Orijinal adı, Born Into Brothels: Calcutta’s Red Light Kids olan bu başyapıt dilimize Kalküta’nın Çocukları olarak çevrilmiştir. Zana Briski ve Ross Kauffman’ın yönetmenliğini yaptığı bu eseri belgesel olarak nitelemek gerçekten haksızlık olur. Ben uzunca buna kameraya kaydedilmiş sosyal sorumluluk projesi veya başarı öyküsü demeyi tercih ederim.
Hikâye, Zana Briski’nin belgesel fotoğrafları çekmek için Hindistan’ın Kalküta şehrine yerleşmesi ile başlar. Belgesel fotoğrafçısı olan Zana Kalküta’da seks işçilerinin fotoğraflarının yer aldığı bir belgesel serisi çekmeyi planlamaktadır -ki zaten 10 sene sonunda Zana bu belgesel fotoğraf serisini tamamlayacaktır-.
Bu amaçla geldiği Kalküta’da bütün gözler Zana’ya çevrilir. Amerikalı bir kadının Kalküta’ya gelip genelev mahallesinde ev tutması ve elinde fotoğraf makinesiyle dolaşması doğal olarak şüphe çeker ve ilgi uyandırır. Zana’ya en çok ilgiyiyse fotoğraflamaya geldiği kadınların çocukları gösterir. Ve işte hikâyemiz de tam burada başlar.
Zana buradaki çocuklarla çok çabuk kaynaşır. Hayatta en çok sevdiği şey olan fotoğrafçılığı bu çocuklara öğreterek onların hayatında bir farklılık yaratmak için 10 çocuğa gönüllü olarak kurs vermeye başlar. Hayatlarına dokunduğu ve yakınlaştığı bu çocuklar için bir şeyler yapmak isteyen Zana, artık belgesel fotoğrafçılığı değil manevi annelik yapmaktadır.
Anneleri gibi seks işçisi ya da babaları gibi alkolik olmak istemeyen çocuklara bir çıkış yolu arar Zana. Belgesel boyunca izleyeceğimiz bu uğraş ve olaylar örgüsünden bahsi burada kesmekte yarar görüyorum. Geçelim hissettiklerimize ve genel kurguya.
Başta şunu belirtmeli ki belgesel boyunca genelev mahallesine taşınıyorsunuz diyebilirim. Çünkü bu belgesel üçüncü bir gözle dışarıdan değil birincil gözden ve bir çocuk bakış açısıyla içerden izleyeceğimiz hayatların anlatıldığı gerçeğe en yakından dokunacağımız türden bir yapıt. İşlenişi olay örgüsü ve sürprizleriyle bizleri sürekli odak halinde ve canlı tutuyor. Zaten daha baştan başlıyorsunuz “Zana yardım et bu çocuklara!” demeye ki Zana’nın çocuklarla ilgilenişi ve yaptıkları baştan sona duygu seviyenizi en hassas noktada tutuyor zaten.
Baharat kokularını değil, gerçek sefaleti anlatan bir başyapıt
İzlediğimiz Hindistan’ın arka yüzünü sıradan bir belgeseldeki gibi baharat kokuları ve renkleriyle değil birebir açlık ve sefaletiyle hissediyoruz. Gerçek yaşamlara dokunduğumuzu, kurgunun ve yönlendirmelerin bir adım ötesine geçtiğimizi anlıyoruz.
Zana hem fotoğrafçı ve daha çok insan olarak büyük bir iş başardı ve ödüle doymadı bu yapıtla. Ödüllerinin en büyüğü ise Avijit Halder oldu diyebiliriz. En son olarak bu yıl vizyona girecek olan Basmati Blues isimli filmin yapımcı stajyeri oldu Avijit. Fotoğrafçılığa ise ara vermeden devam ediyor. Başarısızlıkları ise kurtaramadığı çocuklar oldu. Puja Mukerjee’nin ise annesinin yolundan giderek seks işçiliğini seçmesi sanırım en üzücü son oldu. Gene de birçok çocuğun hayatına dokunan bu kadına övgüleri bitiremiyor ve bu başyapıtı izlemenizi şiddetle tavsiye ediyoruz.
Kaynak: Zana Briski, Vikipedia