Claudette, fotoğrafçı Malika Gaudin-Delrieu ile sohbetine şu sözlerle başlıyor: “Ruhumu satmaktansa, bedenimi satmayı tercih ederim. Çok daha zor ama bir o kadar da masum.”
Claudette bir büyükbaba, ödüllü bir bisikletçi, seks işçilerinin haklarını koruyan bir aktivist ve 52 yıllık bir evliliği var. Aynı zamanda çift cinsiyetli bir birey ve seks işçisi.
Hem eril hem dişil cinsel organlarla dünyaya gelen Claudette, 1937 yılındaki toplumsal tutum nedeniyle birini seçmek zorunda bırakılmış ve hayatına bir erkek olarak başlamış. Cinsel kimlik hayatının önemli bir parçası olsa da onun kim olduğunu tanımlamasına izin vermemiş. Çift cinsiyetli bireylere gösterilen önyargıya rağmen, olduğu kişi için asla özür dilememiş.
Malika Gaudin-Delrieu, Claudette ile tanıştığında sergilediği dürüstlükten ve cesaretten oldukça etkilenmiş ve La Vie en Rose (Pembe Yaşam) adını verdiği seride Claudette’in hayatını belgelemiş: “Claudette, bazı insanların sinirini bozuyor çünkü mutlu ve tutarlı bir hayatı var. O bir kurban değil. Kendi seçimlerini yapabiliyor, hayatının kontrolünü elinde tutuyor. Yalnızca yaşamaktan fazlasını yapıyor, hayatı gerçekten seviyor.”
“Çift cinsiyetli bir birey olmaktan asla utanmadım, bununla problemi olan diğerleri, ben değilim. Meleklerin cinsiyetine sahibim, bundan neden utanayım?”
“Birbirimize evet dediğimiz günün üstünden tam 52 yıl geçti” diyor Claudette, eşi ve hayatının aşkı olan kadın Andrée’ye. Andrée onu daima olduğu kişi için sevmiş ve üç güzel çocukları olmuş.
“Seks işçiliği, bu işin kadınlığın uç noktası olduğunu düşünen ve bundan mutluluk duyan bireyler için bir özgüven kaynağı.”
“Birçok erkek, seks işçileriyle beraber olma isteğine karşı koyamıyor. Hiç düşünmeden hareket ediyorlar. Sonrasındaysa kira ya da alışveriş için ayırdıkları parayı harcadıklarını ve eşlerinin hesap soracağını hatırlıyorlar. Bu noktadan sonra sizinle konuşmayı kesiyor, yaptıkları şeyden ve sizden utanıyorlar. Sabahın üçünde eve yürüyerek dönmek zorunda kalan erkeklere kaç kez taksi parasını geri verdiğimi hatırlıyorum.”
“Spor daima hayatımın önemli bir parçası oldu. Bisiklet tutkum hayatım boyunca sürecek. Hâlâ yarışlara katılıyorum ve kendimden 30 yaş genç insanlardan daha iyiyim.”
“Kimliğimi ve yüzümü saklamadan seks işçilerinin hakları için mücadele eden bir aktivistim. Ailem yaptığım iş ve cinsel kimliğim nedeniyle beni yargıladı. Bu mücadelede yalnızca bir gönüllü olmadığımı, aynı zamanda bir seks işçisi olduğumu açıkladığım TV programından sonra bazı aile üyelerimle irtibatı kestim. Fakat benim yaşıma geldiğinizde, iki farklı aile olduğunu biliyorsunuz: Kan bağınız olan ve sizin seçtiğiniz. Kan bağım olan insanlar beni reddediyorsa, beni olduğum gibi kabul eden ve seven diğer ailem var.”
“İnsanlarla kim olduğunuzu paylaşmak korkutucu, her zaman beklemediğiniz sonuçlar ve tepkilerle karşılaşıyorsunuz, fakat çoğu muhteşem. Bazen, insanlar fikirlerimi paylaştığım için bana teşekkür ediyor. Ben de hepsine minnettarım. Bu, beni özgür kılan bir deneyim.”
Kaynak: The Plaid Zebra