Son günlerde internette bir fotoğraf dolaşıyor. Kanlar içinde bir trans kadın fotoğrafı…
Gülşen isimli bir trans kadın Şişli’de evinde şişlenerek ve bıçaklanarak saldırıya uğradı. Bir kadın, bir birey, bir yaşam göz göre göre, aşırı kan kaybetmesine rağmen, ‘’Ambulans kirlenir’’ denilerek görevliler tarafından bekletildi. O fotoğrafı hepiniz tanıdınız, evet! İçinizde bir yerlerde ufacık bir merhamet kırıntısı varsa da üzüldünüz, biliyorum.
Gülşen’e bunu yapanlar daha önce müşterisi olan iki erkekti. Aynı gece İzmir’de bir trans kadın ve Kocaeli’de yeni taşındıkları evinde birlikte yaşayan üç trans kadın seks işçisi müşterilerinin silahlı saldırısına uğradı. Peki neden? Cinsel kimlikleri sebebiyle mi? Seks işçisi oldukları sebebiyle mi? Heteroseksist toplumda sözde aykırı bireyler oldukları sebebiyle mi?
Eşcinseller ve transseksüeller herhangi bir ayrıcalık beklemiyorlar. Cinsel yönelimleriyle barışabilmek, tıpkı heteroseksüeller gibi toplum içinde yer alabilmek istiyorlar sadece. Ev, iş, eş, arkadaş edinebilmek, sokaklarda özgürce gezebilmek, sevgilisinin elini tutabilmek, gülebilmek, ağlayabilmek, her heteroseksüel birey gibi hissedebilmek istiyorlar. Nefret cinayetlerine kurban gitmemek istiyorlar. Kan kaybı yaşarken ambulans kirliliği gözetilmesin istiyorlar. Şimdi Gülşen’in yerinde trans olmayan bir birey olsaydı, görevliler ambulans kirlenir düşüncesiyle Gülşen’i kanlar içinde bırakır mıydı? Gülşen trans kadın arkadaşlarının getirdiği çarşaflarla ambulansa alındı. İnsan hayatının değersizleştirildiği şu durum, bir utanç tablosu değil de nedir? Bu senin, benim, ülkemizin, dünyamızın ayıbı. Heteroseksüel doğduğu için kendini şanslı sayan, üstün görenlerin ayıbı. Doğasında varolanı normalize etmeye çalışan heteroseksist toplumun ayıbı. Hepimiz utanmalıyız.
Ailesi eşcinsel kızına/oğluna ‘’Öl daha iyi’’ diyor. Mahalle sakinleri ‘’Mahallemizde trans kadın istemiyoruz, gidin’’ diyor. İş sahipleri ‘’Size iş yok’’ diyor. Bu insanları kendi elimizle intihara, cinayete, fuhuşa, seks işçiliğine itiyoruz. Kimliklerinden soğutuyoruz. Kendileri gibi davranmamaya zorluyoruz. Bugün kaç eşcinsel cinsel kimliğini seviyor? Kaç transseksüel halinden memnun olduğunu söylüyor? Çok küçük bir kısmı belki… Geri kalanı heteroseksist toplumda varolmaya çalışmak adına –miş gibi yapıyor. Eşcinsel değilmiş gibi… Transseksüel değilmiş gibi… Heteroseksüelmiş gibi… Normali de buymuş gibi…
Gülşen’e ve diğer trans kadınlara yapılan bu korkunç saldırı ile ilgili Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, şu açıklamayı yaptı:
“İlgili emniyet görevlilerini saldırıların faili olanları derhal bulmaya ve yargı organlarını faillere gerekli cezaları vermeye davet ediyoruz. Hükümeti ve tüm toplumsal kesimleri, trans kadın seks işçileri ile samimi şekilde dayanışmaya ve taleplerini karşılamaya davet ediyoruz.”
Evet, artık nefret suçu tanımlaması yapılmalıdır. Nefret cinayetlerine ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır. Yaşam değerlidir. Umuda, özgürlüğe karşı inancımız sonsuz… Ümidimizi yitirmeden, kimseyi ötekileştirmeden yaşayabileceğimiz bir dünya dileğiyle…