Amerikalı fotoğrafçı Sage Sohier, 1980’ler Amerika’sında eşcinsel çiftlerin muazzam ve bir o kadar tuhaf fotoğraflarını çekti.
Çiftleri keşfetme isteğini babasının gay olmasını keşfetmesiyle birleştiren fotoğrafçı, eşcinsel çiftlerin gizlice yaşamak zorunda kaldıkları bir zamanda kişisel hayatlarına harika siyah-beyaz fotoğraflarla ışık tutuyor.
Sage Sohier’in fotoğrafları “At Home with Themselves: Same-Sex Couples in 1980s America-Evde Kendi Başlarına: 1980’ler Amerika’sında Eşcinsel Çiftler, adlı kitabından alınma. Proje 1986 yılında, basının ve halk ilgisinin AIDS salgınını “önüne gelenle yatmaya” bağladığı zamanda başladı. “Hastalığın gidişatı beni gey ve lezbiyen ilişkilerin yaygınlığı, çeşitliliği ve uzunluğu hakkında düşünmeye itti. Hedefim insanlara meydan okuyan ve etkileyen fotoğraflar çekmekti” diyor Sage.
Bu projenin sonucunda, değişik yaş ve durumdaki çiftlerin harika siyah-beyaz fotoğrafları oldu. Sage, “1980’lerde çoğu eşcinsel ilişki gizlice yaşanıyordu” diyor ve projenin eşcinsel ilişkileri keşfetme amacının yanında kişisel hedefleri olduğunu da ekliyor: “70’lerin sonunda babamın gey olduğunu öğrendim. Yani proje aynı zamanda ona ve onun hayat tarzına olan merakımdan da ilham alıyor.”
Bu durum, sadece çiftlerin olmadığı, aynı zamanda hayatlarındaki çocukları, aileleri, arkadaşları gibi diğer insanlarla iletişime geçtikleri bazı fotoğraflarda görülebiliyor. Amerikan fotoğrafçı bu işi söyle ifade ediyor: “Bu projeyi mümkün kılan çiftlerin cinsel yönelimleri hakkında açık oluşlarıydı. Gey bir çift olarak dik durmak ve fotoğraflanmak oldukça cesaret isteyen bir iş.”
Proje, küçük bir iş olarak Massachusetts, Provincetown’da başladı. “İlk hafta altı çifti fotoğraflamış oldum, bundan sonra arkadaşların arkadaşlarının arkadaşlarını fotoğrafladım, ayrıca Boston ve diğer şehirlerdeki eşcinsel gazetelere reklamlar verdim. Fikre pozitif bir çok yanıt aldım” şeklinde konuşan Sage’in fotoğraflarında muazzam bir tuhaflık var ama bu, onların yalnız geçirdikleri zamana dahil olmamıza rağmen çok kişisel hissetmelerinden ve çiftler arasındaki iletişimin oldukça az açıklanmış olmasından geliyor.
Fotoğrafçı bunu “Bütün fotoğraflarımı ortak bir iş olarak görüyorum. Çiftler bana apartmanlarını gezdirirdi ve ben onlara nerede zaman geçirmekten hoşlandıklarını sorardım. Çiftlerle röportaj yapıp fotoğraflarını çekerek onlarla saatler harcadığım için insanlar genellikle rahatlardı ve daha doğal anlar yakalamam kolaylaştı” şeklinde açıklıyor.
Kaynak: It’s Nice That