Bir an için tüm insanları ve onların oluşturduğu şehirleri, fabrikaları, yolları, termik santralleri ortadan kaldırırsak geriye ne kalır? Geriye sadece bitkiler, hayvanlar, rüzgar, su ile birlikte yaşamın tüm enerjisini sağlayan güneş kalır. İnsanlar, bitkiler ve hayvanlar gibi diğer canlılarla beraber doğanın bir parçası olarak doğaya uyum sağladığı veya doğanın dinamikleri insanın yaşam koşullarını ortadan kaldırmadığı sürece varlığını sürdürecektir.
İnsan türü diğer canlılardan farklı özelliklerini kullanarak giderek doğal yaşam ve diğer canlılar üzerine tahakküm kurmuş ve doğayı kendi arzu ve taleplerine göre yönlendirmeye çalışmıştır. Her ne nedenle olursa olsun doğanın sunduğu ve güneşin sağladığı enerji ile mümkün olan yaşam hacmine yapılan her türlü tahribat, insan topluluklarını doğrudan etkilemektedir. Ekolojik bir toplum olmak, doğa ile olan ilişkilerde tek çözümdür. Ekolojik toplum öncelikle tüm faaliyetlerini doğa ile uyumlu bir biçimde yürütmelidir. Daha az enerji ve daha az malzeme ile karbonsuzlaştırılmış bir toplum yaşamı ve ekonomi hedeflemelidir. Yaşam çevresi mücadelesi, mevcut doğa insan ilişkilerini ve etkileşimlerini tespit etmek ve doğa insan ilişkilerini karşılıklı birbirini tahrip etmeyen doğal haline dönüştürmeyi hedeflemelidir.
Ekolojik bir toplum; temiz enerji, temiz kaynak, temiz malzeme ve temiz üretim ile birlikte temiz bir toplumu gerçekleştirmeyi hedeflemelidir. Bunun için sadece inançlı olmak yetmemektedir. Ek olarak ilgili ve gerekli olan tüm bilgiler derlenip toparlanmalı, sorun sistemli değerlendirilmeli ve demokratik dönüşümün olmazsa olmazı toplum bireylerinin bilgi, beklenti ve taleplerini katabilecekleri ve bunu sürekli yapabilecekleri bir katılım ve değerlendirme süreci oluşturulmalıdır.
Küresel olarak hep beraber içinde yaşadığımız yeryüzünün bütününe bakmadan onu temel veri almadan yereldeki sorunlarımızı veya ekolojik toplum oluşturma amacıyla atacağımız adımları doğru olarak tanımlayıp uygulanabilir çözümler üretmemiz mümkün olmamaktadır. Eğer bugünden başlayarak eko kent kavramını toplumun gündemine katıp konuşulur hale getirebilirsek; ekolojik toplumun mümkün olduğunu ancak uğrunda çaba harcayıp ete kemiğe büründürmek gerektiğini toplumsallaştırabilirsek; o zaman toplumda demokratik dönüşümün yeşerip gelişmesi için gerekli altyapıyı ve kapasiteyi oluşturmuş oluruz.
Ekolojik-ekonomik topluma gidişte en önemli görev bugünün öğrencisi geleceğin yurttaşlarına yaşam ile ilgili (enerji, hava, su ve toprak kirliliği) bilgileri aktarmakla görevli eğitim emekçilerine düşmektedir. Ekolojik bir toplumun kurulması ve sürdürülmesinde belirleyici bir katkısı olan eğitim emekçilerine çok iş düşmektedir.
Öğretmenler güncel kalmak ve ekolojik-ekonomik toplumun kurulmasının önünde engel olan ve kâr amacıyla yürütülen insan faaliyetlerini belirlemek ve bunların önlenmesi için dünyada bugüne kadar geliştirilmiş olan çözümleri bilmek ve gecikmeden uygulanmasını talep etmek durumundadır. Doğaldır ki, her yörenin doğal dengelere uyum gereği sorun tanımı ve çözümleri farklılaşacak ama esas olarak küresel doğa düzeni kapsamında bir bütünün parçalarını oluşturacaktır.