Dün Toronto, New York, Londra, Sidney, Los Angeles, Montreal, Bern, Berlin, Paris, Toulouse, Gasse, İstanbul ve pek çok ülke ve şehirde eş zamanlı olarak veganların inisiyatifinde “Mezbahalar Kapatılsın” eylemi gerçekleştirildi. İstanbul’daki hayvan özgürlüğü aktivistleri Boğa heykelinden Mehmet Ayvalıtaş parkına kadar yürüyerek parkta bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını hayvan özgürlüğü aktivistleri adına Yeşim Nurova okudu.
Mezbahalar Kapatılsın
Bizler bugün hayvanların sesi olmak için buradayız. Bedenleri sömürülen, zulme uğratılan ve tahakküm altına alınan her bir hayvanın sesini yükseltmek için buradayız. Mezbahalar kapatılmalıdır diyoruz çünkü hayvanlar da tıpkı insanlar gibi hissedebilen ve özgürlüklerini arayan canlılardır. Mezbahalar kapatılmalıdır çünkü mezbahalar olduğu sürece Treblinka ve Auschwitz daima var olacak. Mezbahalar kapatılmalıdır çünkü hayvanlar mal, makine veya köle değildir. Mezbahalar kapatılmalıdır çünkü içerideki koşulların iyileştirilmesi ölüm gerçeğini ortadan kaldırmayacak.
Hayvan özgürlükçüsü veganlar olarak hayvanların bizler için değil, bizlerle birlikte yaşaması gerektiğine inanıyoruz. Onlar üzerinde kurulan herhangi bir tahakkümü kesinlikle kabul etmiyoruz.
Geçtiğimiz Şubat ayında Brezilya’dan Türkiye’ye NADA isimli bir Ölüm Gemisi yanaşmıştı. Binlerce hayvan bizler ‘ucuz et’ yiyelim diye berbat koşullar altında bir yolculuğa zorlanmıştı. Tekrar altını çizelim; koşulların oldukça kötü olmasının yanında, sorun ölümün kendisindedir. Hayatımıza devam etmek için hayvanların öldürülmesine ve herhangi bir şekilde kullanılmasına ihtiyacımız yoktur. Buna rağmen hayvan kullanımını sürdürmek zalimliktir. Bizlerin ulaşabildiği hesaplamalara göre her yıl en az 150 milyar hayvan sadece tabaklarımız dolsun diye öldürülüyor. Biz burada bu metni okurken bile sayamayacağımız kadar çok sayıda hayvan korku içinde canının alınmasını bekliyor. Hayvanların kaynak olduğu düşüncesinden ve hayatımızın her alanına sinmiş olan insan merkezcilikten kurtulma vakti geldi. Hayvanlar her saniye gıda, eğlence, giyim, kozmetik, tıp gibi sektörlerde tarifsiz acılar çekiyor, sömürülüyor ve öldürülmeye devam ediyor. Süt sektöründe inekler suni yollarla defalarca gebe bırakılıyor. Yumurtacılık sektöründe erkek civcivler hemen öldürülürken dişi olanlar yumurta makinesi yerine konuluyor. Sirk, hayvanat bahçesi, yunus parkı gibi yerlere hapsedilmiş ve eğlence malzemesi haline getirilmiş hayvanlar dünya üzerindeki cehennemi yaşıyor. Kürkleri, derileri ve yünleri için hayvanlar sömürülmeye ve öldürülmeye devam ediliyor. Tüm bilimsel gelişmelere rağmen kozmetik ürünlerin pek çoğu hala hayvanlar üzerinde deneniyor. Sömürü ve ölüm tabağımızla sınırlı değil. Ayakkabımızın yapıştırıcısından üzerimize giydiğimiz kazağa kadar yayılmış ve etrafımızı kuşatmıştır. İşte bu yüzdendir ki, bizler son kafes kırılana, her hayvan özgürlüğüne kavuşana dek mücadele etmeyi sürdürmeliyiz. Mücadelemizin ilk ve en kolay adımı ise vegan olmaktır. Hayvan özgürlüğünü savunan herkesi vegan olmaya çağırıyoruz. Mezbahalar ölüm kamplarıdır. Ölüm kampları kapatılsın. Hayvanların çığlıklarını duyun. Sizler gözlerinizi kapattığınız her an bunu hatırlatmak için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Mezbahalar kapatılsın, özgürlüğe adım atılsın!