Aşk. Olayların duygularla biçimlendirici aygıt tarafından otomatik kayıt edildiği yere bakalım, ne geliyor? Burukluk mu, birkaç görüntü mü? Bu davranış ya da kavramda böyle yapılır, bu böyle sergilenir mi? Hepimiz buradaki aşkın, manevi bir aşk olduğunu biliyoruz. Peki, bunu biliyor muyuz?
İzlenimlerimizin çoğu mekanik. Öyleymiş gibi gelen otomatik algılardan ibaret. Olayların içinde ego ve kibir kendindeki mekanikliği göstermiyor kişiye, çünkü bu kişinin kendi kendine yapabileceği bir şey değildir. Bu dışarıdan (?) yardımla gelir, daha sonra sen bu yardımı sürdürürsün. Mesela kendini gözlersin, olaylara verdiğin mekanik tepkilere bakarsın, hatırlamak için kullanırsın, dikkatini yoğunlaştırmak için kullanırsın.
Bunları yaptıkça bir dışarısı fikri oluşur. Sen ve dışarısı. Sen bir şeyler yaptığını sandıkça dışarısı, dışarıda kalır çünkü sen yapıyorsundur. Fizik kuralları gibi, bardağa su koyduğunda hava dışarı çıkar. Aynı yerde iki cisim olamaz.* İşte bu dışarısı denen kavramı halleri çokça yaşamaya hissetmeye başladığında, sen daha da çekiliyorsun geriye çünkü dışarısı gelsin içimi doldursun istiyorsun.
Dışarıda ondan başka bir şey görmüyorsun ya da her şeyin içindeki dışarısını görüyorsun. Bu dışarısı denilen kavramın ne olabileceğine dair hepimizin bir fikri, hissi, deneyimi var değil mi? Dinlerde bunlarla ilgili bir çok hikâye, söz, deyiş bulunmakta. Onlar yazılı şeyler, duruyorlar orada. Peki siz neyi deneyimlediniz? Sizin dışınızda ne var dışarıda? Dışarıların özelliği ne? Sistemi ne? Yapısı nasıl, nasıl işler dışarıda işler?
Biz bu soruların peşinden giderken çoğunlukla zihinsel olarak algılamaya çalışıyoruz sistemi. İş zihinsellikten çıkıyor, duygulara giriyor çünkü dışında olanla ilgili deneyimler yaşamaya başladığında zihinsel olamayacak bir his/hâl geliyor sana. Bir süre sonra, dışındakiyle sen arasında bir duygusal akış gerçekleşiyor. Dua halinde oluyorsun otomatik olarak. Dua, belli saatlerde belli uyaranlardan sonra belli el kol hareketleriyle yapılan şeyden bahsetmiyorum. Bu bir çocuğun keşfe çıktığı haldeki sorduğu sorular, yerdeki karıncayı incelemesi ya da çok düşünmeden konuşması gibi bir şey.
Veysel Abimiz, dışarısını deneyimlemiş. Çıkardığı duygular âşık haline getirmiş onu. Şimdi sıra geldi bize, evet dostlar dışımızda ne var bizim?
*Newton Fiziğine göre. Kuantumda durumlar bambaşka.