Her biri mis kokulu kadınlar. Dayak yiyor, zorla çocuk doğuruyor, okumak isterken okuyamıyor evlendiriliyor, uçsuz bucaksız tacizler ve tecavüzler sonunda ya bir cinayete kurban gidiyor ya intihar ediyor. Bir ihtimal daha var: Kendilerini savunuyorlar. Çünkü “Öz müdafaa haktır!” “Sevgili geçmiş, bütün dersler için teşekkürler. Sevgili gelecek, ben hazırım” yazılı bluzu ile hepimizi yüreklendirircesine gülümseyenÇilem Karabulut, yeni hayatında kendi soyadıyla Çilem Doğan‘a sevgilerimizi yolluyoruz.
Bir tecavüzcü eksiliyor aramızdan. Acı bitmiyor elbet, tecavüzcüler sonlanmıyor. Hani var ya: Bunlardan bir tanesini sallandıracaksın Taksim Meydanı’nda, bak bakalım bir daha yapabiliyorlar mı?! Yapabiliyorlar anam, babam, kardeşim. Yapıyorlar dostum, komşum, hala oğlum. Hiç pes etmiyorlar çünkü. Arkalarında devlet gibi bir büyük güç, yargı gibi de bir son nokta koyucu var. Toplum gibi bir ahlaksız ahlak bekçileri toplamı ve medya gibi de bir kışkırtıcı var.
Yine bir kadına yönelik şiddet, yine bir cinayet, bir hapislik ve medyanın yorumu. Çilem Doğan, “Fuhuş yapacaksın” dediği için öldürdüğünü söylüyor kocasını. 2,5 yıldır evli olduğu bu insan Çilem’i her fırsatta dövüyormuş. Hatta doğum yapacağı anda bile… Fuhuş arzusu da işin içine girince Çilem “Namusum için öldürdüm” diyor haklı olarak, yüzlerce erkek namus cinayeti işleyip salıverilmiyor mu sonuç itibarıyla?
Cinayetin ardında medya işe koyuluyor hemen: “Adana’da şiddetli geçimsizlik yüzünden bir yuva daha yıkıldı. Sürekli tartıştıkları bildirilen çiftlerden biri mezarı, diğeri de hapsi boylayacak. Birlikte yaşadıkları eski eşine kurşun yağdıran kadın kayıpken, talihsiz koca omzundan aldığı 6 kurşun ile yatak odasında ölü bulundu.”
Hâlâ talihsiz koca diyor, hâlâ yuva yıkıldı, şiddetli geçimsizlikten diyor. Yahu arkadaş siz çıldırdınız mı? Ne yuvası, ne geçimi? Hani çok kıymetli namusunuz var ya hah işte onu satıp para kazanmasını isteyen bir adam var karısından, adı koca, cinsi erkek! Eşini satabilecek, onun bedeninden para kazanmayı kendine iş bilmiş biri işte, alemlerde adı farklı telaffuz edilir ama söylemeyeceğim. O adam ve onun savunucularına fırsat vermeyeceğim.
Kadının işlediği korkunç cinayet olurken; erkeğinki aşk cinayeti, kıskançlık krizi, aldatılan kocanın cinneti diye yer buluyor nasıl oluyorsa bu kadar ahlaklı bir toplumun medyasında. O kadar ahlaklıyız ki medya patronlarımızın erkek olması kadınların ve erkeklerin toplum tarafından maruz bırakılacağı sıfatı belirleyebiliyor. Savcı ve hakimlerimizin erkek oluşları adaletin kestiği parmaktaki kanı kolayca pıhtılaştırıyor.
Erkeksen vur saza, kadınsan bas gaza. Kaç buralardan kadın. Buralardan kaçmayacak, değişimi arzulayacak kadar yürekliysen eğer savaş sonuna kadar, mücadele yaşatır en iyi sen biliyorsun bunu. Korkma sakın! Arkanda senin gibi on binlerce yürekli kadın var. Tecavüze uğradığında, fuhuşa zorlandığında, taciz edildiğinde, hırpalandığında savun kendini kadın! Nasıl erkek bir gözüyle süzerken başka kadınları, sana yan bakan yüzünden seni avlayabiliyorsa, bir namus kisvesi altında bunu da masumlaştırıyorsa; yürü kadın! Nereye gidiyorsa ucu, nasıl savunabiliyorsan kendini en kolay, nasıl kurtulacaksan zulüm ve baskıdan yanındayız kadın!
Çilem Doğan haklı. Evet, hep kadınlar mı ölecek? Biraz da erkekler ölsün! Yargı, medya, iktidar ve diğer tüm kurumlar erkekken, erkekler pek çok zaman hiçbir işe yaramıyorken; yemek, temizlik, bulaşık, çamaşır, mutfak alışverişi, ütü, eş ve çocuk bakımı, aile ziyaretlerinin yanında bir de iş hayatındaki problemler ile uğraşan kadının şiddet, taciz, tecavüz ve herhangi bir başka baskı gördüğü zaman kendini savunma hakkı vardır. Bu onun en doğal ve arkasında durulası hakkıdır!
Çilem Doğan, Nevin Yıldırım, Hanım Korkmaz ve daha niceleri. Mis kokulu kadınlarımız. Elleri kana bulanmış erkeklerin korkulu rüyası!