Birçok insanın haberinin dahi olmadığı terk edilmiş mekânların anlattığı hikâyeyi herkesin duymasını isteyen fotoğrafçı Anna Mika, “Terk Edilmiş Mekânlar” adlı fotoğraf çalışmasını yayınladı.
“Aslında güzellik bu mekânlarda saklı. Kırık dökük raflardaki şu defter bir zamanlar bir çocuğa aitti. Her eşya, her resim, her oda yıllardır yalnız kalmış bir hikâyeyi anlatıyor.”
“Birçok insan buraları kırık dökük kemikleri ile ortada kalmış birer iskelet olarak görebilir ama böyle yerler sakladıkları hikâyeleri ile bana her zaman merak uyandırmıştır. Bu binalar sanki bir aileye sıcacık bir yuva olmamış ya da bahçesinde çocuklar oynamamış gibi öylece duruyor. Herkesin bir anda nasıl gittiğini anlayamıyorum. Bir salgın ya da radyoaktif bir saldırıdan koşarak uzaklaşmışlar gibi.”
Bu yerlere olan ilgisine dair en eski hatırasını şöyle anlatıyor: “Kuzenim ile beraber karanlık ve tekinsiz yollardan geçerek gecenin bir yarısı gizlice terk edilmiş bir okula girmiştik. Onca hasara, kırığa döküğe rağmen hâlâ ayakta duruyordu. Kırık camlarından yumuşacık ay ışığı içeriye giriyordu. Böyle bir yer nasıl bırakılıp gidilir?”
Kaynak: The Plaid Zebra