Zarafetten gelen bir kuvvet var bence. Eğer bu, doğada bir çiçek olsaydı, manolya olurdu.
Sade olan her şey, en güçlü mesajı verir. Sade olan nettir. Net olan, gerçek güvendir.
Gerçek güven ise en büyük güçtür. Doğa, her zaman buna en güzel örnekleri barındırır.
Yumuşacık taç yapraklarıyla zarafetin cisimleşmiş hali gibi görünse de, aslında manolya, doğanın kadim savaşçılarından biridir. Tarihteki en eski çiçeklerden biri olan manolya, yaklaşık 95 milyon yıl önce, dinozorlarla aynı gökyüzünü paylaşırken açmaya başlamış bir çiçektir. Gücün ve zarafetin simgesi nasıl olmasın ki? Bu kadar sade, narin ve güçlü olmanın kutsallıkla ödüllendirilmesi gayet tabii.
Botanik açıdan bakıldığında, manolya (Magnolia), Magnoliaceae familyasının üyelerindendir. Ağaçları, genellikle her dem yeşil ya da ilkbaharda yaprak döken türlere sahiptir. Çiçekleri büyük, çok kokulu olmayan; limonsu krem, pembe ya da mor tonlarındadır.
Kalın yaprakları ve sağlam çanak yapısıyla yalnızca güzellik değil, direnç de taşır.
Milyonlarca yıl önce, arılar henüz yokken bu kalın yapraklar bazı canlılar için güvenli bir sığınak olmuş olmalı. Bu dayanıklılık, onu yalnızca doğada değil, insanın hafızasında da kalıcı kılmıştır.

Batı’da zarafet ve soyluluğun simgesiyken, Doğu’da daha derin anlamlar taşır. Çin’de manolya, yüzyıllardır kadın güzelliği ve temiz ruhla özdeşleştirilir. Feng Shui’de beyaz manolya, evin enerjisini arındırmak ve dinginlik getirmek için kullanılır.
Amerika’nın güney eyaletlerinde ise manolya; hem direncin hem de zarafetin sembolüdür. Özellikle kölelik sonrası dönemde, Afro-Amerikan topluluklarında güzellik içinde güç bulmak anlamında metaforik bir yere sahiptir.
Bir manolya ağacının gölgesi, geçmişin izlerini taşıyan ama kökleriyle bugünü saran bir tür sessiz tanıklık gibidir.
Türkiye’de ise özellikle Ege ve Marmara’da park ve bahçelerin gözdesidir. Kokusu nostaljiyi çağrıştırır, sanki eski bir mektup zarfından süzülen bir parfüm gibi. Yeşilköy’de bir sabah yürüyüşü, Fatih’te bir akşam gezisi, Büyükada’da eski bir köşkün bahçesi ya da bir şiirin dizeleri… Manolya, tüm bu anıların arasından sessizce geçer.
Sadeliği, netliği ve kuvvetli direnciyle, Osmanlı döneminde bahçe düzenlemelerinde çalışan Almanlar tarafından dikildiği tahmin edilen manolya ağaçları, gölgelerinde dinlenmek için hâlâ yıllardır güven verir.
Yoktur bir ağaç gibisi, gövdesine sarılmadan durasın…
Tesadüf değildir ki milyonlarca yıl önce dinozorların yok oluşuna tanıklık eden manolyalar, tüm narinliğiyle var olma savaşının kazananıdır.
Yararlanılan Kaynak: Botanitopya-Benan Kapucu -Açık Radyo