Kayıp çağ 1
Evrimi bırak öncesine bak…
Dünyanın değil ama Türkiye’nin gündemine zaman zaman oturan “evrim gerçek mi?” sorusuna geçtiğimiz günlerde Aziz Sancar cevap verdi ama hangi kulaklar duydu, hangi beyinler nasıl algıladı orası muallak.
Ve fakat bu kez durum vahim. Bildiğimiz evrim teorisi artık ders kitaplarından çıkarıldı. Yerine konanlar ayrı bir yazı konusu.
Gelişmiş ülkelerde evrim teorisi artık kanıtlanmış bir bilgi olarak çoktan geçilmiş durumda. Onlar başka sularda yeni yeni bilgiler edinirken, biz evrim teorisinde yeni fıkralar üretmek üzere cirit atmaktayız. Kime kolay gelsin, kime geçmiş olsun diyeceğimi bilemiyorum. İşte bu evrim teorisinin ders kitaplarından çıkarıldığını duyunca aklıma geçen ay okuduğum Kayıp Çağ romanı geldi.
Achilles Valentin’in, 3’üncü kitabı.
Fantastik türdeki romanın kısacık özeti şöyle: İnsanın var oluşundan önceki, (mitolojiyi saymazsak) henüz bilgi sahibi olamadığımız çağları ve insandan önceki varlıkları anlatıyor.
Şimdi kitabın edebi değerini bir yana bırakalım. Sadece temasının tam da bizim evrim tartışmamıza küçük bir ışık olduğunu söyleyebilirim.
Şu ilkel egoist bencilliğimizin gözlerimizi nasıl kör ettiğini anlamadan bilimde yol almamız mümkün değil. Bırakın dünyayı neredeyse gezegenin tek sahibi olduğumuz konusunda hem fikir olduk.
Yok öyle bir şey!
Dünyadaki her şey insanoğlu için yaratılmıştır cümlesi baştan sona yalan. Canlılar zincirindeki mütevazi bir halkadan öte değiliz.
Mitoloji mitolojidir.
Mitolojiden bilim çıkarmaya çalışmak boşa kürek sallamak.
Kitaba dönecek olursak, yalın, akıcı ve duru bir üslup kullanılmış. (Kimileri şiir gibi dese de ben romanda devrik cümleleri sevmem.)
Hikâyesi güçlü bir roman. Birbirine karışan karakterler ve paralelindeki birden çok düğümler zinciri olay örgüsünü zaman zaman kaçırmanıza neden olsa da dikkatle okuduğunuzda aklınızda kalacak bir kurgusu var.
Bazı yazarlar romanlarına karakter haritasını da ekliyor. Daha çok gençlik ve macera romanlarında görüyorum. Bence bu da yararlı bir katkı.
“Delice bir süratle kaçıyordu. Dalağı şişip de koşamayacak hale gelene dek arkasına bile bakmadı. Ormanı terk etmişken avuç içleriyle dizlerine dayanıp nefeslenmeye çalıştı. Arkasına bakıp bakıp takip edilip edilmediğini kontrol ederken gökyüzünde tüylerini diken diken eden bir çığlık duydu. Ani bir hareketle doğrulup gökyüzüne baktı. Kırmızı kanatlı devasa bir yaratık kimsenin erişemeyeceği bir yükseklikte daireler çizerek uçuyordu…”( Sayfa 35-36)
Kayıp Çağ’da mekan ve topluluk zenginliği beklediğinizden fazla olabilir. Fakat insanın var oluşundan önceki bilinmeyen o çağlarda beyin fırtınası yapmak bile heyecan verici.
Adından anladığım kadarıyla Kayıp Çağ 1’in devamı, 2’nci cilt geliyor.
Sonuç olarak karakter enflasyonunu saymazsak okunması gerekenler arasında. Hatta evrim konusuna takılanlara naçizane öneriyorum.
Sağlıcakla kalınız.
Hazırlayan: Dursaliye Şahan