Aradan on iki gün geçti. Başladığın yere döndüğünde toplam yer değiştirme sıfırdır diyen bir fizik görüşü var. Ve gözler kapalı olduğunda da sürekli daire çizeriz diyen bir matematik görüşü var. Bunların hepsi on iki gün içinde oldu. İlk günü buradan okuyabilirsiniz.
Kutsal olan temiz toprak ister. Şehirde temiz toprak bulmak zor. Herkes “doğa“ya kaçıyor. Peki, şehirde sıkışmış kalmış ego ile ne yapacağız? Acaba Kerberus‘un zincirlerini kim tutardı elinde. Supernatural’de borcunu ödemediğinde geliyordu cehennem tazıları. Okey, devam edelim. Tohumları dışarı çıkaralım ki “asma” üzümlerini versin. Çok şükür ki Supernatural on dört yıldır aramızda, bizi bir üst realiteye dışsal olarak hazırlıyor. Bilinçaltında her şeyin resmi var, bir şey olduğunda oradan çekeriz. Üstüne bir de inziva! Oh, Bardo Thödol’da okuduk mu geçer gideriz buralardan.
Tekrar geliyorsun. İşin bitmiyor, bazı tıradisyonlar gelenlere ağlıyor, gidenlere seviniyor. Bizde tam tersi ya da ikisi birden oluyor. Kaba madde içinde ego yolunu tekrar kaybediyor. İnanç perdeleniyor, illüzyon beş duyu ile çözüyor küsküye. Tam burada ve bu an’da küfür edilebilir, etseniz de bir şey değişmez. Manyetik alanın bi an’lık sıkıntıya girer, sonrasında kahve ile toplarsın kendini? Starbuckslar sağ olsun toplarsın tabii. Konuyu üst bir oktava taşıyalım artık.
Ego, Yaşar-El’e nasıl döndü? Önceki yazıda burada kalmıştık. Gemi’de hikayesindeki gibi. Sınavlar hiç bitmiyor değil mi? Bitmez, karanlık geldiğinde ne yapacaksın? Mezmurlar yardımımıza koşar.
“Çıkardı karanlıktan, zifiri karanlıktan,
Kopardı zincirlerini. “
Bir üst realiteye boyun eğip neden bu yaşanılan diye sorup yardım istemek yapabileceğimiz güzel şeylerden. “Yaşanılan her şeyin bir nedeni var” kadim metinler. Bu nedensellik bağlarını görmek burada ne işler yapmaya geldiğimizin fikrini bize verebilir. Döngülerimizi görmekte yardımcı olabilir. İNK’de (ilahi Nizam ve Kainat’ta) şöyle geçer
“Nedensellik (illiyet) prensibi ya da neden- sonuç prensibi; ‘madde kâinatı’ndaki hiçbir olayın, hiçbir şeyin nedensiz olmamasıyla, bütün hareketlerin, her şeyin nedenlere dayanması ve sonuçlara varmasıyla, nedensiz ve sonuçsuz hiçbir oluş bulunmamasıyla, hiçbir olayın başıboş ve diğer olaylardan bağımsız olmamasıyla, her olayın direkt veya endirekt olarak diğer ‘olaylar’a bağlı olmasıyla, yani kısaca, kâinatımızdaki her olayın, her hareketin, her oluşun belirli bir nedenin zorunlu sonucu olmasıyla tecelli eden prensiptir.“
Olayları gözleyelim, olay diye karşımıza gelen bizi gerek duygusal/hareketsel ya da zihinsel olarak harekete geçiren olaylara bakalım, bize ne demek istiyor? Ego’nun dönüşü böyle oluyor. Neyi alması gerektiğini söylüyorsun, nasıl ilerlemesi gerektiğini. Kalpteki arzun çok önemli biraz bizimkilerden gidelim.
Nefis sözlükte; ruh, can, akıl, insanın şahsı, bir şeyin varlığı, zatı, içi, hakîkati, beden; ceset, kan, azamet, izzet, kötü söz, bir şeyin cevheri, arzu ve istek gibi anlamlara gelir. Buradan yol devam eder.
“O Allah ki, sizi bir tek nefisten inşa etti… ” (En’âm, 6/98)”
İnsanın ne olduğunu ve ne işler karıştırdığını anlamak için kadim bilgilere gideriz. Teoloji kendi içinde sembolizm ve alegoriyle bunları anlatmaya devam eder. Egoyu anlamak, dönüşünde nasıl olacağını anlamamızda bize yardım eder. Bir devam daha gerekir mi acaba bizlere?
| Nedensellik Prensibinin devamı.|