata uzanan doğayla uyumlu bir üretim faaliyeti yürütmekteyiz. Çünkü pazar ve kâr için değil, otonomi için üretiyoruz. Otonominin gündelik zorunlu hayati ihtiyaçları dışında fazladan bir üretim yapmıyoruz. Toprağa, suya, bitkilere, ağaçlara, hayvanlara ve bütün canlı varlıklara saygı temelinde bir emek-üretim ilişkisidir bu.

sadik-celik-30

sadik-celik-41

“Başka bir dünya mümkün!”

Yaklaşık dört yıldır Fransa, Almanya, İspanya ve Türkiye ekseninde süregelen alternatif eko-dönüşüm yaşam pratiği deneyimlerinizden ve insan-doğa ilişkisinin eko-merkezci bir bütünlük ile yeniden ele alınabilmesi doğrultusundaki ZAD hareketinin sosyolojik ve politik bakış açınız üzerinde ne tür etkilerde bulunduğundan bahsedebilir misiniz?

Basque’li arkadaşların Navarra dağlarında eski terk edilmiş köylerin Fransız ve Basklılar başta olmak üzere başka ülkelerden gelen gönüllü eko-komüncüler tarafından işgal edilerek yeniden yaşam alanına dönüştürüldüğünden söz etti. Bu çok ilgimizi çekmişti derken, ZAD hareketinin esin kaynağı olduğu bu yeni deneyi yerinde görüp incelemek ve karşılıklı dayanışma ve deney aktarımı için yola çıkmaya karar verdik.

ZAD’a gelen Basque’li arkadaşlardan gerekli bilgileri alıp biri kadın üç ZADcı olarak, Bask ülkesi Navarra dağlarına doğru yola çıktık. Toplam yedi köyden oluşmaktaydı bu yeni komün deneyi. Ancak biz faal olan, yerleşim konumu ve altyapısı; alternatif su, elektrik, kanalizasyon ve restorasyon çalışmaları büyük ölçüde tamamlanmış olan Aiz Kurgi, Aiz Kuren ve Uli Alto adlı otonom komünlere gidecektik ilk etapta. Uzun, dik, engebeli ve sert coğrafi özellikler taşıyan görkemli Navarra dağları bizi bütün o yaban ve hırçın dokusuyla ve kokusuyla kabul eyledi.

Yaklaşık üç haftalık dayanışma ve inceleme serüvenimiz bittiğinde birbirine yakın bu dağ komünlerinde bambaşka bir deneyi yaşama şansına sahip olmuştuk. O sert ve yaban Navarra dağları, bağrında sonsuz bir özgürlük ve kolektif bir ruh taşıyan cıvıl cıvıl insanlarıyla “Başka bir dünya mümkün!” şiarının yaşama dönüştürüldüğü, son derece özgün özellikler taşıyan bir deneyimdi.

sadik-celik-59

sadik-celik-57

Ateş, su ve çamurla örtüşen ilişkisinden ötürü direnişin biricik sembolü: Zadistler

ZAD yaşam tarzı, kültürel bir refleks olarak birbirinden uzak bu farklı coğrafyalarda kimi nüanslar, farklılıklar ve özgünlükler içerse de gündelik yaşam ritmi aynıydı. Giyim kuşam, yeme içme, eğlenmek, çalışmak, tartışmak vb. aynı ruhsal bilincin ürünüydü.
Yakın bir gözlem olarak coğrafi özelliklerin, insan-doğa-hayvan ilişkisinde önemli bir yer tuttuğunu ve yaşamı hangi tarz ve renkte olursa olsun karakterize ettiğini; Navarra dağlarındaki bu yeni başka dünyanın çocuklarını kendi özgün dokusuyla biyolojik ve ruhsal olarak nasıl dönüştürdüğünü, yani onlara kendi dağlarından, havasından, suyundan, güneşinden, yağmurundan ve rüzgârından nasıl bir şeyler kattığını; kartal, at ve yaban keçileriyle nasıl karakteristik ve ruhsal bir benzerlik oluşturduğunu, gündelik rutinde, kolektifte, mutfakta, ahırda, tarlada, bahçede, bostanda, derede, dağda ve ormanda gözlemledim.

Bu son derece özgün fizyolojik ve sosyolojik durumu ZAD Fransa otonomlarıyla karşılaştırmam gerekirse, Fransa coğrafyasının, ruhsal ve sosyolojik konumlanışın daha çok orman, su ve toprak dokusuyla örtüşen karakteristik özellikler taşıdığını, hayvan-insan ilişkisi bakımından da semenderin çok özel bir benzerlikle zadistlerin ateş, su ve çamurla örtüşen ilişkisinden ötürü direnişin biricik sembolü olduğunu söyleyebilirim.

Bilindiği üzere, semenderler sulak alanda dere yataklarında yaşarlar ve ateşe son derece dayanıklıdırlar. Navarra dağlarına kurulan otoritesiz yeni tip özgür yaşam kolektifleri, içerdiği politik muhteva gereği anti-kapitalist, anti-otoriter, anti-faşist, anti-seksist, anti-maçoist ve anti-cinsiyetçi bir özelliğe sahip. Navarralı özgür kadınlar bu yeni tip özgür yaşamda tıpkı Fransa ZAD eko-feministleri gibi öz inisiyatifleriyle yaşamın bütün alanlarında, yenilenebilir yaratımların baş rolünü oynamaktadırlar.

sadik-celik-56

Başka bir pedogoji

sadik-celik-54

Bask ülkesi özgür erkekleri ise, İspanyol maçoizminin derin etkileri düşünüldüğünde bu eril dünyanın dışında bambaşka bir karakter ve yaşam tarzı sergilemekteler. Gündelik hayatın iş bölümünde kadınlarla karşılıklı saygı ve sevgi esasına dayalı bir dayanışma ve birliktelik sürdürmekteler. Çocuklara gelince onlar biyolojik anne ve babalarının klasik anne-baba rollerinin dışında, komünlerdeki her yetişkinin sorumluluğunda ”Başka bir pedogoji” anlayışıyla doğa-hayvan-insan eksenli bir pedagojinin kollarında özgür bireyler olarak büyümekteler. Ne mutlu onlara! Darısı yeryüzünün bütün çocuklarının başına, diyelim.

sadik-celik-48Sonuca gelirsek, yaşadığım bunca deneyimlerden yola çıkarak şöyle bir öngörüye ulaştığımı düşünüyorum. Ekolojik dünya krizinin baş mimarı kapitalizmin bu son evresinde Navarra dağlarında kurulan özgür eko-yaşam deneyleri, taşıdıkları özgün reel dinamikleri ve mücadeleleriyle Fransa ZAD ve Almanya Hambach Forest’teki özgür eko-yaşam deneyler ile iç içe geçecekler ve korunabildikleri oranda yakın gelecekte dünyanın pek çok yerinde sistemden kopuşları hızla tetikleyeceklerdir. Kapitalizmin doğaya, hayvanlara ve insanlara verebileceği hiçbir gelecek ve yarın yoktur.

sadik-celik-51

sadik-celik-47Bu röportajı da sağ salim bitirdik. Şimdi sırada ZAD NDdL otonomunu savunmak var. Bugünler kritik günler; bu son savunma hattında bütün özgür yaşam alanları için direneceğiz!

Dayanışmayla kalın.

sadik-celik-49

sadik-celik-46

sadik-celik-43

sadik-celik-42

sadik-celik-40

sadik-celik-37

sadik-celik-36

SON YAZILAR

Dimitris Sotakis: “Kurgu söylemek istediklerimi söylemek için bir anahtar”

Dimitris Sotakis’ten ilk olarak Büyük Hizmetkar romanını okudum. Yarattığı heyecanla hemen diğer kitaplarına yöneldim. Bu arada arkadaşlarım da kitaplarını okumaya başladı. Yazı dili, anlatımı, romanlarına...

Your Stage + Art: Müziğin evrenselliğini kutlayan bir sahne

Bugün paylaşımcılığın ve özgürleşmenin buluştuğu ortak noktadan, müzikten konuşacağız. Your Stage + Art, müziğin insanları bir araya getirme gücüne inanan, müzisyenlere eşit ve özgür şartlar altında müzikseverlerle buluşma imkânı sunmaya çalışan bir oluşum. Sanatla ilgilenen herkesin yeteneklerini...

Belgeselci Ben Fogle ile vahşi yaşam ve belgesel serisi üzerine söyleşi

Adını ilk kez Castaway isimli televizyon programında duyuran ve şu anda Vahşi Yaşama Dönüş (Return to the Wild) adlı programı sunan Ben Fogle, dünyanın dört...

Depremzedeler Ankara’ya göçüyor ama barınamıyor

Depremden etkilenen 11 ilin halkı Türkiye’nin çeşitli kentlerine göç etmeye başladı. Depremzedelerin yoğun olarak geldikleri kentlerden biri olan Ankara’da başlarını sokacak bir ev bulmaları oldukça...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol