Ana SayfaEkolojiDoğaAvrasya vaşaklarının soyu hâlâ tehlikede

Avrasya vaşaklarının soyu hâlâ tehlikede

-

Ormanın dış tarafında yaşamak Avrasya vaşakları (Lynx lynx) için ölüm tehlikesini arttırsa da, Polonya’nın postkomünist durumundan doğan ekonomik iyileşme, ormanın gizemli avcılarına rahat bir nefes aldırdı.

Ormanların doğal yapısının bozulması ve pek çok ağacın kesilmesi sonucu daha öncesinde ormanın orta kesimlerinde bulunan bölgeler, ormanın dış çemberi olmaya başlıyor. Bir ormandan ağaç eksiltilirken dikkat edilmesi gereken pek çok unsur vardır. Bunun doğru biçimde yapılmasının da çeşitli yolları vardır. Eğer ki düşüncesizce, ağaçların nereden ve kaçar tane kesileceği planlanmadan bu iş yapılırsa habitat bölünmeleri, yama bölgeler ve kıyı etkileri oluşur. Habitat bölünmesi şöyle bir şeydir; siz eğer ki bir panter türü olsaydınız ve el değmemiş ormanda yaşıyor olsaydınız, bir gün insanlar gelip birden ormanın ortasından 15 metre eninde 400 metre boyunda bir alanı kesip götürseydi ve arasına yol yapsaydı, büyük ihtimalle akrabalarınızdan bir kısmı yolun diğer tarafında kalırdı. Buna ek olarak  avladığınız pek çok tür de yolun öteki tarafında kalırdı, ve belki su kaynağınız da. O aradaki bölgeden kaybolan binlerce ağaç, çiçek ve böceği hiç saymıyorum bile. İnsan bakış açısıyla düşünmediğimiz, ekolojik açıdan baktığımızda da yerel popülasyonun bir kısmı karşı tarafta kalmış oluyor, yani iki ayrı popülasyon oluşmuş ve bunların arasına bir bariyer girmiş oluyor.

Bir popülasyon bu veya başka şekillerde bölünerek ayrı popülasyonlar oluşturduğunda her birine metapopülasyon deniliyor. Oluşan metapopülasyonların da genetik dağılımları birbirinden farklı oluyor. Mesela büyük bir popülasyonken içinizden beş tanesi mavi gözlüydü, metapopülasyon oluştuğunda bunlardan sadece biri karşı tarafta kaldı ve sizin tarafta ise büyük bir sel sonucu çok az birey hayatta kaldı, bu şartlar altında mavi gözlülük özelliğinin her iki tarafta da kaybolması çok olasıdır. Anlaşıldığı üzere popülasyonları böylece bölmek genetik çeşitliliği azaltarak türlerin dayanıklılığını azaltır. Şöyle söyleyebiliriz ki, bir popülasyonda belli bir hastalığa karşı direnç sağlayan genler, habitat bölünmesi sonucunda yok olduğunda, o hastalık gelip o popülasyonu enfekte ettiği takdirde, bütün bir popülasyonu tüketme riski vardır. Kıyı etkisi dediğimiz olay ise, iki ayrı doğal ortamın yani habitatın birleştiği yerlerde, her iki habitatın canlılarının ortak bulunması ve şartların karma olmasıdır. Bu doğada sıkça rastlanan bir durum. Bir orman vardır, hemen bitişiğinde bir çayırlık alan vardır. Doğal olduğu vakit, genelde ormandan çayırlık alana geçiş yumuşaktır. Mesela ağaçlar gitgide seyrekleşir ve çayır bitkileri başlar, aralarda pek çok canlı türü vardır ve değişim birden hissedilmez; fakat eğer ki bu kıyı etkisi insanlar tarafından veya herhangi bir olağanüstü doğa olayı tarafından yaratılmışsa, geçişler daha sivri ve yıkıcı olur. Diyelim ki bir ormanın kıyısından 15 metrelik bir araziyi odun elde etmek için kestiniz; ormanın kıyısında bulunan ağaçlar her zaman sert rüzgarlar, çayır kuşları, fazla güneş ışığı gibi şartlara iç kesimlerdekinden daha alışkındır. Bu durumda ne olmuş oluyor, 15 metre gerideki hatta bulunan bütün canlılar şimdi artık ormanın dış kabuğunda yaşamaya başlamış oluyor.

Polonya Bilim Akademisi tarafından yakın zamanda yayınlanan ve 20 yıllık veriler değerlendirilerek oluşturulan makalede Avrupa vaşağı (Lynx lynx) bireylerinin kıyı etkisine bağlı ölümlerinin bölge ekonomisindeki değişimle karşılıklı olarak incelemiş. Çalışmanın yapıldığı Bialowieza İlkel Ormanları, 1979 yılında UNESCO doğal mirası listesine girmiş bir tabiat cenneti. Polonya ve Belarus sınırında bulunan bu cennet, 59 memeli, 250 kuş, 13 amfibi, 7 sürüngen türüne ve ayrıca Avrupa bizonunun da en büyük popülasyonuna ev sahipliği yapmakta. Hepsine ek olarak da 1995’den beri koruma altında olan Avrasya vaşağı burada yaşamakta. 1980-2001 yıllarında büyük bir azalma yaşayan bu tür korunma altında olmasına rağmen hala istenilen büyüklüğe ulaşamamış. Bilim insanlarının kafasını kurcalayan bu durağanlık sonucu daha derin araştırmalar yapılmaya başlanmış. Yöre halkının aktivitelerini dikkatle inceleyen bilim insanları, çıkarttıkları grafik sonucunda 1991-1996 yılları arasında popülasyonda ani bir azalış belirlemiş. Durumu biyolojik açıdan ele alırken, bir yandan da sosyolojik bağlantılar kuran bilim insanları şu sonuca varmışlar; kıyı etkisinde yaşayan vaşaklar, sıklıkla ormandan çıkıp kırsal alanda dolaşıyorlar ve sovyet rejiminin çöküşünden sonra toparlanmaya çalışan fakir halk da o sıralar besinelde edebilmek amacıyla her yere hayvan kapanları kurarak toynaklı hayvanları avlıyor. Bu kapanlar tarafından hapsolan pek çok vaşak türü de popülasyondan eksilerek, popülasyonun kendisini toparlamasına engel oluyor. Bilim insanları daha sonra 2004-2011 yılları arasında popülasyonda tekrar bir artış görüyor ve bunun sebebini araştırdıklarında, ekonomik kalkınma yaşayan köylülerin artık kapan kurmadıklarını ve bu sebeple ormanla köyler arasında gezen vaşakların daha az tehlikeyle karşılaştığını tespit ediyor.

Ekonomi- Ekoloji ilişkisini ele alan bu çalışma, bizi sadece olayın dar bir açısından aydınlatabilir. Ekonomik gelişmenin ekolojiye yararlı olduğu bu örneğe karşılık ekonomik kalkınma amacıyla yapılan pek çok eylemin ekolojik etkileri pek de iyi olmamaktadır. Yol, baraj ve enerji santrallerinin yapımı sonucunda veya ormanlık alanların tarım alanına dönüştürülmesi sonucunda dengesini kaybeden o kadar çok doğal alan var ki; bunların hepsinin güzel çözümleri var, insanların ihtiyaçlarını karşılamak adına doğayı düşüncesizce yapıp bozmamız, onunla bir oyun hamuru gibi oynamamız üşengeçlikten başka bir şey değil. Günümüz bilimi, gerek mühendislik çözümleriyle, gerek ekoloji teknik bilgisiyle ve de dünyanın bir noktasında ortaya çıkan bir sızıntının beş saat içerisinde nereye ulaşabileceğini hesaplayabilen küresel bakış imkanıyla hem bizleri, hem doğayı korumaya yeterlidir.

Haber Kaynağı: BiosphereOnline
Fotoğraf Kaynak: WildLifeArticles
Hazırlayan ve Derleyen: Selma Çam

SON YAZILAR

Akyaka sen ne güzel şeysin

Çok, çok uzun zamandır Akyaka ve Nail Çakırhan’la ilgili bir yazı yazmak istiyordum. Geçenlerde Akyaka’yı yeniden görünce nicedir bekleyen bu yazının da vaktinin geldiği anladım. Akyaka Akyaka,...

Ankara’nın ilk, Türkiye’nin ikinci Botanik Parkı imara mı açılıyor?

Prof. Dr. Yüksel Öztan'ın Ankaralılara mirası, 3. derece doğal sit alanı olan Ankara'nın ilk botanik parkı bakanlığın onay vermemesine rağmen ticarete açılıyor. Proje için müellif...

Belgeselci Ben Fogle ile vahşi yaşam ve belgesel serisi üzerine söyleşi

Adını ilk kez Castaway isimli televizyon programında duyuran ve şu anda Vahşi Yaşama Dönüş (Return to the Wild) adlı programı sunan Ben Fogle, dünyanın dört...

THY yine bir kediyi kaybetti, yine sorumluluk almıyor

Daha önce defalarca yolcular ile seyahat eden evcil hayvanların kaçmasına ya da ölmesine sebep olan THY yeni bir skandala imza attı. 31 Ocak Pazartesi akşamı...
Selma Çam
Selma Çam
Hayat hikayemi anlatmaktansa, hayatın kendi hikayesinden anladıklarımı anlatmayı yeğlerdim, oysa ki üç aşağı beş yukarı hepimizin hayattan anladığı ve anlamadığı aynı. Anlatmak ise kelimelerin yetersizliği içerisinde kendi anlamını kaybediyor. Hiç bir şey anlatmasam da anlayabilen için çok bile anlattım. Erkan Oğur'un da dediği gibi; "Bu işin sonu sessizlik."

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol