Ana SayfaEkolojiKentleşmeNeden kentlerde topluluk bahçelerine muhtacız?

Neden kentlerde topluluk bahçelerine muhtacız?

-

Topluluk ve bahçecilik kavramları yan yana gelince doğru bir eşleştirme yaptığımızı hissedebiliriz. Her ikisinin de çeşitliliği, zenginliği ifade eder. Topluluk bahçeleri bir dışa vurumdur. İnsanın içinden, sonsuzluğun karanlığından kıyısına yanaştığı bir adadır. İnsanların yaşama dokunmak için bir alanın etrafında toplanması, onunla ilgili geçmiş, şimdi ve ilerisi için iyicil hikâyelerden bahsetmesi, nitelikli bir toplum içinde olduğumuzun işaretleridir. 

Yerin altından türeyen şeylerin yerin üstüne sabır ve özen ile çıkışını seyretmek, bu esnada ortak bir faaliyeti sürdürebilmek, tek kelimeyle bir gelişimdir. Topluluğun bir toprak parçası etrafında olgunlaşması, sosyal yaşantımızı da köklendiren çok kazanımlı bir süreçtir.

Şehrin ve teknolojinin giderek daha fazla zamanımıza el koyduğu bir çağdayız. Yaşanabilir ve sürdürülebilir şehirlere giden yolda topluluk bahçelerine gerçekten muhtacız. Türümüz, alışkanlıkları doğrultusunda bildiği gibi devam ediyor ama biz devamlı değişerek bu tüketim kelepçesini kırabiliriz. Ekolojik değişim için belki de çok yerinde bir zamandayız.

Kent, içinde birçok farklı dokuyu ve yoğunluğu bulunduran ve tüketen bir alandır. Her tüketim aracı kendi atığını da beraberinde getirir. Topluluk bahçeleri bunların ortaya dökülebileceği sahalar oluşturur; varlığı ekolojik ve sosyal düğümleri oluşturur. Farklı yerlerdeki bahçeler ve topluluklarla da bilinçli veya bilinçsiz ilintilidir. 

Gelişmiş ülkelerde topluluk bahçeleri daha çok rehabilitasyon ve rekreatif amaçlarla kurulsa da elde edilen mahsullerin doğal ve sağlıklı olması da bir amaçtır. Özgür bir insanın fiziksel enerjisini kullanabileceği ve tatmin duygusuyla refah duygusunu harmanlayabileceği bir alan olarak da düşünülebilir. En nihayetinde topluluk bahçeleri şehir hayatının hayhuyundan kaçmaya da vesile olabiliyor ve yapmak istenenlerin inceliklerine yoğunlaşmaya da fırsat verebiliyor.

Gelişmekte olan ülkelerde ise maddi değeri olan bir ürün elde edimi ve mutfak masraflarını azaltmak esaslı bir hedeftir. Kentsel tarım, büyük ölçekli kırsalda yapılan tarıma göre birim alanda hem miktar hem de tasarruf açısından daha avantajlıdır. Birim alanda 10 katına kadar fazla mahsul almak kent bahçeciliğinde olağandır. Ayrıca yol, intansif tarım ve aracı maliyetleri yoktur. Mahsul size gelene kadar bozulmaz, kirlenmez ve en önemlisi çöp olmaz. Gerçek değeriyle bir besin elde etmiş olursunuz.

(Görsel: NYC Gov Parks)
Fotoğraf: NYC Gov Parks

Topluluk bahçeleri topluluk organizasyonlarını kurar. Topluluk kimliğinin ve ruhunun gelişimini besler. Birçok değişik kültür, sosyal sınıf ve ırktan insanı bir araya getirir. Bu oluşumlar topluluk içerisindeki doğal sözcüleri de ortaya çıkartır. Bahçeler topluluk organizasyonları için bir odak noktası oluşturur. Kendimizi hiç aklımıza gelmeyen sosyal meselelerle ilgili topluluk temelli çabalar gösterirken bulabiliriz. Sahipsiz veya metruk kabul edilen alanların kullanımı mülkiyet hassasiyeti oluşturur. Vekaleten de olsa fark edilmeyen bir alanın iyilik ekseni etrafında değerlendirilmesi değişimi getirir.

Komşuluk ilişkilerinin çoğunlukla dizilerde ve reklamlarda cilalandığı günümüzde, topluluk bahçeleri komşularla tanışma fırsatı sağlar. Ortak bir alan için iş birliği yapmakla başlayan bireysel ilişki ağı birbirini kollayan, gözeten, yardım etmek isteyen kalabalık grupları oluşturur. Günümüzde birçok ülkede topluluk bahçelerine desteğin efektif bir suça mani olma stratejisi olduğu kabul edilir. Bununla ilgili çalışan polis departmanları bile vardır (iyi polis).

Topluluk Bahçeleri 3
Fotoğraf: Grain Project

Topluluk bahçelerinin yarattığı kültürel fırsatlar kente yeni gelenler, özellikle göçmenler için gerçekten “paha biçilemez” olabilir. Bahçeler dilsiz bir iletişim için en uygun ortamlardandır. Toprak, herkes için özgün deneyimlere imkan verir. Yerel olarak yetişen ve geldikleri bölgede ulaşamayacakları geleneksel mahsulleri yetiştirebilirler. Geleneksel bilgilerin paylaşımı ve ürün olarak elde edilmesi diğer bahçeciler tarafından hemen özümsenir hatta yeni gelişmelerle başka noktalara taşınabilir. Bu olumlu gidişat yabancı olarak beliren kişinin oraya aidiyetine doğru atılan önemli bir adımdır. Katkıları özgüvenini ve özgeciliği besler. Diğerleriyle işbirliği yapmanın güzelliklerini görmesini sağlar. Yeni bir bilginin, deneyimin paylaşımı her zaman topluluk ruhunu besleyen ve güçlendiren bir olaydır. Diğer bahçeciler ile fiziksel, kültürel değiş tokuş imkanı iz bırakarak ve dallanarak büyümeyi sağlar. Kuşaklar arası kültürel geleneklerin geçişi de farklı katmanlarda, farklı jenerasyonlarla ağlar geliştirmemize yarar.

(Görsel Kaynağı: Gustavus.edu)
Fotoğraf: Gustavus.edu

Topluluk bahçeleri özellikle gençlere birçok konuda öğrenme imkanı sağlar. Gençlerin üzerine tarih boyunca benimsenerek gelişen kötü icatlar yüzünden korkunç birçok çevre sorunu yüklüyoruz. Kentsel yaşam alanlarının giderek betonlaşması ve insan ölçeğinden uzaklaşması, doğaya zaten doğal yollardan ulaşamayan gençlerin doğaya daha da yabancılaşmasına ve bilmemenin verdiği korkuyla yalnız kaldığında kaygılanmasına sebep olabiliyor. Bu da ruhsal gelişimlerinin eksik kalmasına neden olabilir. Gençler doğa ve kendileriyle ilgili bağlar kurabilecekleri ortamlarda bulundukça öğreniyor ve hayatta başka sorunlarla karşılaştıklarında değişik çözüm yolları geliştirebiliyorlar. Bu edinim merak ve sağlıklı gelişimi beslediği için topluluk bahçelerinin yaratacağı verimli doğa ve yaşam bilgisiyle daha nitelikli kuşakların yetişebileceğine inanmalıyız.

Topluluk bahçeleri gençleri doğaya yaklaştıran sağlıklı ve masrafsız aktivite alanlarıdır. Gençlere yiyeceklerin nereden geldiğini, basit matematik hesapların pratiğini, temel iş ilkelerini, sahiplenme ve bir iş topluluğunda olduğunu bilmenin önemini topluluk bahçeleri öğretebilir. Sosyal zenginliklerden yararlanma ve fiziksel üreticilik birçok çeşitliliği ve faydayı yanında getirir. Çevresel bilgelik, sürdürülebilirlik konularında donanımlı insanlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz, duymalıyız. Yaşamın mücadelesi ve onu korumanın önemini öğreneceğimiz, öğreteceğimiz her fırsat, insanlığın doğru bir tarafa giden köprüsüne bir parça koymamıza yarar .

SON YAZILAR

Çiftçilerin isyanını, toprağın çığlığını duydun mu?

Dünyanın dört bir yanında çiftçiler meydanlarda seslerini yükseltiyor. Peki neden? Çünkü toprağın gerçek sahipleri, artık daha fazla susamıyor. Çığlıkları dünyaya yayılıyor, kulak veren var mı? Çiftçinin...

Yeşil mimarinin geleceği: Tarımsal atıklardan mimarinin zirvesine; mısır koçanları karbon emici duvarlara dönüşüyor

Tarım atıklarının mucizevi dönüşümüne tanık olun: Mısır koçanlarından üretilen karbondioksit emen duvar kaplamalarıyla yeşil mimarinin geleceği şekilleniyor! Sürdürülebilirliğin sınırlarını zorlayan bu yenilikçi projeyi keşfedelim! İnşaat ve...

İZBAN’daki boş koltuk

Ege’nin medeniyetler beşiğinde büyüttüğü bir kenttir İzmir. Çarpık kentleşme yıllarıyla, eş, dost, tanıdık, ahbap, yandaş, kayırıla kayırıla bir tuhaf kentleşmiştir. Büyümüştür büyümesine ama körfez kenarına dizilmiş...

Ankara’nın ilk, Türkiye’nin ikinci Botanik Parkı imara mı açılıyor?

Prof. Dr. Yüksel Öztan'ın Ankaralılara mirası, 3. derece doğal sit alanı olan Ankara'nın ilk botanik parkı bakanlığın onay vermemesine rağmen ticarete açılıyor. Proje için müellif...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol