O kadar da önemli değil. Bu kadar hassas olmasana. Öyle bir şey demedim. Hepsini kafanda kuruyorsun.
Size bunları söyleyip kendinizden şüpheye düşüren oldu mu hiç? Belki arkadaşınız, sevgilisinden ya da patronundan buna benzer şeyler duymuştur. Belki de siz birilerine böyle şeyler söylemişsinizdir.
Bunlar ‘gaslighting’in potansiyel belirtileridir. Gaslighting bir tür duygusal istismardır. Bir insanın diğerine, akıl sağlığını ve gerçeklik algısını sorgulatacak türde manipülasyonlar yapmasıdır. Bu terimle internette karşılaşmış olabilirsiniz. American Dialect Society, ‘gaslighting’i 2016’nın En Kullanışlı Kelimesi seçti.
Bir antropolog ‘gaslight’ fiilini kültür ve kimliğe ilişkin bir kitabında tanımladı, kelime 1960’lardan beri de kullanılmakta. Kelimenin kendisi, 1944’teki popüler bir filme ve 1938’deki bir tiyatro oyununa atıfta bulunur. 1940’lardan bir filmden bahsedeceksek de ne olur ne olmaz spoiler vereceğimizi söyleyelim.
Gregory adındaki bir adam, karısı Paula’ya miras kalan mücevherleri bulup çalmak istemektedir. Bu nedenle karısını çıldırtmaya çalışır, onu kliniğe kapatıp ondan kurtulmak ister. Nesneleri saklar, hizmetçiyle flört eder, evdeki ışıkları kazara(!) kapatıp açar; bir yandan da çatı katında mücevher aramaktadır. Karısı ona neler olup bittiğini sorduğundaysa ‘her şeyi kafanda kuruyorsun’ der. Karısını, kayıp eşyaları çalmakla suçlar hatta. Paula akıl sağlığından şüphe etmeye başlar. Gregory çatı katındayken bir polis memuru eve gelir. Yanıp sönen ışıkları kendisinin de gördüğünü söyler polis. Böylece Paula olan biteni kafasında kurmadığının farkına varır.
Bu uç bir örnek olsa bile, işte gaslighting hemen hemen böyle bir şeydir.
İki klinik psikolog, 1988’deki makalelerinde gaslighting vakalarıyla karşılaştıklarını belirttiler. Bu vakalarda erkekler eşlerini aldatmışlar, sonra da durumu inkar etmişler, hem de somut kanıtlara rağmen. Hikaye tanıdık geliyordur.
Ben yapmadım!
Başka bir örnekte ise kadın, evdeki ahizeyi kaldırdığında kocasını sevgilisiyle konuşurken yakalar. Adamsa ona her şeyi kafasında kurduğunu söyler.
Gaslighting sadece evliliklerde ortaya çıkan bir durum değil, kurbanlar bazen erkek de olabiliyor.
Bir süpervizör, çalışanın toplantılardan dışlandığını reddedebilir.
Bir arkadaş, söylediği incitici şeyleri yanlış anladığınız konusunda sizi ikna edebilir.
Bir avukat Taylor Swift’e aslında taciz edilmediğini söylemeyi deneyebilir.
Ama gaslightingle ilgili sorun şudur ki üzerine çok fazla araştırma yoktur. Ahlaki olarak baktığımızda, deney yapabileceğiniz bir şey değil ne de olsa. Ama hala bir çok klinisyen böylesi vakalarla karşılaşmakta.
Birçok çalışma, blog gönderisi, makale ve klinik psikologlar tarafından yayımlanan kitaplarda neye benzediği, niye ortaya çıktığı, durdurmak için nelerin yapılabileceği anlatılmakta.
Gaslighting yapan kişinin kafasında neler döndüğüne ilişkin uzmanların birkaç fikri var.
The Psychoanalytic Quarterly gazetesinde 1981 yılında yayımlanan bir değerlendirme; gaslighting, insanların çelişkilerini ya da kaygı gibi duygularını diğerlerine yansıttığı bir yol olabilir der. Bu durum, aldatan kişilerin sevgililerini aldatmakla suçlama nedenlerini açıklayabilir: Karşısındaki insanın kendisi gibi hissetmesine neden olarak daha az kötü hissetme ihtiyacı. Ama bu kurbanlara ilişkin ayrıntılı bir fotoğraf vermez.
Daha yeni bir hipotez ise, ‘gaslighting’in de istismarın diğer türlerinde olduğu gibi güç ve kontrolle ilgili olduğudur.
Psychoanalysis and Psychotherapy’tin 1994’teki bir çalışmasına göre gaslighting yapan kişi, diğer insanlarla olan etkileşimlerini kontrol ederek duygularını düzenlemeyi denemektedir.
Diğer klinisyenler ve akademisyenler de bu konuda aynı fikirdeler.
Gaslighting uygulayan kişi rahatsızlık verdiği kurbanlarının muhakemelerini sürekli baltalayarak ilişkide kontrol elde edebilir, onların görüşlerini yönlendirebilirler.
İnsanlar gaslightinge maruz kaldıklarını ya da bunun bir problem olduğunu fark etmeyebilirler. Gaslighting uygulayan kişi diğerinin hafızasını sorgulayabilir ya da diğeri kabul edene dek fikirlerini inatla dikte eder.
Ve dürüst olmak gerekirse hararetli bir tartışma sırasında çoğumuz buna benzer şeyler yapmışızdır. Ama gerçek sorun bu davranışların bir alışkanlık haline gelmesiyle alakalı, Çünkü o zaman psikolojik olarak zararlı olmaya başlar.
Gaslighting, zamanla kurbanın özgüveninin azalmasına neden olur, klinik düzeyde depresyona girilmesine, gerçeklik algısının bozulmasına neden olur. Ama hala gaslightingin nedenini tam olarak anlayabilmiş değiliz ya da psikolojik açıdan niye bu kadar zarar verici olduğunu.
Biz öğrenmeye devam ederken sosyoloji alanındaki diğer araştırmacılar da gaslightingin etkilerini keşfediyorlar, belli grupların tarihsel olarak ayrımcılığa uğraması gibi.
Bütünsel olarak bir birikime sahip olmamamıza rağmen yine de yapabileceğimiz bir şey var mı peki?
Kolay bir yol yok gibi gözüküyor.
Gaslighting uygulayan kişiler ve kurbanları genelde belli bir ilişki içinde oldukları için çekip gitmek bir seçenek olmayabiliyor.
Klinik psikologların kurbanlara genel bir önerisi, gerçekliği kontrol ettirebilecekleri güvenilir bir arkadaş ya da terapist bulmalarıdır. Bu, kurbanların böylesi bir istismarı sonlandırmalarına yardımcı olabilir ve bu konuda hepimizin yardımı dokunabilir.
Kaynak: SciShowPsych