Arjantin doğumlu fotoğrafçı Luciana Rodriguez, çocukluğu süresince müzik, dans, tiyatro, resim gibi birçok sanat alanıyla ilgilendi ve babasının fotoğraf tutkusundan ilham alarak fotoğrafçılığa yöneldi. 2002 yılında dijital fotoğraflarla uğraşmaya başlayan Rodriguez, 2003 yılında Cordoba Devlet Üniversitesi’nde Endüstriyel Tasarım bölümüne başladı. 2004 yılından bu yana deneyimleriyle kendi kendini geliştirdiği fotoğraf, dijital rötuş, 3-boyutlu modelleme alanlarında çalışmalar üretiyor ve artık eserleriyle dünya çapında tanınıyor.
Rodriguez son fotoğraf serisinde çoğunluğunu kendi portrelerinin oluşturduğu, insan vücudunun fiziksel ve duygusal yönlerini birleştirerek etkileyici fotoğraflar yaratıyor. Gerçeküstü oluşumları aşk, kalp kırıklığı gibi duygularla harmanlayarak gizli, karanlık duyguları ve acıları etkileyici bir şekilde yorumluyor. Güzelliği yaşamın karanlık yönlerinden dışa vuran sanatçı, gördüğümüz gerçekliği hepimizin derinden hissedebileceği bir gerçekliğe dönüştürürken izleyiciyle, onlara duyguların evrensel olduğunu ve onların en karanlık anlarında dahi yalnız olmadıklarını göstererek bağ kuruyor.
Sanatçının fotoğrafçılık anlayışı hayaller ve soyutlamaların somut gerçeklikle buluştuğu sınırda yer alırken Anemites bir yandan da yaptığı işin izleyiciler üzerindeki etkisini de önemser görünüyor. Kendisinin de yazdığı gibi, “Bu kavramsal oto-portreler sözde-psikolojik araştırmaların sonucu; duygusal, fiziksel, zihinsel ve ruhsal arınma arayışında katarsis yöntemiyle oynanan bir oyundur. Yoğun ve karanlık bir fırtınanın içine yolculuktur bu, belki de şefkat ya da empati arayışıdır. Bir avuç resim ile izleyicilerin bir çeşit ruh arındırmayı deneyimlemesi veya yaşadığımız duygusal bastırmalara meydan okuması mümkün müdür?”
Peki ya sizce?