Birçok özelliğiyle eşsiz bir papağan olan Strigops habroptilus, bugün nesli ciddi tehlike altında ve sıkı önlemlerle korunmakta olan bir türdür. Uçamayan tek papağan olması, gece yaşaması, bilinen en uzun ömürlü kuş ve en iri papağan olması, çok özel bir çiftleşme ritüeline sahip olması gibi özellikleri Strigops habroptilus’u özel ancak aynı zamanda da savunmasız kılmaktadır.
Kakapo olarak bilinen Strigops habroptilus, Strigopidae papağan ailesinin canlı tek üyesidir. Yeni Zelanda’nın endemik bir türü olup, ender özellikleriyle benzersizdir (New Zealand Charitable Trust, 2011). Kakapolar, 4 kiloya ulaşan ağırlıkları ve irilikleriyle, en büyük papağan türüdür. 60 ile 90 yıl yaşam süresiyle de dünyadaki en uzun ömürlü kuş olarak bilinmektedir.
Kakapolar gece yaşayan tek papağan türüdür. Geceleri aktif olmalarına rağmen, gece görüşleri veya sese duyarlılıkları zayıftır. Bununla beraber koku alma yetenekleri oldukça gelişmiştir (Steiger, 2009: 2; Kakapo Recovery Plan, 2011). Gece yaşamaları, yumuşak tüylere sahip olmaları ve yüzlerinde baykuşlar gibi diske benzer bir görünüm olması nedeniyle baykuş papağan olarak da bilinirler. Bunun yanında erkek bireylerin çiftleşme öncesi şişirerek ve bir takım sesler çıkararak sergiledikleri çiftleşme ritüelleri de benzersizdir. Ancak belki de en önemli özellikleri, uçamayan tek papağan olmalarıdır. Özgül şartlar, kakapolarda uçamamanın evrilmesine yol açmıştır.
Kakapoların evrimi
Strigops habroptilus, Psittacidae ailesinin ve Strigops türünün yaşayan tek üyesidir. Son yapılan moleküler filogenetik çalışmalar, Strigops habroptilus’un diğer papağanların kardeş grupları olduklarını ortaya koymuştur (Schweizer et al., 2010: 984; Worthy, 2011: 1102). Bir organizmanın evrimi genellikle yeni bir davranışın veya yapının gelişmesi veya varolanların ileri bir donanım kazanması şeklinde olsa da, evrimsel yapı veya davranış kaybı da zaman zaman gerçekleşmektedir (McNab, 1994: 628). Strigops habroptilus’da görülen evrim de bir davranış ve fonksiyon kaybı şeklinde ortaya çıkmıştır, evrim sonucu uçamayan tek papağan türü haline gelmişlerdir. Kısacası kakapolarda uçamama özelliği evrilmiştir.
Uçmak, kuşların en önemli evrimsel başarılarından biridir. Kuşlar uçarak havada ve ağaçlarda bulunan gıdalardan yararlanabilir, yırtıcılardan kaçabilir ve uygun olmayan iklim ve doğa koşullarından uzaklaşabilir, örneğin göçebilirler. Bu fonksiyonların ortadan kalkması sonucu kuşlar evrim sonucu ikincil olarak uçamaz duruma gelirler. Kakapoların, kendilerine birçok avantaj sağlayan uçma özelliklerinin evrimsel süreçte neden ve nasıl yok olduğu, birçok bilim insanının araştırmalarına konu olmuştur (Milokovsky, 1982: 693).
Evrimsel ekoloji kuramı
Evrimsel ekoloji kuramı, bir canlının sürdürülebilir bir yaşam için içinde bulunduğu rekabet ortamında gerçekleşen çevresel bir değişim sebebiyle kazandığı yeni donanım ile yaşamına devam edebilmesi veya yeni bir donanım kazanamadan yok olmasını kapsayan süreci tarif eder. Canlının, çevresel değişime uyum sağlayarak yeni donanım kazanması canlının evrimini ifade eder.
Strigops habroptilus türünün geçirdiği evrim, evrimsel ekoloji kuramı kapsamında incelendiğinde, kakapoların atalarının, tıpkı yakın akraba grupları olan diğer papağanlar gibi yırtıcı memelilerin bulunduğu bir ortamda, gerek düşmanlardan ve olumsuz koşullardan kaçmak için, gerekse besin arayışında rakiplerine karşı avantaj sağlamak için uçma özelliklerinden yararlandıkları bilinmektedir.
Strigops habroptilus’un atalarının Yeni Zelanda’ya ilk yerleşmelerinin tarihi bilinmese de, yaşadıkları evrime neden olan çevresel etmen bilinmektedir. Yeni Zelanda, büyük bir bölümü su altında kalan Zellanda kıtasının parçasıdır ve bir zamanlar güney yarımkürede yer alan anakıta Gondvana’ya birleşikti. Kretase döneminin (82 MYÖ) sonlarına doğru bu iki kıta birbirlerinden ayrılmaya başlar (Johansson, 2011: 5; Laird and Bradshaw, 2003: 281- 283; Worthy et al, 2011: 1113) Yeni Zelanda’nın Gondwana’dan ayrılmasıyla bölge dış dünyadan izole olmuş, bir çok okyanus adasında olduğu gibi Yeni Zelanda için de çok özel koşulların doğmasına sebep olmuştur (Schweizer et al., 2010: 984).
Gondvana’dan ayrıldıktan sonra dış dünyadan izole hale gelen Yeni Zelanda, Strigops habroptilus’un atalar için birçok yönden oldukça elverişli bir ortam sunar. Öncelikle adada yırtıcı memelilerin bulunmaması, kakapolar için tehlikeden uzak, güvenli bir yaşam ortamı anlamına gelmiştir. Bunun yanında adanın kakapoların besini olan bitkiler yönünden oldukça zengin olması, besin için rekabet etme gibi gereklilikleri ortadan kaldırmıştır. Kısaca Strigops habroptilus’un ataları, Yeni Zelanda’nın Gondwana’dan ayrılmasıyla birlikte, rekabete neredeyse hiç ihtiyaç duyulmayan, tehlikesiz topraklarda yaşamaya başlamışlardır (Schweizer et al., 2010: 984).
Kuşlarda uçamamanın evrimi
Uçamayan kuşların evrimiyle ilgili iki temel argüman vardır; ilk argümana göre uçamayan kuşlar, uçamayan ve hiç uçma becerisine sahip olmamış atalardan gelirler. Diğer argüman ise uçamamanın birçok defa tekrar tekrar evrildiğine yöneliktir. Kakapolar üzerinde yapılan çalışmalar, Strigops habroptilus’un atalarının uçabildiğini, yani kakapoların evrim geçirerek uçamama özelliğini ikincil olarak kazandığını ortaya koymaktadır (Roof, 1994: 652). Son zamanlarda iki fosil yatağı üzerinde yapılan moleküler tarihlendirmeler sonucu kakapoların diğer papağanlardan ayrılış tarihinin, Yeni Zellanda’nın Gondvana’dan ayrılış tarihi olan 82-85 MYÖ’ye kadar uzandığı ortaya konmuştur. Bu bilgi, kakapoların atalarında uçma özelliğinin bulunduğunu ve uçamamanın Strigops habroptilus’da 80 MYÖ’den daha yakın bir tarihte evrildiğini göstermektedir (Schweizer et al., 2010: 985; Worthy et al, 2011: 1113).
Uçamamaya neden ihtiyaç duyulur?
Yapılan araştırmalarda, kuşlarda uçamama özelliğinin evrilebilmesi için bazı şartların gerektiği ortaya konmuştur. Buna göre, kuşlarda uçamama özelliğinin evrilebilmesi için memeli yırtıcıların yokluğu genellikle zorunlu bir kriterdir olmakla beraber yeterli görülmemektedir. Kuşların beslenme rejimlerinde önemli bir değişim ve vücut boyutunda artış, uçamamanın evrilmesi için önemli diğer kriterlerdir. Sazlık veya çalılıklar gibi zengin bitki örtüsüyle kaplı topraklarda yaşayan kuşlar, bölgedeki bitkilerin bodur olması sebebiyle kanatlarını kullanmazlar. Uçamama özelliği gövde boyutlarının büyümesine bağlı olarak gerçekleşir (Milokovsky, 1982: 702). Fizyolojik olarak incelendiğinde, besin değişimine bağlı olarak vücut boyutu irileşirken kanatlarda büyüme gözlenmez veya kanat boyutları küçülür, böylece her iki durumda da kanatlar uçma fonksiyonunu yerine getiremez hale gelir (McNab, 1994: 630- 631).
Uçamamanın evrilmesinin bir diğer nedeni ise enerji tasarrufu olarak düşünülmektedir. Kuşlarda uçmaya yarayan kanatlar, uçuş kasları gibi aparatların üretimi ve muhafaza edilmesinin bedeli, ihtiyaç duyduğu enerji bakımından oldukça ağırdır. Örneğin; bir kuşun uçma kasları, toplam ağırlığının yüzde 17- 22’si kadardır ve şüphesiz bu ciddi bir enerji sarfiyatına sebep olur. Uçmanın getirdiği avantajlarla (yırtıcıdan kaçmak, düşman koşullardan uzaklaşmak, geniş alanlarda yiyecek aramak gibi) sebep olduğu enerji maliyeti arasında bir seçim yapılır (Roof, 1994: 639- 640). Kaçması gereken yırtıcılar veya olumsuz koşullar olmayan, dahası besin bulmak için çaba sarfetmesi gerekmeyen Kakapolar, uçma özelliklerini kullanmamaya başlarlar. Böylece ihtiyaç duymadıkları uçma özelliğinin ağır bedelinden evrim yoluyla vazgeçerler.
Kısaca Strigops habroptilus’un ataları, sürdürülebilir yaşam için birçok yırtıcı memelinin bulunduğu bir ortamda, ender besin kaynakları için rekabet halinde iken, Yeni Zelanda kara parçasının Gondwana anakıtasından ayrılması sonucu önemli bir çevresel değişim yaşamıştır. Yeni yaşam alanları besin yönünden zengin ve yırtıcı memeli türlerden arınmış, izole bir ortamdır. Bu yeni yaşam alanı, Strigops habroptilus’un atalarının yaşamlarının devamı için son derece uygun bir ortam sağlamıştır. Öyle ki kuşların en önemli evrimsel başarılarından biri olan uçma özelliği, böylesi rahat koşullar altında gereksiz hale gelmiştir. Strigops habroptilus evrilerek uçma özelliğini kaybetmiştir.
İkinci çevresel değişim
Kakapoların, 80 MYÖ itibarıyla yeni donanım kazanarak uyum sağladığı çevresel denge, MÖ 900 yıllarında, adaya insanların ayak basmasıyla bozulur. Yırtıcı türlerin bulunmadığı bir ortama uyum sağlayan kakapolar, kendilerini korumaya yönelik hiçbir donanım geliştirmemeleri, uçma özelliklerini kaybetmeleri ve hantallaşmaları nedeniyle kolay, savunmasız avlar haline gelirler. Şeker ve meyve karışımına yakın olarak tarif edilen kokuları ve eşsiz tüyleri avcılar için oldukça caziptir.
Kakapolar insanlar ve beraberlerinde adaya getirdikleri köpek, kedi ve fare gibi yırtıcı türler tarafından hevesle avlanırlar. 19. yüzyıla gelindiğinde Avrupalıların adaya yerleşmesiyle kakapo avcılığında büyük bir artış yaşanır ve kakapolar neredeyse tamamen yok olurlar. (New Zealand Charitable Trust, 2011; Johansson, 2011: 5 ).
Koruma programı
Kakapoları korumaya yönelik ilk çabalar 19’uncu yüzyılda başlamış olsa da, ilk önemli başarılar 1990’larda başlatılan the Kakapo Recovery Plan ile kazanılır. 20’nci yüzyılda sayıları kırklara kadar düşen kakapolar, 2009 yılında bu program kapsamında yırtıcı memeli türlerden arındırılmış olan Codfish ve Anchor adalarına alınırlar. Bugün sayıları 130’lara ulaşsa ve çok ciddi önlemler altında korunsalar da nesilleri hala ciddi tehlike altındadır (Bryant, 2006: 126; Robertson et al, 2000: 93).
Kaynakça için lütfen yazar ile iletişime geçiniz.