19 Ocak 2007 tarihinde genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin Şişli’deki binası önünde dünyanın en güzel insanlarından birinin canına kıydılar.
Bir hain kurşun Hrant’ı; Rakel’inden, çocuklarından, İstanbul’undan, Anadolu’dan ve mesleği gazetecilikten kopardı, hayat hakkını elinden çekti aldı. Ama o kurşun milyonlarca insanı da Hrant ile buluşturdu. O müthiş insanı bu kez 10 fotoğrafın eşliğinde tekrar analım, tüm çirkinlikleri bir kenara bırakıp Hrant’ın bu dünyaya kattığı güzelliklerini tekrar hatırlayalım.
Büyük bir aşk: Hrant ve Rakel
Hrant’ın Rakel’i. Rakel’in Hrant’ı. Bir ömür boyu süren büyük bir aşk. Hrant ile Rakel’in ilk buluşması Tuzla’daki Ermeni Yetimhanesi’ne gerçekleşecekti. Hrant, yetimhanede Kürtçe’den başka lisan bilmeyen çocuklara Ermenice öğretmekle görevlendirilmişti. Aralarından biri de aşiret reisi Siyament Yağbasan’ın kızıydı. Siyament, Yakup Peygamber’in karısından esinlenerek kızına Rakel adını koymuştu. Rakel, kuzu anlamına geliyordu. 1959 doğumlu Rakel, 13 yaşında ilk kez Cudi’den inmiş ve İstanbul’a gelmişti. Hayatının aşkı onun karşısına İstanbul’da çıkacaktı.
İstanbul, deniz, erguvanların kokusu ve Rakel
Hrant, yetimhanedeyken bazen diğer çocukları da alıp kenti gezdirmeye çıkarıyordu. Rakel de büyümüştü artık 15-16 yaşlarındaydı. Bir gün tüm çocuklarla Hrant, Boğaz’da vapura bindiler. Hrant, yol boyunca semtleri, yalıları, köşkleri çocuklara anlattı. İstanbul’a dair şiirler okuyordu. Vapur Beykoz iskelesine yanaşırken Hrant birden kollarını iki yana açtı. Büyük bir neşeyle “İşte bunlar erguvanlar” diye haykırdı. İşte Rakel, tam da o anda Hrant’a aşık oldu. Göz göze geldiler. Hrant’ın ise çok önceden Rakel’e aşkı gönlüne düşmüştü. Büyük bir aşkın başlangıcına erguvanların kokusu da tanık oluyordu.
Hrant’ların öksüz ve yitik şehri İstanbul
Sezen Aksu’nun Güvercin şarkısında dediği gibi “Gitti son İstanbul”. Onun ölümüyle İstanbul çok şey kaybetti, geçmişini, kültürünü, dilini. Bir İstanbul beyefendisi, bir İstanbul aydını idi Dink. İstanbul onun başka bir sevdasıydı, hayatı boyunca tutulduğu. Anadolulukla, Ermenilikle İstanbulluluğu harmanlayıp gerçek bir aydın, bilge bir derviş haline gelmişti.
Agos da Hrant’ın bir çocuğuydu
1995’in yazında Kınalıada’da Hrant eşine döndü, “Bir çocuğumuz daha olsun istiyorum” dedi. Rakel bir anda ciddi mi olduğunu anlamadı Hrant’ın. Hrant gülerek, “Evet, olsun. Adını da Agos koyarız” dedi. Agos’un anlamı “Sabanın toprakta açtığı iz” idi. Rakel ise Agos’un bir çocuk ismi için uygun olmadığını, artık yeni bir çocuk için de yaşlarının geçtiğini düşünüyordu. Hrant ise muzipçe “Yok be birtanem” dedi, “Bu aleme meramımızı daha iyi anlatabilmek için Türkçe ve Ermenice bir gazete çıkaralım, adını da Agos koyalım, toprağı yarıp tohum serpelim, belki bereketli olur büyür gider bizim çocuklarla birlikte” şeklinde sözlerini sürdürdü. Rakel anlamıştı Hrant’ın esas dediğini, “Ona varım Hrant” dedi. 5 Nisan 1996’da Agos’un ilk sayısı çıkıyordu.
Gazetecilikte farklı bir kulvar, bir cesur yürek
Hrant’ın basınla ilk temasları, basında çıkan yanlış haberlere gönderdiği düzeltmeler ile oldu. 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayısı yayınlanan Agos gazetesinin kuruculuğunu, yayın yönetmenliğini ve başyazarlığını üstlendi. Agos dışında Zaman ve Birgün gazetelerinde de köşe yazıları yazdı. Yazılarında ana teması hep barış ve halkların bir arada yaşaması, kardeşliği idi.
İçinde hiç bitmeyen bir tutku: Futbol
Hrant futbolu hep çok sevdi. Çocukluğundan başlayarak futbol tutkularından biriydi. Dink, 1982-83 sezonunda Taksimspor forması da giymişti. “337569” numaralı lisansında ise Hrant Dink’in adı ise Fırat olarak yazılı idi. Hrant, solculuk faaliyetlerinin Ermeni kimliği ile ilişkilendirilebileceği ve cemaatin bundan zarar görebileceği endişesini taşıyordu. O yüzden ismini mahkeme kararı ile Fırat olarak değiştirmişti.
Çocukların sevgilisi, çocuklara sevgili
2010 yılında Kınalıada sahilindeki bir çocuk parkına Hrant Dink Çocuk Parkı ismi verildi. Hrant bunu görse kuşkusuz çok sevinir, gururlanırdı. Hrant’ın çocukları çok sevdiği onlarla birlikte birçok fotosu olmasından, fotolardaki neşesinden açıkça belli oluyor. Aşağıda ise kızı Delal Dink ile, yine çok neşeli, sevimli, candan.
Bir Anadolu rüyası: Halkların kardeşliği
Bir Ermeni. Bir Türkiyeli. Ama hepsinden de öte Hrant’ı belki en iyi anlatacak kelime; Anadoluluk. Bir Anadolu insanı idi Hrant. Denizli’de sekiz ay yaptığı askerliğinde, bütün arkadaşları çavuş olduğu hâlde Hrant Ermeni olduğu için çavuş yapılmamış ve askerliğini er olarak tamamlamıştı. Bu ve bunun benzeri birçok ayrımcılığa rağmen o Anadolu’dan, Türkiye’den gitmeyi hiçbir zaman düşünmedi.
Ermenilerin köy enstitüleri: Kamp Armen
Hrant Dink ve biricik eşi Rakel, Tuzla’daki Çocuk Kampı’nın daha sonra yönetimini de üstlendi, pek çok kimsesiz Ermeni çocuğuna sahip çıktı. Kampa daha sonra “Ermeni militan yetiştirildiği” suçlaması ile devlet tarafından el konulacaktı. Fakat devletin tüm baskısı bu kampın ilerici, aydınlık ve çağdaş yönünü karanlığa çeviremedi. 2015’te Kamp Armen yine direndi, bu kez binasının yıkımına karşı durdu ve kazandı.
Milyonlar tek yürek: Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeniyiz
Hrant Dink’in cenazesi, 23 Ocak 2007 Salı günü Şişli’de, Agos önünde bir törenle başladı. Cenazeye katılanlar “Hepimiz Hrant Dink’iz, hepimiz Ermeniyiz!” yazılı dövizler taşıdı. Topluluk Kumkapı’ya kadar yürüdü. Burada Meryem Ana Kilisesi’nde yapılan dinî törenin ardından Hrant Dink Balıklı Ermeni Mezarlığı‘nda toprağa verildi. Cenaze törenine kimi kaynaklara göre 100 bin, kimilerine göre ise yaklaşık 200 bin kişi katıldı. Bu öyle bir kitle idi ki; Türkiye’de örneği henüz yoktu, plansız, örgütlenmesiz, sadece acısını haykırmak, devlete isyanını haykırmak için sokaklara kendini atmış insanlardan oluşuyordu.
Rakel Dink’in anma toplantısında yaptığı konuşmada söylediği gibi: “O, bugün Türkiye’de milat yaptı, sizler de mührü oldunuz. Onunla manşetler, onunla konuşmalar, yasaklar değişti. Onun için dokunulmazlar veya tabular yoktu. Kelamda dediği gibi yüreğinden taştı. Büyük bir bedel ödedi. Bedellerin ödendiği gelecekler Hrantları severek Hrantlara inanarak olur, nefretle, hakaretle, kanı kandan üstün tutarak olmaz. Bu yükseliş karşındakini kendin gibi görerek, kendin gibi sayarak, kendin sayarak olur.”
Not: Yazıdaki bilgiler ve görseller Hrant Dink Vakfı internet sitesi, Kamp Armen Facebook sayfası, Wikipedia, soL, Birgün, Onedio, Hürriyet, Agos sitelerinden alınmıştır.