Kişiliklerimiz bizi sürekli sıkıştırır, aynı tepkileri veririz, alışkın olmadığımız bir şey olduğunda otomatik davranma zinciri kırıldığında negatif enerji üretmeye başlarız. Enegramlar ile bu benlikleri tanımak mümkün… Bu Gurdjieff’in dünyaya tanıttığı kavram. Bir yanıyla kişilik tipolojisi bir yanıyla döngülerin ve tıkanılan yeri gösteren bir çeşit akış diyagramı. Kökeninin kadim Sarmung Kardeşliği‘ne dayandığını söylüyor Gurdjieff Olağan Üstü İnsanlarla Karşılaşmalar kitabında. Bu bilginin Sarmung Kardeşliği’ne nasıl geldiğine değinmeyeceğiz. Biraz popüler kültürde yer bulmuş enegram kavramı ve ezoterik karşılığına bakacağız.
Sen neymişsin be abi
İçinizdeki Ali Desidero’ları bir kenara bırakın. Ağzınızdaki sakızı da daha sonra çiğnemek için elinizin üstüne yapıştırın. Çene kaslarınız biraz nefes alsın. Laktik asitlerinizi de sevin. Asit dediğine bakmayın modern kimyanın, o asit bizi bu günlere getirdi. “Kendini bil” yağıyla yağlanmış saçlarınızı ve beyaz kanduralarınızı hazırlayın. Ezoterizm bizi çağırıyor.
Sen o değilsin Necmi!
Bizi tek bir parça gibi hissettirirler genelde. Ne kadar kalabalık olduğumuzdan ve içimizdeki diğer benliklerden bir haber yaşarız, onları fark etmeyiz bile. Gölge’de olanları görmeyiz, orada neler büyür neler … Necmi, onları ilk gördüğünde kendinden geçmiş haldeydi. Hemen kendine getirelim, verin Tchaikovsky’i abime kulaktan bak bir şeyi kalıyor mu. Kalbine de bi H*12 verin, hava şok**unu zaten vermişler küçükken, iki dakikaya hatırlar kendini planını. Hatırlar mı?
Hatırlamaz.
Bu iş telefondaki ekran koruması için yaptığımız parmak hareketi değil dostlar. Kendini hatırlama kavramı bir iki bayılma ile yukarıya fake atmak ile de olmaz. Bak hatırlat yoksa! Hatırlat yoksa giderim! Nereye gideceksin ki? Bak Davud Peygamber ne demiş bize:
Nereye gidebilirim senin Ruhun’dan, Nereye kaçabilirim huzurundan?
Göklere çıksam, oradasın,
Ölüler diyarına yatak sersem, yine oradasın.
Seherin kanatlarını alıp uçsam,Denizin ötesine konsam,
Orada bile elin yol gösterir bana, Sağ elin tutar beni.
Kendimizi hatırlamıyoruz. Madde alemine yapmaya geldiğimiz işi hatırlamıyoruz. Bir gün ders sırasında “Tanrıyı bulmam 28 senemi aldı” dediğimde, “Çok iyi almış, 700-800 hayat boyunca sürüyor” diye cevap gelmişti. Kaplar kırılıp kıvılcımlar aşağıya doğru düştüğünde ve madde alemine sıkıştığında, biz bunu tekrar yukarı çıkarırız dedik. Rab şöyle bir baktı aşağıya, taa dibe kadar inmiş kıvılcımlar, sonra bir sağa baktı bir sola baktı, sakalını sıvazladı ve dedi “Yapar mısınız gerçekten?”
Dediği an aşağıya atladık. Hepimiz. Hiç düşünmeden koptuk ondan. Aşağıya serbest düşme yaparken bir de nefes geldi üzerimize ve yelkenlerimiz itici güçle doldu. Bu madde evrenine*** geldik. Pasif tekamüle başladık, sonra işler değişti.
Madde, bizim aşağıya atlamamıza karşılık verdi. Bize trambolin etkisi yarattı. Birçok hayat tecrübesi olan varlığın bebek bedenine bağlandığında ağlaması gibi. Ağlayıp durduk ne yapacağız burada diye. Ellerimize baktık, ayaklarımıza baktık. Bol bol kaybolduk, uyuduk, bazen kafa göz yardık. Peki neden Kuran “Ölmeden önce ölünüz” der? Neden birileri bize işaret verip durur? Ölün, uyanın gibi şeyler söyler? Sabah ezanında yüksek bir yerden uyuyanları uyandırmaya çalışması sadece fiziksel bir şey midir? Fiziksel olarak uyanıp duruyorsun zaten. Bir çeşit ışık kulesi gibi, hava kapalı fırtına var, bir yerden ışık geliyor. Çekiliyoruz, gulk gulk gulk… adım adım yaklaşıyoruz o ışığa.
Dünya hayatı sağ olsun, kendi içimizdeki özü korumak için çeşitli kabuk vari kişiliklerin, benliklerin gelişmesine olanak verdi. Dünya bizi korumak istiyordu çünkü dünya biliyordu ki bizim içimizde bir yerde yukarıdan atlayanların parçası vardı. Şimdi böyle şapşik ama belki bir nefes sonra hatırlarda, içindeki kıvılcımı yukarıya kabın içine geri götürecek bileti alabilir diye kişilikleri benlikleri geliştirdi.
Yandaki geometrik şekil enegramı göstermek için kullanılıyor. Bir daire içinde belli yönleri olan dokuz nokta. Kendini bilme adımında o kadar etkili bir araç ki… Verdiğiniz tepkiler, otomatik öfkeler, kızdığınız şeyler, sevdiğiniz şeyler, kaybettiğiniz ya da sevilmek için geliştirdiğiniz şeyler… Bunlar günlük hayat yorumları. Arkasında kadim kozmik yasalar çalışıyor ve yaratılış ışığından buraya kadar olan sistemi “hidrojenler” bahsi ile açıklıyor. Mesela dünya seviyesi H48 ay H96 ile gösterilir. Bunlara şimdi girmeyeceğiz.
Hidrojenler kavramına İNK’da da rastlamak mümkün. Entelektüel olarak İNK’yı ya da bu tarz bilgileri bilmek varlığın dönüşümü için yeterli mi? Bunun cevabını gözlemleriniz ve size gelen izlenimlerle yorumlayın, ben olmadığını fark ediyorum. Gündelik akıl işi bozan bir cihaz, bir o kadar da yasa gereği olması gereken bir şey.
Enegramlar bir çeşit kaput görevi görür. Çıkartıp devam ettiğinizde gerçeğe bir adım daha yaklaşırsınız, aldığınız zevk daha fazla olur ama bulaşıcı bir hastalığa da yakalanabilirsiniz. Bu zevke “C” tesiri deniyor ve ezoterik bilgi ile geliyor. Sonra bana abi ben kaputu çıkardım, hasta oldum demeyin dostlar. Ya illüzyonda uykuda yatsılık devam edin ya da çıkarın kaputu “live action” ile dalın konuya. Kendini bilme zorunluluğu ile şuurlu bir hayat sürmek için, kazadan çıkıp da varlığınızın ihtiyaçlarınızı tanımak ve onun için şuurlu bir hayat sürmek adına…
Enegram hakkında yazılmış kaynakları bulabilirsiniz. İnternet üzerinde popüler kültür ögesi olan birçok şey tabii ki var. Kişilik tipinizi öğrendikten sonra ne olacağı sizin sorularınıza ve yolcuğunuza kalmış. İsa Peygamber’in söylediği ve hâlâ çalışan bir yasa var: Arayan Bulur. Yasayı çalıştırın dostlar, arayın kendinizi.
Bu iş 900’lü hatları aramaya benzemez. Telefon çok yazmaz zaten. İlk başlardaki görüntüler biraz sıkıntılı olabilir. Devam, benlikleri dinlemeye gelmedik buraya, işlenmeye geldik bir şeyleri karıştırmaya duygu denilen madde de ne olaki demeye geldik.
*H12 ve H16 : Gurdjieff Hidrojenler kavramı. Yaratılış ışığından en kaba madde seviyesine kadar olan yaratılışı açıklar. H96 H192 diye giderek kabalaşır, aynı şekilde incelir de H12 H6 gibi.
**Şok : Gurdjieff, uykuda olan insanın şoklarla kendini hatırlama başlaması ve alışkanlıklarla döşediğini dünyasında, duvarların kırılıp ta içeri ışık germesi olarak değerlendirir bu “şok” fikrini.
***Madde kainatı; “mutlak ve tam hareketsizlik” mahiyetinden dolayı “şekil, hâl ve tezahür” göstermeyen “aslî madde” adlı cevherinden, Aslî Prensibin icap (Asli İcap) denilen kudretinin ‘tesirler’ hâlindeki tecelli ve tezahürleriyle meydana getirilen; ‘ünite’ye bağlı muazzam bir idare mekanizmasıyla, ‘İlahi Nizam’ın büyük ahengi içinde tek elden idare edilen kainattır.