“KA219 Okullar Arası Stratejik Ortaklıklar kapsamında okulumuzun koordinatör kurum olduğu “Success in Blended Lerning” adlı proje kabul edilmiştir. Proje kapsamında okulumuz öğrencileri yurtdışı ortaklarımız Macaristan ve Bulgaristan okullarında yapılacak etkinliklere katılacak, ilk öğrenci hareketliliğimiz ise Mayıs 2017´de olacaktır. Projenin hazırlanması ve yürütülmesi noktasında görev alan tüm öğretmen arkadaşlarımıza yapmış oldukları çalışmadan dolayı tebrik eder ve ayrıca gösterdikleri özveriden dolayı teşekkür ederiz.”
Projenin amacı buydu okul için. Bizim için daha çok sanat önemliydi. Kısaca sizlere projenin gidişatından bahsetmek istiyoruz.
Daha öncesinde “232 Artworks” kurulmadan, bu okula bazı çalışmalar yapan, hem kurucumuz hem de sanatçı ve tasarımcımız olan Çağatay Mirren organize etti.
Aydın’da bir mağaza boyarken okulun müdür yardımcısıyla denk gelip, tanışıp-konuştuktan sonra okul için bir şeyler yapmaya karar veriyorlar. Bir sene sonrasında da bu proje ortaya çıkıyor.
Dünyada ve İstanbul’da apartman cephelerine yapılan büyük mural çalışmalarını, biz de kendi şehrimizde İzmir’de yapmak çok istiyorduk; bir cephe boyamayı. Bunun için birkaç yerle görüşmemize rağmen hiç olumlu sonuç alamadık.
Ülkenin her tarafının betonlaşmasına rağmen, bu beton yığınlarına herhangi bir çizim, resim ya da graffiti yaptırılmamasını, dümdüz beyaz ya da gri kalmasını tercih eden zihniyeti de anlamamız gerçekten zor.
Akçaova Anadolu Lisesi bu projeyle bize geldiğinde gerçekten en çok mutlu olduğumuz anlardan biriydi. Hem ilk defa dev bir iş yapacaktık hem de bunu küçük bir köydeki devlet lisesine yapacaktık. Köy olduğunu küçümsememizden değil. Biz kendi şehrimizde boyayacak bir duvar bile bulamıyorken, böyle bir yerden bu fikir gelmesiydi bizi mutlu eden. O yüzden ne yapsak nasıl yapsak aşamasını 40 kere düşünüp 50 kere kafa yorduk. Okulun ne kreş gibi olmasını istiyorduk rengarenk ne de çok ciddi durmasını. Çünkü bu konuda herkesin hemfikir olduğunu düşünüyoruz; Türkiye’deki okullar mimarilerinden renklerine kadar estetik yoksunu yapılar. Bir nebze de olsa dışardan bakınca bunu biraz daha iyileştireceğimize inandık.
Yapım aşaması kolay değildi. Çünkü üst tarafları boyamak için vinç gerekiyordu. Bu küçük beldede vinç yoktu. Ona yakın bir ilçede vardı, o da çok pahalıydı. Sırf bizi yukarı çıkarmak için kullanacağımız bir taşıta günlüğüne neredeyse bir asgari ücret kadar para vermemiz gerekiyordu.
Ne yapıp edip bir şekilde halledip, soğuk havayı da dinlemeyip 1 hafta boyunca sürekli çalıştık. Gözümüzü karartmıştık artık bir kere. Vinç geldi ama 2 günün sonunda bozuldu ve işimiz yarım kaldı. Müdür yardımcısı, belediyeden rica edip birkaç saatliğine itfaiye aracını istedi. İnanması zor ama yaklaşık 1 saat sonra o da arıza yapıp gitti. Gerçekten göründüğü kadar kolay değildi ve biz de sürekli İzmir-Akçaova arası mekik dokur olmuştuk. Günde 8-9 saat çalışıp 4 saatte yol gidip geliyorduk.
Umarız bundan sonra böyle projeler devam eder. Sadece biz değil, Graffiti sanatıyla uğraşan diğer arkadaşlarımız da bu tarz işlere imzalarını atarlar. Her okulun kendi rengi, kendi tasarımı, kendi duruşu, kendi sitili olması; içeride görülen eğitim kadar öğrencileri olumlu yönde etkileyeceğini ve graffitinin ülkemizde biraz daha yaygınlaşıp daha iyiye gideceğini umuyoruz.
En azından belediyelerin bu tarz işleri desteklemesini bekliyoruz. Kaldırım taşlarını söküp tekrar yerine takmaya bütçe ayrılacağına bu tarz işlere bütçe ayrılsa yüzlerce okulun dış görüntüsünden bahçesine, kantininden sınıfına kadar eğitime daha yararlı olacağı kanaatindeyiz.
Hazırlayan: