Ana SayfaYaşamDayanışma8 Marta giderken: Kadın Savunma Ağı ile röportaj

8 Marta giderken: Kadın Savunma Ağı ile röportaj

-

Kadın mücadelesi, toplumsal mücadelenin en önemli ayaklarından birini oluşturuyor. Zamlarla birlikte temel ihtiyaç olan pedlerin ulaşılabilirliğinin azalması, nafaka ile ilgili ortaya atılan gündem ve önlenmeyen şiddet üzerine Kadın Savunma Ağı’ndan Aysun Gençtanır ile konuştuk. Ankara muhalefetinin önemli bir bileşeni haline gelen Kadın Savunma Ağı, geçen haftalarda gerçekleştirilen ped eylemi, nafaka güdemi ve 8 Mart programlarını anlattı. 

Ekonomik krizin kadınlar cephesinde yaşanan bir başka boyutu var

Memlekette yaşanan ekonomik krizin yansımaları görülmeye başladı birkaç ay içinde. Bu krizin kadınlar cephesinden de yaşanan bir boyutu var. Ped fiyat artışları ve sonrasında bizim yaptığımız eylemleri bu açıdan değerlendirebiliriz. Hijyenik ürünlere ulaşım bir hak ve bu hak kısıtlanmış oldu. Pedlere uygulanan KDV oranı yatlara uygulanan kadar. Yani yüzde 18. 82 lirayı buldu ped fiyatları. Bu durum kendi bedenimizde yabancılaştırmaya başladı bizi. Öyle büyük bir zamdan bahsediyoruz ki insanlar kendi fiziksel döngülerine göre bir sonraki güne onları hazırlayacak temel ürünlere ulaşamaz oldu. Ekonomik krizin erkeklik kriziyle ilişkilendiği bir boyut bu, diyorlar ki biz patriarka olarak her şeyi metalaştırırız ve kapitalizmin bir oyuncağı haline getiririz. Kamusal alanda kadın varlığını da istemiyorlar. Kadınları özel alanda sıkıştırmanın bir başka yolu bu da. İhtiyaçların bizi ilgilendirmiyor, hangi alanda sıkışırsan sıkış diyorlar. Birçok kadın günümüzde hala hijyenik pede ulaşamadığı için okula- işe gidemiyor, bu zamlarla birlikte hijyenik ürünlere ulaşamayanların sayısı iyice arttı. Hijyenik pede ulaşım sıkıntısı aynı zamanda toplum sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sebep olabilecek bir durum. Kadınlar toplumdan resmen aforoz ediliyor. Diyanet de bu konuda üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor zaten(!) 

Hhijyenik pede ulaşım haktır, engellenemez!

Hijyenik pedlerin üretimi de tekeller üzerinden yürütülüyor. Biz de “Hijyenik pede ulaşım temel haktır, engellenmez!” diye yola çıkarak talepte bulunduk. Sadece talep etmekle yetinmeyerek, kendimize bir yöntem geliştirmek istedik. İstanbul’da PNG önüne gittik, eylem yaptık. Ankara’da, “Çocuk bezi ve kadın pedine ulaşımımız engelleniyor ama bunlara ulaşmak bizim hakkımız.” diyerek, bir çözüm arayışına girdik ve ped kamulaştırmakta karar kıldık. Neden kamulaştırma derseniz, Ankara’da fabrika yoktu o yüzden marketleri seçtik. Bu yaşama karşı bir öz savunma aslında ve meşru. Biz de ücretsiz pedin mümkün olduğunu göstermek istedik. Pandemi sonrasından itibaren kadınların regli yoksulluğu yani pede ulaşamama oranı yüzde 63 ve bu rakam çok yüksek. Diyanete ayrılan 16.1 milyon lira kadınlara ayrılabilir, devlet bunu yapabilir ama tercih etmiyor. 

Kadın mücadelesinin karşısına devlet eliyle örgütlü bir erkek birlikteliği çıkarıldı

Özellikle 2016 yılından bu yana Mağdur Erkekler Komisyonu’nun kurulmasından bu yana karşımıza çıkan bir konu nafaka. Isıtılıp ısıtılıp tekrar önümüze konuyor bu gündem. Bu konuya neden bu kadar takılıyorlar kısmı bizce çok kritik. İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmak salt bir kadın düşmanlığı mıydı mesela, hayır. Nafakada öyle değil. İstanbul Sözleşmesi özel alandaki şiddeti politikleştirir sözleşeme de özel alan politiktirin yasal haliydi aslında. Şiddeti ve cinsiyet eşitsizliğini görünür hale getiriyordu. Sözleşmeyi kaldırmakla bu noktalara ket vurmayı amaçlıyorlar. Kadınları kamusal alandan dışlıyor ve özel alana mahkum ediyor ve burada yaşananları doğal olarak gösteriyorlar. Nafakaya baktığımızda yukarıda bahsettiğim komisyon meclise önerge verdi, eylemler yaptılar. Kadın hareketinin en çok yükseldiği dönemde çıktı bu erkekler. Kadın hareketine karşı örgütlü bir erkek birlikteliği diyebiliriz onlar için. En sonunda da Adalet Bakanı’nın değişmesi ve Bekir Bozdağ’ın koltuğa gelmesiyle birlikte yine gündeme geldi nafaka konusu. Meclis gündemine gelecek bu konu, görüyoruz ama kadın hareketi buna karşı hazırlanıyor. Nafaka ne peki? O kadar soyut hale getirildi ki sanki milyarlar alınıyor. 

Nafaka ücreti 250 ila 400 lira arasında

Nafaka 250 ila 400 lira arasında bir paraya denk geliyor. 3 farklı nafaka var. Boşanma esnasında yoksulluk nafakası adında verilen, boşandıktan sonra yoksulluk yaşayacak eşe verilen ve çocuklar için verilen. Ekonomik açıdan yoksulluğa düşecek eşi korumak için verilen bir ücret bu ve şartları var zaten. Her kadın bunu alamıyor ya da almayı tercih etmiyor. Evli olduğu için, çocuk baktığı için çalışamayan kadınlar alıyor bu nafakayı da. Doğal olarak kadınların nafaka alması bir hak oluyor. Çocukların bakımı da genel olarak kadınlarda kalıyor. Ayrıca süresiz nafaka adı öne çıkarılıyor ve ömür boyu veriliyormuş gibi bir algı yaratılıyor. Aslında bu süresi belli değil anlamında mesela kadın çalıştığında veya evlendiğinde bu nafaka zaten kesiliyor. Ayrıca ömür boyu da olabilir çünkü eril iş bölümüyle erkeğin dışarda çalışması için kadın da evde çalışıyor. E boşandıktan sonra sana nafaka da yok mu diyecek devlet? Zaten 250 ila 400 lira arasındaki bu nafaka ücreti günümüzde amacı olan yoksulluğa düşmeme durumunu önleyecek bir miktara da sahip değil zaten. Son olarak nafaka hakkı bulunan kadınların birçoğu hakları olan bu nafakayı da alamıyorlar zaten çünkü erkeklerin yüzde 66’sı nafakalarını ödemiyor. Birçok kadın da şiddetten kurtulmak ve eşinden bağını koparmak için bu nafakayı talep etmiyor. 

Boşanmaların yüzde 82.9’u şiddet kaynaklı 

Oranlara baktığımızda bozulmasının istenmediği kutsal ailelerin boşanma nedeni yüzde 82.9 ile şiddet oluyor. Yani kadınlar şiddete uğradığı için boşanmak istiyor. Birçok kadında şiddete rağmen sadece ekonomik kaygılarla boşanmamayı seçiyor, mecbur kalıyor çünkü işleri yok, gidebilecekleri bir aileleri yok. Hayatında belki çalışmamış, eğitimi ya da deneyimi olmayan kadınlar ekonomik kaygılara rağmen boşanmayı seçtiğinde alacağı bu kadar cüzi miktarlarda nafaka için bile mücadele etmek zorunda kalıyor. Diyanet de yaptığı açıklamalar ve verdiği fetvalar ile kadınları şiddete mahkum eden şeyler söylüyor. Bu nedenle şiddetin kaynaklarından biri bizim gözümüzde diyanet. Bu sebeple de geçtiğimiz günlerde Diyanet Vakfı önünde eylem yaptık. “Diyanet kapatılsın!” diye bir talebimiz var. 16.1 milyar bütçe ile diyanet; 26 özel daire ve 200’den fazla üniversite başta olmak üzere birçok idareden ve 7 bakanlıktan daha fazla bir bütçeye sahip demek. Ne yapılıyor bu bütçelerle? Enes Kara gibi gençler gerici yurtlarda intihar ediyor, eğitim sistemi gün geçtikçe gericileştiriliyor, boşanmaların önüne geçmek için aile merkezleri adı altında arabuluculuk yapan kurumlar açılıyor diyanete bağlı çalışan. 

Türkiye’de her dört kadından biri işsiz

Türkiye’de her dört kadından biri işsiz, kadın istihdam oranı yüzde 26. Çalışmak istediğinde bile kadınlar zaten iş bulamıyor. Bu nedenle nafaka hakkının iptalı söz konusu bile olamaz. Hatta bizim talebimiz, sadece “Nafaka haktır, kısıtlanamaz!” değil, ücret açısından nafaka hakkının yeniden düzenlenmesi. İnsanca yaşamaya yetecek kadar nafaka alınmasını talep ediyoruz biz ve nafakaların ödenmesini sağlamayı. Önümüzdeki dönem hem 8 martta hem de sonrasında kadın mücadelesinin gündemlerinden biri olacak nafaka hakkı. 

6 Mart’ta Tandoğan’da Büyük Kadın Mitingi’nde buluşuyoruz

Bu 8 Martı, kadın yoksulluğuna, zamlara, hayat pahalılığına, şiddete karşı bir 8 mart olarak karşılayacağız. Ankara programı şöyle olacak. 6 Mart’ta Ankara Kadın Platformu’nun tüm bileşenleri ile birlikte saat 15.00’da Anıtpark’ta Büyük Kadın Mitingi’nde buluşacağız. 8 Mart günü de Feminist Gece Yürüyüşü için saat 19.30’da Madenciler Anıtı’nda buluşup, Sakarya Meydanı’na yürüyeceğiz. 8 Mart’a giderken Kadın Savunma Ağı olarak başka etkinliklerimiz de olacak, bu etkinlikleri sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir isteyenler. Ayrıca Ankara, İstanbul ve Kemalpaşa’da Mor Mekan’larımız var. Kadınlar olarak kuracağımız dünyaya açılan bir kapı, dayanışmanın, bir aradalığın ve feminist dünyamızın olduğu, kendimize ait bir mekan. İsteyen tüm kadınları Mor Mekan’larımıza bekleriz. 

Kriz varsa isyan var!

Kadın Savunma Ağı olarak bir kampanyaya başladık:“Kriz Varsa İsyan Var” diye. Yaşadığımız bu kriz karşısında yapabileceğimiz bir şey var diyoruz. Hakkımız olanı isteyeceğiz, istemekle kalmayıp olabilmesi için mücadele edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi fesh edilmiş olabilir ama bizim için hala yürürlükte ve biz bu sözleşmeyi fiili olarak uygulatacağız. Bu kapsamda bakım işlerinin kamulaştırılmasına yönelik talebimizi birçok şehirde hayata geçirmeye de başladık. Eşit işe eşit ücret ve kadınlar için güvenceli bir iş ortamı taleplerimizi gündemde tutacağız. Diyanet gibi gerici kurumların ve vakıfların kapatılması, kadın sığınma evleri, çocuk kreşi ve yaşlı bakım evleri gibi sermayenin eline bırakılmış kurumları da tekrardan kendi elimize aldığımız bir mücadele programımız olacak. 

Gelin kadın mücadelesini birlikte büyütelim, krize beraber dur diyelim, hakkımız olanı beraber isteyelim, birlikte direnelim. Belki böyle bir imkanı olmayan ya da mücadele eden insanlara ulaşamayan ama bu röportajı okuyan kadınlara da şunu söylemek istiyorum. Hiç birimiz yalnız ve çaresiz değiliz. Bazen o evin içerisinde ya da o iş yerinde sanki tek başımıza yaşıyor gibi hissedebiliriz ama hepimiz aynı ortak sorunları yaşıyoruz. Aynı gökyüzü altında, milyonlarca yıldızdan bir tanesiyiz. Tek değiliz, milyonlarcayız bunu hissederek hareket etmemiz yeterli olacaktır. Hepimizin bulunduğu her yerde yapabileceği bir şey var. Evde, okulda, sokakta, işte, her yerde mücadeleye katılmaya davet ediyoruz tüm kadınları. 

SON YAZILAR

Dimitris Sotakis: “Kurgu söylemek istediklerimi söylemek için bir anahtar”

Dimitris Sotakis’ten ilk olarak Büyük Hizmetkar romanını okudum. Yarattığı heyecanla hemen diğer kitaplarına yöneldim. Bu arada arkadaşlarım da kitaplarını okumaya başladı. Yazı dili, anlatımı, romanlarına...

Your Stage + Art: Müziğin evrenselliğini kutlayan bir sahne

Bugün paylaşımcılığın ve özgürleşmenin buluştuğu ortak noktadan, müzikten konuşacağız. Your Stage + Art, müziğin insanları bir araya getirme gücüne inanan, müzisyenlere eşit ve özgür şartlar altında müzikseverlerle buluşma imkânı sunmaya çalışan bir oluşum. Sanatla ilgilenen herkesin yeteneklerini...

Evvel Temmuz KSF gönüllüleri: Bu festival halkın festivalidir!

Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali 23 Temmuz'da Serinyol ayağınının da tamamlanmasıyla sona erdi. Halkın festivali Evvel Temmuz için gönüllülerinin hazırladığı basın bültenini ilginize sunuyoruz. 7 Temmuz’da...

Belgeselci Ben Fogle ile vahşi yaşam ve belgesel serisi üzerine söyleşi

Adını ilk kez Castaway isimli televizyon programında duyuran ve şu anda Vahşi Yaşama Dönüş (Return to the Wild) adlı programı sunan Ben Fogle, dünyanın dört...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol