Beslenme diyince aklımıza hemen fiziksel besinler gelir. EE çok az bazen hiçbir şey yemeden sadece Güneşten besin alarak yaşayanlar var? “Sun Gazing” denilen kavram.
Birçok uygulayıcının yorumlarını bulabilirsiniz internette. Demek ki biz sadece fiziksel kaba maddelerle beslenmeyebiliriz. Bu çok normal çünkü, her şeyin fiziksel/görünün kısmıyla ilgileniyoruz. Realite algımız çocukluğumuzda sol’a doğru yönlendirildi ve oldukça basit/lineer bir zaman algısı üzerine analitik bir kafa geliştirdik. Daha sonra Büyük Büyük Hadron Çarpıştırıcısı yaptık “gördüklerimizle“. Atomlar birbirine çarptı, protonlar, nötronlar… Bu çarpışmalardan bir sonuç çıkardı bilim insanları: “Realiteyi sen yaratıyorsun”. Madde gözlemlendiğinde var oluyor. Sadece bu bile o kadar derin bir bilgi ki… İNK* bilgisi gibi. Vuhhu! Take away kahve seven çağdaş gençler, kalkın Space X’e biniyoruz!
2. Gıda Çalıştayına katıldığım zamandan beri yazmak istiyorum bu “Beslenme ve Besinler“ kavramlarını. Gıda çalıştayının üzerinden baya zaman geçti, sonra Yuva Derneğindeki “Dünya Vatandaşlığı” modülü vurdu beni. Madem vurulduk ey halkım, şifası da oradadır diyerek eğitime katıldım ve artık akış zamanının geldiğine karar verdim.
Konumuz, insanın iki ayağı üzerinde yürüdüğü ve Yaradanla güreştiği zaman başladı. Çünkü o vakit beslenmeye, besin denilen şeyin ne olduğunu anlamaya başladık. Doğa, yani Yaradan, insanı evrimleştirip yaratmasının arkasındaki neden sadece bu emmi yürüsün, başı yukarda olsun ayakları yerde olsun, hara bölgesinde denge olsun değildi. Yaratılıştaki sorumluluğumuzu bize hatırlatmak için bizi ayağa kaldırdı. Bu sorumluluğun bir parçası da besin olma ve beslenmedir.
Çoğusunun fiziksel kurtuluşa bir katkı sağlamak için vegan-vejetaryan gibi özdeşleşmelerle kendilerini tanımlamaları bu sorumluluk duygusunun daha ifşa olmamasından kaynaklanmaktadır belki de. Nedir abi bu dediğin laf! Babacım, insan denilen form alır ve verir. Neyi alır? Doğadaki her şeyi alır, kaba maddeyi alır, inceltir ve yukarı yollar. Bir çeşit sentez yapar, tesirleri inceltir, köprü kurar.
Tabii biz, otopark için “ Baş Melekleri “ çağırdığımızdan ya da iste senin de olur dediğimizden ve bunların workshoplarına para verdiğimizden, bu yönde çalışmalara hiç gerek yoktur. Bir gün Hocamız “Mustafa Kemal İstemeyi bilen bir varlıktı“ demişti. Yukarıdan istemek için (yukarısı denilen şeyi şimdilik daha ince olanlar olarak bilelim) bir defa sizden bir şey çıkmalı, ses, hareket, tesir çıkmalı. Buraya kadar tamam! Peki, çıkan şeyi kim duyacak? Senin sesin nereye kadar gidecek? Neden bazılarını sesi daha çok çıkıyor… Entelektüel merkez seni çağırıyorum buraya gel ve bıdı bıdı yap zihinde! Seni gidi kutsal karıştırıkçı seni 🙂 Bizde de var onlarda arada gelirler gece vakti kolyeleri cinciklerler.
Heh, işte burada başlıyor işler.
Burada dostlar, yasalar giriyor devreye. Bu adımdan sonrası Ezoterik bilgi ile geliyor çünkü, inisiyasyon denilen “Kabul Edilme“ kısmının içinde bu yasalar. Bunu ayırmak, ötekileştirmek için söylemiyorum. Bu bilgilerin nasıl öğrenildiği, bu bilme halinin nasıl hissedildiğini paylaşmak istiyorum. Yol, sizi de yasalara “ahenge“ “ahenkten olmaya“ getirirse, ki bu kişinin yapabileceği bir şey değildir, kişi sadece çaba ve cehit kullanır bunun için, o zaman açılır konu.
İnsan Baş Meleklerin besinidir. Birbirine besin olma denilen şeyin ilk tohumu budur. İnsan “yediği“ her şeyi dönüştürüp, yükseltip başka merkezlere besin olması için bu kapasitesi vardır yürüyenin. Bunu yapıyor yapamıyor bambaşka bir konu. Bunu yapacak donanımları var. Beslenme derken üç merkezli beslenme ve yüksek merkezlerin besinlerini de açıklamak gerekiyor ki tabi o da artık sizden gelen akışla olur ancak.
Son olarak bir parça aldığımız kök bilgi ile Bereşit 1:27-30’a bir daha bakalım ne demek istemiş acaba Yarada.
“Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı’nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun. İşte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak. Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere –soluk alıp veren bütün hayvanlara– yiyecek olarak yeşil otları veriyorum.”
Besin olabilmeye ve beslenmeye.
*İNK : İlahi Nizam ve Kainat adlı kitabın kısaltması.
Kapak görseli wikipedia’dan alınmıştır.