“Bodrum yakınlarında göçmenleri taşıyan bot devrildi. İçinde çok sayıda çocuğun bulunduğu bot, sahil güvenlik tarafından bulundu. Ölü, yaralı ve kayıplar var.”
Haber girişinde batan bir göçmen botu ve akıbeti yazıldığı zaman devamını okumaya gerek duymayan bir çoğunlukla iç içeyiz. İnsanlar artık alıştılar, bir kısmı üzülmüyor, bir kısmı üzülüp sonra alışıyor. Üzülüp üzülüp alışıyoruz, normal hayatımıza dönüyoruz. Ama onlar dönemiyorlar. Evsiz, yurtsuz, umutlu ama mutsuz ve çoğu artık cansız.
Bu durum, tek başına ne o çoğunluğun suçu ne göçenlerin ne de medyanın. Bu, vatan adı altında çekişmeler sürdüren ve hayat üzerinden siyaset çevirenlerin suçu. Her geçen gün yeni ve genç umutlar, o yaşlı ve aynı denizin dibine doğru gömülüyor. Eski bir umutla karşılaşıyor yeni gelen umutlar. Siyasetler yapılıyor, o denizin kıyısında yüz üstü bekleyen çocukların üzerinde. Çocuklar ölmeye devam ediyor, koca koca adamlar da yalan yalan politik söylemlerine.
Diken’de yer alan habere göre, Bodrum yakınlarında alabora olan botun beş gündür süren arama kurtarma çalışmaları sırasında dört yaşında bir bebeğin cansız bedenine ulaşıldı. Adının Sena olduğu hastanede yatan bir başka umut yolcusundan öğrenilen çocuk, aynı Aylan bebek gibi kırmızı üst, lacvert alt kıyafeti ile dikkat çekti. Söz konusu kaza sonucu kaybolan altı kişiyi arama çalışmaları sürüyor.
Diken’in yayınladığı bir başka haber, yine dehşet verici. Hatay’da iki Suriyeli çocuk -iddiaya göre- çalıştıkları yerin sahibi tarafından sopayla dövülerek öldürüldü. İddia üzerine 31 yaşındaki hurdacı H.O. tutuklandı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Çocuk Hakları Komisyonu 1 Ocak-20 Kasım 2015 tarihleri arasında yaşanan çocuk hakkı ihlalleri ile ilgili bir rapor yayınladı. Rapora göre, söz konusu tarihler arasında 3 bin 861 hak ihlali yaşandı, 671 çocuk hayatını kaybetti. Raporda mülteci-sığınmacı çocukların yüksek oranda hak ihlaline maruz kaldığı da görülüyor. Bu yıl Türkiye’de 105 sığınmacı ve mülteci çocuk yaşama veda etti.
UNİCEF’in Ekim 2015 tarihinde yayımladığı Türkiye’de Suriyeli Çocuklar adlı çalışmaya göre 2 milyon 72 bin 290 kayıtlı Suriyeli bulunuyor, 1 milyon 123 bin 180’i yani yüzde 54’ü ise çocuklardan oluşuyor.
Türkiye’de tüm çocukların maruz kaldığı hak ihlallerinin daha da fazlasına maruz kalan göçmen ve sığınmacı çocuklar; barınma, eğitim, beslenme gibi olanaklardan da uzak. UNICEF’in araştırmasına göre Türkiye’de 600 bin okul çağında ülkesinden uzak çocuk var, ancak bunların yalnızca 215 bini okula gidebiliyor.
Dövülerek ölen çocuklarımıza iki minik daha eklenmiş olması günlerce bizi üzdü, birkaç gün daha üzecek. Kıyıdaki kayaların arasında bulunan Sena çocuk da Aylan bebek gibi birkaç gün medyada tanınmış suratları ağlatacak, onlara birkaç üzüntülü tweet attıracak, sokaklarda, evlerde konuşulacak, ta ki bir başka kıyıdaki bir başka cansız beden fotoğrafına kadar.
Kıyı kentlerimizdeki “vicdanlı esnaflar” ucuz ama kalitesiz can yelekleri satmaya devam edecek. Sahil Güvenlik görevlileri ise (ki bu kişiler aslında kolluk kuvvetleri, yani asker ve polisin kıyı kesim versiyonu) bot yola çıkmadan önce değil, battıktan sonra olanların farkına varacak. Türkiye’de hak ihlalleri artık bir kısır döngüye döndü galiba.
İnsan insanlığından, yaşadığından utanıyor. Nasıl yaşıyorum, bu nasıl dünya, bu nasıl insanlık? Neden? Sorular anlamsız, çıkmazdayız. Tek çıkar yol şiddetsizlik. Sadece birkaç gün herkes savaşmayı bıraksa… O zaman bir daha savaşmaya gerek kamayacak. Ne yazık, bırakmayacaklar. Biz şiddetsiz insanlara düşen görev ise çocukları, hayvanları ve doğayı yani ekolojik yapıyı bütünüyle ırksız, cinsiyetsiz, vatansızca sevmek ve kollamak. Bu, en kolayı. Lütfen bizi hayvanlardan ayırdığını ısrarla vurguladığımız düşünme yeteneğini kullanalım!
Kaynak: JİNHA, Diken, DHA