Kapitalizm kaçınılmaz olarak toplumda yıkıcı sonuçlara yol açmaya devam ediyor. Her ne kadar umudu yaymaktan yana olsak da gelecek hakkındaki umutsuzluk ve korku emperyalist politikalar aracılığıyla yayılmakta. Tam da böyle bir dönemden geçerken, 2012 yılında Erkin Özalp‘in kaleminden Teorisyeniniz Devrimciydi Yordam Kitap tarafından yayınlandı. Kapitalizmin yol açtığı sorunlara ve bu sorunların kalıcı çözümlerine dair tartışmanın döndüğü kitapta yıkıcı toplumsal sonuçları doğuran faktör, kapitalizmin kendi yarattığı bunalımlardır. Bu bunalım döneminden geçerken toplumdaki adaletsizliklere karşı yükselen sesler de azımsanmayacak ölçüde. Kitabın yazarına göre insanlığın elindeki bilimsel ve teknolojik birikimin sağlayabileceği olanaklar, insanların birbirine ve bilgiye ulaşma şekillerinin değişimi, yeni bir aydınlanma çağının haberciliğini yapabilecek hareketlerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Özalp’in kitabının yazıldığı tarihte, henüz tüm dünyadaki basının ve ülkelerin dikkatini çeken Gezi Direnişi’nin yaşanmadığını göz önünde bulunduracak olursak, sonrasında Türkiye’de tüm dengelerin değişmesi ve bu değişimin dünyada yarattığı etkileri yazarın işaret ettiği noktalarda haklılık payı olduğunu gösteriyor.
Yaşadığı dönemin üzerinden ne kadar çok zaman geçmiş olsa da Marx’ın kapitalizme dair ürettiği teoriler halen güncelliğini korumakta. Erkin Özalp bu kitapta 21. yüzyılda, Marx’ın belirttiği gibi kitlelerin eseri olacak devrimlerin yolunun nasıl açılabileceği tartışmasına katkıda bulunuyor. Yazar ayrıca kapitalizmi sorgulayan hareketlerin Marksizm’den faydalanabileceği, Marksizm’in de bu hareketlerden esinlenebileceği üzerinde duruyor. Sekiz bölüme ayırdığı kitabının başında Marx’ın devrimcileşme sürecinden bahsediyor. Yazara göre Marx’ın karakterini belirleyen en büyük etken hukukçu ve filozof olması değil, işçi sınıfı devrimcisi olmasıdır. Marx’ı her şeyden önce bir filozof olarak göstermek isteyenler, Marx’ın devrimci karakteri oluşmadan önceki çalışmalarına vurgu yaparlar. Ancak bunlar Marksist eserler değildir, bize yalnızca Marksizm’in oluşum süreci hakkında fikir verebilirler. Teorisyeniniz Devrimciydi ismi düşünüldüğünde, Erkin Özalp aslında tüm kitapta Marx’ın devrimci kimliğini bize hatırlatmaya çalışıyor.
Dünyadaki sosyal adaletsizliklerden bahsederken bunun sebebinin dünya nüfusunun çok az bir kısmı olan zenginler olduğunu söylüyor. Oysaki aklımıza bile gelemeyecek kadar iyi yaşam standartlarını herkesin ortak yaşam standardı haline getirmemiz mümkün! Marx bunu ispatlamıştı. Günümüzde işçi sınıfının ortadan kalkmakta olduğuna dair iddialara yanıt verirken değişen dünyada kimlerin işçi sınıfını oluşturduğunu yeniden düşündürüyor. Kitapta işçi sınıfının devrimciliğinin sorunsallaştırıldığı kısımda cevabını muhtemelen hepimizin merak ettiği iki ana soru var: “Günümüzdeki toplumsal ilişkiler işçileri sınıf bilincinden uzak tutuyorsa, aynı işçiler toplumsal ilişkileri değiştirmek için gerekli olan bilinç düzeyine nasıl ulaşacak?” ve “İşçi sınıfı, bir siyasal devrim gerçekleştirmek için gerekli olan bilinç düzeyine nasıl ulaşacak? Siyasal devrim, somut olarak nasıl gerçekleştirilecek?”
Daha sonra Marx’ın ilk devrim modelini ve Avrupa’daki devrimci mücadele deneyimlerinden yola çıkarak bu modelde yaptığı değişiklikleri somut örneklerle ele alıyor ve 21. yüzyılda devrim mücadelesi yürütenler için dikkate alınması gereken önemli noktaları vurguluyor. Kitabın devamında “bir devrimcinin kapitalizm eleştirisi” olan Kapital’de anlatılanları basit ve anlaşılır bir dille okuyucuya aktarmaya çalışmış, meta üretimi, emek sömürüsü gibi kavramlar üzerinde durup bunlarla birlikte teknolojik gelişmelerin etkisiyle kapitalizmin işçiyi nasıl sömürdüğünü, sermayenin nasıl davrandığını iktisattan yararlanarak anlatıyor. Feodalizm nasıl ki üretici güçlerin önündeki engel olmuşsa, kapitalizm de insanlığın ilerlemesinin önündeki engel olmuş durumda. Toplumsal eşitsizlikler, işsizlik, yoksulluk kapitalizmin yanlış işleyişinden kaynaklanmaz, bu yüzden kapitalizmin ”iyi yanlarını” koruyalım, “kötü yanlarıyla” mücadele edelim düşüncesi yalnızca aynı sonuçların ortaya çıkmasına sebep olur. Kapitalizmi savunanlar, ne kadar kötü olsa da kapitalizmin alternatifsiz olduğunu iddia ediyordu. Ancak 1917 Ekim Devrimi sonrasında bu iddia somut olarak çürütülmüş oldu.
Bugün 100.yılında andığımız Ekim Devrimi ile birlikte görüyoruz ki aslında ne kadar eleştiri alıyor olsa da Sovyetler Birliği’nin dünyada “dosta güven düşmana korku” veren gücüne özlem duyulmakta. Yıkılışından bugüne insanlığın geriye gidişi hızlanmış, gün geçtikçe Sovyetler Birliği gibi bir güce duyulan ihtiyaç bu geriye gidişin hızıyla orantılı bir şekilde artmıştır. Erkin Özalp de çağımızda devrimci mücadele verenlerin Sovyetler Birliği’ne nasıl bakması gerektiğini, yeni olanaklarla birlikte Sovyetler Birliği örneğinin eksiklerinden dersler çıkararak hedeflerin de daha ileri taşınabileceğini vurguluyor.
21.yüzyılda devrim için mücadele edenler için mevcut yeni olanakları somut örneklerle açıklayıp değerlendirmelerde bulunuyor. Bill Gates’in Microsoft’u ve özgür yazılım hareketinin parçası olan GDN/Linux işletim sistemi arasındaki farklılıklara örnekler vererek şirketlerin ücretsiz internet kullanımı üzerine koyduğu engellere değiniyor. Teknolojinin gelişmesiyle artan internet kullanımı hızlı bilgi edinmenin ve haberleşmenin yolunu açmıştır. Özalp internetten yararlanarak ortaya çıkan hareketlere “Wall Street’i İşgal Et” hareketini örnek olarak veriyor. “İşgal” hareketinin ortaya çıkışı dünya kapitalizminin güncel bunalımlarının doğurduğu toplumsal tepkiler sonucu olmuştur. Yazının başında bahsedildiği üzere Gezi Direnişi yaşanmadan yayımlanan kitabın bu tartışma konusuna Gezi Direnişi de örnek verilebilir. Hatırlarsak, basının müthiş bir şekilde yayınlamaktan kaçındığı ya da ancak gerçekliğinden saptırarak yayınladığı bu direniş, internetle haşır neşir olan 90 kuşağının özellikle Twitter üzerinden haberleşme sağlamasıyla yayılmıştı. Böylelikle doğru habercilik anlayışının eksikliği fark edilmiş, halka internet üzerinden gerçek bilgi aktarımı yapma amacıyla kurulmuş birçok haber kanalı açılmıştı.
Son olarak, kitabın tümünde değerlendirilen deneyimler ve 21. yüzyılın sahip olduğu olanaklar birlikte düşünüldüğünde kapitalizmi yıkmak isteyenlerin iktidara nasıl gelebileceği üzerinde bir tartışma yürütülüyor. Birbirinden çok farklı talepleri olan insanları bir araya getirmek gerektiği söyleniyor; ancak taleplerin farklılığı, birliktelikten çok ayrılığa sebep olabiliyor! Burada solun yapması gereken, farklı taleplerin ortak sebebinden yola çıkarak tek bir siyasal iktidar mücadelesi oluşturmaktır. Siyasal açıdan güçlü bir sol, diğer siyasi odakları daha mücadeleci bir çizgiye çekebilir ve kitleleri peşinden sürükleyip ileriye taşıma olanağına sahip olabilir. Bunun için gerekli olan gerçek bir iktidar alternatifi yaratmanın yollarını bulmak, bulmak için mücadele etmektir.
–
Künye: Teorisyeniniz Devrimciydi, Erkin Özalp, Yordam Kitap, Ocak 2012, 192 sayfa