Ekoköyler, dünya çapında popülerliği gittikçe artan bir yaşam tarzı. Yabancı literatürde peyzaj mimarlığı, turizm, çevre mühendisliği ve hatta iktisat gibi meslek disiplinlerince yüksek lisans ve doktora tezi konusu olarak ele alınmış, tartışmalı bir konudur. Tartışmalı bir konu, çünkü tezlerin hemen hemen yarısı ekoköy hareketinin en umut verici girişimlerden biri olduğu sonucuna varırken diğer yarısı ise bunun ütopik birkaç girişimden öteye gidemeyeceğini savunuyor. Peki, bu hareket ne zaman ve neden başladı? Daha çok insana ulaşmak için ne gibi girişimler gerçekleştirildi?
İnsan türü, modern davranışlarına yaklaşık 50 bin yıl önce kavuşmuş. Bu dönem boyunca silah yapımı, tarım, iğne ve ip, ateş, tekerlek ve yazı gibi buluşlar türümüzün dönüm noktaları olmuştur. Lakin bu dönemde, her bir keşfin arasında binlerce yıl bulunduğu tahmin edilirken beşeriyetin son yıllardaki keşifleri ile hayatımız inanılmaz bir hızla değişiyor. Endüstri devrimiyle başlayan buharlı makineler, elektrik, ampul, DNA, nükleer enerji gibi önemli keşifler hızla birbirini takip etmiş, hatta sadece 85 yıl içinde beşeriyet at arabalarından inip uzay mekiğine biner hale gelmiştir. Eğer bu gelişim hızı ivmesini koruyarak devam ederse bir insan ömrü içinde bile ayak uydurulamayacak teknolojilerin keşfedilmesi kaçınılmaz olacak.
Gelişen teknolojinin gündelik hayatlarımıza büyük kolaylıklar getirdiği yadsınamaz bir gerçektir; fakat teknolojinin bu hızı, kapitalist düzende çalkalanan insanlarda tüketim çılgınlığı (consumption frenzy) kavramını ortaya çıkardı. Nüfusun önlenemez artışıyla beraber insanların hazır ürünlere ulaşma isteği de kabardıkça kabardı. Fakat yaşamımızı kolaylaştıran tüm bu buluşlar iklim değişikliğini hızlandırıyor, dünyanın sağlığını gittikçe bozuyordu.
Doğal kapasitesini aşan bir dünyada yaşanması muhtemel çöküşler, insanlığı önümüzdeki yıllarda zorlu bir hayatta kalma mücadelesine sürükleyecek. İklim değişikliği, enerji kaynaklarının tüketilmesi ve doğanın tahribatı yüzünden oluşan krizler, insanlığın devamı için hâlihazırda bir tehdit oluşturuyor. Hayatta kalabilmemiz için doğal kaynakları çok daha az tüketen, sürdürülebilirlik, eşitlik ve iş birliği ilkelerine bağlı bir kültürü benimsememiz gerekiyor. Ancak bu geçişi sağlamak pek de kolay sayılabilecek bir iş değil. Ekoköyler bu geçişe öncülük edecek bir akım olarak ortaya çıkan girişimlerdir. Ekonominin, kültürün küreselleşip ekolojiyi önemsiz bir konuma düşüren yaşam stiline bir tepki olarak doğmuşlardır.
Ekoköyler arasında genelleme yapmayı zorlaştıracak çok fazla çeşitlilik mevcut. Örneğin; kuruluş tarihleri, kuruluş mekânları (kentsel, kırsal), kuruldukları coğrafya gibi parametreler ekoköylerin benzer doğa dostu teknolojileri kullanmasını imkânsız kılmakta. Fakat yine de bazı benzerlikleri kabaca tanımlamak mümkün. Örneğin; ekoköy sakinleri, ortak konut ve ekoyerleşkelere kıyasla işin sosyal ve spritüal boyutunu daha da ileri taşımışlardır ve tutumları daha radikaldir. Bunun yanında, yerleşkelerini tasarlamakla kalmaz, aynı zamanda inşa da ederler ve bunu yaparken çevreden elde ettikleri materyalleri kullanırlar. Global Ecovillage Network‘ün (Kürsel Ekoköy Ağı / GEN) kurulumundan bu yana birçok ekoköyde sürdürülebilir yaşam teknikleri ile ilgili eğitimler düzenlenmektedir. Tüm dünyadan katılımcılara açık olan bu eğitimler de ekoköylerin bir vazgeçilmezi haline gelmiştir. Yaşam tarzımıza çeki düzen vermeye dair pek çok bilginin paylaşıldığı bu etkinlikler yılda birçok kez tekrarlanmaktadır.
GEN’in en çok rağbet gören eğitimi Ecovillage Design Education‘dır (Ekoköy Tasarım Eğitimi / EDE). Dört haftalık bir eğitim olan EDE’de, ekoköyleri oluşturan dört boyut irdeleniyor. Bunlar sosyal, ekonomik, ekolojik ve dünya görüşü (bazı kaynaklara göre spritüal boyut) boyutlarıdır. Her bir boyutta incelenmek üzere ayrı birer ders dokümanı hazırlanmıştır.
Eğitim etkinlikleri, ekoköylerin dış dünya ile kurdukları en güçlü iletişim yolarıdır. Felsefelerini insanlara aktarma amacına yönelik yaptıkları en işlevsel çalışma olan bu eğitimler aynı zamanda ekoköylerin yerel ekonomisine de katkı sağlar. Yani bir gelir kapısıdır. Bu açıdan bakıldığında ekoköyler eğitim turizmi ve ekoturizmin birleştirildiği mekânlardır.
Bir ekoköyü oluşturan dört boyuttan belki de en önemlisi spritüal boyuttur. Çünkü ekoköy sakinlerinin kuruluş aşamasındaki heyecanını hiç kaybetmemesi ve bu yola baş koyması, ekoköylerin sürdürülebilirliğini sağlayan temel faktördür. Bu da yapılan işe tamamıyla kendini vermeyi gerektirir. Dünya genelinde başarısız olan ekoköy girişimleri incelendiğinde sorunun çıkış noktası, bu konudaki hassasiyetin yitirilmesine dayanmaktadır. Kapitalist düzene alışmış bir halkın rahat yaşamını bırakıp ekoköy yaşamına adapte olması şüphesiz zor bir süreç olacaktır. Önemli olan bunu sürdürebilmektir.
Dünyanın sağlığını düzeltmek için gerçekleştirilen çok farklı ölçeklerde çeşitli girişimler mevcut. Ekoköyler de bunlardan biri. Belki de en ileri gideni. Gelişmiş ülkelerde başarıyla yürütülen bu hareketin gelişmekte olan ülkelerde de ileri safhalara taşınması için GEN gibi kuruluşlara büyük görevler düşmektedir.