Çocuk işçiler, iş cinayetine kurban giden çocuklar ve suça sürüklenen çocuklar. Bu cümlede oldukça eğreti duruyorlar. Çünkü çocuk oyun oynamalı, koşmalı, okumalı, resim çizmeli. Ancak bunun yerine büyük bir çoğunluğu çalıştırılıyor, güvencesiz yaşatılıyor ve çocuklukları başlamadan bitiyor. Çocuklar yaralı, madde bağımlılısı-satıcısı veya aile içi şiddetin kurbanı. TUİK verilerine göre, 2014 yılında 290 bin 414 çocuk “suç” nedeniyle güvenlik birimlerine götürüldü. Bu rakam bir önceki seneye göre yüzde 6,2 daha fazla.
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) raporlarında bahsedilen çocukların büyük bir kısmı 15-17 yaş aralığında, 117 bin 486 çocuk bir “fiili suç işlediği” gerekçesiyle güvenlik birimlerine götürüldü. Suça sürüklenme oranındaki artış 2013 yılına göre 1,8 oranında artış gösterdi. Verilerdeki cinsiyet, suç ve mağdurluk dağılımı da toplumsal yapı bakımından oldukça dikkat çekici.
Suça sürüklenen erkek çocuk oranı kız çocuklardan daha yüksek iken mağdur kız çocuğu sayısı da erkek çocuklara göre daha yüksek. Toplumun genel yapısına baktığımızda da durum paralel oranlarla karşımıza çıkıyor. Suç işleyen erkek oranı kadınlara göre daha yüksek. Birbirine, kadınlara ve çocuklara zarar veren erkek oranı diğer tüm oranlardan daha yüksek.
Ataerkil toplumun suça sürüklediği çocuk büyüyor ve bir suçluya dönüşüyor
Ataerkil yapıya sahip bu coğrafyada, erkeğin cinsiyetinden ötürü mütemadiyen pohpohlanması ve tavan yapan özgüveniyle kolayca suç işlemesi, kimi zaman işlediği suç ile onore olması ta çocukluktan hafızaya işlenmiş, geleneklerle de meşrulaştırılmış bir durum. Erkek, çocukken pipisini göstermeye zorlanıp büyüyünce onu kullanmanın marifet olduğunu düşünüyor.
Kavga edince, birini dövünce ve çok sevgili bulup birkaçını aldatınca ayakta alkışlanan erkek çocuğun yanında aynı eylemlerde bulunan kız çocuğu dayak yiyor, azar işitiyor ve kesinlikle onaylanmayarak hanımefendi olmaya davet ediliyor. Üstelik bu noktada yaş ve hayat tecrübesi gibi etmenler hiçe sayılıyor. Kız çocuğu; yaşı, zekası ve hayat tecrübesi ne olursa olsun erkek çocuğundan daha aşağıda muamele görüyor. Yetişkinlikte de durum aynı. Evde şiddet, işte şiddet, sokakta şiddet, devlet katında şiddet. Mağdur kadın, fail erkek, çocuk kurban. Kadın işlediği bir suç ile suçlu olurken; asıl suçlu öznesini taşıyan erkek, erkler tarafından hep aklanıyor.
Suça sürüklenen kız çocuklarının oranı yüzde 12,8. Mağduriyet oranı yüzde 44,4 olan kız çocukları genelde yaralama ve cinsel suçlara maruz kaldı. Erkeklerin cinsel suçlara ve aile içi nedenlerle gerçekleşen olumsuzluklara maruz kalma oranı ise kızlara göre daha düşük.
Toplumun, erkek insanın suç işlemesine bakışı ile bir kadının suç işlemesine bakışı bile ayrımcılık barındırıyor. Bir erkek tahrik olduğu için tecavüz edebiliyor, ailesine ekmek götürmek için hırsızlık yapabiliyor, namus bahanesi ile insan yaralayabiliyor ve hatta onun cinayetleri kolayca meşrulaştırılıyor. Oysa herhangi bir tahrik olup tecavüz eden kadın ve kadının cinsel saldırısından mağdur erkek olayı bilmiyoruz. Namus cinayetlerinde de kadınlar ölüyor, cinayetin faili koca, baba, akraba, sevgili, komşu gibi erkekler ise alkışlanıyor.
Kanser yayılıyor, tek çözüm aynaya bakmak
Bir kanser hücresinin vücutta yayılması gibi toplumda da hızla yayılan bozulmanın ilk mağduru çocuklar. Hem mağdur hem de maşa. Suça sürüklenen çocuk sayısındaki hızlı artışın sebebi bizzat biziz. Toplumu bireyler oluşturur. Devlet toplumun refahı ve selameti için vardır. Eğer toplumda ters giden bir şeyler varsa bireylerin pasif hallerinden bir an evvel kurtulup harekete geçmesi gerekir. Bireyin hareketsiz kalmaya devam edip her şeyi devletten beklemesi yanlıştır, toplumsal yapıdaki aksaklıkları değiştirmesi için devlete güvenmesi ise daha büyük bir hatadır. Sonu gelmez bu bekleyişin.
Kendimiz, çocuklarımız, geleceğimiz ve dünyanın devamlılığı için değişime kendimizden başlamamız gerekiyor. Çocukların ergenliğe girene kadar duyduklarının, gördüklerinin ve maruz kaldıklarının buhar olup havaya uçmadığını; hepsinin bir şekilde toplumsal yaşama dönüş yapacağını bilmemiz gerekiyor. Çocuklukları yetişkinlerin işgal ve şiddetiyle geçen çocukların yetişkinliklerinde çok da mutlu ve “normal” olmasını beklemek gerçeklikten çok uzak. Çocukların suça sürüklenmesinin sebebi yetişkinler, suçlandıkları konuları yaratanlar ve mağduriyet yaşamalarını sağlayanlar da yetişkinler. Suç oranlarına ve sosyal hayatta karşılaşılan suça sürüklenen çocuklara bir davranış ve bakış geliştirirken bunlar göz önünde bulundurulmalı. 10 yaşında bir çocuk kendi kendine uyuşturucu madde bağımlısı olmaz, katil hiç olmaz.
Başlık Görseli: AFP Photo/SHAH Marai