Ankara Sinema Derneği’nin T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlediği Gezici Festival, 21’inci yolculuğuna hazırlanıyor. 26 Kasım – 10 Aralık 2015 tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşacak festival, her yıl olduğu gibi Ankara’dan yola çıkacak. Festival, 26 Kasım – 2 Aralık’ta Çankaya Belediyesi’nin katkılarıyla Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleşecek başkent gösterimlerinin ardından, 4-7 Aralık tarihleri arasında Nilüfer Belediyesi’nin katkılarıyla Bursa’ya konuk olacak ve yolculuğunu, 9 – 10 Aralık’ta Kastamonu Üniversitesi Medya ve İletişim Topluluğu’nun katkılarıyla Kastamonu’da tamamlayacak.
Gezici Festival’in klasikleşen Dünya Sineması Bölümü, bu yıl da farklı ülkelerden en yeni ve çarpıcı filmleri seyircisiyle buluşturmaya devam ediyor. Türkiye’deki ilk gösterimini festivalde yapacak filmlerden Olağanüstü Öyküler (Extraordinary Tales), sinemaseverler kadar Edgar Allan Poe seven okurların da ilgisini çekecek. Tanınmış İspanyol canlandırma sanatçısı Raul Garcia, Poe’nun en tanınmış beş hikâyesini, karanlık evreninin psikolojik derinliğini en iyi ifade eden çizerlerden ve görsel sanatçılardan esinlenerek farklı bir biçem ve ruhla yorumluyor. Film; Sir Christopher Lee, Bela Lugosi, Julian Sands ve Roger Corman tarafından seslendiriliyor. Bosnalı kadın yönetmen Ines Tanovic imzası taşıyan
Gündelik Yaşantımız (Our Everyday Life), savaş sonrası ülkenin sorunlarına, Saraybosnalı sıradan bir aileye odaklanarak bakıyor. Film, En İyi Yabancı Film dalında Bosna Hersek’in Oscar adayı. Slovak yönetmen Ivan Ostrochovsky’nin yönettiği Koza, ailesini bir arada tutmak umuduyla ringlere dönen emekli Roman boksörün dokunaklı hikâyesini aktarıyor. 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda yarışan Peter Baláž ve Olimpiyat madalyalı Ján Franek gibi profesyonel sporcu olan amatör oyuncuların rol aldığı film; Vilnius Film Festivali En İyi Film ve CICAE Sanat Sineması Ödülü, goEast Film Festivali En İyi Yönetmen ve Fipresci Ödülü, Indie Lisboa Bağımsız Film Festivali Özel Mansiyon ödüllerine sahip. Film, En İyi Yabancı Film dalında Slovakya’nın Oscar adayı.
Sundance Film Festivali Oyunculuk Jüri Özel Mansiyonu, Berlin Film Festivali C.I.C.A.E Ödülü ve Panorama İzleyici ödüllerini toplayan Annemle Geçen Yaz (Second Mother), aynı zamanda Brezilya’nın Oscar adayı. Anne Muylaert’in yönetmen koltuğunda oturduğu filmde, varlıklı bir ailenin evinde hizmetçilik yapan Val’in üniversiteye hazırlanan kızının çıkagelmesi sonucu gelişen olaylar anlatılıyor. Film, son dönemde çekilen benzerleri ile kıyaslandığında sınıf çatışmasını en yalın ve en çarpıcı biçimde anlatan filmler arasında gösteriliyor.
Cannes Film Festivali’nde Eleştirmenler Haftası Büyük Ödülü’nü ve Fipresci Ödülü’nü alan, Santiago Mitre imzalı, Arjantin yapımı Paulina da festivalde izlenebilecek filmler arasında. Filmde, kariyerini geride bırakarak Arjantin’in yoksul bölgelerinden birinde öğretmenlik yapmaya başlayan Paulina’nın, yörenin dinamiklerini anlama ve mücadele etme öyküsü anlatılıyor. Gezici Festival’in bu yılki iddialı filmlerinden biri de, Türkiye’deki ilk gösterimi festivalde gerçekleşecek Tikkun (Avishai Sivan). Dindar bir Yahudi olan Kudüslü Haim’in banyoda geçirdiği bir kaza sonucu sorgulamaya başladığı inançları üzerine odaklanan bu hikâye, Locarno ve Kudüs Film Festivallerinden ödüllerle döndü. Eleştirmenlere göre daha ilk filmiyle İsrail’in Lars von Trier’i olmaya aday Avishai Sivan, Tikkun’da bir inanç krizi sarmalını çarpıcı ve sert biçimde anlatıyor.
Ünlü İtalyan yönetmen Paolo Sorrentino’nun Oscar ve Altın Küre ödüllü Muhteşem Güzellik’ten (2013) sonra çektiği Gençlik (Youth), Michael Caine’in canlandırdığı besteci Fred ile Harvey Keitel’in canlandırdığı yönetmen arkadaşı Mick’i tatilleri boyunca izliyor. İki yaşlı adam, İsviçre’de lüks bir spa tesisinde ölüm, yaşlılık, sanatçılar, prostat, Miss Universe ile gençlik anılarından söz ediyor, kendilerini ve hayatı gözden geçiriyorlar. Dünya prömiyerini Cannes’da yapan ve güçlü oyuncu kadrosuyla dikkat çeken Gençlik’te Rachel Weisz, Jane Fonda, Paul Dano yan rolleri paylaşıyorlar. Altın Palmiyeli Taylandlı yönetmen Apichatpong Weerasethakul’un imzasını taşıyan Saltanatın Mezarlığı (Cemetery of Splendour), yalnız bir ev kadını olan Jenjira’nın öyküsünü beyazperdeye taşıyor. Bir grup askerin gizemli bir uyku hastalığına yakalanmasının ardından, klinikte onlara bakarak sağlıklarına kavuşmaları için çabalayan Jenjira, uyanamayan askerleri, psişik güçleri aracılığıyla yakınlarıyla temasa geçiren medyum Keng ile yakınlaşır. Filmde; gerçeklik, fantastik öğeler, rüyalar, hayaletler ve bilinçaltı iç içe geçiyor.