Ana SayfaYaşamKadınGelenek adı altında yapılan bir işkencenin öyküsü: Çöl Çiçeği

Gelenek adı altında yapılan bir işkencenin öyküsü: Çöl Çiçeği

-

Birkaç gün önce canım sıkılıp film kanallarını karıştırdığımda yeni başlayacak olan bir film dikkatimi çekti. Hoş, festival kanalında olduğu için temkinli yaklaştım mevzuya ya, okuyunca konusunu ilgimi çekti. Temkinli yaklaştım diyorum zira festival filmlerini anlamamışlığım çoktur.

Filmde, Somalili bir mankenin, Waris Dirie’nin gerçek yaşam öyküsünden bahsediliyordu. Waris’in isminin Somali dilindeki karşılığı olan “çöl çiçeği” filme adını vermiş. Konu daha çok kadın sünneti üzerine kuruluydu. Kadın sünneti… Kadın sünneti… Merak ettim ve izlemeye başladım. İyi ki izlemişim yeni bilgiler edindim, misal bu vahşetin günümüzde hala bu kadar yaygın uygulandığını bilmiyordum. Her gün yaklaşık 6.000 kız çocuğu sünnet edilmeye devam ediliyor, ağırlıkla Afrika ülkeleri ve biraz da Asya’daki ülkelerde. Hatta bu ülkelerden göçüpte Amerika Avrupa gibi modern olarak tanımladığımız kıtalarda yaşamlarını sürdüren bazı aileler bile bu geleneği gizli de olsa sürdürüyor.

Waris, üç yaşında iken yaşlı bir kadının paslı jiletiyle, kadın olmak için kadınlığı elinden alınan biri. Her ay adet olduğunda acı içinde kıvranan, iki bacağının arası sürekli acı içinde olan biri… Ülkesinde sünnetsiz kadınlar iffetsiz kabul ediliyor, ailelerinin adını lekeledikleri düşünülüyor ve sünneti olmayan kadınlar toplumda sadece kendilerine fahişe olarak yer bulabiliyor.

Sünnet çok eskilere dayanan bir gelenek. Bilinen ilk kadın sünneti mısırlı bir kadın mumyaya ait. Dini kaynaklar sünnetin İbrahim Peygamber ile başladığını söylüyor. Tek Tanrılı dinler içerisinde sünnete en çok yer veren Musevilik. Kur’an da ve İncil’de sünnete dair bir ayet veya buyruk yok. Oysa Mısır başta olmak üzere sünnetin uygulandığı tüm ülkelerde bu işlem din adına yapılıyor.

Sünnet edilen kadının klitorisi alınıyor. Klitoris her sünnette mutlaka alınıyor çünkü kadının haz alması uygun bulunmuyor. Bazı ülkelerde yapılan sünnetlerde ise neredeyse tüm vajina kesiliyor, bu kesilme işlemi öyle hastanede steril bir ortamda falan yapılmıyor. Son derece ilkel koşullarda paslı bir jilet ya da kırık cam parçaları ile yapılıyor, ardından hasır iplikle sıkıca dikiliyor. Böylece bekaret de kontrol altına alınmış oluyor. Etkilendiğim karelerden biri, Waris’in tüm kadınların sünnet olmadığını öğrendiğindeki şaşkınlığı idi. Çünkü O’nun geldiği coğrafyadaki kadınlara bunun bir zorunluluk, bir gereklilik olduğu öğretiliyor. Tüm namuslu kadınlar sünnet olur! Bu vahşetten sağ çıkan kız çocuk sayısı, kanamadan dolayı ölenlerden çok daha az… Kurtulanların bir kısmı da doğumda bebekleri ile birlikte yaşamını yitiriyor.

Baskıyı düşünebiliyor musun, kızıma fahişe demesinler diye, kızımı dışlamasınlar diye, çekilen acıyı bile bile, ölüm riskini bile bile yine bir kadın olan anneler götürüyor kızlarını kör bıçağa. Erkeklerin hakim olduğu bir dünyada erkeklerin istediği şeyi, kadınlar sessizce kendi aralarında hallediyorlar.

İnsan neyi neden yaptığını düşündüğü zaman, önce kendisi sonra da “bütün” için kocaman bir adım atacaktır mutlaka. Sadece düşünmek bile o kadar büyük bir farkındalık sağlar ki… Sırf zevk almasın diye, sırf kızlık zarı kontrol altında tutulsun diye, sırf kadın sadece doğuran bir varlık olsun diye yapılan bu işlem binlerce yıldır hiç sorgulanmadan yapılıyor. Dinin ardına sığınanlar sadece hadislerden, mesellerden bahsedebiliyor çünkü kutsal kitaplarda buna dair yazılı bir hüküm yok. Ve bu yüzyılda ve bu yeni çağda, enerji seviyeleri yükselmişken, yepyeni bir döngüye girilmişken ve gezegenimiz tüm varlıkları ile iletişim çağına girmişken hala çölde bir yerlerde küçük kız çocukları çığlık çığlığa kadınlıklarını kaybediyor. Bu güzel çocukların ruhlarının seçimine bir yandan saygı duyar onları şefkatle selamlarken, diğer yandan gözlerimin ıslanmasına engel olamıyorum… Ruhun bedeni deneyimlemesi tam da bu olsa gerek…

Waris yani Çöl Çiçeği, çok büyük zorluklar ile yok lafta demiyorum gerçekten büyük zorluklarla, mesela çölü yürüyerek geçerek, mesela yolda tecavüz riskini bertaraf ederek, mesela aç susuz kalarak varabiliyor Başkent Mogadişu’ya. Ayakları kan içinde kalan on üç yaşındaki küçük kızı izlediğimde boğazıma oturdu bir şey. Tüm acılarına rağmen bu nasıl bir yaşam dürtüsüdür ki, bir adım hadi bir adım daha diye diye yürütür insanı ve sonunda yaşamı kucaklatır?

O küçük kızların çoğu Waris kadar şanslı değil. İşte bu yüzden neyi neden yaptığını düşünmeli insan, sadece düşünmek bile, bir an durup kendine soru sormak bile dünyamızı nasıl da şifalandırır…

Yaşamını, alışkanlıklarını düşündüğünde sen de bu soruyu hiç soruyor musun kendine? Neden yapıyorum bunu diye, buna gerçekten ihtiyacım var mı diye, bugün ki ihtiyaçlarımı karşılıyor mu diye soruyor musun hiç kendine? Her şey ve herkes değişiyorken, değişmeyen tek şey değişimdir diyorken, bi düşünsene sen ne kadar değişiyorsun? Kalıplarını ve alışkanlıklarını gözden geçirmek için hiç zaman ayırdın mı kendine?

Neden bazı geleneklerimiz, ritüellerimiz, alışkanlıklarımız, kalıplarımız hiç değişmez, düşündün mü?

SON YAZILAR

Kuru Otlar Üstüne: Antagonist olarak dişil enerji

Nuri Bilge Ceylan’ın 2023 Cannes Film Festivali’nde prömiyer yapan son filmi Kuru Otlar Üstüne, yönetmenin sinematografisinde takip ettiğimiz “aydının taşra sıkıntısı” olarak da tanımlanabilecek halini...

Vakıf üniversitelerinde neler oluyor?

Üniversiteler tüm bileşenleriyle, emeğin ve bilginin kendini her an yeniden var ettiği mekânlardır. Üniversiteler eskiden beri hep toplumun aklı ve vicdanı olarak görülmüştür. Bu günlerde...

EŞİK: Kadın ve kız çocuklarını hayattan koparamayacaksınız, ev köleleriniz yapamayacaksınız

Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) kız çocuklarının okullaşmasını teşvik adı altında, kız okullarının açılması yani karma eğitimin baltalanması hakkında açıklama yayımladı. Karma eğitime son vermenin...

Sus(ma)mak! İnan(ma)mak!

Gündem şu an bu iki kavramdan çok da bağımsız bir noktada değil. Size şimdi ufak bir düşünce egzersizi yaptırmak istiyorum. Bana katılabilirsiniz veya eleştirmek istediğiniz...
Seval Serindağ
Seval Serindağ
Erickson Koçu, NLP eğitimli, kurumsal hayatın beyaz yakalısı, okuyan, yazan, çizen, gezen. Duyduğunu, gördüğünü, yaşadığını ve bazen de hayal ettiğini yazan. Ezcümle sevgili okuyan, kendi oyun bahçesinde doya doya oynayan :)

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol