“Kendi hayatımızın sorumluluğunu üstlenmeli ve onu elimizden geldiğince zulümden arındırmalıyız. Bunun ilk adımı da hayvanları yemeyi bırakmaktır.” -Peter Singer
İnanması belki güç olabilir ama insanların sadece karınlarını doyurmak için et yemesi çevresel bir katliamın devamlılığına neden oluyor. Marketlerden veya kasaplardan satın alınan etlerin üretim aşaması, yağmur ormanlarının yok olmasına, su, toprak ve enerji israfına, havanın ve suyun kirlenmesine, iklim değişikliğinin tetiklenmesine, hayvan ve bitki türlerinin tükenmesine ve sera etkisinin güçlenmesine sebep oluyor. Çevrenin korunmasına önem veriyorsak eğer, tabağımızdakilerin de nelere neden olduğundan haberdar olmalıyız, çünkü yiyecek seçimlerimiz de çevresel bir mesele.
Gittikçe artan et talebini karşılamak için et üretimi yapan modern fabrika çiftliklerinde seri bir şekilde hayvanlar yetiştiriliyor. Aşırı miktarda hayvan üretimi yapan bu çiftliklerde, büyük ölçüde fosil yakıtı tüketiliyor, bu da havanın ve suyun kirlenmesine neden oluyor. Bunun yanında büyük miktarlarda metan gazı ve diğer sera gazları atmosfere salınıyor. Bu durum iklim değişikliğne sebep oluyor ve birçok hayvan ve bitki türünün tükenmesi ile sonuçlanıyor.
Çiftlik hayvanlarından üçte ikisi fabrika çiftliklerinde yetiştirilen hayvanlardan oluşuyor. Bu hayvanlar fiyatı düşük yemlerin yanında genelde tahıl ve soya fasulyeleriyle besleniyor. Yani insanların doğrudan tüketebileceği gıdalarla besleniyorlar. Bu durum orantısız bir döngü oluşturuyor. Çünkü insanların tüketebileceği bir kilogram hayvansal proteinin üretilebilmesi için yiyecekleri canlıya 21 kilogram protein yedirilmesi gerekiyor. Amerikalı yazar ve aktivist Frances Moore Lappe bu tarz hayvancılığı “tersine çevrilmiş protein fabrikası” ismi ile nitelendiriyor. Yulaf ve brokoli yetiştirilen bir dönüm toprağın getirisi, hayvanlar için kullanılan bir dönüm toprağın getirisiyle karşılaştırıldığında, yulafın 6 kat, brokolinin ise 3 kat fazla kalori verdiği hesaplanmıştır. Ayrıca brokoliye ayrılan bir dönümün sığır etine ayrılandan 24 kat daha fazla demir ürettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Çiftlik hayvanlarının besinlerini yetiştirmek adına giderek daha fazla tarımcılık yapılıyor ve büyük miktarlarda su, toprak ve enerji harcanıyor. ABD’deki tarım arazilerinin yarısından fazlası hayvan yemi üretmek için kullanılıyor ve ülkede kullanılan suyun yarısından fazlası çiftlik hayvanlarına gidiyor. Hayvan üretimi, Amerika ve Avustralya’da ihtiyaç duyulan muazzam yeraltı su kaynaklarının kurumasına neden oluyor. Bu çiftliklerde yetiştirilen hayvanların ürettiği dışkının çok küçük bir kısmı toprak tarafından soğurulup zararsız hale getiriliyor, fazlalık toprağa gömülüyor ve su rezervlerini kirletiyor. Bu geniş çaplı tarımcılık aşırı suni gübre kullanımına neden oluyor ve bunun sonucunda toprak giderek azalıyor ve kendini yenileyebilme özelliğini kaybediyor. Çevre meseleleriyle ilgilenen Washington merkezli düşünce kuruluşu Worldwatch Institute’dan Alan Durning’in yaptığı bir araştırmaya göre, besi ünitesinde yetiştirilen danalardan elde edilen bir kilogram biftek, 5 kilogram tahıla, 20 bin litre suya, 8 litre benzine eşdeğer enerjiye ve 35 kilogram erozyona uğramış yüzey toprağına mal oluyor.
Hayvancılığın verdiği en büyük zaralardan bir tanesi de ormanlarının feda edilmesi.
Otlakçılık, yağmur ormanlarının geniş alanlarında ağaç kesimine neden oluyor. Kosta Rika, Kolombiya, Brezilya, Malezya, Tayland ve Endonezya’da sığırlara otlak yaratmak amacıyla yağmur ormanları yok ediliyor. Bu durum erozyona yol açıyor ve daha az yağmur suyunun toprak tarafından emilmesi sellere neden oluyor. Ayrıca ormanların tahrip edilmesi atmosferdeki karbondioksit miktarının artmasına sebep oluyor, bunun sonucunda da sera etkisi güçleniyor.
Tüm bunları önlemek aslında bizim elimizde. Ve bunu sadece et yemeyi bırakarak yapabiliriz. Çünkü tüketiciler biziz ve talep azaldıkça üretim de azalır. Aksi taktirde bu çiftliklerin ve bu tarz üretim şeklinin varlığına ve gelişimine katkıda bulunmaya devam edeceğiz.
Et üretimine dayalı endüstrinin çevreye neden olduğu yıkıcı etkiler Cowspiracy belgeselinde konu edilmiştir. Belgeselde verilen bilgiye göre çevredeki zararların baş nedeni hayvan yetiştiriciliği. Yapımı 2014 yılı tamamlanan belgeselde daha güncel bilgilere yer verilmiştir. Bu bilgilerden bir kısmı şunlar:
• İnekler günde 567 milyar litle metan üretiyor. Karbon dioksitle kıyasla metan, küresel ısınmanın artmasına 86 kat daha fazla neden oluyor.
• Hayvancılık yılda 130-288 trilyon litle su tüketimine neden oluyor. ABD’de kullanılan suyun 80-90%’ı hayvancılık sektöründe kullanılıyor.
• Bir hamburgeri üretmek için 2500 litre su harcanıyor, 500 gr. dana eti için ise 9460 lt.
• Hayvancılık yeryüzünün yüzde 45’ini kaplıyor. Bir çiftlikteki 2 bin 500 ineğin ürettiği atık 411 bin nüfuslu bir şehrin ürettiği atığa tekabul ediyor.
• Amazon ormanlarının yok edilmesinde hayvancılığın yüzde 91 etkisi var. Hayvancılık dünyanın 1/3’nin tahrip olmasına neden olmuştur.
• Sınai çiftliklerde yılda 70 milyar hayvan yetiştiriliyor.
• Her saat başı sadece besin olarak tüketilmek için 6 milyondan fazla hayvan öldürülüyor.
• Her gün bir vegan 4,164 lt suyun, 20,5 kg tahılın, 2,8 metre kare yerleşik alanın israfını önlüyor ve bir hayvanın hayatını kurtarmış oluyor.
Kaynak: The Plaid Zebra, Vegebg
Singer, P. (2005). Hayvan Özgürleşmesi, Ayrıntı Yayınları
Kolektif (2013). Hayvan Hakları ve Veganizm, Kült Neşriyat