Stanislawa Leszczynska Polonya’nın Lodz şehrinde, Bałuty mahallesinde 8 Mayıs 1896 tarihinde dünyaya geldi. Jan Zambrzycki ve eşi Henryka’nın üç çocuğundan en büyük olanıydı.
1914 yılında liseyi bitirdikten iki yıl sonra Bronisław Leszczynski ile evlendi. Stanislawa ve Bronislaw, 1920 senesinde iki çocuğu eşliğinde Varşova’ya taşındı; Stanislawa burada ebelik okuluna kaydoldu ve çalışmalarını tamamladı. 1922’de Lodz’a geri döndüler ve Stanislawa orada ebe olarak işe başladı. Burada ikinci oğlu Stanislaw’ı ve 1923’te de üçüncü oğlu Henryk’i doğurdu.
Stanislawa işini çok severdi, yeni doğan çocuklarını evine götüren kadınlara yardım ederdi. Lodz’un en fakir bölgelerinden birinde çalışıyordu ve bazen yeni doğum yapmış kadınlara yardım etmek için kilometrelerce yol yürüyordu.
II. Dünya Savaşı başladığı zaman Stanislawa ve eşi Polonya Direniş Hareketi’ne katıldı; fakat tüm aile, 1943 yılında Gestapo tarafından yakalandı.
Eşi 1944 Varşova Ayaklanması’nda öldürüldü, kızı ve kendisi Auschwitz’e gönderilirken oğulları da Almanya’daki işçi kamplarına yollandı. Ebe Stanislawa, Auschwitz’teki kampın “Yahudisiz” kısmında iki yıl geçirdi.
Stanislawa yetkililere kendisinin ebe olduğunu belirtti ve kampın doğum koğuşuna gönderildi. Stanislawa oraya gönderilmeden önce, Nisan 1943’te, mahkumların yeni doğan çocukları öldürülüyordu.
Stanislawa Auschwitz’deki zamanında 3000’den fazla çocuğu doğurttu. Yarısı öldürüldü ve binlercesi de kamptaki korkunç koşullara dayanamadı. Ancak 1943’ten sonra sarışın ve mavi gözlü olan yaklaşık 500 bebek, Alman olarak yetiştirilmek üzere çeşitli ailelere gönderildi.
Stanislawa, Alman aileler tarafından evlatlık alınan bebeklerin bir gün gerçek anneleriyle yeniden buluşacağını ümit ederek kimi bebeklere izler bıraktı.
Stanislawa tarafından doğurtulan 3000’den fazla bebeğin hiçbiri ölü doğmadı. Mahkumlar ona “anne” diyordu.
II. Dünya Savaşı bitince Stanislawa Lodz’taki işine geri döndü. Çocukları zorunlu çalışma kamplarından kurtuldu. Stanislawa Auschwitz’te geçirdiği zamanla ilgili nadiren konuşuyordu ve yaptığı işleri asla “kahramanca” yahut “alışılagelmedik” olarak değerlendirmedi.
1970 yılında, kampta doğmuş ve hayatta kalmayı başarmış olan insanlardan oluşan bir grupla birlikte resmi bir kutlamaya katıldı.
Onun hikâyesi, soykırım tarihinin en mucizevi hikâyelerinden biridir. Stanislawa Leszczynska azizlik mertebesinde olan biri olarak görülüyor, ışıklar içinde yatsın.
Kaynak: Vintage News