Isparta’nın 17 bin nüfuslu güzel ilçesi Eğirdir, geçtiğimiz günlerde uluslararası bir organizasyon olan Cittaslow tarafından sertifikalandırılarak dünyadaki sakin şehirler arasına girdi. 1999 yılında İtalya’da teşkil edilen Cittaslow, son toplantısını Artvin’in yine daha önce sakin şehir olarak tescillenen Şavşat ilçesinde yaptı ve Eğirdir’i de ülkemizdeki 14. Sakin Şehir olarak onayladı. Yine aynı toplantıda Bolu’nun Göynük, Sinop’un Gerze ilçeleri de bu aileye dâhil edildi.
Gürültüden ve yorgunluktan başka hiçbir şey sunmayan kent yaşamına nazire olabilecek bu unvan, duyar duymaz bile insanda dingin bir heyecan yaratıyor. Tabii bu, kim için ne kadar önemli ya da önemli mi, bu da ayrı bir tartışma konusu. Buna değinmeden önce organizasyona ve Eğirdir’in bu süreçteki macerasına biraz bakmakta yarar var.
Cittaslow olabilmek için 70 ölçüt bulunuyor. Çevre ve altyapı politikaları, kentsel yaşam kalitesi, sosyal uyum, ortaklıklar, tarımsal yöntemler gibi alt başlıklara bağlı olarak şekillenen bu kriterleri taşıyan, dünyada birkaç yüz şehirden biri olabilmek pek kolay değil. Her şeyden önce nüfusun 50 binin altında olması gerekiyor. Sakin şehir kavramı ve oluşumu; Yavaş Hareketi’nin bir faaliyeti olarak 1999’da ortaya çıkıyor; Yavaş Hareketi, hızlı modern hayatı eleştiren ve hayatın farklı alanlarında (yeme biçimi, ekonomik hayat, insanlar arası ilişki vs.) hız ve modern tüketim kalıplarını dönüştürecek bir kültürel değişimi savunan toplumsal bir hareket olarak biliniyor.
Christopher Richards‘ın hazırladığı Yavaş Hareketi’nin manifestosunda şöyle deniliyor:
“Bizi hızlanmaya zorlayanlar var. Direniyoruz! Ne bayrak kaldıracak ne de tükeneceğiz. Ofiste ve yollarda yavaşlayacağız. Çevremizdeki tüm insanlar (hiçbir şey ifade etmeyen) hiperaktivitenin sinir bozucu durumundayken biz, kendimize duyduğumuz güvenle yavaşlayacağız. Kendi huzurumuzu her ne pahasına olursa olsun koruyacağız. Alanlarda ve caddelerde yavaşlayacağız, tepelerde yavaşlayacağız, asla teslim olmayacağız! Çevrenizdekiler hızlanırken siz yavaşlarsanız bizden birisiniz demektir. Diğerlerinden biri değil bizden biri olduğunuz için gurur duyun. Çünkü diğerleri hızlı biz ise yavaşız. Yapmaya değer bir şey varsa onu yavaşça yapmaya da değer. Bazıları doğuştan yavaştır, diğerleri buna mecbur kalırlar. Ancak bir fincan sabah çayıyla yatakta uzanmanın insanoğlunun en iyi hali olduğunu bilen birileri hâlâ var.”
Oblomov’un ataletindeki devrimciliği sezmiş, büyük bir Oblomov hayranı olarak manifestonun beni fazlasıyla mutlu ettiğini söylemeden geçmeyeceğim.
Tabii modern kent yaşamı üzerinden, aslında küresel kapitalizmin insanların ve insanların yaşam alanlarının tahribatına bir karşı çıkış olduğunu anladığımız sakin şehir olgusunun, Eğirdir’in yerel yöneticilerince ele alınışına baktığımız zaman, pek de mutlu olacak bir şey kalmıyor elimizde. Belediye Başkanı Ömer Şengöl, yaptığı açıklamada, sakin şehir unvanını, bundan böyle Eğirdir’in tanıtımı için kullanacağını açıkladı ve şu cümleleri kurdu birkaç gün önce: “Gölün içinde bir yapıya müsaade edilmiyor, kenarında da yapılaşmaya müsaade edilmiyor. Eğirdir’in her tarafı ormanlık alan. Ormanlık alanların içindeki yeşillikler 100 yılda ağaç olmayan türden. Başka yerlerde gövdemiz kadar çam ağaçları kesilip yerine otel yapılıyor ama Eğirdir’de böyle bir imkânımız yok. Bırakın ağaç kesmeyi, etrafımızdaki ormanlık alandaki bir bitkinin yaprağını koparmak bile büyük suç. İlçemizdeki otel, motel, pansiyonlarda ortalama 800 yataklık kapasitemiz var. Yeterli mi, değil. Belediye olarak biz üzerimize düşeni yapıyoruz, bazı pürüzleri aşamıyoruz, devlet yasak koydu, yasakları kaldırmak da mümkün olmuyor.”
Yakın zamanda çeşitli tuhaf durumlar nedeniyle mavi bayrağı iptal edilen; ancak yine de çok temiz kumsallara sahip, iki küçük adası olan, bu adaların birinin üzerinde bir Ortodoks Kilisesi bulunan, toplu taşıma dahi gerek kalmadan bisikletle veya yaya olarak ulaşımın sağlanabildiği, gölünün tatlı sulu olmasından kaynaklı çok farklı balık türlerinin yetiştiği, iç pazarda göremeyeceğiniz kadar kaliteli elmaların üretildiği, dokuz bin yıllık tarihe sahip bu güzel ilçenin edindiği unvanın ruhuna rahmet okutmak için çaba göstereceğini söyleyen Şengöl; görüldüğü üzere, bir sonraki büyük toplantısını Eğirdir’de yapacak Cittaslow komitesine gürültülü bir şehir sunmaya kararlı. Bu da Eğirdir’in talihsizliği olabilir ancak.
Siyasal iktidarın ulaşım politikaları, kamusal nitelikli toplu taşımacılığı tasfiye etmeden önce, doksanlı yıllarda, Isparta’dan Eğirdir’e trenle gitmek, tarihi gar binasından göl manzarasını seyrederek şehre inmek, basit ama zevkli bir eylemdi. Merkezdeki medresede soluklanıp kaleye tırmanmak, oradan adalara geçmek; üstelik de bunları bir saatten az sürede yapabilmek büyük keyifti. Bugünlerde, bu gürültüsever Belediye Reisi, kenti çirkin bir yapılaşmaya teslim etmeye çalışıyor ve bunda da başarılı olacak gibi görünüyorsa da Eğirdir hâlâ çok güzel. Yazın ayrı kışın ayrı, denilir ya; öyle güzel.
Tabii Eğirdir’i güzel kılan sadece bunlar değil. Eğirdir, Türk sinemasının en önemli filmlerinden olan, 1982 yapımı Mine’ye mekân olması açısından da bizim için önemli ve eşsizdir. Defalarca seyrettiğim film; Türkan Şoray Kanunları‘nın yine kendisince alt üst edildiği, Cihan Ünal’ın, Orhan Çağman’ın, Ahmet Uğurlu’nun, Kerim Afşar’ın, Hümeyra’nın, Erdal Tosun’un, Selçuk Uluergüven’in muazzam oyunculuklarıyla hayat verdiği bir Necati Cumalı hikâyesinin, Atıf Yılmaz‘ın ustalıkla yönetimiyle, aslında sıradan bir toplumsal eleştirinin sanatla ne denli zarafetle yapılabileceğinin belgesidir. Büyük kentte ve bir anlamda kolay bir hayat sürdüren, edebiyatla yaşamını kazanmaya çalışan bekâr bir erkekle; kişiliği taşradaki ataerkil baskıyla ve bunu kabul etmek zorunluluğuyla şekillenen evli bir kadının, aşkla ve cinsellikle özgürleşme, varoluşlarını anlamlı kılma savaşımının resmi olan bu başyapıt; Eğirdir’in mavi fonuyla çekici hale geliyor.
Su ve dağ sporlarının pek çoğunun yapıldığı, göl kenarında çay içerken aynı zamanda karlı dağlara bakabileceğiniz, balık tutabileceğiniz ve yürüyüş yapıp bol bol fotoğraf çekebileceğiniz, Isparta’ya otuz beş kilometre uzaklıkta olan bu güzel kent; belediye iş makinelerinin, arabaların ve amaçsız kalabalıkların gürültüsüyle dolmadan ziyaretinizi bekliyor.