Ülkemizde samuray kılıcıyla trans bir bireye saldırmak normaldir. LGBTİ+ aktivistine tecavüz edenlerin “Erkek adamız memur bey!” deyip de serbest bırakılması da öyle. Bir de polis der ki “Şu Lut kavmi de bir türlü bitmedi ya.” Onur Yürüyüşü’ne müdahale de edilir. Neden mi? Çünkü biz “ahlaklı” bir ülkeyiz. Başkasının hayatına karışmak, üstelik de tecavüz etmek toplumu arındırır değil mi… Bütün bunlar olurken diğer ülkeler de tozpembe değil maalesef. Robin Hammond’ın çektiği fotoğraflar, dünya çapından örneklerle LGBTİ+ bireylere karşı bitmek bilmeyen müdahaleleri gözler önüne seriyor.
Amanda (gerçek ismi değil) – Güney Afrika (2014)
2007 yılında bir arkadaşıyla birlikte seyahat ederken; bir adam, kızlara mı yoksa erkeklere mi ilgi duyduğunu Amanda’ya sorar. Eşcinsel olduğunu söylediğinde ise kafasına silah dayayıp “Sana kız olduğunu göstereceğim.” der ve tecavüz eder. Amanda, polise gidip şikayetçi olur. Adam şu an tutuklu fakat Amanda hâlâ hayatını korku içinde yaşıyor.
Boniwe Tyatyeka – Güney Afrika – (2014)
Boniwe, 2010 yılında kaybolan Nontsikelelo adındaki kızının fotoğrafını elinde tutuyor. 2011’de kızının çürümüş bedeni komşularının çöp tenekesinde bulunmuş. Nontsikelelo, komşusu tarafından dövülmüş ve tecavüze uğramış. Komşusunun gerekçesi ise lezbiyen olduğu için onu değiştirmekmiş.
Abinaya Jayaraman – Malezya (2015)
Abinaya, çocukluğundan beri kendisini erkek olarak görüyormuş. Transseksüel ve travesti bireyler hakkında bilgi edinmesinden sonra bu durumu ailesine anlatmak hiç de kolay olmamış. 2008 yılında annesine anlatmış fakat aldığı tepki onu yaralamış. Yalnız bırakılmasıyla psikolojik sorunlar baş göstermiş ve uyku haplarıyla intihar teşebbüsünde bulunmuş. Üç ay boyunca hastanede yatmış fakat annesi bir kere bile ziyaretine gelmemiş. Sonrasında evlatlıktan reddedilmiş. İş hayatında da erkek gibi davrandığı için işinden atılmış. Parasız ve yalnız kalması onu seks işçisi olmaya zorlamış. Amanda bu durumu, “Başka seçeneğim yok. Evsizim, yalnızım, korku içinde yaşıyorum çünkü olduğum gibi yaşamaya karar verdim. Keşke Malezya’dan başka bir yere gitme ve iş bulabilme şansım olsa” şeklinde anlatıyor.
Buje (gerçek ismi değil) – Nijerya (2014)
Buje, bir grup aşırı muhafazakâr tarafından evinden zorla alınıp, 40 günden fazla hapis tutulmuş. Hapisteki görevliler tarafından elektrik kablolarıyla dövülmüş. Ceza olarak da 15 kere kırbaçlanmış. Buje’nin ailesi de onu desteklemek bir kenara “Herkesin huzur içinde olması için Tanrı senin canını almalı, çünkü sen ailemize büyük bir utanç getirdin” demişler.
Dolares ve Naomi – Kamerun (2014)
İkiliyi, polis kontrol noktasında durdurmuş. Ardından geceyi parmaklıklar ardında geçirmişler. Gerekçe ise kimliklerine uygun davranmamalarıymış. Polis tarafından içeride bulundukları günler içerisinde sürekli dövülmüşler. Geçici gözaltına gönderilmişler ve orada üç ay geçmiş. Sonunda ise eşcinsel oldukları için suçlu bulunmuşlar ve beş yıl hapis istemiyle yargılanmışlar. İkili, 18 ay hapiste kalmış.
Nisha Ayub – Malezya (2015)
Nisha (36), “kadın gibi” giyindiği gerekçesiyle üç ay boyunca hapis yatmış. Gönderildiği erkek koğuşunda, birçok sözlü ve fiziki suistimale uğramış.
Sally – Lübnan ( 2015)
Sally, Suriye’deki evini terk etmek zorunda kalmış, çünkü aile bireyleri IŞİD’e katılmış. Sally, IŞİD’in partnerini yakalayıp sorguladıktan sonra öldürdüğünü söylüyor. IŞİD, eşcinsellerin bulaşıcı hastalık taşıdığını düşünüyor, onları bu yüzden öldürüyormuş. Sally’nin birçok arkadaşı taşlanarak, vurularak ve binaların çatısından aşağı ittirilerek öldürülmüş. Sally, Suriye’ye bir daha dönmesinin mümkün olmadığını, eğer dönerse onun da öldürüleceğini söylüyor.
Joseph Kawesi – Uganda (2015)
Joseph bir transseksüel. Kampala’da 65 yaşındaki annesi Mai ile birlikte yaşıyor. Kasım 2012’deki yaşadığı travma ise hâlâ kabusu oluyor. Polisler evinden alıp öldüresiye dövüyorlar. Defalarca kez de tecavüz ediliyor. Joseph şimdi Uganda’da HIV virüsü taşıyan LGBTİ+ bireylerini destekleyen bir aktivist.