Günümüzde, eskiye nazaran daha az yeşil yaşadığımız dönemde, eskiye göre daha fazla bilinçli olduğumuz için dengeyi hâlâ sağladığımız söylenebilir. Eskiyi yâd ediyoruz, eski annelerin uyguladığı doğal tedavilere, doğal temizliğe, ayağını yorganına göre uzatmanın ilke olduğu tasarruflu yaşama, kıyafetlerin büyük kardeşten küçüğüne kaldığı dönemlere atıfta bulunuyoruz, herkesin kendine özel taşıtı olmadığı zamanları, apartmanların kuşların göç yollarına değin yüksek olmadığı, pencereden bakınca ağaçların devasa görüldüğü günleri özlüyoruz. Suyu israf edemediğimiz zamanları özlüyoruz. Her şeye ulaşmanın bugünkü gibi tek tıkla mümkün olmadığı ve zaten daha kolay bir yaşam bilinmediği için de düşlenmediği zamanları özlüyoruz. Eskinin sıradan olan her şeyi günümüzün tek tıkla kavuşulan dünyasına emek ve alın terinin dantelli sandık kokusu olarak kalıyor. Dantelli sandık kokusunu özlüyoruz.
Tüm bunları özlerken, daha yeşil yaşamayı özlediğimizi fark ediyoruz. Daha rahat yaşamak adına doğal olandan kolay vazgeçişimize, kaynaklarımızı su gibi harcadığımıza yanıyoruz. Hâl böyle olunca, yeşile yönelmek insanların iklim değişikliğine farkındalık yaratmak, daha doğal yaşamak veya eskiye özlemden kaynaklanan bir nevi vintage moda akımının yaratısı gibi gün yüzüne çıkıyor, büyük bir trend oluyor.
Yeşile yönelme modası mı? Geçicidir o.
Ancak, görünen o ki, yeşil mevzusu sohbetlerin güncel konularından, insanın değişik yaşam tarzlarına olan merakından öteye çok fazla geçememiş durumda. Araştırmalar gösteriyor ki, yeşile verilen önem düşmeye başladı bile. Aslında kimse bu konuyu ilke edinmedi, yalnızca belli bir modanın esiri oldu. Hangi moda sürdürülebilirdi ki?
2010 yılından bu yana en az değişen alışkanlık, şarj cihazlarının kullanılmadığı zaman fişten çekilmesi oldu.
Enerji ve çevre odaklı iletişim ajansı olan Shelton Group, 2010 yılında Peak Green’de yaptığı bir araştırmada nüfusun yaklaşık yüzde 90’ının enerji tasarrufu sağlamak için alışkanlıklarını değiştirdiğini göstermekteyken, şimdi bu oran neredeyse yarıya düştü. Aslında, görünüşe göre, azalmayan tek alışkanlık, şarj cihazlarının kullanılmadığı zaman fişten çekilmesi. Bu hususta, alışkanlıkların değişmesi öncelikli olarak evlerde sıcak suyun daha az kullanılması yönünde oldu; ancak, insanlarda alışkanlık yaratmaya yetmedi, eski mevcut düzene yeniden dönmek çok hızlı oldu.
Enerji tasarrufu sağlamak için satın alma alışkanlığını değiştiren en yaygın ürünler enerji tasarruflu ampuller oldu. Tasarruflu ampuller her eve girdi. Kullanılmayan cihazları fişten çekmek ise hayatımızda daha çabuk yer etti, zira elektrik ve suyu aynı kefeye koyduğunda, elini yıkadıktan sonra musluğu kapatan kişinin, şarj cihazını işi bitince gayriihtiyari fişten çekmesi zor olmadı.
Enerji tasarrufunun odak noktası ise aslında para tasarrufu sağlaması oldu.
İnsanları enerji tasarrufu yapmaya iten on ana sebep aşağıda sıralanmıştır:
Shelton anketinin sonuçlarına baktığımızda, enerji tasarrufunun odak noktası aslında para tasarrufu sağlaması iken, “çevremizi korumak” yüzde 22’lik bir oran gösterip, gelecek kuşakları düşünmek listenin çok çok gerisinde kalıyor. Torunlar mı, kimin umurunda…
İnsanların en büyük problem olarak düşündüğü konu ise motorlu taşıtların havaya saldığı karbon emisyonları ve nitekim çocuk yaşta öğrendiğimiz için unutulmayan bir husus olan; ağaçların oksijen kaynağımız olması, orman tahribatının iklimi dahi değiştirebileceği.
İnsanların küresel ısınmaya sebep olmadığını düşünen bir kesimin var oluşu üzerken, bu kesimin bu konu hakkında pek bilgisi olmayanlardan daha az olması umut vadediyor, zira yeni fikir inşa etmek ön yargıları kırmaktan her zaman daha kolaydır.
Shelton Group “Verilerimiz Amerikalıların çevrenin korunması konusunda kısmen bilinçli olduklarını gösteriyor ve kendi alışkanlıklarının fark yaratabileceğine inanıyorlar. Sadece, evlerinin denklemin bu kadar büyük bir parçası olduğunu bilmiyorlar.” diye yazıyor. Genelde insanlar bu konu hakkında düşünmek istemiyor, kendi çıkarına uyan kısımları hallettiğinde, gerisi çok da önemli görünmüyor. Hem, gezegeni kurtarmayı kafaya takan, bunu kendine iş belleyen oldukça çok insan var, bırakınız herkes kendi işini yapsın değil mi? Değil.
Ne yapmalı?
“Çevreye öncülük edin. Evde enerji kullanımının iklim değişikliği ile olan ilişkisi hakkında uyanma çağrısı yapılması gerektiği açık. Ancak, bu uyarıyı yaparken dikkat etmeniz gereken noktayı salık veririm. İnsanların eksiklerini parmakla göstermek yerine, onlara evlerini daha verimli hâle getirmelerinin, hem yaşadıkları ortamı (nefes aldığı havayı ve içtiği suyu) hem de hepimizin yaşadığı büyük gezegeni nasıl etkilediğini gösterin. Kendilerini süper kahraman gibi hissetmelerine izin verin. Onlara, artık kullanmadığı tonlarca karbon emisyon ağırlığını kaldırdığını ve yarattığı dayanılmaz hafifliği hissettirin.”
Kaynak: Tree Hugger