Roboskî katliamının üzerinden tam 1186 gün geçti, katliam emrini verenler ve bu katliamı yapanlar hakkında kayda değer hiçbir şey yapılmadı. Üstüne bugün sabaha karşı, askerin köyü ve evleri taraması sonucu 8 katırın daha katledildiği haberi geldi.
Dün Roboskî’de asker ile köylüler arasında köye yapılan asker sevkiyatı nedeniyle gerilim meydana gelmişti. Gaz bombalı müdahalelerin yaşandığı olaylı günün ardından bu sabah saat 05:00 sularında askerlerin köye saldırarak 5 katırı öldürdüğü açıklandı.
HDP milletvekili Ferhat Encü’nün Twitter hesabından duyurduğu olayın ardından aralarında hayvan, çevre hakları, ekoloji oluşumlarının da yer aldığı ortak bir açıklama yayınlandı. Encü Evrensel Gazetesi’ne yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Bu açık bir katliam girişimidir. Askerler köyü taradığı sırada yol üstünde insanlar da olabilirdi ve o insan şimdi yaşamayabilirdi. Bu Roboski’de bize 4 yıl önce açılan savaşın devamıdır. Bizim artık Roboski’de can güvenliğimiz yok. Herhangi bir askerin açacağı ateşe maruz kalma durumumuz var. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bu hiçbir şekilde açıklanabilinir, mazur görülecek, sessiz kalınacak bir şey değildir. Bu dünden beri yaşananlar farklı olaylara neden olabilirdi. İnsanlar öfkeli ve endişeli.”
Bundan yaklaşık 3,5 yıl önce, 28 Aralık 2011 günü Roboskî’de, çoğu çocuk yaştaki 34 insanla birlikte, savaş uçaklarının yaptığı bombardımanda 59 katır da katledilmişti.
Savaşın isimsiz kurbanları: Hayvanlar
Çeşitli toplulukların ortak imzası altında yayınlanan açıklamada; bölge halklarıyla birlikte hayvanların da savaş, soykırım ve katliam politikalarından nasibini aldığı, on yıllarca sınır bölgelerindeki mayınları temizlemeye sürülerek katledilen hayvanların, “barış” günlerinde de sınır ticaretinde kullanılarak sömürüldüğü belirtildi. “Kana bulanmış bir coğrafyada, tahakküm ilişkilerinin en altında kalan, yaşam hakkı yük ve mal taşıma işleviyle sınırlandırılmış bu hayvanlar, bölgede on yıllardır devam eden savaşın isimsiz kurbanlarıdır. Bombalanan dağlarda ve köylerde binlerce insanla birlikte, sayısını dahi bilmediğimiz yabanî-evcil hayvan ve ekolojik bir toplumsal dönüşüm ile barışın yegane unsuru olacak doğa da katledilmektedir” ifadelerinin yer aldığı açıklamada hayvan haklarını savunan kuruluşlara da haklı bir sitem var.
Devletin ihmali ile hayvan sevenlerin hak ihlâlini görmezden gelişinin eleştirildiği ifadeler açıklamada şu şekilde yer aldı: “Roboskî’de askerin katlettiği 8 katır, Türkiye’de yaşama, umuda, barış ve adaletin katledilmesi demektir. Üzerlerine açılan ateş sonucunda yaralanan onlarca katır için, mevzuat nezdinde ‘güçten düşmüş’ olarak tanımlanan hayvanlara bakmakla yükümlü olmasına rağmen ısrarla harekete geçmeyen devlet de bu vurdumduymazlığı ile asıl niyetini ortaya koymaktadır. Çok ciddi bir hayvan hakları ihlâli olan ve yaşama karşı işlenen bu katliam karşısında, devletin tüm kurumları ve birçok hayvan hakları kuruluşu da sessiz kalarak Roboskî’de hayvanlara yaşatılanları görmezden gelmeyi seçmiştir. Adaletin, barışın, eşitliğin, özgürlüğün yeşermediği yerde, iç güvenlik, terörle mücadele, sınır yönetimi adı verilen faşizan uygulamalar yasallaşırken kanunun dışına itilen halkların, hayvanların, ormanın, en masum ve savunmasızların kanının durmayacağını bir kez daha hatırlatıyoruz.”
CHP eski milletvekili Melda Onur da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına, Orman ve Su İşleri Bakanlığına, Gümrük ve Ticaret Bakanlığına, Milli Savunma Bakanlığına ve İçişleri Bakanlığı’na ayrı ayrı soru önergeleri vermişti. Önergeye gelen cevapta özet olarak “esenlikler” dilendi: “Jandarma Komutanlığı sorumluluk bölgesinde, 1 Ocak 2014 – 15 Mayıs 2015 tarihleri arasında müdahale edilen kaçakçılık olaylarında 390 adet yük hayvanı (at, katır, eşek) eşe geçirilmiş ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı birimlerine teslim edilmiştir. Esenlikler dileriz.”
Hayvan sevmenin politikası olmaz
Hayvan hakları savunmak demek; belli başlı siyasi pencerelerden baktığımız dünyada, çektiğimiz selfie’lerde sevimli gözüken, akşam dolaşmaya çıkardığımızda ortam yapmaya yarayan ve istediğimiz gibi hükmedebildiğimiz hayvanları, canımızın istediği şekilde beslemek demek değildir. Hayvan sevmek demek; insan olmanın hayvan olmaktan tek üstün yanının “duygu ve düşünceleri ifade edebilmek” olduğunun bilincinde bir tavır ile hiçbir hayvanı bir diğerinden ayırma yüzsüzlüğüne bulaşmadan, onların yaşama haklarını savunmak ve mümkün olduğunca doğal ortamlarında doğal hayatları ile baş başa bırakabilmek egosuzluğu manasına gelir, gelmelidir.
Hayvanlar, insanlar olmadan yaşayabilme özgürlüğüne ve gücüne sahiptir. Hayvanları sevmek için bir siyasi pencere gerekli değildir. Hayvan sevgisinin siyaseti olmaz. Sevginin ve hak savunuculuğunun siyaseti olmaz Kişiye göre siyaset, türe göre politika belirlemek ahlaksızlıktır. Bu bilgiler ışığında askerlerin ve hükûmetin gerçek ve doğru bir tavır ile davranışlarının yanlış olduğunu kabul etmeleri ve aynı davranışı tekrar sergilememeleri gereklidir. Bu davranışı savunan vatandaşların ise vatandaşlıklarının devam edeceği yıllardaki can güvenliklerinin tehlike altında olduğunu bilmeleri gerek.
Bugün Roboskililere ve katırlara, yarın Ankaralılara, İstanbullulara ve minik finolarınıza.
Suça sessiz kalmak suça ortak olmaktır.
Suça sessiz kalma, ortak olma!
Metin imzaya açıktır. İmza vermek isteyen kuruluş ve oluşumlar [email protected], [email protected] ya da [email protected] adresine yazabiliyorlar.
Açıklamanın tümü için tıklayınız.
Kaynak: Radikal, Bianet
Hazırlayanlar: Gamzegül Kızılcık, Mete Gürkan