Filmin orijinal adı: Medianeras. İngilizcesiyle Sidewalls, Türkçesiyle Yan Pencere. 1965 yılı, Buenos Aires doğumlu Arjantinli yönetmen ve aynı zamanda yazar olan Gustavo Taretto’nun 2011 yılında yönetmenliğini yaptığı ilk uzun metrajlı filmi.
Yönetmen, çoğunlukla kısa filmleriyle tanınıyor. Medianeras’ı daha önce kısa film şeklinde çekmiş, daha sonradan film üzerine yoğunlaşıp 95 dakikada bizlere bu çarpıklık içindeki duruluğu yansıtmış.
Medianeras, Arjantin’in Buenos Aires kentinde geçiyor. Filmin ilk 10 dakikası, fotoğraflarla Buenos Aires şehrinin bina yapılanmalarını, kent betimlemelerini, mimari göndermeler içerisinde “Şehirleri insanlara nasıl benzetebiliriz?”in yanıtını gözler önüne seriyor. Daha sonra ise iki ana karakter üzerinden, şehir yaşamının çarpıklığının bizler üzerinde yarattığı yapay yalnızlık duygusu içerisinde, her kapının ardında yaşanan bir aşk arayışını gösteriyor.
Film, herkesin kendinden bir parça bulabileceği evrensel bir öykülemeyle anlatılmış. Filmin ana karakterlerinden biri olan Martin, internet sitesi tasarımcısı. Eski sevgilisinin ona bıraktığı köpekle bir evde gerçek bir yalnızlık yaşamakta. Diğer ana karakter olan Mariana ise bugüne kadar mesleğine dair hiçbir şey yapamamış bir mimar. İstediği işi yapamadığından vitrin tasarımcılığı yapıyor ve o da gerçek bir yalnızlık içerisinde. Bu iki insan birbirinden habersiz bir şekilde Buenos Aires’te karşılıklı iki apartman dairesinde yaşamaktalar.
Filmde gerçek bir çarpıklığın içerisinde yaşanan duygular, karmaşalar, karakterler, diyaloglar ve sözcükler en naif ve en duru şekliyle anlatılmış. Sözcüklerin telefon tuşlarına hapsedildiği ve hatta yalnızlığı bile bizim seçemediğimiz aksine bizim için seçilen modern insanların yalnızlık öyküleri haline gelmiş bir gerçeklik. Bu filmi izledikten sonra, yönetmenin binalarla insan yaşamlarını benzettiğini ve bu yüzden bu insanların böylesine karmaşık, ruhsuz binalar yaptığını, içerisindeki kara mizahı, arayışları, büyük boşlukları, yalnızlıkları gerçek bir gözlem yeteneğiyle bize sunduğunu görebiliyoruz.
Filmle ilgili bir başka değineceğim nokta ise objeler mi dersiniz metaforlar mı bilmem artık. İki ana karakterin yaşadıkları yalnızlık içerisinde bir şekilde hissiyatlarındaki boşlukları doldurdukları nesneler var. Martin’in Köpeği, Mariana’nın ise tasarımını yaptığı vitrinlerin birinden alıp eve getirdiği, onunla konuştuğu, bazen sadece baktığı bir manken. Bazen sadece böyle bir şeyi izlemek bile kendimizi hatırlamamıza yetebiliyor.
Medianeras’tan bazı replikler:
“Ayrılıkların, boşanmaların, aile içi şiddetlerin, kablolu kanal sayısındaki patlamanın, iletişim eksikliğinin, umursamazlığın, uyuşukluğun, depresyonun, intiharların, asabiyetin, panik atakların, obezitenin, gerginliğin, güvensizliğin, stres ve hareketsiz yaşam tarzının mimar ve mühendislerin suçu olduğundan adım gibi eminim.“
“İleri görüşlü insanlar, geleceğin fiber optik kablolardan oluşacağını söylüyorlar. Evlerimizi işyerlerimizden bir tuşla ısıtabileceğimiz açıklandı. Tabii ya! Ne de olsa, evde yolumuzu gözleyen hiç kimse olmayacak.“
“Nasıl birini aradığımı bildiğim zamanlarda bile onu bulamamışken; şimdi kimi, nasıl birini aradığımı bilmiyorken onu nasıl bulacağım?“
“Gözlem yapmak hem var olmak hem de var olmamaktır. Ya da başka bir yoldan varolma şekli.“
“Hayat bir oyun olsaydı, beş kare geri gitmek zorunda kalırdım.“
Kısa bir notla bu naif ve çarpıcı filmin önerisini bitireceğim. Filmin aslı 2005’te çekildi. O zaman bile böylesine iletişimsizlikten, şehir kaosundan ve bunun insanlar üzerinde yarattığı yapay yalnızlıktan yakınıp bir film yapmışlar. 2016 yılındayız ve her şey daha kötüye gidiyor. Dilerim bu film hem aradığınızı bulmanıza hem de bizim için seçilmişliklerin de ötesinde gerçekten bir şeyler üretmenize vesile olur.
İyi seyirler.
Kaynak: Film Lovers, Film Hafızası, Biletsiz, İMDB