Evet; Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) ülkemizde, hem “oynayanların” hem de “oynatanların” yıllardır keyifle sürdürdükleri acıklı bir oyundur. Bu, artık “acıyı bal eğlemiş” bir toplum için şaşırtıcı bir durum olmasa gerek.
Çıkarıldığından bu yana onyedi kez değiştirilebiliyor; bu değişikliklerin altısı 2002-2014 döneminde; son ikisi ise birer yıl arayla 2013 ile 2014 yıllarında gerçekleştirilebiliyor; yapılan değişikliklerin kimilerinin yürütülmesi durduruluyor ya da iptal ediliyor. Bu değişikliklerin çoğu, deyim yerindeyse “adrese teslim” yapılıyor. Aralık 1993-Kasım 2014 döneminde hazırlanan toplam 3685 ÇED yazanağının yalnızca 683’ü 1994-2001 (yıllık ortalama 97), buna karşılık 3002’si 2002-2014 (yıllık ortalama 250) dönemlerinde hazırlanıyor. Hazırlanan ÇED yazanaklarının 3654’ü “olumlu” bulunuyor. İlgili bakanlık Yönetmeliğin, 2013 yılından yalnızca bir yıl sonra bir kez daha yeniden düzenlenme gerekçesini; “Yönetmeliğin daha anlaşılır ve uygulanabilir olması için düzenlemeler yapılmıştır.” biçimindeki açıklayabiliyorsa, “Bu oyunu oynamak kimin işine gidiyor acaba?” sorusu akla gelmez mi? Benim aklıma geliyor doğrusu; geliyor, şaşırıyorum. Şaşırıyorum çünkü ÇED sürecini tüm boyutlarıyla sorgulamak, sorgulamakla yetinmeyip de yetkin bir ÇED süreci önerisi geliştirmek yerine yürürlükteki sürecin yalnızca sonuçları ciddiye alınabiliyor. Ne yani; “Hiç yoktan iyidir!” demek mi gerekiyor? Hayır, gerekmiyor.