Avustralyalı ressam Jo Frederiks modern hayvan tüketimi hakkındaki cesur ve çarpıcı yorumuyla Hayvan Soykırımı (The Animal Holocaust) başlıklı son sergisini açtı.
Queensland’in merkezinde yaklaşık 4 bin kilometre karelik bir büyükbaş çiftliğinde büyüyen Frederiks, hayvanlarla her zaman güçlü bir bağ kurdu. Tutkulu bir hayvan aktivisti olan Frederiks, hayvan zulmüne karşı bir farkındalık yaratmak adına sanatından faydalanmakta ve modern toplum ve sektörün canlılara karşı benimsediği tutuma dikkat çekmek için genellikle yağlı boya ve kurşun kalem kullanmaktadır.
“Hayvan Soykırımı” sergisinde Frederiks’in 50 adet tablosu ve 150 adet çizimi teşhir edilmektedir ve satışlardan elde edilen gelirin yarısı “Farm Animal Rescue” derneğine bağışlanacaktır.
Yazar Isaac Bashevis Singer’ın 1968’de basılan bir kitabında yer alan karakterlerden biri, “hayvanlar söz konusu olduğunda tüm insanların birer Nazi, yaşamınsa ebedi bir Treblinka olduğu“* gözlemini yapar. Soykırımla yapılan bu karşılaştırma kimi zaman tartışmalı ve hatta saygısız görülse de Frederiks sergisini “Hayvan Soykırımı” olarak isimlendirmekten çekinmemiştir.
Bununla birlikte, bu hikâyenin anlatılmayan bir yanı var. Nazi kurbanlarının yaşadıklarını değersizleştirmek şöyle dursun, bu kıyaslama aslında çok eski zamanlara dayanmaktadır. “Soykırım (Holocaust)” kelimesi İkinci Dünya Savaşı sırasında işkence gören ve katledilen insanlar için kullanılmadan yaklaşık bin yıl önce, yalnızca hayvanların toplu olarak katledilmesini ifade etmek için kullanılmaktaydı.
MÖ 250 gibi çok eski bir zamana ait Ahit İbranicesiyle yazılmış parşömenlerin çevirisinde kullanılan bu terim, adaklık hayvanların toplu olarak katledilmesini ifade eden Eski Yunanca ὁλόκαυστος ya da holókaustos kelimesinden gelmektedir.