Anne Frank, Hitler’den kaçan Alman yahudisi bir ailenin en küçük çocuğudur… Anne Frank’ın hatıra defterinden de anlayacağımız üzere hareketli, sempatik, hayat dolu bir çocuk. Hatta yaşına göre fazla olgun ve realist. Annesine öfkeli, hayatta en sevdiği kişi babasının ise hayranı.
1942 yılında Adolf Hitler’in Hollanda’ya girmesiyle birlikte, burada yaşayan Yahudilere tıpkı Almanyadakiler gibi kısıtlamalar getirildi. Bu kısıtlamalar Yahudiler Davut yıldızı taşımak zorundalar, toplu taşıma araçlarını kullanamazlar, özel dahi olsa arabaya binemezler, sadece öğleden sonra saat üç ile beş arasında alışveriş yapabilirler, akşam sekizden sabah altıya kadar sokağa çıkamazlar, tiyatro, sinema ve diğer eğlence yerlerinde bulunamazlar, halka açık yerlerde spor yapamazlar ve spor alanlarına gidemezler, yalnızca yahudi bir berbere gidebilirler ve Yahudi okuluna gitmek zorundalar ve benzeri…
Bu dönem de Anne Frank ve ailesi İki yıl Prinsengracht sokağındaki 263 nolu apartmanın çatı katında saklandılar. Ve Anne Frank o dönemde yaşadıklarını günlüğüne yazdı. Aslında bu günlük, bir çocuğun güncesinden çok daha fazlasıydı. İki yıl boyunca saklı kaldıkları evde yaşadıkları korkuyu, üzüntüleri, savaşa dair yaşanan gelişmeleri ve Anne Frank’ın evdekilere karşı beslediği hisleri yansıtıyordu.
Şavaşa dair Anne’nin günlüğünden;
“İngilizler Napoliye inmişler. Kuzey İtalya Almanların işgali altında… 3 Eylül Cuma günü, tam İngilizlerin İtalya’ya indikleri gün ateşkes imzalandı. Almanlar bütün gazetelerde, Badoglia ve İtalyan kralının ihanetine küfür ediyorlar“
“Bu yıl, 1944 yılı bize zaferi armağan mı edecek? Henüz bilmiyoruz ama bu Ümit bizi yaşatıyor, bizi tekrar cesaretlendiriyor ve tekrar güçlü kılıyor. Çünkü ancak cesaretle büyük korkularımıza, yokluklara ve acılara dayanabiliriz. Şimdi asıl önemlisi sakin ve sabırla bekleyebilmek, avaz avaz bağırmaktansa dişimizi sıkmalıyız. Çektikleri sıkıntıları ancak Fransızlar, Ruslar, İtalyanlar ve hatta Almanlar haykırabilirler, ama bizim buna hakkımız yok.”
Anne Frank, saklı kaldıkları bu dönemde bile günlüğüne hep umut dolu cümleler yazmış. Bir gün bu savaşın biteceğine ve ailesiyle birlikte özgür olacaklarına inanmış. Hollanda hükümetinin Kültür ve Bilim Bakanı Bolkenstein, bir radyo konuşmasında Hollanda halkının Almanlardan gördüğü zulme şahitlik eden tüm belgelerin toplanması gerektiğini söylemesi ve örnek olarak da günlükleri göstermesi üzerine, Anne Frank savaştan sonra bir kitap çıkarmak istedi. Hatta günlüğü bu kitap için temel oluşturacaktı fakat bu hayalini gerçekleştiremedi. 1944 yılında birileri tarafından ihbar edildiler. Anne-baba ve çocuklar farklı toplama kamplarına gönderildiler. Anna Frank ve ablası savaşın bitimine iki ay kala tifüsten öldü. Ve bu iki kızın Bergen- Belsen’deki toplu mezarda yattıkları tahmin edilmekte.
“Arka Ev’de” saklanan sekiz kişiden sadece Anne Frank’ın babası Otto Frank toplama kampından sağ kurtuldu. Ve kızının hayalini gerçekleştirdi. Anne Frank’ın Hatıra Defteri dünyada en çok okunan kitaplar arasına girdi. Otuzun üzerinde dile çevrildi. Ve günlüğe ait belgeler Amsterdam’daki Anne Frank’ın evinde saklanmakta.
Kaynak: Anne Frank’ın Hatıra Defteri