23. Adana Altın Koza Film Festivali’nin en fazla ses getiren yapımı Babamın Kanatları oldu.
Başta en iyi erkek oyuncu (Menderes Samancılar) olmak üzere toplam 7 ödüle layık görülen film, sahip olduğu gerçekçi duruşu sayesinde izleyeni bir hayli rahatsız ediyor. Öyle ki, son on sene içerisinde daha da artış gösteren iş kazası ölümleri ve bu kazaların akabinde yaşanan tutarsız yaklaşımların pek çoğu, Kıvanç Sezer’in bu ilk filminde karşımıza çıkıyor. Üstelik anlatılan öykü yapmacık ajitasyonlardan uzak, gereken yerlerde başarılı kurgu müdahaleleriyle ilerleyerek söylemek istediğini net bir şekilde dışa yansıtmış.
Geçimini inşaatta ustalık yaparak sürdüren depremzede İbrahim’in kanser olduğunu öğrenmesiyle başlayan film, daha sonrasında da bizi reklamlarda sürekli karşımıza çıkan, gökdelenlerle dolu herhangi bir inşaat firmasının şantiyesine götürüyor. Tedavi masraflarını sigortayla karşılamak için ya çalışmak ya da 8 bin TL’lik tutarı ödemek zorunda İbrahim’in yanı sıra, aynı inşaatta çalıştığı yeğeni Yusuf ve diğer işçilerin de hayatlarını takip ediyoruz.
Günümüzde ana haber bültenlerinin deyim yerindeyse rutine binmiş iş kazası haberleri, Babamın Kanatları’nın genel anlatısına gerçek derinlikler yüklemiş. Bu da büyük şirketler ve taşeron firmaların çalışanlarına karşı takınmış olduğu umursamaz yaklaşımları açıkça gün yüzüne çıkarıyor Kıvanç Sezer, ilk filmi olmasına rağmen kendisine has bir sinema dili oluşturarak öyküsünü iki ayrı kulvardan ilerletip orta noktada buluşturmayı başarmış. Hatta cebindeki malzemelerle birçok kez kolaya kaçıp seyircisini hassas noktasından vurma fırsatına sahipken, zor olanı seçip filminin penceresini toplumsal uçurumlar ve sistem eleştirilerine açmış.
Filmin oyunculukları da anlatılan öyküye adeta dört koldan sarılıyor Menderes Samancılar’ın uzun senelere yayarak yan rollerde ilerlettiği başarılı oyunculuğu, bu başrol sayesinde adeta zirveye tırmanıyor. Tecrübeli oyuncu; gözleri, kambur duruşu ve çaresizliğe çektiği derin iç sayesinde ilk sahneden itibaren İbrahim karakterini benimsememizi sağlıyor. Altın Koza’da en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü alan Büşta Kip ise, az ama öz performansı sayesinde sinemamızın gelecek yıllarına adeta umut saçıyor.
Son olarak iş kazasında yakınını kaybetmiş bir insan gözüyle baktığımda, filmin sonuna doğru anti karakterlerde zirve yapan acımasız tavırların abartıdan uzak, tamamen gerçek çıkarımlarla yansıtıldığını söyleyebilirim. Keza, bu tarz bir olaydan sonra mevzu artık bedenden ayrılan ruhun huzuru ve geride bıraktığı insanlardan ziyade, bu ruhun ardında kalan bedenden en az masrafla kurtulmaya çalışan simsarların derdine dönüşüyor. Bu da insanların nefsi ile körelen acımasızlıklarına hayat içerisinde her an maruz kalabilme ihtimalini açığa çıkarıyor.
Şunu da asla unutmamak gerekir ki; insanların iş kazasında ölmeleri bu durumun ne fıtratında, ne kaderinde, ne de şeklinde vardır. Farkında olmayanların mevzuyu daha net idrak etmeleri için, kafalarını haber bültenlerinden kaldırıp fırsatını yakaladıkları an Babamın Kanatları’nı izlemesi yeterli olacaktır.