4 yazıdan oluşan Cinsel İstismar konulu yazı dizisinin üçüncü kısmını, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nin sitesinden herhangi bir değişiklik yapmadan ve kendilerinden izin alarak sizlerle paylaşıyoruz:
Her toplumda çocukların cinsel istismarı hakkında yaygın yanlış inanışlar bulunur. Bu inanışlar birbirini besleyerek büyür ve cinsel istismarla etkin mücadelede engeller oluşturur. Cinsel istismar konusunda toplumda var olan sessizliği kırmak için ilk adım doğru bilgi ve yaklaşıma sahip olmaktır. Yetişkinler; cinsel istismarın kapsamı, sebepleri ve etkileri ile ilgili doğru ve bilimsel bilgiye sahip olmalı ve istismarın önlenmesinde sorumluluk almalıdır.
Hazırladığımız bu listede çocuğa yönelik -özellikle temas içeren- cinsel istismar türlerine dair yaygın yanlış inanışları ve neden yanlış olduklarına dair açıklamaları okuyacaksınız. Cinsel istismar denilince akla çoğunlukla temas içeren türler geldiği için mitler de bu istismar türleri etrafında toplanıyor, yine de cinsel istismarın temas içermeyen türleri de olduğunu unutmayalım.
“Cinsel istismar benim çevremde gerçekleşmez.”
Aslında her yanlış inanışın temelinde bu düşünce yatar. İstismarın bizim çevremizde gerçekleşmeyeceğine inanmak isteriz; fakat gerçekte istismar bizim çevremizde de gerçekleşir. İstismar sosyo-ekonomik durum, etnik köken, eğitim seviyesi, statü, yaş ve yerleşim yeri fark etmeksizin toplumun her kesiminde gerçekleşebilir. Siz farkında olmasanız da bugüne kadar cinsel istismara maruz bırakılmış bir çocukla karşılaşmamış olma oranınız sandığınızdan daha düşüktür.
“Cinsel istismar; parklar, ıssız sokaklar, boş inşaat alanları gibi tehlikeli bölgelerde ve çoğunlukla yaşlı, yabancı, hırpani erkekler tarafından gerçekleştirilir.”
“Çocukları şeker ve çikolatayla kandıran tehlikeli yabancılar” miti eskiden olduğu kadar yaygın değil ama hala geçerliliğini koruyor. Sanıldığı gibi cinsel istismar sadece parklar, ıssız sokaklar, boş inşaat alanları gibi tehlikeli bölgelerde ve çoğunlukla yaşlı, yabancı, hırpani erkekler tarafından gerçekleşmez. Cinsel istismar çocukların ve güç dinamiklerinin bulunduğu her ortamda; evde, okulda, sokakta, serviste, ibadethanede, parkta, sosyal medyada ve kadınlar tarafından da gerçekleştirilebilir. Bu nedenle çocuklara ‘yabancılarla konuşma’, ‘tanımadığın kişilere güvenme’ gibi mesajlar vermeniz istismarı önlemede yeterli ve kapsayıcı değildir. İstatistikler, istismarın en çok çocukların tanıdığı ve yakın hissettiği kişiler tarafından, güven bağının kurulduğu uzun süreli ilişkilerde, zamana yayılarak gerçekleştiğini gösteriyor.
“İstismar eden kişiler sapık ya da pedofildir.”
Bu inancı sürdürmek cinsel istismar olaylarını kendimizden uzaklaştırmamızı sağlar. Ancak cinsel istismar failleri hayatımızın içinde, çevremizde, aramızda bulunan, sıradan kişilerdir. Fail biz de olabiliriz. Her cinsel istismar eylemini gerçekleştiren kişi pedofil değildir. İstismar; her daim kişilerin cinsel dürtülerini kontrol edememesi, hasta ya da sapık olmalarıyla ilgili değildir. İstismar eden kişiler güç, otorite, statü ve ayrıcalığa sahip kişiler olabilecekleri gibi; evli, çocuk sahibi, sıradan insanlar da olabilirler. Cinsel şiddet, cinsellikle değil güç ile ilgilidir.
“Cinsel istismar her zaman fiziksel şiddet ve zorlama içerir.”
Cinsel istismar her zaman çocuğu korkutarak, tehdit ederek, zorlayarak ve ona karşı güç uygulayarak gerçekleşmez. Çoğu istismar olayında yetişkin; çocuğun ona duyduğu güven, hayranlık ve sevgiden faydalanır. Çocuklar istismar eylemi esnasında fiziksel ve cinsel olarak uyarılabilir. Fakat bu kesinlikle eylemin istismar olduğu gerçeğini değiştirmez. Çocuklar, evlilik yoluyla istismarda olduğu gibi onayları inşa edilerek ya da başka seçenekleri bulunmadığını düşünerek de istismar eylemine sessiz kalabilir.
“İstismarda çocukların dış görünümleri ya da davranışları sebep olur.”
İstismar eylemleri çocukların cinsiyetleri, dış görünüşleri, sevimli ve tatlı oluşları, sosyallikleri ve davranışlarından bağımsız, farkı dinamiklere bağlı olarak gerçekleşir. Çocuk izin vermiş, isteyerek hareket etmiş ya da cinsel temas içeren oyun talebinde bulunmuş olsa dahi; bu yetişkinin sürdürdüğü bir cinsel eylemin bahanesi olamaz. Sınır koymak ve hayır demek her zaman yetişkinin sorumluluğudur. Yetişkinden çocuğa yönelen bir cinsel eylem söz konusu olduğunda ‘onay’dan bahsedilemeyeceğini unutmayın. İstismara sebep olan her zaman failin kendisidir.
“Sadece kız çocukları istismara maruz bırakılır.”
İstismara maruz bırakılan oğlan çocuk sayısı azımsanmayacak kadar yüksektir. Toplumda var olan cinsiyet rolleri ve normları erkekleri güçlü ve dayanıklı olarak gördüğü ve istismarı kırılganlık, zayıflık ve güçsüzlükle ilişkilendirildiği için, istismara sadece kızların maruz kaldığı algısını oluşturur. Bu algı da, oğlan ve toplumsal cinsiyet rollerine sığmayan tüm diğer çocukların maruz bırakıldığı istismarı görünmez kılar.
“Ergenler çocuklardan farklıdır, onların yaşadığı istismar sayılmaz.”
Söz konusu ergenler olduğunda medyada ve toplumda cinsel istismara dair algının farklılaştığını görürüz. Cinsel ve bedensel gelişimin hızlandığı bu dönem, çocukların masumiyetini yitirdiği ve kolayca suçlanabildiği bir algıyı beraberinde getirir. Oysa 18 yaşına kadar her birey çocuktur. Zihinsel gelişim 25 yaşına kadar devam eder. Ergen cinsel eylemi talep eden, yetişkinlere yönelik romantik duygularını ifade eden bir konumda olabilir. Bu, sınır çizmesi gereken kişinin yetişkin olduğu gerçeğini değiştirmez. Ergenlerin de sınırlara ve desteklenmeye ihtiyacı vardır. Ergenliğe dair algımızla yüzleşmeli, yetişkinin dahil olduğu hiyerarşi barındıran her türlü cinsel eylemin istismar olduğunu unutmayarak tüm çocukların haklarını savunmalıyız.
“Çocukların hayal güçleri çok geniştir, bu nedenle cinsel istismar ile ilgili hikayeler uydururlar.”
Çocukların hayal güçleri geniş olduğu için cinsel istismarla ilgili de hikâye uydurduğunu düşünürüz, çoğu zaman da böyle düşünmek bizi rahatlatabilir. Hele de çocuğun anlattığı kişi bildiğimiz, tanıdığımız, ummadığımız biriyse… Fakat çocukların cinsellikle ilgili kelime hazneleri ve deneyimleri istismarla ilgili hikâye uydurabilecek kadar geniş değildir. Çoğu zaman bu konuda yalan söylemezler. Söylüyorlarsa da gerçek olmayan bir eylemin ardında mutlaka araştırılması gereken başka bir ihmal ya da istismar yatar. Bizler çocuklara inanmadıkça da bu eylemleri açıklamaları zorlaşacak, istismarı saklama oranları yükselecektir.
“İstismarı bildirmek çocuğun geleceğini mahvetmektir. Yaşanan bir-iki ufak olay önemli değildir, çocuklar olanları çabuk unuturlar.”
Çoğu zaman istismarı bildirirsek çocuğun geleceğini mahvedeceğimizi düşünürüz. Yaşanan bu olayın önemsiz olduğunu ve çocukların nasıl olsa çocuk oldukları için bunu kolayca unutacaklarına inanmak isteriz. Oysa bildirilmeyen istismar olaylarının sonucunda istismar eden yetişkinler başka çocuklara zarar vermeye devam eder. Unutmamalıyız ki istismar çocuğun değil uygulayan kişinin hatasıdır ve bunu bildirmek biz yetişkinlerin sorumluluğudur. Çocukları korumak ve onların mutlu ve üretken bir yaşama sahip olabilmelerini sağlamak için sessizliği kırmak ilk adımdır.
“Cinsel istismar öyle ya da böyle olacaktır, engellemek için bizim elimizden bir şey gelmez.”
Cinsel istismarla ilgili elimizden bir şey gelmeyeceğini, ne yaparsak yapalım durduramayacağımızı düşünebiliriz. Fakat devletten, yargıdan, toplumda çözüm talep ederek, bu konuda mücadele eden sivil toplum örgütlerini destekleyerek, bildirim yükümlülüğünü unutmayarak, en başta kendi dilimizde cinsel şiddeti sonlandırarak, en önemlisi cinsel şiddetle mücadelenin bizimle başladığını her zaman kendimizi hatırlatarak cinsel istismarı durdurabiliriz. Sadece bu yanlış inanışlarımızı gözden geçirerek ve doğru bilgileri yaygınlaştırarak dahi çok şeyi değiştirebiliriz.