En yakın arkadaşlarımız çoğu zaman kitaplar olmuştur. Kimi zaman söyleyemediklerimizi okuruz içlerinde kimi zaman anlayamadıklarımızı. Tanımadıklarımızla tanışır, pek çok hayata dokunur, tanık oluruz hissedilenlere. Arkadaşlıklara aracı bir sürprizimiz var şimdi sizlere. Gaia Yayınları ilk tohumunu verdi. Seyda Kesikoğlu’nun harika kaleminden dökülen Gerçeğe Ağıt ile gerçek dünya arayışında bir yolculuğa çıkacaksınız.
Gaia Yayınlarıyla okurlara merhaba diyen Gerçeğe Ağıt, gerçeği arayan bir şizofrenin gözünden şizofreniyi ve adına dipsiz kuyu denilen dünyayı anlatıyor.
İnsan aklı kimi zaman yeryüzünde cennetler yaratmaya muktedirdir, kimi zaman da cehennem kuyusuna dönüşüverir. İsminden nefret edecek kadar aklında kendi cehennemini yaratmış olan Serdar, içine düştüğü o dipsiz kuyudan bir çıkış yolu aramaktadır. İşte tam o sırada, kendisine zayıf ve narin bir el uzanır. Şimdi her ikisinin de önlerinde iki yol vardır:
Ya içine düştükleri o dipsiz kuyuyu, el ele verip cennete çevirecekler, ya da cehenneme dönüşmesini izleyecekler.
Kuyudan çıkış ise çok zor, çünkü o dipsiz kuyunun adına dünya deniyor.
Gerçeğe Ağıt okuyucuyu hayalle gerçek arasında bireysel bir kara ütopyaya yolculuk etme cesaretini göstermeye davet ediyor. Bu kara ütopyaya kimisi şizofreni diyor, bu roman ise gerçeği arayış…
Kitap boyunca bir şizofrenin gözünden sanrıların labirentleri arasında gerçeğin ne olduğu bulunmaya çalışılıyor, kahramanımız yolunu kaybedince de gerçeğe sayfalarca süren uzun ve duygu yüklü bir ağıt yakmakla yetiniyor ve gerçeğin ne olduğu okuyucunun yorumuna bırakılıyor.
Gerçeğin ne olduğu konusunda bu kitap net bir şey söylemese de, şizofreniyi tam anlamıyla bir şizofrenin gözünden anlamak için eşsiz bir yol gösterici olmaya aday.