Ana SayfaKültür & SanatEdebiyatDimitris Sotakis: "Kurgu söylemek istediklerimi söylemek için bir anahtar"

Dimitris Sotakis: “Kurgu söylemek istediklerimi söylemek için bir anahtar”

-

Dimitris Sotakis’ten ilk olarak Büyük Hizmetkar romanını okudum. Yarattığı heyecanla hemen diğer kitaplarına yöneldim. Bu arada arkadaşlarım da kitaplarını okumaya başladı. Yazı dili, anlatımı, romanlarına yerleştirdiği düşünceler, yarattığı duygular, bir süre bunlardan bahsettik. Derken bir söyleşi yapma fikri doğdu. Aşağıda bu söyleşiyi bulacaksınız. Keyifle okumanız dileklerimle.

Merhaba Sevgili Dimitris Sotakis, Sizinle söyleşmek büyük mutluluk. Önce okurlarımıza sizi tanıtmak isteriz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Dimitris Sotakis kimdir? 

Kimliğiniz hakkında konuşmak o kadar kolay değil, özellikle de onu kendiniz tanımlamakta zorlanıyorsanız. Ben içinde yaşadığımız dünya hakkında kendi bakış açısını vermeye, insan olarak yaşadıklarımız hakkında kendi gerçeğini anlatmaya çalışan biriyim. Pratik olarak konuşursak, çoğunlukla roman yazıyorum ve çalışmalarımın dünyanın çeşitli yerlerine çevrildiğini görecek kadar şanslıyım, bu şüphesiz harika bir şey.

Bildiğimiz kadarıyla beşi Türkçeye çevrilmiş on bir romanınız ve bir de öykü derlemeniz var. Peki, bu listeye yenileri eklendi mi? 

Son kitabım “Yarım Kalp“, Türkiye’de sadece bu yıl TUDEM yayınları tarafından yayımlandı. Kaçırdığımız hayat ve onu geri kazanmak için gösterdiğimiz çaba hakkında bir kitap.

Kitaplarınızın Fransızca, Türkçe, Sırpça, İtalyanca, Felemenkçe, Çince ve Danca’ya çevrildiğini biliyoruz. Bunların dışında Yeni çeviriler oldu mu? Kimler daha çok sevdi Sotakis’i?

Kitaplarımın bu kadar çok dilde yayınlandığını görmek beni heyecanlandırıyor çünkü bu kadar farklı kültürlere ve yaşam tarzlarına sahip insanlarla iletişim kurmanın en iyi yolu bu, bu gerçekten harika bir duygu. Eminim milliyet sayılmaz, beni ilgilendiren insan unsurudur ama Türkiye’de çalışmalarımı beğenecek bu kadar çok okuyucu olduğu için çok mutluyum.

Yazıda ilhama mı yoksa çalışmaya mı inananlardansınız?

İlhama pek inanmıyorum, bence ilham, “çağırdığınızda“, yaratıcı bir moddayken, gelecektir. Kitaplarım çoğunlukla sembolik, fikirlerimi tanımlamaya, kendimi açıklamaya, kafamı kurcalayan meseleleri, insanlıkla ilgili meseleleri, insanların dünyanın bu çağında nasıl yaşadıklarını ele almaya çalışıyorlar, bu yüzden bu kitapları yazarken kendi sorularımı yapıyorum, en iyi yapabileceğim şey bu.

Romanlarınızda (tabii dilimize çevrilen) toplumsalın yan etkilerini deşifre eder bir haliniz var. Öyle ki bunu bir duygu olarak da okura geçirmeyi başarıyorsunuz. Niyetiniz bu mu oluyor yoksa bu bir sonuç mu?

Muhtemelen hem niyet hem de sonuçtur. İçimde çok sık olan ve kitaplarım için itici bir güç oluşturan bir şey, insanların mutluluğu elde etmek için neleri feda ettikleri, insanların bulundukları zamandan ve yerden zevk almak için yaptıklarıdır. Ama genellikle olan şey, insanların hayatın temel ilkelerini unutmasıdır, çok fazla hata yaparız ve bunu fark ettiğimizde geç olur.

Yine romanlarınızda hep bir delilik hali söz konusu. Sıkıcı gerçekliği esnetmek ve gerçeklikte kurguya yer açmak için olduğunu söylemişsiniz bir söyleşinizde. Bunu biraz açmanız mümkün mü? Ve karakterlerin bu delilik haline geçişlerini güçlü kılan yan, psikolojiye dair duyulan yoğun ilgiden mi besleniyor?

Bir şey yazdığımda amacım gerçeklikten kaçmaktır. Hayatlarımız çoğu zaman çok sıkıcıdır, gerçeklik çok öngörülebilir ve çok vasattır, bu yüzden sanat yeni yollar, üzerinde yürünecek yeni yollar açmanın bir yoludur. Bu yüzden kurgu benim için söylemek istediklerimi söylemek için büyük ve önemli bir anahtar. Bir okuyucu olarak basit bir gerçek hikaye beni cezbedemez, kendi hayatımda bile bir şeye girmek için her zaman rüya gibi bir öğeye ihtiyacım var.

Nasıl gelişiyor bir romanın yazılma süreci içinizde? Nelerden besleniyorsunuz? Nasıl çalışıyorsunuz? Mesela Yarım Kalp’e bakalım. Oradaki gibi hayallerinin peşinden gitmekten vazgeçmek üstüne düşünmek mi sizi bu romanı yazmaya sürükledi?

İnsanların beni tetiklediği izlenimine kapılıyorum. İnsanların ne söylediğini, benim ne gözlemlediğimi, nasıl düşündüklerini, gözlemlemek, dinlemek, en ufak ayrıntılara bile dikkat etmek her zaman çok önemlidir. Asla bir kitap yazmaya başlayamam, eğer kafamın içinde yazmadıysam, kitap önce içimde yazılır. Ama her zaman büyük bir fikir beni yönlendiren fikirdir, hikaye bazen söylemek istediklerim için bir bahanedir, bu yüzden hikayeyi fikirlerimi ifade etmek için kullanırım.

Hezeyanlar, rüyalar ve okuru yüz yüze bıraktığınız gerçeklik eleştirileri; bunları Dimitris Sotakis’in alametifarikaları olarak okuyabilir miyiz? Sizin hayatınızda da rüyalar bu kadar etkili mi?

Kesinlikle, hayatım bir rüya (umarım bir kabus değildir). Rüya, gerçeklikten sapma, benim güvenli zeminim, benim olarak tanıdığım yer. Bir rüya her zaman bir umudu gizler, hayatımızın sadece göründüğü gibi olmadığına dair bir umut, bu son değil, bekleyecek daha çok şey var. Bu yüzden hayallerim olmadan kaybolurdum.

Yapay zeka günümüzün en popüler konularından biri sizce edebiyata etkileri nasıl olacak?

Bence etkilemeyecek. Ya da sadece bir oyun olarak etkileyecektir, çünkü her şeyi ciddi şekilde etkilemez. İnsan doğası her zaman bir adım öndedir, hayatta kalmak ister, bu yüzden yapay zekanın bir düşman veya tehlike olmadığını düşünüyorum.

Bugünlerde üstünde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? 

Yarım Kalp sonuncusuydu ama eminim yakın gelecekte daha fazlası gelecek!

Son olarak Türkiye’deki yayınevinizin sonbaharda sizi Türkiye’ye davet etmek istediği yönünde duyumlar aldık. Doğru mudur? Okurlarınızla buluşmak için Türkiye’ye gelecek misiniz?

Bu doğru ve bu konuda çok hevesliyim! Türkiye’yi seviyorum ve oradayken her zaman harika zaman geçiriyorum! Yayınevim gerçekten harika ve kitaplarımla harika bir iş çıkarıyor ve bunu gerçekten takdir ediyorum. Türk okuyucularımdan çok sevgi görüyorum ve bunun için teşekkür ederim!

Okurlarımıza son olarak ne söylemek istersiniz?

Hepinizi çok yakında görmeyi umuyorum, bağlılığınız ve sahip olduğumuz iletişim için minnettarım.

Teşekkürler.

Dimitris  SOTAKİS, 1973’te Atina’da doğdu. İlk romanı Ev 1997’de yayımlandı. On bir romanı ve bir de öykü kitabı var. Kitaplarından, Soluğun Mucizesi (Türkçesi, Yılmaz OKYAY), Bir Süpermarketin Hikayesi (Türkçesi, Yılmaz OKYAY, İbrahim ARIK), Romanyalıyı Yiyen Yamyam (Türkçesi, Yılmaz OKYAY, İbrahim ARIK), Büyük Hizmetkar (Türkçesi: Fulya AKTÜRE), Yarım Kalp (Türkçesi: Fulya AKTÜRE)- TUDEM Deli Dolu Yayınları tarafından dilimize kazandırıldı. 

SON YAZILAR

Your Stage + Art: Müziğin evrenselliğini kutlayan bir sahne

Bugün paylaşımcılığın ve özgürleşmenin buluştuğu ortak noktadan, müzikten konuşacağız. Your Stage + Art, müziğin insanları bir araya getirme gücüne inanan, müzisyenlere eşit ve özgür şartlar altında müzikseverlerle buluşma imkânı sunmaya çalışan bir oluşum. Sanatla ilgilenen herkesin yeteneklerini...

Edebiyat tekeli ve kırık kalemler

Ülkemizde okuma alışkanlığının çok fazla olmadığını biliyoruz. Bunun için çevremize bakmamız bile yeterli ama gelin sayılara da bir göz atalım. TÜİK’in 2023 yılında yaptığı araştırmaya göre...

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...

Belgeselci Ben Fogle ile vahşi yaşam ve belgesel serisi üzerine söyleşi

Adını ilk kez Castaway isimli televizyon programında duyuran ve şu anda Vahşi Yaşama Dönüş (Return to the Wild) adlı programı sunan Ben Fogle, dünyanın dört...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol