Ekoloji, canlıların birbirleriyle ve doğal çevreyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır. Ekolojik problemler, özellikle iklim değişikliği, doğal kaynakların tükenmeye başlaması ve biyolojik çeşitliliğin gözle görülür biçimde azalmasıyla insanlığın dikkatini çekmiş, bunların insan kaynaklı ve evrensel konular olduğu birçok çevrece kabul edilmiştir.
Tabii ki insanlık mevcut sistemin kendisine öğrettiği şekilde, kendi yarattığı problemlerin sonuçları yine kendisini doğrudan etkileyene kadar bu konu üzerinde gerektiği kadar durmamış, bu da zaten var olan problemlerin gittikçe büyümesine hatta bazılarının artık çözülemeyecek bir hale gelmesine yol açmıştır. Birçok problemin çözümünde olduğu gibi, ekolojik problemlerin çözümünde de sorunun temeline inilmeli ve bunları yaratan koşullar ortadan kaldırılmalıdır. Aksi takdirde yapılan hareketler, yüzeysel olmaktan öteye gidemeyecektir.
Dünyada ekolojik problemlerin çözüme ulaşma süreciyle alakalı olarak birçok akım ortaya çıkmıştır. Temel olarak bunların bir kısmı mevcut sistem üzerinde reformlar yapılarak çözüme ulaşılacağını söylerken, bir kısmı ise mevcut sistemin ekolojik problemleri yaratmak üzerine de kurulu bir temeli olduğunu dolayısıyla değişime mevcut sistemden başlanması gerektiğini savunmaktadırlar.
Bilindiği üzere, 2013’te yaşanan Haziran Direnişi’nden sonra Türkiye’de de ekolojik problemlerle ilgili bir farkındalık başladı. Doğal alanların kentleşme veya turizm adı altında katledilmesinin, ekonomik üretim yapılacağı iddiasıyla kurulan ve kurulmak istenen santrallerin yalnız insanlar değil tüm canlıların yaşamını olumsuz yönde etkilediği ve etkileyeceği kabul edilmeye ve bu yöndeki çalışmaların engellenmesi amaçlı aktif eylemler yapılmaya başlandı. Türkiye özelinde ele alındığında bile bu katliamların devlet destekli ve insandan çok sermaye odaklı olduğu “tarafsız” insanlar tarafından da yadsınamaz bir gerçek haline gelmiştir. Bu da ister istemez ekolojik kaygılarla hareket eden herkesi devlet karşısında birer ‘muhalif’ durumuna getirmiştir. Bu durum, insanların taşıdıkları kaygılar ne yönlü olursa olsun ivedi olarak asıl çözümün ne olduğu konusunda akılcı bir yaklaşımla hareket etmeleri yönünde önemli bir sonuç doğurmuştur.
Kaynaklar:
-Murray Bookchin, Toplumsal Ekolojinin Felsefesi
-John Bellamy Foster, Marx’ın Ekolojisi
-The Guardian Magazine, Capitalism v environment: can greed ever be green?
-Val Plumwood, Environmental Culture: The Ecological Crisis of Reason
Başlık Fotoğrafı: Crash Course