Türkiye’nin ilk kadın ‘neyzeni’ Burcu Karadağ ile, ikinci albümü “Ney In Ethno Jazz” vesilesiyle bir araya geldik. Yeni albümünü, Türkiye’de ‘ney’in yerini ve yeni projelerini bu sohbette konuştuk…
“Ney ile ilgili sıra dışı çalışmalar yapmak ve insanları şaşırtmak, benim her zaman yapmayı çok sevdiğim bir durum.”
İkinci albümünüz “Ney In Ethno Jazz”, yakın zamanda raflarda yerini alıyor. Albümün içeriği hakkında nelerden bahsedebilirsiniz?
Öncelikle söylemem gereken şey, bu albüm dünyada etno jazz alanında bir kadın neyzen tarafından çıkarılmış ilk ney albümü olma özelliği taşıyor. Azeri ve Türk sanatçılarla azeri ve türk geleneksel türkülerini çaldık. Mesela arabesk tarzında bildiğimiz ‘Kara Üzüm Habbesi’ , ilk kez etno jazz tarzında çalındı ve bilinenden oldukça farklı bir icra oldu.
Jazz türü müzik ile ney enstrümanının bir araya gelişi sanırım bir ilk. Bu fikrin ortaya çıkışı nasıl gelişti?
Ney ile ilgili sıra dışı çalışmalar yapmak ve insanları şaşırtmak benim her zaman yapmayı çok sevdiğim bir durum.
Dünyada birçok sanatçı ile beraber küçük jazz denemeleri yapmış ve çok sevmiştim.
Kazakistan’da bir festivalde tanıştığım Alefser ve piyanist Etibar Asadli ile bir proje yapmak hep aklımda olan bir şeydi. Onları albüm yapmak üzere İstanbul’a davet ettim.
Repertuvarı herkes başka ülkelerdeyken yazışarak ve görüntülü konuşarak birlikte oluşturduk. Hiç kolay bir süreç değildi tabii ama güzel ve renkli bir repertuvar oluşturduk.
Albümde Enver Muhamedi, Etibar Asadli, Alafsar Rahimov ve Mehmet Akatay gibi başarılı müzisyenlerle çalıştınız. Onlarla nasıl bir çalışma temponuz var?
Aslında bu ekipten daha önce sık sık çalıştığım tek kişi sevgili Mehmet Akatay’dı. Enver, Alefser ve Etibar ile sadece tanışıyorduk hiç beraber çalışmamıştık. Hatta Alefser ile Kazakistan’da büyük bir festivaldeyken sahnede tanıştık… Hepsi de kendilerine bu teklifi yapmam ile beraber hemen evet dediler çok mutlu oldum.
“Ney üfleyen kişilerin seslerinin de güzel olduğu söylenir.”
Albümde hem ney çalıyorsunuz hem de vokallik de gerçekleştirmeniz söz konusu. İkisini aynı zamanda yapmak eforlu oluyor mu?
Nedendir bilinmez ama ney üfleyen kişilerin seslerinin de güzel olduğu söylenir. Aslında ben şarkıcı kimliği ile ortaya çıkmayı sevmesem de bu albümde Neşet Ertaş’ın ‘Kendim Ettim Kendim Buldum’ türküsünü okumamın renk getireceğini düşündüm. Özellikle Avrupa’da sık konser verdiğim için bu albümün Avrupa’da dinleneceğini ve dinleyicilerin bundan çok hoşnut olacağını düşündüm.
Albümün yaratılış süreci ne kadar zaman sürdü?
Ekibin çoğu yurtdışından geldiği için çok fazla zamanımız yoktu. İlk defa müzik yapmak için bir araya gelmiş bu insanların birbirleriyle kuracağı ilişki de çok önemliydi ve ben ekibe çaktırmasam da çok stresliydim açıkçası. Ama sevgili menajerim Hilal’in de yardımlarıyla hiçbir sorun olmadan müthiş bir enerjiyle bir hafta içinde hem provalar hem kayıtlar bitti.
Albümde yer alan şarkılardan sizin için ayrıksı ve özel olan bir türkü var mı? Söylerken duygulandığınız veya sizde başka bir his yaratan?
Hayatımda ilk kez bir albümde türkü okudum ve o da büyük usta Neşet Ertaş’a ait. Bu beni gerçekten duygulandırdı. Azeri türkü ‘Bir Gönül Sındırmışam’ muhteşem duygulu icra edildi. Stüdyoda kayıttayken bazen duygusallaşmaktan çalmayı bile unuttum diyebilirim…
Bir de şöyle enteresan bir olay oldu. Albümün en sonunda Alefser’in zurna ile icra ettiği türkü eski bir Moldova türküsüymüş… Araştırdık soruşturduk ama eserin adını bulamadık. İsmini ben ‘lotus’ koydum. Neden bu ismi koydum çünkü lotus çiçeği nadir yetişen az bulunan naif bir çiçektir ve çok güzeldir. Bu türküyü bundan başka bir çiçek anlatamazdı.
“Birçok şeyle mücadele etmek zorunda olsam da, bunları görmezden geliyorum.”
2 Mayıs’ta da Babylon’da yeni albümünüz ile ilgili bir ‘albüm lansman’ konseriniz olacak. Albümün ilk konseri ile ilgili neler planlıyorsunuz?
Kostüm ve ışıklarla ilgili aklımda güzel planlar var. O kadar heyecanlıyım ki yüzlerce kere sahneye çıkmış olmama rağmen sanki ilk kez çıkıyormuşum gibi heyecanlıyım.
“Ney In Ethno Jazz” albümüyle Türkiye’de turne yapma fikriniz var mı?
Türkiye’de olursa çok iyi olur tabii ama benim asıl hedefim Avrupa ve Kanada’daki bütün jazz festivallerinde bu proje ile sahneye çıkmak..
Türkiye’deki ilk kadın ‘neyzen’ sanatçısınız. Bu özelliğin size katmış olduğu artılar oldu mu?
Yani bu kimi çevrelerce bir tartışma konusu halen ama şöyle diyelim: ben, ney sazını uluslararası platformda sahneye taşımış, kitabı ve albümü olan ilk kadın neyzenim diyebilirim…Bu bana şimdiye kadar çoğunlukla zorluklar çıkarttı. Ama ben şikâyet etmekten hoşlanmam bütün zorluklar bana güç kattı ve hep kendimi daha güzel şeyler başarma yolunda bir yola itti. Hala birçok şeyle mücadele etmek zorunda olsam da bunları görmezden geliyorum ve asıl bundan sonra bütün yolların ve kapıların kolayca açılacağına inanıyorum.
Türkiye’de veya yurtdışında sesinden etkilendiğiniz veya siz ney üflerken, size sesiyle eşlik etmesini düşlediğiniz bir sanatçı var mı?
Dünyada beraber çalmak istediğim sanatçı Yo Yo Ma, grup ise Khronos Quartet. İnşallah bu dileğim yakın zamanda gerçekleşir.
Daha önce eserleriniz bir filmde çaldı mı? Daha başka filmlerde de neyinizle ve sesinizle yer almayı düşünüyor musunuz?
Sevgili piyanist dostum Tuluğ Tırpan’ın müziklerini yapmış olduğu bir filmde, ufak bir pasaj çalmıştım ve gördüm ki bu duygu muhteşem. Hatta o film ödül aldı. Umarım daha fazla filmde ve hatta dizilerde ney üflerim. Kitlelere ulaşmanın en etkili ve güzel yolu bu…