2017 yılını yerli komedi açısından umut kaynağı olan “Aile Arasında” ile sonlandırmışken, 2018’i bomba komedisiyle bizi baş başa bırakan “Arif V 216” ile açıyoruz. Mayıs 2016’da Cem Yılmaz, Arif ve 216’ın hikâyesini yazmaya başlayacağını sinyallerini sosyal medya hesabından vermişti. O günden bu yana filmden çizimler, filme dâhil oyuncular, teaserlar vs yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Uzaya kaçırılış ve oradan kurtulma macerası izlediğimiz ve replikleri hala dillerde pelesenk olan G.O.R.A. ve Tarih öncesi çağlara gönderiliş ve kendi zaman dilimine gidiş için çabalama macerasına tanıklık ettiğimiz A.R.O.G‘un ardından Arif’in hikayesi devam ediyor: Arif V 216!
Robot 216, Arif’in yanına Dünya’ya gelir. 216 artık insan olmak istemektedir ve Yeşilçam filmlerinde gördüğü hayatlar gibi bir hayat istemektedir. Bir anda gelişen olaylar sonucunda, kendilerini bambaşka bir zaman dilinde ve bambaşka insanların arasında bulurlar. Gelişen olaylar ikili arasında arkadaşlık sınanmasını da izletecektir, acaba gerçekten de iyi insanlar sadece filmlerde midir?
Cem Yılmaz ve Ozan Güven’in uyumunu; G.O.R.A , A.R.O.G, Yahşi Batı ve Pek Yakında filmlerinde görmüştük. Fakat G.O.R.A’da, Arif ve 216’nın bire bir sahnesi çok fazla yoktu ve arkadaşlık Bob Marley Faruk’un varlığıyla, daha sonra Ceku ve Garavel’in katılmasıyla tam oluyordu. Bu kez Arif ve 216 dostluğunda daha derin bir bakışa giriyoruz ve arkadaşlık sınanması, iyi-kötü hırslar, çıkarları olan insanların etkileri gibi durumlar da işin içine dâhil oluyor. Film, son dönemlere gerçekçi bir vurgu yapmaktan hiç kaçınmıyor; “Biz aslında iyi insanlardık, ne oldu da bu hale geldik?” Hırslarımız, bizi çıktığımız yoldan o kadar farklı noktalara getiriyor ki aslında ne oldu bize demekten kendimizi alamıyoruz. Filmde bu anımsamaya sıkça rastlıyoruz ve akla güzel işleyen bir şekilde serpiştiriliyor filmde…
Cem Yılmaz ve Ozan Güven ikilisi, yine karakterlerinde hünerlerini göstermekten geri kalmıyorlar. Gerek daha önceki filmlere yapılan atıflı espriler, gerek yeni eklenen esprilerle başarılı bir komedi daha izleyenlerle buluşuyor. Filmin komedi dozu, içinde bel altı esprileri fazla barındırsa da, düzeyi fazla aşmıyor. Aksiyon ve dram için de, bu film tarzın düşünerek, aynı dozdan söz edebiliriz. Seda Bakan da Pembeşeker rolüyle ikiliye güzel eşlik ediyor. Cem Yılmaz, Zafer Algöz’ü Pek Yakında filminde havalı yönetmen Ahben Sonel rolünde oynatarak, adeta kalpleri kazandırmıştı. Bu kez A.R.O.G ve Yahşi Batı filmlerindeki gibi kötü yanı fazla basan karakter yine Algöz’de. Algöz, kötü tiplemede daha öncekiler kadar iyi. Ayrıca yanında Pervin karakteriyle Ahu Yağtu’nun muhteşem varlığı da bir artı. Cem Yılmaz’ın deyimiyle, gerçekten Yağtu’ya kötü kadın rolleri daha çok yakışıyor. Özkan Uğur’ Garavel rolünde izlemeyi ne kadar çok özlediğimizi, bu filmde bir kez daha hatırlıyoruz. Arif ve Garavel’in filmin girişlerindeki yemek sahneleri ise çok akıllıca planlanan ve gülmekten yerlere yatıran bir sahne.
G.O.R.A’da filmdeki olayların amacı haline gelen Ceku, A.R.O.G’un ardından Arif V 216’da da arz-ı endam ediyor. Bu kez çocuğuyla GORA’da olan Ceku’yu filmde fazla göremiyoruz, aralardaki sahnelerde bize sürpriz yapıyor Ceku. G.O.R.A’da Arif ve Ceku arasındaki aşka tanık olmuş ve Arif’in Komutan Logar ile bu aşktan dolayı olan mücadelesini izlemiştik. Aynı mücadele A.R.O.G’da da yer almıştı. Ceku’nun A.R.O.G’daki yer alışı aslında hikaye ile paralel ve az olması yerinde olmuştu. Fakat Arif V 216’da Ceku’nun varlığıyla yokluğu arasında kalınmışlık var. Arif ve Ceku arasındaki aşka tanık olduğumuz G.O.R.A’dan sonraki devam filmlerinde bu aşkın daha önlerde olduğunu görmek fena olmayabilirdi. Belki de ilerleyen filmlerde Arif ve Ceku’nun zaman dilimlerinde gezisini izleriz…
Filmin ışıldayan damarı Çağlar Çorumlu’dan bahsetmeden olmaz. Çorumlu, geçen yılki tiplemelerinden zaten benim günlümde en iyi erkek oyuncu olmuştu bile. Fakat Arif V 216’daki Zeki Müren tiplemesiyle filme apayrı bir renk katıyor. Filmin neşe kaynaklarından bir tanesi olan Zeki Müren, Çağlar Çorumlu yorumuyla inanılmaz bir şahı oluyor filmin. Ama Zeki Müren’in en komik sahnesi, keşke teaser olarak yayınlanmasaymış. Çünkü filmde o sahneyi izlerken, katıla katıla güleceğimize sadece gülümsüyoruz. Sürpriz açık kalmış durumda, en azından o sahneye başka espriler de katılabilirmiş dememek için kendimizi tutuyoruz.
Film içerisinde Cem Yılmaz’ın ustalara saygı duruşu, Müren’le sınırlı kalmıyor. Ajda Pekkan tiplemesi Farah Zeynep Abdullar tarafından, fazla replik olmamasına rağmen, muazzam yaratılıyor. Abdullah’ın, Çağan Irmak’la buluştuğu Unutursam Fısılda filminden bu yana vokal performansının şahaneliğine tanık oluyoruz. Ve Ajda Pekkan’ı canlandırması da, özellikle bu efsane vokal performansla, kaçınılmazdı. Filiz Akın ve Barış Manço selamları da, filmin gayet de olması gereken noktalarında başarıyla yer alıyor. Mert Fırat ve Şükrü Özyıldız’ın Sadri Alışık ve Ayhan Işık tiplemeleriyle yer aldığı sahne inanılmaz yazılmış ve performe edilmiş. Turist Ömer ve Sadri Alışık’ın bir araya geldiği sahne ise sıcacık bir yola götürüyor izleyenleri ve belki de bilmediğimiz bir hikayeyi öğreniyoruz o anda. O sıcacık anları, filmin özellikle 1960’lı yıllardaki sahnelerinde sıkça rastlamamız mümkün. Filmin 60’lı yıllarda geçen hikayeleri gerçek anlamda Yeşilçam filmlerini aratmayan bir nostalji rapsodisi havasında ve izleyenleri bambaşka bir yolculuğa çıkaracak.
Filmde, müziklerin titizlikle seçimine rastlamak kesinlikle mümkün, tabi burada İskender Paydaş etkisini de unutmamak gerek. Arif’in seslendirdiği şarkılar, yakın geçmişe doğru bir yola çıkartıyor izleyenleri. Özellikle Kuzu Kuzu, Kandırdım, Bandıra Bandıra, Onun Arabası Var… Farah Zeynep Abdullah’tan dinlediğimiz Ajda Pekkan’ın Boşvermişim Dünyaya’sı ise aklımızdan başımızı alıyor. Çağlar Çorumlu’dan bir Zeki Müren şarkısı dinlemek de fena olmazdı dememekten kendimi alamasam da, Çorumlu’nun inanılmaz performansı aklıma geliyor. Çünkü Çorumlu, adeta bir yıldız gibi parlıyor filmde.
Arif V 216; izleyenlere aşkın, arkadaşlığın ve özünde iyi insan olmanın önemi üstünde durmak için geliyor. İzleyenler; çoğu zaman gülmekten koltuklara vuracak, yer yer nostalji rüzgarına kapılacak, yer yer adrenalin patlaması yaşayıp heyecanlanacak, kimi zaman hüzünlenecek ama hiçbir zaman içindeki umudu kaybetmeyecek. Haydi, salonlarda Arif V 216 tufanının esme zamanı…