“…Zaten evli kalsaydım, bu kadar roman yazmama imkân yoktu. Bütün dünya nimetlerini roman yazmaya değişmem. Romancılığı, aşktan da fazla seviyorum.”
Kadınların hayatı, dünyanın her yerinde statü fark etmeksizin zorlaşırken; şansı zorlayanlar, engeli aşanlar ve bazen içinde yer aldığı çevrenin avantajını kullananlar oldu. Erkek egemen dünyanın tarihi, bu tarz pek çok yaşamla doldu. Kadınların tarihi, engelleri aşmanın ve özgürlüklerin kısıtlanmasının tarihi haline geldi.
Biyografi
Edebiyat tarihinde ismi atlanmaması gereken yazarlardan biri de Kerime Nadir. Kalemini tutkuyla kavrayan yazar, 5 Şubat 1917 tarihinde İstanbul’da doğdu. Annesi Zehra Hanım ile babası Nadir Bey’in okuma merakından etkilenmiş olmalı. Bilinçli bir çevrede doğmuş olması çocukluğundan beri tesirini göstermişti. Fakat bu bilinç dahi ileride onu durduracak, engelleyecek bir bilinçti.
Yazım hayatı
Kerime Nadir, yazım hayatına öykü ile başladı. Yabancı, Kerime Nadir’in yazdığı ilk öyküsüydü. Bu eseri hiçbir yerde yayınlanmamıştı. Daha sonra sırası ile Dağ Adamı ve Yeşil Işıklar’ı yazdı. Bunları yazdığı sırada on altı yaşındaydı. Bu arada okuduğu Yarımay Dergisi yazarları Cahit Uçuk ve Mükerrem Kamil Su’nun yazılarındaki konuları, duyguları ve olayların anlatılışını, kendi düşüncelerine ve yazdıklarına yakın bulması, eserlerini yayınlatma arzusunu pekiştirdi. Fakat bu noktada ailesi tepki gösterdi. Kitaplarının yayınlanmasını engelledikleri yetmiyormuş gibi yazı yazmasını da yasaklamışlardı. Fakat Kerime Nadir’in ne roman okumasına ne de yazı yazmasına mâni olamadılar. Bu yasaklı dönemde de yazmaya devam ederek birçok öykü kaleme aldı ve romanlarının sayısını da beşe çıkardı. Yasağın getirdiği üzüntü ile zayıflayan kızları karşısında çaresiz kalan ailesi, yasağı kaldırdı ve eserlerinin basılması için harekete geçti. Böylece yazma tutkusunu bırakmayan Nadir, hayali için ilk adımı attı. Servet-i Fünûn–Uyanış Dergisi’nin baş dizgicisi olan Mehmet Dizman kanalıyla dergide yayınlandı.
Kerime Nadir, Solmuş Çiçekler romanını dergiye verir ve dergide basılır romanı. Bu, Kerime Nadir’in tefrika edilen ilk eseri olur böylelikle. Uyanış Dergisi’nde şiirleri de ara ara yayınlanır. Fakat bir süre sonra düz yazıya yoğunlaşmak için şiir yazmayı bırakır. Eserleri, dergi ve gazetelerde yayınlandıkça okuyucularından birçok mektup alır. Kalemine olan beğeni her geçen gün artmıştır. Saint Joseph Kız Lisesini bitirip pek çok özel ders alan Nadir, ilerleyen dönemlerde ressamlık ve tercümanlıkla da tanıştı. Özellikle resim sevgisine amatör de olsa hep devam etti.
Eserleriyle ünlenen halka mal olan Kerime Nadir’in pek çok eseri sinemaya da uyarlanmıştır. Romanlarının yanı sıra okuyucu ile direkt temas kurabileceği bir yazı dizisi 20. Asır Dergisi‘nde yayınlandı. Hıçkırık, Samanyolu, Gelinlik Kız, Posta Güvercini, Solan Ümit, Funda, Kalp Yarası, Gönül Hırsızı, Kırık Hayat Kerime Nadir’in bazı romanlarındandır.
Nadir’in kadınları güçlü, dirayetli ve ne istediklerini bilen kadınlardı
Yazar romanlarında kadınları, geleneksel rollerin dışında aktardı. Fakat yeterince ataerkiden sıyrılamadığı da görülüyordu. Hıçkırık’ta Nâlân, Samanyolu’nda Zülal, Posta Güvercini’nde Şahizer, Ecmel, Mübeccel, Gelinlik Kız ve Saadet Tacı’nda Feyza, Güller ve Dikenler’de Verda benzer toplumsal cinsiyet rolleri taşıyordu. Bu kadınların hiçbiri geleneğin belirlediği toplumsal cinsiyet algısındaki kadınlık rollerini barındırıyordu. Kerime Nadir’in kadınları güçlü, dirayetli ve ne istediklerini bilen kadınlardı. Kerime Nadir’in incelenen romanlarındaki kadınların hepsi iyi eğitim almıştır. Kadın karakterlerinin eğitimli ve güçlü olmasına her zaman dikkat etti.
Yaşadığı sağlık problemleri bile artık yazma tutkusuna mani olamıyordu. Sol elinin işaret parmağında oluşan ağrının yanlış tedavisi ile sol elinden geçirdiği ağır operasyon ve kulaklarındaki duyma kaybıyla geçirdiği operasyonlar yaşamındaki önemli sağlık problemleriydi. En önemli sağlık sorunu ise ömrünün son döneminde yakalandığı kanserdi. Bu hastalık tüm vücuduna yayıldı ve 20 Mart 1984 günü altmış yedi yaşında hayata gözlerini kapadı. Bir dönem binlerce kişinin romanlarını okuduğu, sinemada eserlerini seyrettiği ve hâlâ okunmaya devam eden Kerime Nadir’in cenaze töreni oldukça mütevazıydı. Cenaze törenine katılan Selim İleri o günü şöyle anlatmaktadır: “Şüphesiz yüz binlerce, belki de milyonlarca kişiye eseriyle ses yöneltmiş; bu, okuma alıştırıcısı, okur yaratıcısı romancının cenaze töreni gerçekten hazin bir törendi. Soğuk, adamakıllı ayazlı günde, Şişli Camii’nin avlusu bomboştu diyebilirim. Bir köşede Melisa Erdönmez, Doğan Hızlan, Yaşar İlksavaş ve ben duruyorduk. Uzakta bir başka köşede Kerime Nadir’in yakınları, yayıncısı, sinemadan bir tek vefakâr Bülent Oran… Sinemaya aktarılmış romanları sayesinde üne kavuşmuş nice film yıldızı bu cenazeye gelmeyi herhalde gereksiz, anlamsız bulmuşlardı. Türk sineması o günlerde ‘sosyal içerikli’ filmler dönemini yaşıyordu… Neyse ki tabutuna iliştirilmiş birkaç gelin çiçeği, çok az kişinin katıldığı o cenaze törenine, Kerime Nadir’e yaraşır bir romanesk sunmuştu.”
Kaynak: Nilüfer Günay, KERİME NADİR’İN ROMANLARINDA TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİNİN İNŞASI, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı, İzmir, 2007.
Görsel Kaynak: Şehir Üniversitesi e-arşiv