İnanılmaz bir bilgi kirliliği var. Kriz anlarında ise bu kirlilik iki katına çıkıyor. Sosyal medya eliyle de yalan yanlış haberler ışık hızı ile yayılıyor. Bu sahte içerikler bizi daha da galeyana ve karmaşaya sürüklüyor. Bizler bu sahte içerikleri bilerek yaymazsak da ilk oluşturulma amaçları pek iyi niyetli olmayabiliyor. “Bazı insanlar haber kurumlarını ve kamuoyunu aldatmak için sahte internet siteleri oluşturur, Twitter hesapları açar, görselleri montajlar ya da videolara müdahale eder.”
Doğru haberi iletmek, doğruyu bulmak bir gazetecinin sorumluluğu değil midir zaten? “Doğrulamanın tarafı olmaz” diyor gazeteci Mehmet Atakan Foça da.
“Elimizi kolumuzu bağlı” hissettiğiniz zamanları rafa kaldırabilirsiniz çünkü siz de, evinizde bilgisayarınız başında yanlış bilginin yayılmasının önünde geçerek, doğru bilgiye ulaşılmada yardımcı olabilirsiniz.
Tanıdığım hemen hemen her insan hatalı iletiyi, görseli, videoyu veya haberi paylaşıyor. İnternet ortamında bir haberi paylaşmadan önce dikkat etmemiz gereken noktalar var. Çünkü yaptığımız her hatalı paylaşımla kötü sonuçların doğmasında katkı sağlarız.
Tüm bu bilgi kirliliğinin önüne geçmek için Hollanda merkezli ve Emergency Journalism Initiative altında yer alan European Journalism Centre tarafından çıkartılan, Craig Silverman‘in editörlüğünü, Türkçe yayın editörlüğünü ise Mehmet Atakan Foça‘nın yaptığı Doğrulama El Kitabı içerisinden bilgileri derleyerek içerikleri nasıl doğrulayabileceğimize göz atalım. Çalışmanın öncelikli hedefi gazeteciler ve STK’lar olsa da bireyler için de çok önemli uygulamalar öneriyor.
Kitaptaki çalışmalardan bireyler için bir özel oluşturdum ama lütfen Türkçe pdf’ine ulaşabileceğiniz şu linkten detaylıca da okumayı ihmal etmeyiniz.
İnternetteki içeriklere şüpheyle yaklaşmalıyız
Her zaman şüpheci olmalıyız. Çok fazla gözlem yaparak, karşılaştırma ile elimizdeki içeriklerin tutarlı olup olmadığını tespit etmeliyiz. Bulduğunuz içerikle ilgili kişilerle doğrudan iletişime geçip, doğruluğunu desteklemeliyiz. Güvenilir kaynaklara danışarak, araştırma ve araştırma yöntemlerine aşina olun. Hem kaynağın hem de içeriğin doğrulanması gerektiğini unutmayın.
Videolar
Bu içeriğin orijinal bir parçası mıdır? İçeriği kim yükledi? (Kaynak), İçerik ne zaman üretildi? (Tarih), İçerik nerede üretildi? (Yer) gibi soruları sormamız gerekiyor. Videoların tarihi ile ilgili doğrulamalarda videonun yüklenme zamanı ile olayın gerçekleşme zamanının farklı olacağına dikkat etmek gerekiyor. Yüklenme tarihi, gerçekleşme tarihi gibi algılanabiliyor. Olay yerinin doğrulanması içinde Google Maps, Google Earth, Wikimapia gibi haritalama platformlarından yararlanabilirsiniz.
Çoğu video bir tanımla, etiketle, yorumla veya başka bir tanımlayıcı metinle birlikte karşımıza çıkar. Araştırmanıza başlamak için bu bilgilerden anahtar kelimeler çıkarın. Kısaltmalar, yer adları ve diğer tanımlar iyi anahtar kelimeler olabilir. Eğer video tanımı yabancı bir dildeyse, anahtar kelimeyi tespit etmek için metni Google Translate’e (veya o dile hâkim tanıdığınızdan da yardım alabilirsiniz) yapıştırın.
Sonuçları sıralamak için tarih filtresini kullanarak bu anahtar kelimelerle eşleşen en eski videoları arayın. Videonun ardındaki kaynağı bulduktan sonra bir sonraki adıma geçmek için kaynakla iletişim kurun.
Konum konusunda Google Haritalar kullanmaktan çekinmeyin ve videonun çekildiği konumu belirlemeye çalışın. Eğer mümkünse, sokak görünümünde yakınlaşıp kamera açısını yakalamaya çalışın. Eğer sokak görüntüsü kullanılabilir vaziyette değilse, Google Haritalar’ın seçeneklerindeki “Fotoğraflar” bölümünü açın ve konumu belirlenmiş fotoğraflar video konumuyla eşleşiyor mu diye bakın. Konumu belirlenmiş fotoğraflar ayrıca Flickr, Picasa ve Twitter’daki gelişmiş arama seçenekleriyle de araştırılabilir.
Videonun yapımı ile alakalı şüpheleriniz varsa videoları bileşen karelere VLC Media Player (ücretsiz), Avidemux Video Editor (ücretsiz) veya Vegas Pro gibi video düzenleme yazılımlarını kullanabilirsiniz.
Görseller
Görüntünün kaynağı iletişime geçip, görüntünün kaydedildiği yeri, tarihi ve yaklaşık zamanı onaylamalıyız. Görüntünün etiketlendiği/iddia edilen şeyi gösterdiğini onaylamalıyız. Ayrıca görüntüyü kullanmak için kaynağından izin almayı da ihmal etmemeliyiz.
Görsel araştırmasında “google görseller“i kullanmayı unutmayın. Bir görselin doğrulanması ve aranması için en çok kullandığım platform. Linke geldiğimizde görselimizi sürükleyerek veya gözat üzerinden dosyamızdan seçerek yüklüyoruz. Görselin kullandığı internet siteleri ve görsele ait diğer boyutlar karşımıza çıkıyor. Genellikle, en yüksek çözünürlüklü/boyutlu görüntü sizi özgün kaynağa ulaştırmalıdır. Tineye sitesini de görsel arama için kullanabilirsiniz.
Eğer özgün bir görüntünün üstverisi (metadata) varsa (Dijital görüntüler için EXIF bilgileri olarak anılıyor), bunlar kontrol edilerek kameranın marka ve model, görüntünün tarih bilgileri (burada dikkatli olun, elinizde tek bir görüntü varsa, görüntünün tarih ve saati hâlâ üreticinin fabrika ayarlarında ya da farklı bir zaman diliminde olabilir), boyutları ve diğer bilgileri edinebilirsiniz. Photoshop dosya bilgilerine bakarak ya da FotoForensics, FindExif gibi sitelere görseli yükleyerek çevrimiçi de bakabilirsiniz.
Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal medya sitelerinin çoğu görüntülerin üstverilerinin çoğunu temizliyor. Ayrıca görüntüyü diğer kaynaklarla da karşılaştırın. Yakından inceleyerek yeri ve zamanı doğrulamamıza yardım edecek ipuçları yakalamaya çalışın (Araç plakaları, hava durumu, kent simgeleri, giyim tarzı, yön işaretleri/harfler, bilinen dükkân, bina vesaire).
Geofeedia ve Ban.jo gibi sosyal medya konum servisleri görüntünün yüklendiği yeri belirlemenize, görüntünün yüklendiği mobil cihazdaki GPS verisini kullanarak yardımcı olabilir. Wolfram Alpha, belirtilen tarih ve konumdaki hava durum raporlarını araştırmak konusunda oldukça iyidir. Optik karakter okuma aracı Free-ocr‘da görüntüdeki -çevrimiçi olarak çevirebileceğiniz- metinleri ayıklamanızda yardımcı olabilir. Şehir efsanelerini ve internetteki yanlış bilgileri çürütmekte uzmanlaşan Snopes üzerinden de görüntüyü kontrol edebilirsiniz.
Pipl, Webmii (uluslararası aramalar için) Kullanıcı isimlerini, e-posta adreslerini ve telefon numaralarını insanların çevrimiçi profillerine göre eşleştirmenize izin veriyor. LinkedIn de kişilerin izini sürmek için etkili olabiliyor.
Vahşet içeren bir fotoğrafı paylaşmadan önce “DİKKAT HASSAS İÇERİK” uyarısını eklemeyi unutmayın. Mehmet Atakan Foça bunun için hassas içerikli görüntüleri paylaşmadan giphy’nin slideshow özelliğini kullanarak başına bir uyarı görüntüsü koymayı öneriyor.
Parodi sitelere ve tarihe dikkat
Columbia Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre paylaşılan linklerin yüzde 59’unun kullanıcılar tarafından hiç okunmadan paylaşıldığını gösteriyor. Son zamanlarda Türkçe dilli parodi siteleri ve sosyal medya hesapları da artmaya başladı. Sadece başlığa bakarak paylaşma alışkanlığı yüzünden birçok geyik içerik ciddi algılanıp yayıldı. Bir haberi ve içeriği paylaşmadan önce iyice okumalı, paylaşılan yerin de paradi olup olmadığını kontrol etmeliyiz.
Okumadan yapılan paylaşımlar nedeniyle eski tarihli bir haber “şu an” gerçekleşiyormuş gibi sosyal medyada çok hızlı bir şekilde yayılabiliyor. Yazıların tarihlerini kontrol ediniz.
Tweetdeck
Twitter’ın karmaşıklığını düzene sokmak açısından Tweetdeck, benim için bir kurtarıcı. Konulara göre gruplar oluşturup, önemli başlıkları kaçırmamaya çalışıyorum. Son gelişmeleri takip etmek için birebir. Örneğin; “hayvan özgürlüğü” adı altında bir sütunum var. Bu sütuna bu konu ile ilgili kurum, STK, kişi gibi hesapları ekledim. Kişiye, hashtag’a özel sütunlar da oluşturabiliyorsunuz. Bu sütunlarda yapacağınız aramalar işinizi kolaylaştırıp size hız kazandırabilir.
Doğrulama El Kitabı‘nın 10. bölümünde doğrulama araçlarının bir listesi bulunuyor; kesinlikle göz atın. Dikkatli olarak ve basit kontroller ile birlikte birkaç dakika içinde bile birçok paylaşımının sahte içerik olduğunu anlayabilirsiniz.
“Bazıları gazetecilikteki bu yeni uzmanlaşmaya ‘bilginin adli tıpı’ dese de bir sahnenin planlanmış olup olmadığına karar vermek için gerekli temel soruları sormaya özel bir ekipmana sahip olmaya ya da bilişim uzmanı olmaya gerek yoktur.” David Turner