Ana SayfaKültür & SanatKitapMetin Turan'ın yeni öykü kitabı üzerine: Ama Bir Gün Bir Şey Olur

Metin Turan’ın yeni öykü kitabı üzerine: Ama Bir Gün Bir Şey Olur

-

“Baskısı 2018 Temmuz’unda yapılan, Metin Turan’ın ilk öykü kitabı ‘Siyah Gökkuşağı’ üzerine yazılan bu metin, bir kitabın ötesinde bir bütün olarak edebiyatın gücü ve etkisini ortaya koyması yönüyle anlamlı. Sınırsızlığıyla yolları, yılları aşıp köprüler kuran; sese, resme, fotoğrafa dönüşüp sözcükleri kanatlandıran ve nihayet bizi bizle buluşturup kucaklayan, sarıp sarmalayan, etkilemekle kalmayıp değiştiren edebiyata şükranla… Jacques Ranciére’in ifadesiyle; zamana sahip olmayanlara, dil dışında kalmışlara ses, söz, yazı sunan edebiyata; alkışlarla…”

Sevgili Metin,

Bunca yıl geçmişken öykülerin aracılığıyla da olsa sesini duymak beni hem heyecanlandırdı hem de duygulandırdı. Birçok kişi gibi ben de nerede, hangi durumda olduğunu, gözünün durumunu öğrenmiş oldum. Bir çırpıda da “Siyah Gökkuşağı”nı edinip okumaya başladım. Okudukça da seninle paylaşma isteğim arttıkça arttı. Amacım yazdıklarını değerlendirmek değil, cümlelerinin bende yarattığı duyguları paylaşmak arzusu sadece. Belki bu sayede seni göremesem, sesini duyamasam bile görüp duymuşçasına bir özlem giderme olur dedim kendi kendime. 

Röportajında da sık sık vurguladığın gibi bizim dışarıda neredeyse teslim olduğumuz, uyumlu olduğumuz verili zamanı evirip çevirmiş, eğip bükmüş ve fizik dışı boyutunun kendine özgü zamanı haline getirmişsin. Öykülerinin hemen hepsinde bu zamanın geçmiş şimdiki gelecek halleri, düşünce sınırlarımızın ötesinde duygu halleriyle bezeli.

Pek çok öykünde ama özellikle Siyah Gökkuşağı’nda hikâyenin içine direkt değil, yavaş yavaş giren bir anlatımın var. Bu da okudukça merak duygusunu besliyor. Sık sık yaşadığım gibi, gecenin bir yarısında aniden uyanmış ve yatakta dönüp dururken, sabahın altısında elime aldım kitabını. Senin de vurguladığın “sessizliği” kendimce yaşarken “iyi ki uyuyamamışım” dedirten bir sürpriz gibiydi ilk öykün.

  “Bir saat sadece bir saat değildur hapishanede…” Onlarca filozofun, düşünürün elinden değil de, hapishane memurunun güngörmüşlüğünden duymak böyle bir cümleyi, o cümlenin anlamını başka bir boyuta taşımış; salt güzel bir cümle olmaktan kurtarmış. Bu boyutun sadece dörtduvarla sınırlı olmadığını anlıyor insan okudukça. Okudukça cümleler mahpusluktan çıkıyor, “yaşamak” isteyen herkesin cümlesine dönüşüyor: “Aslında bu lanet yerde, bir şekilde seni hayatla buluşturan hatta seni hayata bulaştıran her anı değerlendur evlat…”,”… yağmurda ıslan. Karda biraz üşü. Biraz güneş yaksun seni…”.

“Ufak bir adımımın yankısıyla sessizliğin o anki büyüsü bozulacak diye adımlarımı erteliyordum.” diyor öykündeki mahpus. O mahpus hayalimde önce sen sonra tanıdık tanımadık birçok insan yüzüne dönüştü. Şu “dışarısı” denilen koca dörtduvar içinde bir o yana bir bu yana savrulurken koşaradım, nefeslerimiz tıkanırken bu koşuşturmacada, sessizliğin büyüsünü yaratmak mümkün mü acaba? Sessizlik, tıpkı yalnızlık gibi bir ihtiyaca dönüşebiliyor bazen. Hapishane Çağı diye bir kitap okumuştum. “Yalnızlığın” içine sürüklendiğimiz değil, ihtiyaç duyup kullanabildiğimiz, kendimize ait bir tasarruf olması gerektiğini söylüyordu özetçe. Öykündeki mahpusun, bu tasarrufu yaratma sürecine de tanık oluyor insan hikâye sürdükçe; tüm hırpalanmışlıklarına rağmen.

 Şist… şşiişştt… Benim abim!” diyerek mahpusa seslenen Yurtsuz Selim, bugünün insanlığın “alabildiğine yorgun, alabildiğine kırgın, alabildiğine küskün, ezik ve alabildiğine kanayan, kanatan” yanı gibi hikayeye dahil oluyor; her birimizin bir yanı gibi. Vücudundan ter boşalması yerine, vücudunun ter boşaltması, sadece bir cümle oyunu değil, Selim’i tarifleyen bir cümleye dönüşmüş. “Ne olur bana güzel bir şey söyle!” derken Yurtsuz Selim Mahpus’a, keşke biz de kaldırabilsek başımızı gökyüzüne, yaratabilsek ve değdirebilsek gökkuşaklarımızı birbirimizin hırpalanmış, küskünleşmiş içlerine.

Daha ilk satırlarla birlikte, nedense Turist Ömer filmlerinden fırlamış bir Sadri Alışık tavrıyla ve sesiyle girdim “Bir Çay Daha Alayım O Zaman” öyküne. Kaçıp kovalamaca, helikopterler, sis duman arasında nefes nefese haller içinde hikayene dahil olurken Ender, Leydi Meydi ve trans Ceyda bu dehşet haline hiç de aykırı kaçmayan bir mizahi dil ise sürükleyicisi oluyor hikayenin. Şehir ise, içinde türlü insanların ve hallerin yaşandığı değil, basbayağı yaşayan bir şehir olarak merkezde duruyor. Evin kapısı bile yaşıyor: “Evin zavallı kapısı hala dövülüyordu.” Hikâyenin kahramanı bir “sıradışılık” içinde şaşkın ördek durumundayken ve “öteki” birinin karşısında halden hale girerken, tüm bu saftirik halleri Sadece “kâbusla” nitelendirilseydi, onu yaşayanın değil okuyanın da önyargısı işler hale gelebilirdi. Sadece  ”rüyayla” nitelendirilseydi, bir çelişki iki satırda kolaycılıkla çözümlenmiş gibi olabilirdi. Oysa kitaplar devirmiş birçoğumuz “öteki” olana karşı hala çelişkilerle doluyuz; tıpkı hikâyenin kahramanı Ender gibi. Ender’in kendine sorusu da çelişkisindeki yerini buluyor: “Hala inanamıyorum. Rüya mı yoksa kâbus muydu bu?” Ender bir zamanlar Adanalı Nejat olan Ceyda karşısında kalın kafalılığını, “erkek”liğini “Bir çay daha alayım o zaman!” diyerek kırmaya çalışırken, “umarım” dedim kendi kendime, “şekerli ya da şekersiz çaylar içeriz karşılıklı her ‘öteki’ denilenle.” Belki o zaman hayatı da Sadri Alışık sesiyle ve keyfiyle karşılarız.

Hayatımızdaki ötekileri sadece farklı milliyetler, azınlıklar, mezhepler, cinsiyetler olarak bırakmamışsın öykülerinde. Bugün kaba sabalıkla, güvensizlikle, korku ve kuşkuyla, çıkarcılıkla örülü hale gelmiş ilişkilerimiz çok uzak olmayan geçmişimizin nezaketle, anlayış ve paylaşımla, karşılıksız yardımla, şefkat ve vefayla ifadesini bulan dostluklarını, komşuluklarını ezip geçmiş durumda. Öykülerinin neredeyse tamamında artık öteki haline gelmiş güzellikler, asaletli bir dille önümüze seriliyor:

“Burda Hayat Var”da Emekli memur Vedat Bey, yitirdiği eşi Maide’yle hala sohbetler ediyor bu “ötekileşmiş” yaşamında. “Hayat” kanat çırpıyor ve Maide daha çok hayat buluyor Vedat Bey’in zihninde, yüreğinde.

“Eskiden Leylak Kokardı Evleri”nin Çınarlı Sokak’ında “içi dışı bir zamanlar fulya, altın sarısı zerrin, sümbül, şebboy, begonya, fesleğen ve menekşe, akşamsefası ve kasımpatılarla bezeli bu evlerden ikisine de bahar mor salkım ve leylaklarla gelir; çiçekli kokular tüm sokağı sarardı. Sokakta boylu boyunca çocukların baharlı kahkahaları yankılanır; kemerli, basamaklı kapıların gölgesinde âşıklar öpüşür; çınarın altında kahve höpürdetip söyleşenlerin kahkahaları, pencereden pencereye bağrışan kadınların sesine karışırdı” Daha çocukluklarında birbirlerini koruyup kollayan Aynur’la Madam Eleni, kazandıkları bu görgüyü ilerleyen yaşlarında da adeta inatla sürdürüyorlar. Yaşamın asaletli hali öykülerinin dilini de sarıp sarmalıyor. Bazen de dinamik bir film tadında okutuyor kendini. Madam Eleni’nin evden çıkıp Aynur’a gitme süreci sanki tek planlık bir film karesi gibi anlatımına yansımış. 

Benzer dinamiklikteki anlatım dili “9 No’lu Gişe”de de kendini gösteriyor. Öykünde ele aldığın ofis yaşamının tasvirinde, tıpkı hayatlarımız gibi hızla, soluksuz bırakırcasına akıyor kelimelerin; uzunca bir süre noktasız, duraksamadan. Sanki bir şarkının sözlerini es geçip sadece müziğini dinler gibi öykün okunan değil dinlenen oluyor adeta.

Asıl olarak detaylar değil midir hayatımızı özet olmaktan, cv’lere sığdırmaktan kurtaran? “Ense Traşı”nda iş görüşmesine yetişmeye çabalayan delikanlının paniği, ayaküstü girdiği berber dükkânında sakinleşiyor, dinginleşiyor, nefes buluyor. Çok şeyin rahatlıkla konuşulduğu berber dükkânı, fabrika, devlet dairesi, atölye, ofis yaşamlarının ve yollarının kaosundan çekip çıkarıyor delikanlı gibi bizleri de; içtenliğin dünyasına sokuyor.

Öykülerinde yaratmış olduğun ve öz benliğinle sarmaladığın kendine özgü zaman ya da zamansızlık “Tozu Gitsin Yalnızlığımın”da olduğu gibi okuru da çekiveriyor içine. Bildiğimiz zamanla birkaç dakikayı geçmeyecek bir süre, önceki yaşanmışlıkların izleriyle dolu ayları yılları içeriyor. Hesap kitapla dolu zihnimize rağmen, hele ki niyetliysek, kendi sokağımızın yalnızlığına içerleyip, “bu kez de yüksek sesle Merhaba!” diyebiliriz biz de in cin top oynayan Kuş Sokak’larımızda. “Kirloş’un Aynası”ndaki gibi biz de bir köpekle sahibi olma güdüsüne girmeden sevgi akışında olabiliriz. “Mavili Beyazlı”da olduğu gibi savaşın ve tükenmişliklerin dünyasında biz de çocukluk hallerimizin saflığından yararlanıp yeniden yaratabiliriz iç dünyalarımızı. Biz de kendimizle ve geçmişlerimizle konuşmayı becerebilir, bugünümüze ve yarınlarımıza umutla bağlanabiliriz.

Kişisel geçmişimizi yalnızca yaşımız kadar geriye giderek açıklamak, zihinsel bir hastalık gibi geliyor bana. Albümlerimizin bile evimizin hangi köşesinde olduğunu unutmuşken, eski ve soluk fotoğrafları “Benim Avare Gölgelerim” diye tanımlamış olman, köklerimize muhteşem bir saygı duruşu gibi… Hayatlarımız, “öldüğümüz zaman pazara düşmesin” diye, solgun fotoğrafların arkasına düşülen notlarla zaman bu biçimde birbirine “teyellenirken”, öykünün dili gene yüreğimizi sarıyor.

“Ölemeyecek kadar yaralı” haller içindeyiz. Ya ellerimiz kulaklarımızda kalacak ve “çayı tazeleme” gücünden yoksun bırakacağız kendimizi, ya da “Bir Çay Daha Alacağız O Zaman” O zaman hayat senin öykülerindeki unutulmuş kadim bir lisan gibi yalansız bir dilden akacak.

Sevgili Metin, ellerine sağlık öykülerinle kurduğun hayatlar için. O hayatlarla okuyana bir şeyler anımsattığın için.

Şimdi merakla “Her İnsan Bir Zamandır’ın yoluna koyulacağım. Ne yalan söyleyeyim, hiç de kaygı duymuyorum gecenin bir yarısı sıçrayarak uyanıp sabahı dar etmekten, koskoca bir roman bekler durur yanıbaşımda.

Seni özlemle, hasretle, sevgiyle kucaklıyorum canım arkadaşım.

05 Ağustos 2020 /  Latif TİFTİKÇİ

\n

\u201cBask\u0131s\u0131 2018 Temmuz\u2019unda yap\u0131lan, Metin Turan\u2019\u0131n ilk \u00f6yk\u00fc kitab\u0131 \u2018Siyah G\u00f6kku\u015fa\u011f\u0131\u2019 \u00fczerine yaz\u0131lan bu metin, bir kitab\u0131n \u00f6tesinde bir b\u00fct\u00fcn olarak edebiyat\u0131n g\u00fcc\u00fc ve etkisini ortaya koymas\u0131 y\u00f6n\u00fcyle anlaml\u0131. S\u0131n\u0131rs\u0131zl\u0131\u011f\u0131yla yollar\u0131, y\u0131llar\u0131 a\u015f\u0131p k\u00f6pr\u00fcler kuran; sese, resme, foto\u011frafa d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcp s\u00f6zc\u00fckleri kanatland\u0131ran ve nihayet bizi bizle bulu\u015fturup kucaklayan, sar\u0131p sarmalayan, etkilemekle kalmay\u0131p de\u011fi\u015ftiren edebiyata \u015f\u00fckranla\u2026 Jacques Ranci\u00e9re\u2019in ifadesiyle; zamana sahip olmayanlara, dil d\u0131\u015f\u0131nda kalm\u0131\u015flara ses, s\u00f6z, yaz\u0131 sunan edebiyata; alk\u0131\u015flarla\u2026\u201d<\/em><\/strong><\/p>\n\n\n\n

Sevgili Metin,<\/strong><\/p>\n\n\n\n

Bunca y\u0131l ge\u00e7mi\u015fken \u00f6yk\u00fclerin arac\u0131l\u0131\u011f\u0131yla da olsa sesini duymak beni hem heyecanland\u0131rd\u0131 hem de duyguland\u0131rd\u0131. Bir\u00e7ok ki\u015fi gibi ben de nerede, hangi durumda oldu\u011funu, g\u00f6z\u00fcn\u00fcn durumunu \u00f6\u011frenmi\u015f oldum. Bir \u00e7\u0131rp\u0131da da \u201cSiyah G\u00f6kku\u015fa\u011f\u0131\u201dn\u0131 edinip okumaya ba\u015flad\u0131m. Okuduk\u00e7a da seninle payla\u015fma iste\u011fim artt\u0131k\u00e7a artt\u0131. Amac\u0131m yazd\u0131klar\u0131n\u0131 de\u011ferlendirmek de\u011fil, c\u00fcmlelerinin bende yaratt\u0131\u011f\u0131 duygular\u0131 payla\u015fmak arzusu sadece. Belki bu sayede seni g\u00f6remesem, sesini duyamasam bile g\u00f6r\u00fcp duymu\u015f\u00e7as\u0131na bir \u00f6zlem giderme olur dedim kendi kendime.\u00a0<\/p>\n\n\n\n

R\u00f6portaj\u0131nda da s\u0131k s\u0131k vurgulad\u0131\u011f\u0131n gibi bizim d\u0131\u015far\u0131da neredeyse teslim oldu\u011fumuz, uyumlu oldu\u011fumuz verili zaman\u0131 evirip \u00e7evirmi\u015f, e\u011fip b\u00fckm\u00fc\u015f ve fizik d\u0131\u015f\u0131 boyutunun kendine \u00f6zg\u00fc zaman\u0131 haline getirmi\u015fsin. \u00d6yk\u00fclerinin hemen hepsinde bu zaman\u0131n ge\u00e7mi\u015f \u015fimdiki gelecek halleri, d\u00fc\u015f\u00fcnce s\u0131n\u0131rlar\u0131m\u0131z\u0131n \u00f6tesinde duygu halleriyle bezeli.<\/p>\n\n\n\n

Pek \u00e7ok \u00f6yk\u00fcnde ama \u00f6zellikle Siyah G\u00f6kku\u015fa\u011f\u0131\u0027nda hik\u00e2yenin i\u00e7ine direkt de\u011fil, yava\u015f yava\u015f giren bir anlat\u0131m\u0131n var. Bu da okuduk\u00e7a merak duygusunu besliyor. S\u0131k s\u0131k ya\u015fad\u0131\u011f\u0131m gibi, gecenin bir yar\u0131s\u0131nda aniden uyanm\u0131\u015f ve yatakta d\u00f6n\u00fcp dururken, sabah\u0131n alt\u0131s\u0131nda elime ald\u0131m kitab\u0131n\u0131. Senin de vurgulad\u0131\u011f\u0131n \"sessizli\u011fi\u201d kendimce ya\u015farken \"iyi ki uyuyamam\u0131\u015f\u0131m\u201d dedirten bir s\u00fcrpriz gibiydi ilk \u00f6yk\u00fcn.<\/p>\n\n\n\n

  \"Bir saat sadece bir saat de\u011fildur hapishanede...\u201d<\/em> Onlarca filozofun, d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcr\u00fcn elinden de\u011fil de, hapishane memurunun g\u00fcng\u00f6rm\u00fc\u015fl\u00fc\u011f\u00fcnden duymak b\u00f6yle bir c\u00fcmleyi, o c\u00fcmlenin anlam\u0131n\u0131 ba\u015fka bir boyuta ta\u015f\u0131m\u0131\u015f; salt g\u00fczel bir c\u00fcmle olmaktan kurtarm\u0131\u015f. Bu boyutun sadece d\u00f6rtduvarla s\u0131n\u0131rl\u0131 olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 anl\u0131yor insan okuduk\u00e7a. Okuduk\u00e7a c\u00fcmleler mahpusluktan \u00e7\u0131k\u0131yor, \"ya\u015famak\u201d isteyen herkesin c\u00fcmlesine d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyor: \"Asl\u0131nda bu lanet yerde, bir \u015fekilde seni hayatla bulu\u015fturan hatta seni hayata bula\u015ft\u0131ran her an\u0131 de\u011ferlendur evlat\u2026\u201d,\u201d\u2026 ya\u011fmurda \u0131slan. Karda biraz \u00fc\u015f\u00fc. Biraz g\u00fcne\u015f yaksun seni...\u201d.<\/em><\/p>\n\n\n\n

\"Ufak bir ad\u0131m\u0131m\u0131n yank\u0131s\u0131yla sessizli\u011fin o anki b\u00fcy\u00fcs\u00fc bozulacak diye ad\u0131mlar\u0131m\u0131 erteliyordum.\u201d<\/em> diyor \u00f6yk\u00fcndeki mahpus. O mahpus hayalimde \u00f6nce sen sonra tan\u0131d\u0131k tan\u0131mad\u0131k bir\u00e7ok insan y\u00fcz\u00fcne d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fc. \u015eu \"d\u0131\u015far\u0131s\u0131\u201d denilen koca d\u00f6rtduvar i\u00e7inde bir o yana bir bu yana savrulurken ko\u015farad\u0131m, nefeslerimiz t\u0131kan\u0131rken bu ko\u015fu\u015fturmacada, sessizli\u011fin b\u00fcy\u00fcs\u00fcn\u00fc yaratmak m\u00fcmk\u00fcn m\u00fc acaba? Sessizlik, t\u0131pk\u0131 yaln\u0131zl\u0131k gibi bir ihtiyaca d\u00f6n\u00fc\u015febiliyor bazen. Hapishane \u00c7a\u011f\u0131 diye bir kitap okumu\u015ftum. \"Yaln\u0131zl\u0131\u011f\u0131n\u201d i\u00e7ine s\u00fcr\u00fcklendi\u011fimiz de\u011fil, ihtiya\u00e7 duyup kullanabildi\u011fimiz, kendimize ait bir tasarruf olmas\u0131 gerekti\u011fini s\u00f6yl\u00fcyordu \u00f6zet\u00e7e. \u00d6yk\u00fcndeki mahpusun, bu tasarrufu yaratma s\u00fcrecine de tan\u0131k oluyor insan hik\u00e2ye s\u00fcrd\u00fck\u00e7e; t\u00fcm h\u0131rpalanm\u0131\u015fl\u0131klar\u0131na ra\u011fmen.<\/p>\n\n\n\n

\u00a0\u015eist... \u015f\u015fii\u015f\u015ftt... Benim abim!\u201d<\/em> diyerek mahpusa seslenen Yurtsuz Selim, bug\u00fcn\u00fcn insanl\u0131\u011f\u0131n \"alabildi\u011fine yorgun, alabildi\u011fine k\u0131rg\u0131n, alabildi\u011fine k\u00fcsk\u00fcn, ezik ve alabildi\u011fine kanayan, kanatan\u201d<\/em> yan\u0131 gibi hikayeye dahil oluyor; her birimizin bir yan\u0131 gibi. V\u00fccudundan ter bo\u015falmas\u0131 yerine, v\u00fccudunun ter bo\u015faltmas\u0131, sadece bir c\u00fcmle oyunu de\u011fil, Selim\u0027i tarifleyen bir c\u00fcmleye d\u00f6n\u00fc\u015fm\u00fc\u015f. \"Ne olur bana g\u00fczel bir \u015fey s\u00f6yle!\u201d<\/em> derken Yurtsuz Selim Mahpus\u2019a, ke\u015fke biz de kald\u0131rabilsek ba\u015f\u0131m\u0131z\u0131 g\u00f6ky\u00fcz\u00fcne, yaratabilsek ve de\u011fdirebilsek g\u00f6kku\u015faklar\u0131m\u0131z\u0131 birbirimizin h\u0131rpalanm\u0131\u015f, k\u00fcsk\u00fcnle\u015fmi\u015f i\u00e7lerine.<\/p>\n\n\n\n

Daha ilk sat\u0131rlarla birlikte, nedense Turist \u00d6mer filmlerinden f\u0131rlam\u0131\u015f bir Sadri Al\u0131\u015f\u0131k tavr\u0131yla ve sesiyle girdim \"Bir \u00c7ay Daha Alay\u0131m O Zaman\u201d <\/em>\u00f6yk\u00fcne. Ka\u00e7\u0131p kovalamaca, helikopterler, sis duman aras\u0131nda nefes nefese haller i\u00e7inde hikayene dahil olurken Ender, Leydi Meydi ve trans Ceyda bu deh\u015fet haline hi\u00e7 de ayk\u0131r\u0131 ka\u00e7mayan bir mizahi dil ise s\u00fcr\u00fckleyicisi oluyor hikayenin. \u015eehir ise, i\u00e7inde t\u00fcrl\u00fc insanlar\u0131n ve hallerin ya\u015fand\u0131\u011f\u0131 de\u011fil, basbaya\u011f\u0131 ya\u015fayan bir \u015fehir olarak merkezde duruyor. Evin kap\u0131s\u0131 bile ya\u015f\u0131yor: \"Evin zavall\u0131 kap\u0131s\u0131 hala d\u00f6v\u00fcl\u00fcyordu.\u201d <\/em>Hik\u00e2yenin kahraman\u0131 bir \"s\u0131rad\u0131\u015f\u0131l\u0131k\u201d i\u00e7inde \u015fa\u015fk\u0131n \u00f6rdek durumundayken ve \"\u00f6teki\u201d birinin kar\u015f\u0131s\u0131nda halden hale girerken, t\u00fcm bu saftirik halleri Sadece \"k\u00e2busla\u201d nitelendirilseydi, onu ya\u015fayan\u0131n de\u011fil okuyan\u0131n da \u00f6nyarg\u0131s\u0131 i\u015fler hale gelebilirdi. Sadece  \u201dr\u00fcyayla\" nitelendirilseydi, bir \u00e7eli\u015fki iki sat\u0131rda kolayc\u0131l\u0131kla \u00e7\u00f6z\u00fcmlenmi\u015f gibi olabilirdi. Oysa kitaplar devirmi\u015f bir\u00e7o\u011fumuz \"\u00f6teki\u201d olana kar\u015f\u0131 hala \u00e7eli\u015fkilerle doluyuz; t\u0131pk\u0131 hik\u00e2yenin kahraman\u0131 Ender gibi. Ender\u0027in kendine sorusu da \u00e7eli\u015fkisindeki yerini buluyor: \"Hala inanam\u0131yorum. R\u00fcya m\u0131 yoksa k\u00e2bus muydu bu?\u201d<\/em> Ender bir zamanlar Adanal\u0131 Nejat olan Ceyda kar\u015f\u0131s\u0131nda kal\u0131n kafal\u0131l\u0131\u011f\u0131n\u0131, \"erkek\u201dli\u011fini \"Bir \u00e7ay daha alay\u0131m o zaman!\u201d<\/em> diyerek k\u0131rmaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131rken, \"umar\u0131m\u201d dedim kendi kendime, \"\u015fekerli ya da \u015fekersiz \u00e7aylar i\u00e7eriz kar\u015f\u0131l\u0131kl\u0131 her \u0027\u00f6teki\u0027 denilenle.\u201d Belki o zaman hayat\u0131 da Sadri Al\u0131\u015f\u0131k sesiyle ve keyfiyle kar\u015f\u0131lar\u0131z.<\/p>\n\n\n\n

Hayat\u0131m\u0131zdaki \u00f6tekileri sadece farkl\u0131 milliyetler, az\u0131nl\u0131klar, mezhepler, cinsiyetler olarak b\u0131rakmam\u0131\u015fs\u0131n \u00f6yk\u00fclerinde. Bug\u00fcn kaba sabal\u0131kla, g\u00fcvensizlikle, korku ve ku\u015fkuyla, \u00e7\u0131karc\u0131l\u0131kla \u00f6r\u00fcl\u00fc hale gelmi\u015f ili\u015fkilerimiz \u00e7ok uzak olmayan ge\u00e7mi\u015fimizin nezaketle, anlay\u0131\u015f ve payla\u015f\u0131mla, kar\u015f\u0131l\u0131ks\u0131z yard\u0131mla, \u015fefkat ve vefayla ifadesini bulan dostluklar\u0131n\u0131, kom\u015fuluklar\u0131n\u0131 ezip ge\u00e7mi\u015f durumda. \u00d6yk\u00fclerinin neredeyse tamam\u0131nda art\u0131k \u00f6teki haline gelmi\u015f g\u00fczellikler, asaletli bir dille \u00f6n\u00fcm\u00fcze seriliyor:<\/p>\n\n\n\n

\"Burda Hayat Var\u201d<\/em>da Emekli memur Vedat Bey, yitirdi\u011fi e\u015fi Maide\u0027yle hala sohbetler ediyor bu \"\u00f6tekile\u015fmi\u015f\u201d ya\u015fam\u0131nda. \"Hayat\u201d kanat \u00e7\u0131rp\u0131yor ve Maide daha \u00e7ok hayat buluyor Vedat Bey\u0027in zihninde, y\u00fcre\u011finde.<\/p>\n\n\n\n

\"Eskiden Leylak Kokard\u0131 Evleri\u201d<\/em>nin \u00c7\u0131narl\u0131 Sokak\u0027\u0131nda \"i\u00e7i d\u0131\u015f\u0131 bir zamanlar fulya, alt\u0131n sar\u0131s\u0131 zerrin, s\u00fcmb\u00fcl, \u015febboy, begonya, fesle\u011fen ve menek\u015fe, ak\u015famsefas\u0131 ve kas\u0131mpat\u0131larla bezeli bu evlerden ikisine de bahar mor salk\u0131m ve leylaklarla gelir; \u00e7i\u00e7ekli kokular t\u00fcm soka\u011f\u0131 sarard\u0131. Sokakta boylu boyunca \u00e7ocuklar\u0131n baharl\u0131 kahkahalar\u0131 yank\u0131lan\u0131r; kemerli, basamakl\u0131 kap\u0131lar\u0131n g\u00f6lgesinde \u00e2\u015f\u0131klar \u00f6p\u00fc\u015f\u00fcr; \u00e7\u0131nar\u0131n alt\u0131nda kahve h\u00f6p\u00fcrdetip s\u00f6yle\u015fenlerin kahkahalar\u0131, pencereden pencereye ba\u011fr\u0131\u015fan kad\u0131nlar\u0131n sesine kar\u0131\u015f\u0131rd\u0131\u201d<\/em> Daha \u00e7ocukluklar\u0131nda birbirlerini koruyup kollayan Aynur\u0027la Madam Eleni, kazand\u0131klar\u0131 bu g\u00f6rg\u00fcy\u00fc ilerleyen ya\u015flar\u0131nda da adeta inatla s\u00fcrd\u00fcr\u00fcyorlar. Ya\u015fam\u0131n asaletli hali \u00f6yk\u00fclerinin dilini de sar\u0131p sarmal\u0131yor. Bazen de dinamik bir film tad\u0131nda okutuyor kendini. Madam Eleni\u0027nin evden \u00e7\u0131k\u0131p Aynur\u0027a gitme s\u00fcreci sanki tek planl\u0131k bir film karesi gibi anlat\u0131m\u0131na yans\u0131m\u0131\u015f. <\/p>\n\n\n\n

Benzer dinamiklikteki anlat\u0131m dili \"9 No\u0027lu Gi\u015fe\u201d<\/em>de de kendini g\u00f6steriyor. \u00d6yk\u00fcnde ele ald\u0131\u011f\u0131n ofis ya\u015fam\u0131n\u0131n tasvirinde, t\u0131pk\u0131 hayatlar\u0131m\u0131z gibi h\u0131zla, soluksuz b\u0131rak\u0131rcas\u0131na ak\u0131yor kelimelerin; uzunca bir s\u00fcre noktas\u0131z, duraksamadan. Sanki bir \u015fark\u0131n\u0131n s\u00f6zlerini es ge\u00e7ip sadece m\u00fczi\u011fini dinler gibi \u00f6yk\u00fcn okunan de\u011fil dinlenen oluyor adeta.<\/p>\n\n\n\n

As\u0131l olarak detaylar de\u011fil midir hayat\u0131m\u0131z\u0131 \u00f6zet olmaktan, cv\u0027lere s\u0131\u011fd\u0131rmaktan kurtaran? \"Ense Tra\u015f\u0131\"<\/em>nda i\u015f g\u00f6r\u00fc\u015fmesine yeti\u015fmeye \u00e7abalayan delikanl\u0131n\u0131n pani\u011fi, ayak\u00fcst\u00fc girdi\u011fi berber d\u00fckk\u00e2n\u0131nda sakinle\u015fiyor, dinginle\u015fiyor, nefes buluyor. \u00c7ok \u015feyin rahatl\u0131kla konu\u015fuldu\u011fu berber d\u00fckk\u00e2n\u0131, fabrika, devlet dairesi, at\u00f6lye, ofis ya\u015famlar\u0131n\u0131n ve yollar\u0131n\u0131n kaosundan \u00e7ekip \u00e7\u0131kar\u0131yor delikanl\u0131 gibi bizleri de; i\u00e7tenli\u011fin d\u00fcnyas\u0131na sokuyor.<\/p>\n\n\n\n

\u00d6yk\u00fclerinde yaratm\u0131\u015f oldu\u011fun ve \u00f6z benli\u011finle sarmalad\u0131\u011f\u0131n kendine \u00f6zg\u00fc zaman ya da zamans\u0131zl\u0131k \"Tozu Gitsin Yaln\u0131zl\u0131\u011f\u0131m\u0131n\u201d<\/em>da oldu\u011fu gibi okuru da \u00e7ekiveriyor i\u00e7ine. Bildi\u011fimiz zamanla birka\u00e7 dakikay\u0131 ge\u00e7meyecek bir s\u00fcre, \u00f6nceki ya\u015fanm\u0131\u015fl\u0131klar\u0131n izleriyle dolu aylar\u0131 y\u0131llar\u0131 i\u00e7eriyor. Hesap kitapla dolu zihnimize ra\u011fmen, hele ki niyetliysek, kendi soka\u011f\u0131m\u0131z\u0131n yaln\u0131zl\u0131\u011f\u0131na i\u00e7erleyip, \"bu kez de y\u00fcksek sesle Merhaba!\u201d<\/em> diyebiliriz biz de in cin top oynayan Ku\u015f Sokak\u0027lar\u0131m\u0131zda. \"Kirlo\u015f\u0027un Aynas\u0131\u201d<\/em>ndaki gibi biz de bir k\u00f6pekle sahibi olma g\u00fcd\u00fcs\u00fcne girmeden sevgi ak\u0131\u015f\u0131nda olabiliriz. \"Mavili Beyazl\u0131\u201d<\/em>da oldu\u011fu gibi sava\u015f\u0131n ve t\u00fckenmi\u015fliklerin d\u00fcnyas\u0131nda biz de \u00e7ocukluk hallerimizin safl\u0131\u011f\u0131ndan yararlan\u0131p yeniden yaratabiliriz i\u00e7 d\u00fcnyalar\u0131m\u0131z\u0131. Biz de kendimizle ve ge\u00e7mi\u015flerimizle konu\u015fmay\u0131 becerebilir, bug\u00fcn\u00fcm\u00fcze ve yar\u0131nlar\u0131m\u0131za umutla ba\u011flanabiliriz.<\/p>\n\n\n\n

Ki\u015fisel ge\u00e7mi\u015fimizi yaln\u0131zca ya\u015f\u0131m\u0131z kadar geriye giderek a\u00e7\u0131klamak, zihinsel bir hastal\u0131k gibi geliyor bana. Alb\u00fcmlerimizin bile evimizin hangi k\u00f6\u015fesinde oldu\u011funu unutmu\u015fken, eski ve soluk foto\u011fraflar\u0131 \"Benim Avare G\u00f6lgelerim\u201d<\/em> diye tan\u0131mlam\u0131\u015f olman, k\u00f6klerimize muhte\u015fem bir sayg\u0131 duru\u015fu gibi... Hayatlar\u0131m\u0131z, \"\u00f6ld\u00fc\u011f\u00fcm\u00fcz zaman pazara d\u00fc\u015fmesin\u201d<\/em> diye, solgun foto\u011fraflar\u0131n arkas\u0131na d\u00fc\u015f\u00fclen notlarla zaman bu bi\u00e7imde birbirine \"teyellenirken\u201d<\/em>, \u00f6yk\u00fcn\u00fcn dili gene y\u00fcre\u011fimizi sar\u0131yor.<\/p>\n\n\n\n

\"\u00d6lemeyecek kadar yaral\u0131\u201d<\/em> haller i\u00e7indeyiz. Ya ellerimiz kulaklar\u0131m\u0131zda kalacak ve \"\u00e7ay\u0131 tazeleme\" g\u00fcc\u00fcnden yoksun b\u0131rakaca\u011f\u0131z kendimizi, ya da \"Bir \u00c7ay Daha Alaca\u011f\u0131z O Zaman\u201d<\/em> O zaman hayat senin \u00f6yk\u00fclerindeki unutulmu\u015f kadim bir lisan gibi yalans\u0131z bir dilden akacak.<\/p>\n\n\n\n

Sevgili Metin, ellerine sa\u011fl\u0131k \u00f6yk\u00fclerinle kurdu\u011fun hayatlar i\u00e7in. O hayatlarla okuyana bir \u015feyler an\u0131msatt\u0131\u011f\u0131n i\u00e7in.<\/p>\n\n\n\n

\u015eimdi merakla \u201cHer \u0130nsan Bir Zamand\u0131r\u0027\u0131n yoluna koyulaca\u011f\u0131m. Ne yalan s\u00f6yleyeyim, hi\u00e7 de kayg\u0131 duymuyorum gecenin bir yar\u0131s\u0131 s\u0131\u00e7rayarak uyan\u0131p sabah\u0131 dar etmekten, koskoca bir roman bekler durur yan\u0131ba\u015f\u0131mda.<\/p>\n\n\n\n

Seni \u00f6zlemle, hasretle, sevgiyle kucakl\u0131yorum can\u0131m arkada\u015f\u0131m.<\/p>\n\n\n\n

05 A\u011fustos 2020 \/\u00a0 Latif T\u0130FT\u0130K\u00c7\u0130<\/p>\n","post_title":"Metin Turan\u0027\u0131n yeni \u00f6yk\u00fc kitab\u0131 \u00fczerine: Ama Bir G\u00fcn Bir \u015eey Olur","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"metin-turanin-yeni-oyku-kitabi-uzerine-ama-bir-gun-bir-sey-olur","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2020-11-04 10:48:11","post_modified_gmt":"2020-11-04 07:48:11","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=115094","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":115094}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "289"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "73"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Yalnız Çoraplar Çekmecesi

Yalnız Çoraplar Çekmecesi, ironik anlatımı, sahici karakterleri ve incelikli diliyle; gülümsetiyor, düşündürüyor ve içe işliyor. Yazarımız Derya Gül’ün üçüncü kitabı “Yalnız Çoraplar Çekmecesi” Kadınca Yayınları tarafından...

Barbarları Beklerken’in Siyah Gözlüklerini Çıkarmak

John Maxwell Coetzee, “Güney Afrikalı – Avustralyalı romancı, deneme yazarı, dilbilimci, çevirmen ve 2003 Nobel Edebiyat Ödülü sahibidir.” Barbarları Beklerken (Waiting for the Barbarians) romanı,...

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...

Yeryüzüne Dayanabilmek…

Düşünüyorum da acaba neden yazıyoruz?  Hele ki günümüzde hiç kimsenin doğru dürüst okumadığını bilirken... O halde sadece kendimizi tatmin etmek için mi yazıyoruz? Yoksa bu, karşı...
Konuk Yazar
Konuk Yazar
Siz de Gaia Dergi'de yazılarınızın çıkmasını istiyorsanız iletisim@gaiadergi.com üzerinden iletişime geçebilirsiniz.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol