Ana SayfaYaşamFeminizmHegel’in Suratına Tükürelim- Carla Lonzi, 1970*

Hegel’in Suratına Tükürelim- Carla Lonzi, 1970*

-

Kadınlık sorunu, -iktidardan, tarihten, kültürden, kendine has bir rolden mahrum bırakılmış olan herhangi bir kadının- herhangi bir erkeğe – onun iktidarına, onun tarihine, onun kültürüne, onun mutlak rolüne- olan ilişkisidir.

Bu sorun, kadının kendisiyle aynı seviyede bir insan olarak varlığından haberi olmamış olan erkeğin tüm icraatlarını ve tüm düşüncesini zan altında bırakmaktadır.

Bizler on sekizinci yüzyılda eşitlik talep ettik ve Olympe de Gouges “Kadın Hakları Beyannamesi” yüzünden dar ağacına yollandı. Tarihsel olarak, kadınların haklar bağlamında erkekler ile eşitlik talep etmesi erkeklerin kendi aralarında eşitliği savıyla aynı zamana rastlamaktadır. O zaman varlığımız zamana uygundu. Bugün bir soruna dikkat çektiğimizin bilincindeyiz.

Kadının boyunduruk altına alınması yazılı tarihte başlamadı, [kadının boyunduruk altına alınması][1] insanlığın kökenlerinin belirsizliğinde gömülüdür. Kadının boyunduruk altına alınması erkeklerin ortadan kaldırılmasıyla aşılmayacaktır. Eşitlik de bu durumu ortadan kaldırmayacaktır; bu durum eşitlik ile birlikte [var olmaya] devam edecektir. Devrim bu durumu ortadan kaldırmayacaktır; bu durum devrim ile birlikte [var olmaya] devam edecektir. Alternatifler kavramı kadınlara herhangi bir yerin olmadığı eril iktidarın kalesidir.

Günümüzdeki eşitlik felsefi değil siyasi bir eşitliktir. Fakat, bizler, binlerce yıl sonra, başkaları tarafından tasarlanan bir dünyaya, bu şartlarda, dahil edilmeyi mi arzuluyoruz gerçekten? Erkeğin muhteşem mağlubiyetine katılıyor olmak bizi gerçekten memnun mu edecek?

Erkek ile aynı yeteneklere sahip olduğunun kabulünden sonra, kadınların eşitliğinden genellikle kastedilen şey iktidarın toplum içerisinde tatbikinde pay sahibi olması hakkıdır. Fakat bu yıllarda kadınların gerçek tecrübeleri beraberinde yeni bir farkındalık getirdi, erkeklerin dünyasının küresel olarak değer kaybettiği bir süreci başlatmış oldu. Bizler gördük ki iktidar seviyesinde yeteneklere değil bilhassa etkili bir yabancılaştırma biçimine ihtiyaç duyulmaktadır. Bir kadın olarak var olmak eril iktidara katılım değil, fakat bizzat iktidar kavramının sorgulanması demektir. Bizzat bu saldırıyı bertaraf edebilmek için bizlere eşitlik biçiminde katılım bahşedildi.

Eşitlik hukuki bir prensiptir. Dolayısıyla, adalet, tüm insanların ortak paydası haline getirilmelidir. Farklılık, insan olmanın biçimlerini, belirli bir durumda bir kişinin tecrübelerinin, hedeflerinin, ihtimallerinin ve varoluş hissinin özgünlüğünü ve kişinin kendisi için yaratmak istediği durumunu ilgilendiren varoluşsal bir prensiptir. Erkek ve kadın arasındaki farklılık insanoğlunun temel farklılığıdır.

Siyahi bir erkek beyaz bir erkeğe, siyahi bir kadın da beyaz bir kadına eşit olabilir.

Kadının farklılığı tarihten binlerce yıllık yokluğudur. Haydi bu farklılıktan kendimize menfaat sağlayalım: bir kez topluma katılmayı başardık ama kim bilir bu yeni boyunduruktan kurtulabilmemiz için kaç yüzyıl geçmesi gerekecek? Ataerkil yapının düzenini altüst etme görevi başkalarına bırakılamaz. Eşitlik, sömürgeleştirilmiş halklara yasal haklar olarak sunulan şeydir ve onlara kültür diye dayatılan şeydir. [Eşitlik], hegemonik iktidarı elinde tutanların bu iktidardan mahrum olanları kontrol etmeye devam etmesinin aracı olan ilkedir  .

Eşitliğin dünyası yasal hale getirilmiş boyunduruğun ve tek-boyutluluğun dünyasıdır. Farklılığın dünyasında terörizm silahlarını bırakır ve tahakküm, çeşitliliğe ve hayatın çoğulluğuna boyun eğer. Cinsiyetler arası eşitlik kadının daha aşağı durumda olmasının arkasına gizlendiği bir maskeden başka bir şey değildir.

Farklı olanların, onları bugüne kadar esir tutmuş kültürün topyekûn değişimini isteyenlerin tavrı budur.

Bizler yalnızca boyunduruk altında olduğumuzun değil fakat aynı zamanda bizlerin tutsaklığıyla dünyada yaratılan yabancılaştırmanın da farkındayız. Kadının erkeğin hedeflerini kabul etmesinin tek bir gerekçesi dahi kalmamıştır.

Bu yeni farkındalık evresinde, kadın kendisine eril iktidar tarafından bir ikilem olarak dayatılan eşitlik ve farklılık düzlemlerinden her ikisini de reddetmektedir. [Kadının talebi] hiçbir insanın ve hiçbir topluluğun kendilerini başkaları üzerinden tanımlamaması ya da başkaları veya başka topluluklar tarafından tanımlanmamasıdır.

Kadınlar üzerindeki boyunduruk binlerce yılın sonucudur; kapitalizm bu durumu yaratmamış, devralmıştır. Özel mülkiyetin gelişimi, bir yandan erkekler arasındaki iktidar ilişkileri tanımlanırken, her bir erkeğin bir kadın üzerinde tahakküm kurma ihtiyacı olarak cinsiyetler arasındaki dengesizliğin dışavurumudur.   Bugüne kadarki kaderimizi yalnızca ekonomik temelden yorumlamak öncelikli sebebi halen göz ardı edilen bir mekanizmaya başvurmak olacaktır. Biliyoruz ki insanların içgüdüleri tipik olarak karşı cins ile olan ilişkilerinde elde edecekleri ya da edemeyecekleri tatmine göre belirlenmektedir. Tarihsel materyalizm özel mülkiyete geçişin arkasında yatan hissi unsuru gözden kaçırmaktadır. Biz mülkiyetin ilk örneğini belirlemek için tam olarak buraya bakacağız, erkek tarafından tasavvur edilen ilk objeye: cinsel obje. Erkeğin bilinçaltından ilk kurbanını çekip alarak, kadınlar, patolojik sahiplenme arzusunun kökeninin önündeki engelleri kaldıracaktır.

Kadınlar Marksist-Leninist ideoloji ve kendi çileleri, ihtiyaçları ve gayeleri arasındaki siyasi bağın farkındadırlar. Fakat kendilerinin ikincil, Devrim’in bir sonucu olduğuna inanmamaktadırlar. Kendi meselelerinin sınıf meselesine ikincilleştirilmesi fikrini sorgulamaktadırlar. Mücadelenin kendilerine anlam ifade etmeyen koşullarda belirlenmesini kabul edemezler.

Kadın meselesini efendi-köle mücadelesinin sınıfsal anlayışı kapsamına almak tarihsel bir hatadır.  Aslına bakarsak, bu anlayış, insanlığın temel ayrımını göz ardı eden bir kültürden gelmektedir, yani, erkeğin kadın üzerindeki mutlak ayrıcalığı; [bu anlayış] meseleyi onların koşullarından gördüğü için yalnızca erkekler için yeni bir perspektif yaratmaktadır.

Kadınlar için sınıfsal perspektife teslim olmak kendisininkinden farklı bir kölelikten ödünç alınan koşulları kabul etmek demektir ki bizzat bu koşullar [kadının] yanlış tasvirinin tanığıdır. Kadın, tüm toplumsal seviyelerde, kadın olduğu için boyunduruk altındadır; bir sınıf olarak değil, fakat bir cinsiyet olarak. Ne Marksist kuramdaki bu boşluk kazaradır ne de bu boşluk sınıf kavramının genişletilerek kadınlara yeni bir sınıf olarak yer açılması ile doldurabilir. Neden kadınların aile içerisinde emek-gücünü yeniden üreterek üretim sürecinde rolü olduğu görmezden gelindi? Ya da [kadınların] hane içi sömürüsünün sermaye birikiminin temel bir fonksiyonu olduğu? Marksizm, devrimci gelecek için bütün umudunu işçi sınıfına bağlayarak hem ezilen bir sınıf hem de geleceğin hamilleri olarak kadınları görmezden geldi. [Marksizm’in] devrimci kuramı ataerkil kültürün çerçevesi içerisinde geliştirildi.

Kadın-erkek ilişkisini, Köle’yi tarihi ileri götüren olarak gören filozof olan Hegel’de ele alalım. [Hegel] ilahi kadınsı ilke ve beşerî erkeksi ilke diyalektiği bağlamında ataerkil kontrolü en kurnaz biçimde akla uygun hale getirmiştir. İlki ailede hüküm sürmekteyken öteki toplum içindedir. ‘Toplum ailenin mutluluğunu yok ederek ve özbilinci evrensel özbilinç içerisinde çözerek ayakta kalırken kendisi için hem esas olan fakat aynı zamanda boyunduruk altına aldığında -bir diğer deyişle, genel olarak kadınlıkta- kendine içkin düşmanını da üretmektedir’(Aklın Fenomenolojisi’nden ‘Tin’). Kadın asla öznellik evresinin ötesine geçemez. Kendisini akrabalık ve evlilik üzerindeki ilişkilerinden tanır ve dolayısıyla daime evrensel kalır. Kadında aile ortamını [ethos] terk edebilmesine yarayacak ve erkeğin vatandaş olabilmesini sağlayan evrenselliğin özbilinç gücüne erişebilmesini sağlayacak gerekli öncüller eksiktir.  Hegel, kadının boyunduruk altında olmasının sonucu olan durumunu neden olarak ele almaktadır. Cinsiyetler arasındaki farklılık, hem zıtlıkları hem de yeniden birleşmeleri için olan doğal metafizik temelin oluşturulması için kullanılmaktadır. Hegel, kadınsı ilke içerisinde önsel [a priori] bir edilgenlik saptayarak eril tahakkümün kanıtlarını ortadan kaldırmaktadır. Ataerkil otorite kadınları buyruğu altında tuttu ve onlara has tek özellik olarak ise kadınların bunu kendi doğaları olarak kabul edebilmesini tanıdı.

Tüm batı düşüncesinin geleneğine uygun olarak, Hegel, kadınları fıtratları gereği belirli bir aşamaya -her ne kadar mümkün olduğunca derinlik verilmiş olsa bile hiçbir erkeğin içine doğmayı tercih etmeyeceği bir aşama- hapsolmuş olarak görmektedir.

Fakat ‘topluluğun ebedi ironisi’ olarak kadın, her türlü zevke kayıtsız ve yalnızca evrenselin peşinde olan bu kocamış düşünüre gülmektedir. [Kadın] yüzünü gençliğe dönmekte ve orada kendisine bu küçümseyişte suç ortağı bulmaktadır. Güya kadında vücut bulan ilahi yasanın, hane tanrılarına olan görevinin, beraberinde cehennemin derinliklerinden varoluşun ışığına yükseldiği Yunan tragedyasındaki güzel davranışlarının ötesinde kadının gösterdiği tutum tuhaflıktan ziyade bir tehdit olabilirdi eğer şu zayıflığı olmasaydı: olgun erkeklere karşı tepkisi ve genç olana düşkünlüğü. Fakat Hegel ataerkil kültürün değerlerini temsil ettiği için bu tavrı tamamen araçsal bir şey olarak ele aldı. Kadınların gençliğe, yani ‘erkeğin cinsel kudretine’, verdiği yüksek değer Hegel tarafından topluluğun dışsal eylemleri ile en ilgili unsura yani savaşa odaklanmasının uyarıcısı olarak açıklandı. Aslında [kadının] bu davranışı aracılığıyla ataerkinin kadınlar ve gençler üzerindeki tahakkümünü de görebiliyoruz. Burada asıl niyet, her ikisini de tahakküm altına alan iktidarın temsili gücünde vücut bulan aile ve topluma karşı gelmektir. Hor görmeleri aracılığıyla, [kadın ve genç] kendilerini kurtarmak istedikleri tarihsel zalim figürü soyutlamaktadırlar. Fakat, kadınların ve gençlerin tüm hamlelerini kendi yararına çeviren, oyunun başındaki aile reisi ya da reis-i cumhur olan zalimin bizzat kendisidir. [Kadının] ilgisi ile cesaretlenmiş olan genç adam aslında toplumun bıçkın koruyucusu olacaktır.

Her nerede kadın ‘topluluğun ebedi ironisi’ olarak kendini gösteriyorsa orada daima feminizmin varlığını görebiliriz.

İki durum Hegel’de bir arada bulunmaktadır: bir tanesi kadının kaderini kadınsılık ilkesi bağlamında yorumlarken, diğeri Köle’de değişmeyen bir esas ilkesi değil, ‘sonuncular birinci olacak’ sözünün tarihsel doğrulaması olan bir insanlık hali görmektedir. Köle’nin durumunda olduğu gibi kadının boyunduruk altına alınmasındaki insani kaynağı görebilmiş olsaydı Hegel, efendi- köle diyalektiğini [kadının] durumu için de uygulamak zorunda kalırdı. Fakat bu durumda [Hegel] ciddi bir engelle karşılaşırdı. Her ne kadar devrimci yöntem toplumsal dinamiklerin hareketlerini yakalayabilecek durumda olsa da kadının kurtuluşu aynı tarihsel çerçevenin kapsamına alınamayacağı aşikardır. Erkek-kadın ilişkisi düzleminde ötekinin saf dışı bırakılabileceği bir çözüm bulunmamaktadır ki bu yüzden iktidarı ele geçirme amacı anlamını kaybetmektedir.

İktidarı ele geçirme amacının anlamsızlaşması efendi-köle diyalektiği ile kesişen ve onun devamı olan ataerkil sisteme karşı olan mücadelenin belirleyici özelliğidir.

Rasyonel olan her şeyin gerçek olduğu savı aklın hilesinin iktidar ile daima uyum içerisinde olacağına olan inancın yansımasıdır. Bu uyumun sağlanmasını garanti eden mekanizma ise diyalektiğini ta kendisidir.  Düşüncenin böylesine üçlü yapısı, ataerkinin tahakkümü altında olmayan bir yaşam biçiminde insan zihni üzerindeki hakimiyetini de kaybedecektir.

Aklın Fenomenolojisi, ataerkil aklın, tektanrıcı ilahiyat tarihindeki cisimleşmenin fenomenolojisidir. Orada, kadın, önem düzeyi başkaları tarafından varsayılan bir imge olarak ortaya çıkmaktadır. […]

Bizler kendi içimizde Hegel’in anlayışının apaçık iki çürütmesini bulabiliriz: aileyi reddeden kadın ve savaşı reddeden genç erkek.

Genç erkek babanın evlatları üzerindeki geleneksel yaşam ve ölüm hakkının bir pratiğin yasallaştırılmasından ziyade açıkça bir dileğin gerçekleştirilmesi olduğunu sezmektedir. Böylece, savaşın kendisinin katledilmesinin bilinçdışı bir aracı ve kendisine kurulan bir komplo olduğunu görmektedir.

Unutulmamalıdır ki ‘Aile ve asayiş’ bir faşist slogandır.  

Yetişkinlerin toplumunda yerini almaya hazırlanırken genç erkeği ele geçiren kaygı, aslında onun ataerkil kalıp ile olan çatışmasını gizlemektedir. Bu çatışma hiçbir uzlaşı olmaksızın küresel reddin ifadesi olan anarşizan biçimler almaktadır. Erkeklik ataerkil olmayı, şantajcı rolünü reddeder. Fakat tarihsel müttefikinin -kadının- yokluğunda genç erkeğin anarşizan tecrübesi yalnızca hüsnükuruntudur ve [genç erkek] organize kitle mücadelesinin çağrısına boyun eğer. Marksist-Leninist kuram onun başkaldırısını proleter mücadele (aynı zamanda gençliğin kurtuluşunun da ona bağlandığı) ile birleştirerek yapıcı bir şeye dönüştürmesine imkân sunar. Fakat tam olarak bu şekilde gençlik ataerkil kültür tarafından öngörülen diyalektiğin kucağına düşer: iktidarı ele geçirmeye odaklanmış olan kültür. Proletarya ile ittifak halinde ortak düşmanı kapitalizmden bulduğuna inanarak gençlik kendi davasını yani ataerkil sisteme karşı mücadeleyi terk eder. [Gençlik] tüm umudunu devrimci mücadelenin taşıyıcısı olarak proletaryaya bağlar. Sendikaların başarıları veya parti siyasetinin taktikleri ile çok yatıştıklarını düşündüklerinde işçileri kışkırtmak isteyebilirler; fakat akıllarında hiçbir zaman proletaryanın geleceğin tarihsel gücü olduğuna dair şüphe yoktur. Başkalarının savaşını vererek, gençlik daima kendilerinden bekleneni yani başkasına tabi kılınmalarına müsaade etmektedirler. Öte yandan kadınların iki yüz yıllık feminizm tecrübesi vardır ki bu onları gençlikten daha avantajlı kılmaktadır. [Kadınlar] ilk olarak Fransız Devrimi’nde daha sonra da Rus devrimlerinde kendi meselelerini siyasi düzlemde erkekler ile birleştirmeye çalışsa da kendilerine en fazla kitle statüsü bahşedildi. Fakat şimdi kadınlar beyan etmektedir ki proletarya kapitalizm ile olan çatışmasında devrimci fakat ataerkil düzen ile yüzleşmesinde reformisttir.

Hapishane Defterleri’nde ‘Entelektüeller ve Kültürün Örgütlenmesi’ başlıklı bölümde Gramsci şöyle bir not düşmüştür:

yöneten sınıfın (en geniş tabiriyle) gençleri başkaldırarak, ilerici sınıf tarihsel olarak iktidarı ele geçirme yetisine ulaştığında, [bu sınıfa] geçebilirler. Fakat bu durumda, gençler bir sınıfın yaşlı neslinin nüfuzunu öteki sınıfınkine değişmektedir. Her iki sınıfta da gençler nesil temelinde yaşlılara tabi kılınmaktadır.

Plato’nun Devlet’inden More’un Ütopya’sına

[ve]

on sekizinci yüzyılın ütopyacı sosyalist kuramlarında, hususi çıkarların özü olan ailenin dağılması malların ortak mülkiyeti idealinin doğal sonucuydu. Bu düşünce hattı Marx ve Engels tarafından sürdürüldü. Fakat, [Marx ve Engels] Fourier’in yazdığı gibi ekonomik unsurun ortadan kaldırılmasının her bir erkeği kadının ve her bir kadını erkeğin tasarrufuna bırakacağı gerçeğinde değil, aksine, yararcılık gözetmeyen ilişkilerin olasılığında ısrarcı oldular. Engels’in safında bu sorunun formüle edilmesi 1847 yılında yayımlanan Komünizmin İlkeleri eserinde ortaya çıktı:

Komünist toplum düzeninde iki cinsiyet arasındaki ilişki yalnızca bu ilişkinin taraflarını ilgilendiren ve toplumun müdahale edemeyeceği özel bir mesele haline gelecektir. Bu, özel mülkiyetin ortadan kaldırılması ve çocukların komünal biçimde eğitilmesi ve dolayısıyla evliliğin bugüne kadar bildiğimiz iki temelini: özel mülkiyet sisteminden kaynaklanan kadınların erkeklere, çocukların da ebeveynlere bağlılığını yok edeceği için mümkün olabilecektir.

Bir yıl sonra ise Marx ve Engels Komünist Manifesto’da şöyle yazacaklardı:

Ailenin lağvedilmesi! En radikal olan dahi komünistlerin bu kötü şöhretli teklifi karşısında öfkelenmektedir. Mevcut aile, burjuva ailesi hangi temellere dayanmaktadır? Sermaye ve özel kazanç… Tüm burjuva koro halinde komünistlerin kadın toplumunu getireceği feryadını koparmaktadırlar. Burjuva, karısını salt üretim aracı olarak görmektedir. Üretim araçlarından ortak olarak faydalanılacağını duyar duymaz, doğal olarak, tek bir sonuca, ortak kullanımın kadınlarının da kaderinde olacağı sonucuna varmaktadır. Hedefteki asıl meselenin kadınların üretim araçları olduğu durumun ortadan kaldırılması olduğu ise aklının ucundan dahi geçmemektedir.

Yaklaşık kırk yıl sonra, Özel Mülkiyetin ve Ailenin Kökenleri’nde Engels, ekonomik yapı ve aile arasındaki ilişkiyi tarihsel materyalizmin ilkelerine göre açıkladı ve kapitalizmin sonu ile birlikte evliliğin daha insani koşullarda gerçekleşeceğine dair kanısını açıkça ortaya koydu:

Ekonomik kaygılar ikinci planda kaldığında… tüm tecrübeler gösteriyor ki bu sayede erişilmiş olan kadınların eşitliği kadınları çokkocalı olmaya sevk etmek yerine erkekleri tekeşliliğe sevk edecektir. Temelde mülkiyet ilişkileri tarafından evliliğe dayatılan o özellikler ortadan kalkacaktır: ilki, erkek egemenliği ve ikincisi, [evliliğin] bozulmazlığı. Kapitalist üretimin yakın zamanda ortadan kaldırılması ile cinsel ilişkilerin alacağı biçimle ilgili bugün bulunabileceğimiz öngörü esasında negatif karakterdir ve baskılanacak olan ile sınırlıdır […]

Komünist ülkelerde üretim araçlarının kamulaştırılması aile kurumuna dokunmamakla birlikte aksine ataerkil figürün prestij ve rolünü pekiştirmek kaydıyla [aile kurumunu] sağlamlaştırmıştır. Devrimci mücadele esas olarak tipik şekilde ataerkil ve baskıcı şahsiyet ve değerleri öne çıkartmıştır; bunlar da karşılığında ilk olarak ataerkil ve daha sonra tam anlamıyla otoriter ve bürokratik devlette örgütlenmiş bir toplum yaratmıştır. Sosyalizmin ilkelerinin olgunlaştırılmasında kadınları aktif bir güç olarak dışlayan sınıfsal anlayış, devrimci bir kuramı ata-merkezci bir kuram haline getirmiştir. Karşı cinse duyulan korku, ahlakçılık, konformizm toplumsal rolleri ele geçirmiş ve onları yüzyıllardır özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasının doğal sonucu olarak el üstünde tutulan çözülmeden kurtarmıştır. Aile, ataerkil düzenin temel taşıdır. Yalnızca ekonomik çıkarlara değil aynı zamanda erkeğin psikolojik düzenine de kök salmıştır; erkek, kadını daima bir tahakküm nesnesi ve daha yüksek eylemlerin sıçrama tahtası olarak görmüştür. Marx’ın kendisi dahi akademik ve ideolojik çalışmasına adanmış, hizmetçisinden olan dahil birkaç çocuğu olan geleneksel bir koca olarak yaşamını sürdürmüştür. Marx ve Engels’in de açıkça belirttiği gibi ailenin ortadan kaldırılması ne kadınların müşterek kılınması demektir ne de kadınları ‘ilerlemenin’ aracı haline getiren bir formüldür. [Ailenin ortadan kaldırılması] insanlığın yarısının özgürleşmesi ve bu sayede sesinin duyulması ve tarihte ilk defa sadece burjuva toplumuna değil, erkeğin başrolde olduğu her topluma meydan okunması ve böylelikle Marksizm’in ifşa ettiği ekonomik sömürüye karşı mücadelenin de ötesine geçilmesi demektir. Günümüzde kadınların kurtuluş mücadelesi devrim aracılığıyla ıslah edilmiş ataerkil mitlerin otoriter biçimde dayatıldığı ve toplumsal yapının orta çağa özgü bir katılığa ulaştığı sosyalist ülkelerde değil; kadınların müdahil olmasıyla birlikte geleneksel değerlerin alaşağı edildiği kapitalist batının burjuva devletlerinde devam etmektedir. Bu süreç ataerkil anlayışın çöküşünü de kapsamakta ve yalnızca burjuva biçiminin değil aynı zamanda eril medeniyetin de yok edilmesi anlamına gelmektedir. Marksist düşünce efendi-köle diyalektiği (ki kendisi olgunlaşmamış burjuva kültürünün temel bir çatışmasıdır) gelişmiş, bu diyalektiği toplumsal sınıflar bağlamında ifade ederek ona somut bir hal kazandırmıştır. Fakat proletaryanın diktatörlüğü açıkça göstermiştir ki toplumsal rollerin dönüşümü kendisine eşlik etmemiştir. Değerlerin hakiki değişimi ile bağdaşmaz olan beşerî yapıyı yeniden üreten temel kurumu, aileyi, muhafaza etmiş ve güçlendirmiştir. Feminizm ve onun araçsal faydasının baskılanmasıyla, Komünist devrim erkek-egemen kültürel ve siyasi temellerde gerçekleşmiştir. Şimdi ise kadınların ataerkil sistemin sınıf mücadelesinin çok daha ötesine uzatmak istediği eril değerlere karşı isyan ile yüzleşmek zorundadır.

Proletaryanın diktatörlüğü için mücadelenin doruk noktasında dahi feminizm, radikal bir kopuş teşkil edecek şekilde içgörü ve yöntemlerle durum ile yüzleşmiştir. Fakat bizzat bu devrimci şartlarda komünist kadınlara ‘gerçek’ sorunlar ve ayrılıkçılığın tehlikeleri erkek yoldaşları tarafından kuvvetle hatırlatılmıştır. Bunun beraberinde getirdiği hüsran ise genellikle öz fedakârlık ile sonuçlanmıştır.

Lenin Clara Zetkin’e şöyle buyurmuştu:

Hatalarının listesi henüz bitmiş değil, Clara. Duyduğuma göre edebi tartışmalar için olan düzenli toplantılarında, işçilerle münazaralarında aklın sürekli seks ve evlilik meseleleriyle meşgul olmakta ve hatta bu mesele siyasi eğitiminin ve eğitim faaliyetinin merkezinde yer almaktaymış. Kulaklarıma inanamadım… Bana söylenene göre cinsel konular gençlik örgütünde de en sevdiğin konuymuş. Eminim bu konuda halihazırda fazlasıyla malzemeleri vardır. Bu, bazı kişileri kolaylıkla tahrik olmaya sevk edebileceğinden ve onların gücüne ve sağlığına zarar verebileceğinden dolayı bir gençlik hareketi için özellikle utanılası, özellikle zararlıdır. Bu eğilim ile mücadele etmelisin. Kadın hareketi ve gençlik hareketinin birçok temas noktası bulunmakta. Komünist kadınlarımız gençlerle sistematik faaliyetler yürütmeli. Bu faaliyet, onları eğitmek, onları şahsi gebelik hali dünyasından toplumsal gebelik hali dünyasına taşımak olmalı… Evlilik biçimi ve cinsiyetler arasındaki ilişki kimseye bir tatmin sağlamaz. Bu alanda proleter devrim ile örtüşen bir devrim de gelmektedir. Bütün bu çetrefilli meselenin gençler için olduğu kadar kadınlar için de önem arz etmesi anlaşılabilir… Birçok genç insan, gerçekten inanarak kendi durumlarını bir devrimci ya da bir komünist olarak karakterize etmektedir. Fakat, ortada bizim gibi daha yaşlı insanların onlara inanmamızı sağlayacak bir şey de yok. Ben topyekûn melankolik yaşlı bir sofu değilim fakat gençlerin -ve zaman zaman yetişkinlerin- yaşadığı bu yeni cinsel hayat bana bir burjuva kerhanesinin birçok unsurundaki gibi tamamen burjuva geliyor… Komünist bir toplumda cinsel güdülerin ya da şehvetli dürtülerin tatmininin bir bardak su içmek kadar kolay ve önemsiz olacağını öngören iyi bilinen kuramı sen de biliyor olmalısın… fakat aklı başında normal bir adam kendini yere atıp da pis yağmur sularının olduğu bir göletten su içer mi? Halihazırda on farklı dudağın değdiği bir bardaktan su içer mi? Bu ‘bir bardak su’ kuramı gençlerimizin tam anlamıyla aklını başından almış durumda.

Ocak 1915 tarihli bir mektupta ise Lenin, Ines Armand’a şunları yazıyordu:“Sevgili Dostum, metninin daha detaylı bir taslağını yazmanı muhabbet ile tavsiye ederim… Fakat, şimdiden yapmak zorunda olduğum bir yorum var: sana tavsiyem ‘(kadınların) aşkta özgürlük talepleri’ [kısmını] tamamıyla çıkartmandır. Bu proleter bir talep değil fakat bir burjuva talebidir”. Lenin “köylülerin, entelektüellerin ve küçük burjuvanın aşksız evliliklerinin rezillik ve bayağılığını, aşka dayalı medeni proleter evlilik” ile karşılaştırmıştır. Lenin ile karşılıklı mektuplaşmanın akabinde Ines Armand kadın işçiler için olan metnini yayınlamamıştır.

Peki, “aşkta özgürlük talebi”, “aşka dayalı medeni proleter evlilik” ten nasıl farklılık göstermektedir? Aradaki fark, ilkinin devrimci yaşam biçiminin bir yönü olarak kadınlar tarafından talep edilmesi ve gençlik tarafından benimsenmesi, ötekinin ise parti ideologları tarafından yeni insanın terbiye edilmesi için şart koşularak baskıcı değerleri kristalize etmesinde yatmaktadır. Özgür aşk, ailenin eleştirisinin feminist biçimiydi. Proleter evlilik ise Engels tarafından da açıklandığı gibi komünizmin öncüllerinin eril yorumlanmasının, eril düzenin işleyişinin bir ürünüydü. Lenin, Viyana’da komünist bir kadının cinsel sorunlar üzerine yayımlanan kısa eseri hakkında öfkeyle şunları yazmıştı: “Ne aptalca bir kitapçık! İçindeki doğru düzgün birkaç argüman zaten Bebel’in zamanından beri hem de böyle yavan ve rahatsız edici olmayan biçimde kadınlar işçiler tarafından biliniyor. Her ne kadar Freud’un kuramlarının kaynak gösterilmesi [kitapçığa] ‘bilimsellik’ havası verse de aslında sığ bir karmaşa. İşin doğrusu, Freud’un kuramlarının kendisi gelip geçici bir heves”.

Lenin’e göre, komünist toplumda hane içindeki üretken olmayan emekten kurtulup hane dışında üretken emeğe geçiş yaptığında kadın gelişebilecek ve erkek ile hakiki bir eşitliğe ulaşabilecektir. […]

Hiçbir devrimci kuram artık bizleri kadınların ve gençlerin kendi sorunlarına mücadelede, süblimasyonda veya sporda çözüm bulabileceklerine ya da çözüm aramaları gerektiğine ikna edemez. Yetişkin erkekler onları boyunduruk altında tutmak ayrıcalıklarından feragat etmemektedirler.

Bizler, kadınların siyasete karşı gösterdikleri geleneksel kayıtsızlıkta kendi meselelerin yalnızca erkekler kendilerini [siyasette] bir güç olmaları için kadınlara paternalist biçimde hitap ederek dolaplar çevirdiğinde ortaya çıkarılmasına müsaade eden ideolojik ve siyasi düzene kendiliğinden gösterilen bir tepki görüyoruz.

Gençler, kendilerini tanıyamadıkları bir toplumun idaresinde hayatlarını harcamaktan muaf olabilmek için toplumsal ve siyasi bir devrim için çabalamaktadırlar; aynı zamanda, kadınların gayretlerini eril toplumun krizini çözmek için kullanma çabası da vardır. Bu yüzdendir ki kadınların erkeklerin rollerini doldurmasına müsaade edilmekte ve bu dalavere [kadınların] asırlık dışlanmasının telafisi gibi sunulmakta ve feminist hareketin zaferiymiş süsü verilmektedir. […]

Her ne kadar anneliğin doğası cinsiyetler arası çatışma ile, gayrişahsi türün devamı masalı ile, zoraki fedakâr kadın hayatı ile saptırılmış olsa da annelik bizler için düşüncelerin ve hislerin önemli bir kaynağı, özel bir erginleme koşulu olmuştur. Bizler esaret altında insanlığı doğurmak ile yükümlü değiliz. Bizleri köleleştiren oğullar değil, babalardır.

Dolayısıyla, anne ile oğul arasındaki ilişkiyi insanlık için bir engel olarak reddetmeden önce hatırlamalıyız ki her ikisi de babanın otoritesinin prangası ile bağlanmıştır. Kadın ve genç arasındaki ittifak bu otoriteye karşı kurulmaktadır.

Bize evlilik ve onun tarihsel düzelticisi olan boşanma hakkında ne düşündüğümüzü sormayın. Erkeğin ayrıcalığını korumak üzere tasarlanmış her kurum, artık tahammül edilmeyecek olan cinsiyetler arası ilişki bakışının bir yansımasıdır. Kadınları boyunduruk altına almak için kullanılmış tüm işkence araçlarını havaya uçuracağız. […]

Analık sevgisi efsanesi, kadın, hayatının en dolu anında, ataerkil sistemin tabularının yalnızca çocukları ile paylaşmasına müsaade ettiği o mutluluk, zevk ve şen olma duygularını gençlik ile doğal bir alışveriş aracılığıyla canı gönülden tecrübe ettiği anda sona erecektir.

Oedipus kompleksinin kökeni ensest tabusu değil fakat bu tabunun kendi emniyeti için baba tarafından suiistimal edilmesidir.

Geçmişin önemli bir görüntüsü gözlerimizin önünde şekillenmektedir: bir tarafta, erkeğin mağrur şekilde yükseldiği bir merdiven; öteki tarafta ise kadının acı verici şekilde alçaldığı bir merdiven. Hayatının herhangi bir evresinde kadına bahşedilmiş olan haysiyet ona ömrünün sonuna kadar yeterli değildir.

Kadının davası ortaya çıkarıldığında kazanılmış bir davadır.

Kültürün, ideolojinin, kurumların, adetlerin, kanunların ve örflerin tamamı kadınlarla ilgili erkek batılları ile çevrilmiş durumdadır. Arka plan herhangi şahsi durumu kirletmekte; erkek, kibir ve had bilmezliğini bu arka plandan temin etmeye devam etmektedir.

Genç erkek de ataerkil sistem tarafından zulme uğramaktadır fakat, o, aynı zamanda, gelecekte zalim rolünün de adayıdır. Gencin ani kabarmaları içkin olarak belirsizdir.

Gençliğin başkaldırısının manipüle edilme şekli ataerkil sistemin bozucu etkisine bir başka örnektir. Hippi hareketine dini hareket muamelesi yapan siyasi olarak kendini adamış öğrenciler siyasi olarak vadesini doldurmuş bir etiketi kullanarak ataerkil bir kalıbı devam ettirmektedirler. İdeolojik kesinliklerinin emniyetinde, bunun toplumun diyalektik olmayan bir anı, önemli bir zaman dilimi olduğunu iddia etmektedirler. Oysa, biz, [hippi hareketinin] hususi değerini tam olarak burada görüyoruz. Hippi hareketi ataerkil sistemden tiksinerek kaçınmayı, güç siyasetinin ve baskın olarak eril grupların tüm siyasi kalıplarının reddini temsil etmektedir. Hippiler kamusalı ve özeli artık birbirinden ayırmamak ile birlikte eril ve dişilin karışımı bir hayat yaşamaktadırlar. Bıkkınlık ile siyasi öğrenci gruplarından kendisini çeken veya aynı bıkkınlık ile kendini yoldaşlarının devrimci davranışlarına göre terbiye eden o kız, öncülleri erkekler toplulukları tarafından belirlenmiş olan bir ikilem ile yüzleşmektedir. [Erkekler] daha önce daima faaliyet alanları olmuş alanı daha özgül bir alan olarak keşfetmekteler; yalnızca burjuva değil aynı zamanda sosyalist ve devrimci kültürü tekellerine alabildikleri sürece erkeklerin sorunlara küresel bakış açısı yalnızca bir bahanedir. En başta böylesi bir hiyerarşi ile dalga geçenler hippi kızlar ve erkeklerdi. Atalarının savaşçılıklarının geçmişini gördükleri agresif ve şiddet dolu davranışların kalıntılarında artık eril değerleri temel kabul etmeyen topluluklar kurmaya gayret ettiler. İdeoloji, daima, bu davranışları ve değerleri dünyayı değiştirmenin araçları olarak anlatıp, meşrulaştırdı. Kadının toplum hayatının tüm alanlarından zorla uzaklaştırılması, erkeğin yaşam biçimleri ve düşünce kalıpları yaratma mücadelesindeki sapkın davranışını daha da büyüttü. Kadının yeni mevcudiyeti gençlerin gönüllü olarak vazgeçmelerini teşvik etti; şiddet içermeyen fakat yıkıcı ellerindeki tüm imkanlarla [gençler] her şeye en baştan başlanması gerektiğine dair olan inançlarını ifade etmektedirler. Birçok kişinin umduğu gibi, hippilerin kurulu düzen tarafından özümseneceği gerçeği, ani ve beklenmeyen ortaya çıkışlarının neden olduğu üretken kargaşayı hafifletmeyecektir.

Av sırasında avlanacak hayvanı ortaya çıkartmak için çalıları dövenler gibi, toplumun yapısı da avını en sonunda tuzağa düşeceği noktaya kadar sürmektedir. Hükümetler boşanma yasaları bahşederken ve Kilise de bunları engellemek için mücadele ederken, kadınlar cinsiyetler arası ilişkilerin absürt düzenlemelerinin her bir yönünü reddederek olgunluklarını göstermektedirler. Eril krizin boyutu formüle olan bağımlılıklarında görülebilir: onlar [erkeğin] üstünlüğünün sihirli garantileridir.

Önce babaya sonra kocaya olacak şekilde kadınlar daima ekonomik bağımlılığa maruz bırakılmıştır. Ne var ki [kadınların] kurtuluşu ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarında değil, kölelik ortada kaldırıldıktan sonra dahi onları köle haline getiren kurumun yok edilmesinde yatmaktadır. (52)

İnsanlık halini genel olarak ele alan her düşünür, kendi[erkek] bakış açısına göre kadınların temelde daha aşağılık bir nitelikte olduğunu vurgulamıştır. Bizzat Freud kadınları lanetine kuramsal bir temel bulmuştur: bütünlüğe bir araç olarak tanımlanan sözde penis ihtiyacı. Bizler, kadınların çok küçük yaşta farklılığından kaynaklı metafiziksel ıstırabından dolayı kendisini sakat olarak hissettiğini öneren psikanalitik dogmaya olan şüphemizi belirtiyoruz.

Her ailede erkek çocuğun penisi evladın evladı muamelesi görmektedir. Övgü dolu şekilde hakkında açıkça konuşulmaktadır. Öte yandan kız çocuğun cinsel organları tamamen görmezden gelinmektedir. Ne onlara isimler takılmakta ne de erkek çocuğunkine yapıldığı gibi sevilmektedir; ne [kendine has] bir karakteri ne de literatürü bulunmaktadır [Kız çocuğunun] bedeninin gizliliğinden faydalanılarak onun varlığı da sessizce geçip gitmektedir. Erkek ve kadın arasındaki ilişki iki cinsiyet arasında olan bir ilişki değil fakat bir cinsiyet ve ötekinin yokluğunun ilişkisidir.

Freud bir mektupta şu satırları nişanlısı Martha Bernays’e yazmıştı: “Kıymetli sevgilim, sen bu aktivitelerden ve evi çekip çevirmekten bu kadar zevk alıyorken, ben de beynin yapısının bulmacasını çözmek arzusuyla cezbedilmiş haldeyim”. (Sigmund Freud’un Mektupları’ndan 65. Mektup)

O büyük adamların özel hayatlarına bakalım: en yaygın hareketleri bile soğuk bir şekilde daha aşağı nitelikte olarak tanımlanmış bir insana gündelik yakınlıktan doğan bir sapmayı ihtiva etmektedir.

Hiç kimse, hiçbir deha yoktur ki tüm meseleler hakkında doğru bir görüş geliştirebilmiş olsun: hiç kimse insan doğasının kusurlarından kaçamamıştır.

Biz şimdi ve burada yaşıyoruz ve şu an ve burası istisnai olandır; geleceğin ise istisnai olmasındansa beklenmedik olmasını yeğleriz.

     Bizi en çok ilgilendiren, kadınların, gençliğin en hayati döneminin parçası olan ve insanlara, hayatlarına kendilerine özgü damga vurabilecekleri yaratıcılığın kaynağına dokunup, onu şekillendirebilmelerine imkân veren o hissi güvenin taşkınlığını muhafaza etmektir. Bir kız, gençliğinde mahrum bırakıldığı bir ruhsal tecrübenin daha sonra elde edilebileceğini düşünmeye sevk edilerek kolaylıklar yanıltılabilir. Özgürleştirilmiş kadın, doğru zamanda ileri atılışları tecrübe etmekte başarısız olmuş bir kişiliğin intibakını temsil ettiği için işe yaramaz bir modeldir.

Geriye dönüp baktığımızda, yaratıcılığın izole edilmiş zirvelerinde kendimizi ayırt edebiliyoruz fakat en çok da boyunduruk altında heba edilmiş onca zekada ve zaman içerisinde bitmek bilmeyen angaryalarda kendimizi ayırt edebiliyoruz. Bizler kurban edildik ve bu kurban üzerinde idealist kadınlık efsaneleri çoğaldı.

Bizler, kadınların iyi- kötü, daha iyi- daha kötü diye ayrıldığını görmek istemiyoruz; bizi asıl ilgilendiren her birimizin ötekiyle paylaştığı en derin öz, hem acı veren hem de değerli olan o nokta.

Kadınların hareketi enternasyonal değil, fakat, dünyasaldır.

 Üstyapı ve yapı arasındaki ayrım, beşerî değişimin öncelikle yapısal değişim olduğunu varsayan bir yasanın temelini oluşturmaktadır. Üstyapıdaki değişimler daima yapıdaki değişimleri yansıtacaktır. Fakat bu, ataerkil bakış açısıdır ve bizim nazarımızda yansıma kuramının herhangi bir itibarı yoktur. Bizim tercih ettiğimiz eylem biçimi kültürelsizleştirmedir [deculturalization]. Bu, ne yapısal bir devrimi takip eden ve akabinde ona entegre olan bir kültürel devrimdir ne de tüm düzlemlerde bir ideolojinin doğrulanmasıdır; [kültürelsizleştirme] herhangi bir ideolojiye ihtiyaç olmamasının onaylanmasıdır. Kadınlar erkeklerin inşalarına tamamen kendi varoluşsal boyutlarıyla karşılık veriyor; önderleri, düşünürleri veya bilim insanları olmamış olabilir fakat daima enerjileri, içgörüleri, cesaretleri, adanmışlıkları, özenleri, hisleri ve delilikleri olmuştur. Sonsuza kadar var olamayacakları için tüm bu şeylerin izleri silindi; fakat bizim kudretimiz gerçeklere dair efsanevi bir görüşe sahip olmayışımızda yatmaktadır. Her ne kadar amaç iktidarı elde etmek ve bunu pekiştirmek olunca ona dönüşüyor olsa da eyleme geçmek, yalnızca belirli bir sosyal sınıfa özel bir vazife değildir. Erkekler bu mekanizmayı [iktidarı ele geçirmek ve bunu pekiştirmek] mükemmelleştirdiler ve hatta bu mekanizma kültürel olarak meşrulaştırılmış olduğundan eril kültürü reddetmek demek eylemlerin değerlendirilmesine temel olan iktidarın edinimlerini reddetmek demektir.   

Annelik ile birlikte kadın kültürelsizleştirme anına erişmektedir: çocuk ile olan duygusal simbiyoz ile  [kadın] hayatın ilk evrelerinden tekrar geçmektedir. Dışarıdaki dünya ona şu an tekrar yaşamakta olduğu hayatın öncelikli ihtiyaçlarına oldukça yabancı farklı bir yapım gibi gelmektedir. Annelik onun ‘yolculuğudur’[2]. Bilinci kendiliğinden yaşamın kökenlerine geri gider ve [anne] kendisini sorgular.

Eril düşünce, nesiller arası savaşı, önderliği, kahramanlığı ve mücadeleyi oldukça kaçınılmaz hale getiren bir mekanizmaya müsaade etmiştir. Erkeğin bilinçaltı şiddet ve korkunun deposudur. Dünya, kadının merhamet göstermesi gereken, erkeğin hayallerindeki ölüm ile doludur; fakat, biz artık bize dayatılan bu rolü oynamaya devam etmeyeceğiz ve erkekleri kendi yalnızlıklarının derinliklerine terk edeceğiz.

Savaş, alışılmış olana ve durağan olana kayıtsızlığın içinde, bir halkın ahlaki sağlığını muhafaza eder. Nasıl ki rüzgâr bir gölün sularını uzun bir sakinliğin sonucu olan durağanlığın [zararından] koruyorsa, uzun ve hatta daha kötüsü, ebedi bir barış bir halkı hasta edecektir. İnsanın doğasında olumsuz-veya-olumsuzlayan ne varsa muhafaza etmeli durağan-ve-istikrarlı olmasına müsaade edilmemelidir. (Hegel 1802: Doğal Haklar)

Savaş kurumunun kökenleri ve nedenleri üzerine en son sosyolojik ve psikolojik çalışmalar kadınların erkeklere boyun eğmelerini doğanın kanunu olarak kabul etmektedirler. Bireylerin ve grupların -ilkel ve modern- davranışlarını tamamen ataerkil bir çerçeveden analiz etmekte ve kadınların erkekler tarafından boyunduruk altına almasında kullanıma hazır patolojik bir sendrom olduğunu anlayamamaktadırlar. Baba ve anneden izdüşümsel süreçlerin özne ve nesneleri gibi bahsedilmekte ve bu şekilde, aksi takdirde gerçeklikte verilen unsurların normal değerlendirmesi olacak olanın biçimi bozulmaktadır. Fakat, baba ve anne iki birincil elemanlar değil aksine ailede resmi ifadesini bulan cinsiyetler arası kasıtlı yanlış yönlendirmenin sonucudur. Bu önermeden başlamadığımız sürece özel değerlere dönerek ve böylece devletin egemenliğini reddederek veya savaşı şahsi bir suç olarak engelleyecek kurumları destekleyerek savaşın (atomik tehlikenin) psikolojik nedenlerini ortadan kaldırmaya çabalayarak kendimizi kandıracağız. Böylesi çözümler özel değerlerin aile değerleri olduğu ve ailenin de kadının erkek iktidarına kayıtsız şartsız teslimiyeti anlamına geldiği gerçeğini göz ardı etmektedirler. Erkeğin patolojik kaygıları ve savunmaları ailede oluşmakta ve oradan ailenin temsili olan topluma aktarılmaktadır. Kısacası, böylesi çözümler insanlığın bu hastalıklı halinin bizzat ona ait otoriter araçlar ile teşhis edilip, çözülemeyeceği gerçeğini görmezden gelmektedirler. […]

Hegel’e göre, iş ve savaş, erkeklerin tarihi olarak kabul edilmiş insanlığı tanımlayan iki eylemdir. Fakat, ilkel halklar üzerine çalışmalar kanıtlamaktadır ki erkeklerin asli görevi savaşmak iken, iş, kadına ait bir eylemdir. Erkek, savaşamaz duruma geldiği, esir alınıp da çalışmaya zorlandığı an erkekliğini kaybetmiş ve kadın olmuş hissederdi. Erkekler kendi cinsel kudretleri ile ilgili içsel kaygılarının üstesinden gelmek için savaşı dışsal bir sınav olarak kullanmışlardır. Dolayısıyla, kökenleri itibariyle savaş, erkeklerin kendilerini cinsel varlıklar olarak düşünebilmek becerileri ile doğrudan bağlantılıdır. Peki ama, erkeklerin kaygılarının kökeninde ne vardır? Bu soru çok önemli çünkü [erkeklerin] kaygısı her çatışmayı çözülemez ve kaçınılmaz olarak bir şiddet meselesi haline getiren, insanlık tarihinin daimî mevzusudur. Kadın türü kendisini çalışmak ve hayatı korumak ile ifade ederken, erkek türü kendisi öldürmek ile ifade etmektedir. Psikanaliz erkeklerin savaşı bir erkeklik ödevi olarak görmesine dair birçok neden ileri sürmüş olsa da bu tavır ile kadınların boyunduruk altına alınması arasındaki bağ konusunda kesinlikle hiçbir şey söylememektedir. Dahası, sanki erkekleri kendi içsel çatışmalarına emniyet supabı olarak savaşı kurumsallaştırmaya iten nedenler, insanın kaderine içkindir, insanlık halinin verilisidir. Oysa, kadının insanlık halini tecrübesi aynı ihtiyaçlar ile belirlenmemiştir. Oğulları kıyıma gönderildiğinde onların yasını tutmakta ve her ne kadar pasif olsa da kadının kaygılı tutumu onun rolünü erkeklerinkinden ayırmaktadır. Bizler, kabataslak da olsa, ataerkil sistemin yok edilmesinde (kadınların aile kurumunu parçalaması aracılığıyla) savaş sorununa bu konuda yapılmış çalışmalar tarafından önerilenden çok daha gerçekçi bir çözüm görüyoruz. Bu şekilde, herkesin bahsettiği fakat nasıl gerçekleşeceği konusunda en ufak fikrinin olmadığı insanlığın o dönüşümünü temelden gerçekleştirebiliriz. […]

Bundan böyle kimsenin bize türün hamilleri muamelesi yapmasına müsaade etmeyeceğiz. Ne devlete ne de babalarına; evlatlarımız kimseye ait değildir. Nasıl ki biz kendimizi kendimizde geri aldık, evlatlarımızı da kendilerine vereceğiz.

Raison d’etat ve ahlakçılık kadınları boyunduruk altına almanın silahlarıdır; karşı cinsten korkan tavırlar kadına karşı olan düşmanlığı ve küçümsemeyi gizlemektedirler.

Tanrı’nın rahiplerinin kendilerinin Baba’nın ordusuna ait olduklarına dair sahip oldukları yegâne teminat kadınların dışlanmasıdır. Katolik bakir, erkeğin kadını hakir görmesinin kurumsallaştırılmasının en dramatik ifadesidir. Yüzyıllar boyunca [kadın], nedeni neredeyse anlaşılmaz bir öfkenin nesnesi haline getirilmiş, konseylerle, münakaşalarla, yasalarla ve şiddetle yasaklanmıştır. […]

Dini ve estetik anlayışlar, baskın kültür tarafından potansiyel olarak iktidara zıt iki tutum olarak tanımlanmıştır. Buna uygun olarak da kültür, bunları iktidarın asli iki yapısı olarak içine almıştır: dini ve sanatsal kurumlar. Dini hayatın, ataerkil yasaların dünyevi başarı ile rekabet halinde ve onu reddeden metafiziksel bir alanda yaşandığı bir yaşam biçimi olduğunu; ve, sanatsal çalışmanın kişinin isyankâr iradesinin hercai işleyişi aracılığıyla otoriter değerlerin çürütülmesini içerdiğini görebiliriz. Her ne kadar dindar insanlar ve sanatçılar kendi eylem özgürlüklerine fazlasıyla önem verseler de toplum, onlara dahi bunların prestijlerinden yararlanarak başarının standartlarını uygulamaktadır.

Seçtiğimiz müttefikler davamızı benimseyenler değil fakat bize uygulanan baskının en kötü aşırılıklarından kaçınmış olanlardır. Sanatçılara olan karakter yakınlığımız, başkalarının kültürel değerin teminatları hakkında hissettikleri kaygıdan özgür biçimde, yaptığımız ve bunun anlamı arasındaki doğrudan bağdan kaynaklanmaktadır.

Freud’un kendisine ekspresyonist bir çizim gönderen Karl Abraham’a cevaben yazdığı bir mektubu da aktaralım (Aralık 1922):

Sevgili dostum, güya senin kafanı temsil etmesi gereken çizimini teslim aldım. Korkunç bir şey. Ne kadar muhteşem bir insan olduğunu biliyorum ve bu yüzden daha fazla sarsılmış haldeyim ki modern ‘sanata’ tahammül gibi karakterinin ufak bir kusuru yüzünden böyle zalimce cezalandırılmışsın… Bu sanatçılar gibi kimseler, Adler’in yalnızca doğuştan görme bozukluğu olanların ressam ve teknik ressam olduklarına dair kuramının fazlasıyla nahoş örnekleri olduklarından analitik çevrelere erişimi olması gereken en son kişilerdir. Sana ve ailene 1923’te tüm güzellik ve esenlikleri diliyorken bu portreyi unutmama müsaade etmelisin.

Kadın, diyalektik olarak erkek dünyası ile ilişkili değildir. Dile getirdiği talepler bir antitezi değil, tamamıyla başka bir seviyeye geçişi teşkil etmektedir. Yanlış anlaşılma ihtimalimizin en yüksek olduğu fakat üzerinde ısrar etmemizin hayati olduğu nokta da tam olarak budur. […]

Feminist hareket siyasi davetsiz misafirler ve sempatizanlar ile doludur. Erkek gözlemcileri bizleri çalışma konusu yapmamaları konusunda uyarıyoruz. Bizimle aynı fikirde olmaları ya da olmamaları bizleri ilgilendirmiyor. Daha akıllıca ve daha onurlu olacak olanın müdahil olmamaları olduğunu onlara telkin ediyoruz.

Kendi cinslerinin temsilcilerine karşı bizleri teşvik edici demagojik telkinlere ihtiyacımız yok. Her birimiz yeteri kadar öfkeli ve kendimiz için daha yaratıcı çözümler bulabilmeye yetecek anlayış ve kararlılığa sahibiz.

Ne zaman bir açıklık olacak olursa bu boşluğu işgal etmeye ve bizi kendisine uydurmaya çalışacak birisi [bir erkek] olduğundan kendimizin tamamıyla kendimize ait olmasında ısrarcıyız.

Bir kız için üniversite kültür aracılığıyla kurtuluşa ulaşacağı bir yer değil fakat aile tarafından dikkatlice hazırlandıktan sonra baskı altına alınışının tamamlanacağı yerdir. Onun eğitim süreci, tam da daha sorumlu hareketlere girişeceği ve kendisini kavrayışını genişletecek tecrübelerin keyfini çıkartacağı anda onu felç eden yavaşça zehirlendiği bir süreçtir.

Bizim açık görevimiz, geçmişte ve bugün, kadının boyunduruk altına alınması ile bağlantısı olan her bir olayı ortaya çıkartmaktır. Bu boyunduruğu görmezden gelmeye devam eden kültürün her yönü bizler tarafından aşağılanılacaktır.

Görülüyor ki, Nazizm ve Stalinizm’in vahşetine ve emperyalizmin bugünkü barbarlıklarına rağmen erkekler yine de kendilerini bu korkunç olayların günahlarından arındırabileceklerini düşünüyorlar. Bu olayları sınırlandırmak için harcanan çabayı da hesaba katarak da olsa en azından değerlendirmeyi hak ediyorlar. Erkeğin asıl trajedisini şu oluşturmaktadır: erkek, kendi kaygılarının sebeplerini mücadele etmesi gereken düşmanca bir yapı gibi dış dünyada aramaya alışmıştır, oysa şimdi, insanlığın sorununun içinde, artık yıkıcı güdülerini tutamaz hale gelen psikolojik yapısının katılığında olduğu fikri bilincin eşiğine varmıştır. Bu şekilde, tek çözümün geleneksel tehlike bayrağı olduğu geri çevrilemez bir kriz tesis edilmektedir. Temelinde eski kültürün olduğu her öz eleştiri eski kibirlilik ve sorumsuzluğu yeniden üretecektir. Erkekler bu gelenek ile bağlarını koparmalı ve tarihsel başkahraman rollerini bırakmalıdırlar. Bizim arzuladığımız değişim budur.

Feminist hareketin başlangıcından bugüne son ataerkinin sömürülerine tanıklık etmekteyiz ve bizlerin artık tanıklık etmeye niyeti yok. Yeni bir hal içinde yaşıyor ve hareket ediyoruz: uzun zamandır bir kenarda tutulmuş olan kadın parçasının meselelerin, umutlarının, mücadelelerinin yeni yükselişinin başlangıcı.  

Kadın tam bir bireydir. Değiştirilmesi gereken kadının nasıl olduğu değil, kendisini nasıl gördüğüdür. Dünyadaki yerimize dair başkalarının ve de kendimizin görüşünü dönüştürmeliyiz. […]

Tüm öznel hareketleri gerçekleştireceğiz ve bu da etrafımızdaki alanı ele geçirmemizi sağlayacak. Ve bundan kastımız tanımlama değil. Tanımlamanın zorlayıcı eril bir niteliği bulunmaktadır. […]

Erkeğin zihni yalnızca kendisiyle meşguldür, kendi geçmişi, kendi hedefleri ve kendi kültürü. Gerçeklik [erkeğe] tükenmiş gelir; uzay uçuşları da bunu kanıtlar. Öteki yandan, kadın, hayatın öncelikle kendi gezegenimizde başlaması gerektiğinde ısrar etmektedir. Erkeğin artık hiçbir şey göremediği yerde kadın hala bir şeyler görebilmektedir.

Erkek zihni, bizzat insanlığın varoluşunu tehlikeye atan mekanizmayı harekete geçirdiği anda son bir krize girmiştir. Kadın, ataerkinin karakter yapısında ve onun kültüründe bu çılgın tehlikenin itici gücünü fark ederek rüştünü ispatlamaktadır. […]

Erkekler binlerce yıldır hayatı riske atmakta ve bugün de hayatın devamı ile kumar oynamaktadırlar. Kadınlar bunu reddettikleri için halen köledirler; bu yüzden daha aşağılık, aciz, kudretsiz hale getirilmişlerdir. Kadınlar hayatta devamlılığına bir değer olarak sahip çıkmaktadırlar.

Erkekler, hayatın anlamını hayatın ötesinde ve hayatın kendisinin karşısında aramaktadırlar. Öte yandan, kadınların hayatları ve hayatın anlamına dair hissiyatları örtüşmektedir. Bizler binlerce yıl, onlara karşı tutumumuza dair erkeğin kaygılarının bizim daha aşağı nitelikte oluşumuzun belirtisi haline getirilmesine son verilmesini beklemek zorunda kaldık. Kadın bir içkinlik ve erkek ise bir aşkınlıktır; felsefe, bu karşıtlıkta kaderlerin hiyerarşisini idealize etmiştir. Erkek bir aşkınlık olduğundan onun eylemlerinin niteliğinden şüphe etmek imkansızdı ve, kadın bir içkinlik olduğundan erkek tarihi ödevlerini yerine getirebilmek için kadını göz ardı etmekte haklıydı. Buna uygun olarak, kaçınılmaz karşıtlık temelinde erkek, kadını suiistimal etmiştir. Kadın kendi aşkınlığını üstlenmelidir. Filozoflar çok konuştu; neye dayanarak erkeğin aşkınlığının işaretini kabul ediyorlar da kadınınkini reddediyorlar? Onlar aşkınlığı eylemlerin etkililiği üzerinden tanıyor ve her ne kadar [aşkınlığın] özde olduğunu varsayıyor olsalar da iktidarı arttırmaya yol açmayan eylemlerin aşkınlığını reddediyorlar. Fakat aşkınlığı eylemlerin etkililiği üzerinden ölçmek ataerkil bakış açısına özgündür. Erkekler, alternatiflerin yalnızca kendilerinde gördükleri olduğunu; kadının bir içkinlik, pasif bir şey olduğunu zannediyorlar, aksine erkekler tarafından baskılanmamış olsa [kadınların] başka türlü bir aşkınlık oldukları kendini gösterebilirdi. Kadınlar, bugün, erkeğin aşkınlığını sorgusuz sualsiz kabul eden kültür ve tarihi incelemek ve bizzat bu aşkınlığın yargılamak istiyor. Sayısız -bilinçli ve bilinçdışı- travmaların sonucu olarak erkekler bile yavaş yavaş kendi başkahraman rollerinin krizinin farkına varmışlardır. Fakat erkeğin özeleştirisi halen gerçek olanın rasyonel olduğu varsayımına tutunmaktadır ve halen, bunun kendisini aşması için gerekli olduğu meşrulaştırması ile geleneksel rollerini ileri sürmektedir. Kadınlar, erkeklerin kadınları boyunduruk altına alarak ve aynı zamanda kendi içkinlikleri için onları suçlayarak kendilerini aşma biçimlerinden tiksinmektedir. Özeleştiri yerini hayal gücüne bırakmalıdır.

Erkeğe, dâhiye, rasyonel vizyonere mesajımız şudur: dünyanın geleceği erkeğin zorlukları aşma arzusu ile çizilmiş bir yolda devamlı olarak ileri gitmekte yatmamaktadır. Dünyanın geleceği açıktır: [dünyanın geleceği] bir özne olarak kadınla en baştan yola başlamakta yatmaktadır.

Bizler kendi içimizde hayatın tamamen dönüştürülmesini gerçekleştirebilecek bir kapasite olduğunun farkındayız. Efendi-köle diyalektiği içerisinde hapsolmayarak kendimizin bilincindeyiz; biz Beklenmeye Özne’yiz.

Yeni insan efsanesini bir saçmalık olarak reddediyoruz. İktidar, nihai tercihlerinde en önemli faktör olan ve erkeğin düşünüşüne işlenmiş bir kavramdır. Kadının ikincilleştirilmesi [iktidar kavramını] gölgesi gibi takip etmektedir. Bu öncüllerde temellenen herhangi bir gelecek tasavvuru düzmecedir.

Feminist hareketin kendisi insanlığın herhangi bir temel dönüşümünün aracı ve amacıdır. Geleceğe ihtiyacı yoktur, herhangi bir ayrım yapmaz- burjuva, proleter, ırk, yaş, kültür, klan veya kabile. Ne yukarıdan ne aşağıdan ne seçkinden ne tabandan gelir, ne önderliğe ne de organizasyona, ne dağıtıma ne de propagandaya ihtiyacı vardır. Tamamıyla yeni bir özne tarafından sarf edilen tamamıyla yeni bir kelime. Duyulması için telaffuz edilmesi yeterlidir. Hareket etmek kolay ve sadeleşir.

Hedefler yok, buramızın ve şimdimizin şu anı var. Bizler dünyanın karanlık geçmişiyiz, bizler şu anı şekillendiriyoruz.


[1] Anlam bütünlüğünü ve cümle akışını sağlayabilmek adına köşeli parantezler içerisinde eklenenler çevirmene aittir.

[2] Trip= yolculuk. Fakat aynı zamanda ‘uyuşturucu madde etkisi’ yani ‘kafası’ anlamına da gelmektedir. (ç.n.)

* Paolo Bono ve Sandra Kemp editörlüğünde hazırlanan “Italian Feminist Thought: A Reader (1991)” kitabındaki İngilizce çeviriden çevrilmiştir.

Hazırlayan: Mümtaz Murat Kök

\n

Kad\u0131nl\u0131k sorunu, -iktidardan, tarihten, k\u00fclt\u00fcrden,\nkendine has bir rolden mahrum b\u0131rak\u0131lm\u0131\u015f olan herhangi bir kad\u0131n\u0131n- herhangi\nbir erke\u011fe \u2013 onun iktidar\u0131na, onun tarihine, onun k\u00fclt\u00fcr\u00fcne, onun mutlak\nrol\u00fcne- olan ili\u015fkisidir.<\/strong><\/p>\n\n\n\n

Bu sorun, kad\u0131n\u0131n kendisiyle ayn\u0131 seviyede bir insan\nolarak varl\u0131\u011f\u0131ndan haberi olmam\u0131\u015f olan erke\u011fin t\u00fcm icraatlar\u0131n\u0131 ve t\u00fcm\nd\u00fc\u015f\u00fcncesini zan alt\u0131nda b\u0131rakmaktad\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Bizler on sekizinci y\u00fczy\u0131lda e\u015fitlik talep ettik ve\nOlympe de Gouges \u201cKad\u0131n Haklar\u0131 Beyannamesi\u201d y\u00fcz\u00fcnden dar a\u011fac\u0131na yolland\u0131.\nTarihsel olarak, kad\u0131nlar\u0131n haklar ba\u011flam\u0131nda erkekler ile e\u015fitlik talep etmesi\nerkeklerin kendi aralar\u0131nda e\u015fitli\u011fi sav\u0131yla ayn\u0131 zamana rastlamaktad\u0131r. O\nzaman varl\u0131\u011f\u0131m\u0131z zamana uygundu. Bug\u00fcn bir soruna dikkat \u00e7ekti\u011fimizin\nbilincindeyiz.<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131n\u0131n boyunduruk alt\u0131na al\u0131nmas\u0131 yaz\u0131l\u0131 tarihte\nba\u015flamad\u0131, [kad\u0131n\u0131n boyunduruk alt\u0131na al\u0131nmas\u0131][1]<\/a> insanl\u0131\u011f\u0131n k\u00f6kenlerinin\nbelirsizli\u011finde g\u00f6m\u00fcl\u00fcd\u00fcr. Kad\u0131n\u0131n boyunduruk alt\u0131na al\u0131nmas\u0131 erkeklerin\nortadan kald\u0131r\u0131lmas\u0131yla a\u015f\u0131lmayacakt\u0131r. E\u015fitlik de bu durumu ortadan\nkald\u0131rmayacakt\u0131r; bu durum e\u015fitlik ile birlikte [var olmaya] devam edecektir.\nDevrim bu durumu ortadan kald\u0131rmayacakt\u0131r; bu durum devrim ile birlikte [var\nolmaya] devam edecektir. Alternatifler kavram\u0131 kad\u0131nlara herhangi bir yerin\nolmad\u0131\u011f\u0131 eril iktidar\u0131n kalesidir.<\/p>\n\n\n\n

G\u00fcn\u00fcm\u00fczdeki e\u015fitlik felsefi de\u011fil siyasi bir e\u015fitliktir.\nFakat, bizler, binlerce y\u0131l sonra, ba\u015fkalar\u0131 taraf\u0131ndan tasarlanan bir d\u00fcnyaya,\nbu \u015fartlarda, dahil edilmeyi mi arzuluyoruz ger\u00e7ekten? Erke\u011fin muhte\u015fem\nma\u011flubiyetine kat\u0131l\u0131yor olmak bizi ger\u00e7ekten memnun mu edecek?<\/p>\n\n\n\n

Erkek ile ayn\u0131 yeteneklere sahip oldu\u011funun kabul\u00fcnden\nsonra, kad\u0131nlar\u0131n e\u015fitli\u011finden genellikle kastedilen \u015fey iktidar\u0131n toplum\ni\u00e7erisinde tatbikinde pay sahibi olmas\u0131 hakk\u0131d\u0131r. Fakat bu y\u0131llarda kad\u0131nlar\u0131n\nger\u00e7ek tecr\u00fcbeleri beraberinde yeni bir fark\u0131ndal\u0131k getirdi, erkeklerin\nd\u00fcnyas\u0131n\u0131n k\u00fcresel olarak de\u011fer kaybetti\u011fi bir s\u00fcreci ba\u015flatm\u0131\u015f oldu. Bizler\ng\u00f6rd\u00fck ki iktidar seviyesinde yeteneklere de\u011fil bilhassa etkili bir\nyabanc\u0131la\u015ft\u0131rma bi\u00e7imine ihtiya\u00e7 duyulmaktad\u0131r. Bir kad\u0131n olarak var olmak eril\niktidara kat\u0131l\u0131m de\u011fil, fakat bizzat iktidar kavram\u0131n\u0131n sorgulanmas\u0131 demektir.\nBizzat bu sald\u0131r\u0131y\u0131 bertaraf edebilmek i\u00e7in bizlere e\u015fitlik bi\u00e7iminde kat\u0131l\u0131m\nbah\u015fedildi. <\/p>\n\n\n\n

E\u015fitlik hukuki bir prensiptir. Dolay\u0131s\u0131yla, adalet, t\u00fcm\ninsanlar\u0131n ortak paydas\u0131 haline getirilmelidir. Farkl\u0131l\u0131k, insan olman\u0131n\nbi\u00e7imlerini, belirli bir durumda bir ki\u015finin tecr\u00fcbelerinin, hedeflerinin,\nihtimallerinin ve varolu\u015f hissinin \u00f6zg\u00fcnl\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc ve ki\u015finin kendisi i\u00e7in yaratmak\nistedi\u011fi durumunu ilgilendiren varolu\u015fsal bir prensiptir. Erkek ve kad\u0131n\naras\u0131ndaki farkl\u0131l\u0131k insano\u011flunun temel farkl\u0131l\u0131\u011f\u0131d\u0131r. <\/p>\n\n\n\n

Siyahi bir erkek beyaz bir erke\u011fe, siyahi bir kad\u0131n da\nbeyaz bir kad\u0131na e\u015fit olabilir. <\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131n\u0131n farkl\u0131l\u0131\u011f\u0131 tarihten binlerce y\u0131ll\u0131k yoklu\u011fudur.\nHaydi bu farkl\u0131l\u0131ktan kendimize menfaat sa\u011flayal\u0131m: bir kez topluma kat\u0131lmay\u0131\nba\u015fard\u0131k ama kim bilir bu yeni boyunduruktan kurtulabilmemiz i\u00e7in ka\u00e7 y\u00fczy\u0131l\nge\u00e7mesi gerekecek? Ataerkil yap\u0131n\u0131n d\u00fczenini alt\u00fcst etme g\u00f6revi ba\u015fkalar\u0131na\nb\u0131rak\u0131lamaz. E\u015fitlik, s\u00f6m\u00fcrgele\u015ftirilmi\u015f halklara yasal haklar olarak sunulan\n\u015feydir ve onlara k\u00fclt\u00fcr diye dayat\u0131lan \u015feydir. [E\u015fitlik], hegemonik iktidar\u0131\nelinde tutanlar\u0131n bu iktidardan mahrum olanlar\u0131 kontrol etmeye devam etmesinin arac\u0131\nolan ilkedir  . <\/p>\n\n\n\n

E\u015fitli\u011fin d\u00fcnyas\u0131 yasal hale getirilmi\u015f boyunduru\u011fun ve\ntek-boyutlulu\u011fun d\u00fcnyas\u0131d\u0131r. Farkl\u0131l\u0131\u011f\u0131n d\u00fcnyas\u0131nda ter\u00f6rizm silahlar\u0131n\u0131\nb\u0131rak\u0131r ve tahakk\u00fcm, \u00e7e\u015fitlili\u011fe ve hayat\u0131n \u00e7o\u011fullu\u011funa boyun e\u011fer. Cinsiyetler\naras\u0131 e\u015fitlik kad\u0131n\u0131n daha a\u015fa\u011f\u0131 durumda olmas\u0131n\u0131n arkas\u0131na gizlendi\u011fi bir\nmaskeden ba\u015fka bir \u015fey de\u011fildir. <\/p>\n\n\n\n

Farkl\u0131 olanlar\u0131n, onlar\u0131 bug\u00fcne kadar esir tutmu\u015f\nk\u00fclt\u00fcr\u00fcn topyek\u00fbn de\u011fi\u015fimini isteyenlerin tavr\u0131 budur. <\/p>\n\n\n\n

Bizler yaln\u0131zca boyunduruk alt\u0131nda oldu\u011fumuzun de\u011fil\nfakat ayn\u0131 zamanda bizlerin tutsakl\u0131\u011f\u0131yla d\u00fcnyada yarat\u0131lan yabanc\u0131la\u015ft\u0131rman\u0131n\nda fark\u0131nday\u0131z. Kad\u0131n\u0131n erke\u011fin hedeflerini kabul etmesinin tek bir gerek\u00e7esi\ndahi kalmam\u0131\u015ft\u0131r. <\/p>\n\n\n\n

Bu yeni fark\u0131ndal\u0131k evresinde, kad\u0131n kendisine eril\niktidar taraf\u0131ndan bir ikilem olarak dayat\u0131lan e\u015fitlik ve farkl\u0131l\u0131k\nd\u00fczlemlerinden her ikisini de reddetmektedir. [Kad\u0131n\u0131n talebi] hi\u00e7bir insan\u0131n ve\nhi\u00e7bir toplulu\u011fun kendilerini ba\u015fkalar\u0131 \u00fczerinden tan\u0131mlamamas\u0131 ya da ba\u015fkalar\u0131\nveya ba\u015fka topluluklar taraf\u0131ndan tan\u0131mlanmamas\u0131d\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131nlar \u00fczerindeki boyunduruk binlerce y\u0131l\u0131n sonucudur;\nkapitalizm bu durumu yaratmam\u0131\u015f, devralm\u0131\u015ft\u0131r. \u00d6zel m\u00fclkiyetin geli\u015fimi, bir\nyandan erkekler aras\u0131ndaki iktidar ili\u015fkileri tan\u0131mlan\u0131rken, her bir erke\u011fin\nbir kad\u0131n \u00fczerinde tahakk\u00fcm kurma ihtiyac\u0131 olarak cinsiyetler aras\u0131ndaki\ndengesizli\u011fin d\u0131\u015favurumudur.   Bug\u00fcne\nkadarki kaderimizi yaln\u0131zca ekonomik temelden yorumlamak \u00f6ncelikli sebebi halen\ng\u00f6z ard\u0131 edilen bir mekanizmaya ba\u015fvurmak olacakt\u0131r. Biliyoruz ki insanlar\u0131n\ni\u00e7g\u00fcd\u00fcleri tipik olarak kar\u015f\u0131 cins ile olan ili\u015fkilerinde elde edecekleri ya da\nedemeyecekleri tatmine g\u00f6re belirlenmektedir. Tarihsel materyalizm \u00f6zel\nm\u00fclkiyete ge\u00e7i\u015fin arkas\u0131nda yatan hissi unsuru g\u00f6zden ka\u00e7\u0131rmaktad\u0131r. Biz\nm\u00fclkiyetin ilk \u00f6rne\u011fini belirlemek i\u00e7in tam olarak buraya bakaca\u011f\u0131z, erkek\ntaraf\u0131ndan tasavvur edilen ilk objeye: cinsel obje. Erke\u011fin bilin\u00e7alt\u0131ndan ilk\nkurban\u0131n\u0131 \u00e7ekip alarak, kad\u0131nlar, patolojik sahiplenme arzusunun k\u00f6keninin\n\u00f6n\u00fcndeki engelleri kald\u0131racakt\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131nlar Marksist-Leninist ideoloji ve kendi \u00e7ileleri,\nihtiya\u00e7lar\u0131 ve gayeleri aras\u0131ndaki siyasi ba\u011f\u0131n fark\u0131ndad\u0131rlar. Fakat\nkendilerinin ikincil, Devrim\u2019in bir sonucu oldu\u011funa inanmamaktad\u0131rlar. Kendi meselelerinin\ns\u0131n\u0131f meselesine ikincille\u015ftirilmesi fikrini sorgulamaktad\u0131rlar. M\u00fccadelenin\nkendilerine anlam ifade etmeyen ko\u015fullarda belirlenmesini kabul edemezler.<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131n meselesini efendi-k\u00f6le m\u00fccadelesinin s\u0131n\u0131fsal\nanlay\u0131\u015f\u0131 kapsam\u0131na almak tarihsel bir hatad\u0131r. \nAsl\u0131na bakarsak, bu anlay\u0131\u015f, insanl\u0131\u011f\u0131n temel ayr\u0131m\u0131n\u0131 g\u00f6z ard\u0131 eden bir\nk\u00fclt\u00fcrden gelmektedir, yani, erke\u011fin kad\u0131n \u00fczerindeki mutlak ayr\u0131cal\u0131\u011f\u0131; [bu\nanlay\u0131\u015f] meseleyi onlar\u0131n ko\u015fullar\u0131ndan g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc i\u00e7in yaln\u0131zca erkekler i\u00e7in\nyeni bir perspektif yaratmaktad\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131nlar i\u00e7in s\u0131n\u0131fsal perspektife teslim olmak\nkendisininkinden farkl\u0131 bir k\u00f6lelikten \u00f6d\u00fcn\u00e7 al\u0131nan ko\u015fullar\u0131 kabul etmek\ndemektir ki bizzat bu ko\u015fullar [kad\u0131n\u0131n] yanl\u0131\u015f tasvirinin tan\u0131\u011f\u0131d\u0131r. Kad\u0131n,\nt\u00fcm toplumsal seviyelerde, kad\u0131n oldu\u011fu i\u00e7in boyunduruk alt\u0131ndad\u0131r; bir s\u0131n\u0131f\nolarak de\u011fil, fakat bir cinsiyet olarak. Ne Marksist kuramdaki bu bo\u015fluk\nkazarad\u0131r ne de bu bo\u015fluk s\u0131n\u0131f kavram\u0131n\u0131n geni\u015fletilerek kad\u0131nlara yeni bir\ns\u0131n\u0131f olarak yer a\u00e7\u0131lmas\u0131 ile doldurabilir. Neden kad\u0131nlar\u0131n aile i\u00e7erisinde\nemek-g\u00fcc\u00fcn\u00fc yeniden \u00fcreterek \u00fcretim s\u00fcrecinde rol\u00fc oldu\u011fu g\u00f6rmezden gelindi? Ya\nda [kad\u0131nlar\u0131n] hane i\u00e7i s\u00f6m\u00fcr\u00fcs\u00fcn\u00fcn sermaye birikiminin temel bir fonksiyonu\noldu\u011fu? Marksizm, devrimci gelecek i\u00e7in b\u00fct\u00fcn umudunu i\u015f\u00e7i s\u0131n\u0131f\u0131na ba\u011flayarak\nhem ezilen bir s\u0131n\u0131f hem de gelece\u011fin hamilleri olarak kad\u0131nlar\u0131 g\u00f6rmezden\ngeldi. [Marksizm\u2019in] devrimci kuram\u0131 ataerkil k\u00fclt\u00fcr\u00fcn \u00e7er\u00e7evesi i\u00e7erisinde\ngeli\u015ftirildi.<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131n-erkek ili\u015fkisini, K\u00f6le\u2019yi tarihi ileri g\u00f6t\u00fcren\nolarak g\u00f6ren filozof olan Hegel\u2019de ele alal\u0131m. [Hegel] ilahi kad\u0131ns\u0131 ilke ve\nbe\u015fer\u00ee erkeksi ilke diyalekti\u011fi ba\u011flam\u0131nda ataerkil kontrol\u00fc en kurnaz bi\u00e7imde\nakla uygun hale getirmi\u015ftir. \u0130lki ailede h\u00fck\u00fcm s\u00fcrmekteyken \u00f6teki toplum\ni\u00e7indedir. \u2018Toplum ailenin mutlulu\u011funu yok ederek ve \u00f6zbilinci evrensel \u00f6zbilin\u00e7\ni\u00e7erisinde \u00e7\u00f6zerek ayakta kal\u0131rken kendisi i\u00e7in hem esas olan fakat ayn\u0131\nzamanda boyunduruk alt\u0131na ald\u0131\u011f\u0131nda -bir di\u011fer deyi\u015fle, genel olarak kad\u0131nl\u0131kta-\nkendine i\u00e7kin d\u00fc\u015fman\u0131n\u0131 da \u00fcretmektedir\u2019(Akl\u0131n Fenomenolojisi<\/em>\u2019nden\n\u2018Tin\u2019). Kad\u0131n asla \u00f6znellik evresinin \u00f6tesine ge\u00e7emez. Kendisini akrabal\u0131k ve\nevlilik \u00fczerindeki ili\u015fkilerinden tan\u0131r ve dolay\u0131s\u0131yla daime evrensel kal\u0131r.\nKad\u0131nda aile ortam\u0131n\u0131 [ethos<\/em>] terk edebilmesine yarayacak ve erke\u011fin\nvatanda\u015f olabilmesini sa\u011flayan evrenselli\u011fin \u00f6zbilin\u00e7 g\u00fcc\u00fcne eri\u015febilmesini\nsa\u011flayacak gerekli \u00f6nc\u00fcller eksiktir.  Hegel,\nkad\u0131n\u0131n boyunduruk alt\u0131nda olmas\u0131n\u0131n sonucu olan durumunu neden olarak ele\nalmaktad\u0131r. Cinsiyetler aras\u0131ndaki farkl\u0131l\u0131k, hem z\u0131tl\u0131klar\u0131 hem de yeniden\nbirle\u015fmeleri i\u00e7in olan do\u011fal metafizik temelin olu\u015fturulmas\u0131 i\u00e7in\nkullan\u0131lmaktad\u0131r. Hegel, kad\u0131ns\u0131 ilke i\u00e7erisinde \u00f6nsel [a priori<\/em>] bir\nedilgenlik saptayarak eril tahakk\u00fcm\u00fcn kan\u0131tlar\u0131n\u0131 ortadan kald\u0131rmaktad\u0131r.\nAtaerkil otorite kad\u0131nlar\u0131 buyru\u011fu alt\u0131nda tuttu ve onlara has tek \u00f6zellik\nolarak ise kad\u0131nlar\u0131n bunu kendi do\u011falar\u0131 olarak kabul edebilmesini tan\u0131d\u0131.<\/p>\n\n\n\n

T\u00fcm bat\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcncesinin gelene\u011fine uygun olarak, Hegel, kad\u0131nlar\u0131\nf\u0131tratlar\u0131 gere\u011fi belirli bir a\u015famaya -her ne kadar m\u00fcmk\u00fcn oldu\u011funca derinlik\nverilmi\u015f olsa bile hi\u00e7bir erke\u011fin i\u00e7ine do\u011fmay\u0131 tercih etmeyece\u011fi bir a\u015fama-\nhapsolmu\u015f olarak g\u00f6rmektedir.<\/p>\n\n\n\n

Fakat \u2018toplulu\u011fun ebedi ironisi\u2019 olarak kad\u0131n, her t\u00fcrl\u00fc\nzevke kay\u0131ts\u0131z ve yaln\u0131zca evrenselin pe\u015finde olan bu kocam\u0131\u015f d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcre\ng\u00fclmektedir. [Kad\u0131n] y\u00fcz\u00fcn\u00fc gen\u00e7li\u011fe d\u00f6nmekte ve orada kendisine bu\nk\u00fc\u00e7\u00fcmseyi\u015fte su\u00e7 orta\u011f\u0131 bulmaktad\u0131r. G\u00fcya kad\u0131nda v\u00fccut bulan ilahi yasan\u0131n,\nhane tanr\u0131lar\u0131na olan g\u00f6revinin, beraberinde cehennemin derinliklerinden\nvarolu\u015fun \u0131\u015f\u0131\u011f\u0131na y\u00fckseldi\u011fi Yunan tragedyas\u0131ndaki g\u00fczel davran\u0131\u015flar\u0131n\u0131n \u00f6tesinde\nkad\u0131n\u0131n g\u00f6sterdi\u011fi tutum tuhafl\u0131ktan ziyade bir tehdit olabilirdi e\u011fer \u015fu\nzay\u0131fl\u0131\u011f\u0131 olmasayd\u0131: olgun erkeklere kar\u015f\u0131 tepkisi ve gen\u00e7 olana d\u00fc\u015fk\u00fcnl\u00fc\u011f\u00fc.\nFakat Hegel ataerkil k\u00fclt\u00fcr\u00fcn de\u011ferlerini temsil etti\u011fi i\u00e7in bu tavr\u0131 tamamen\nara\u00e7sal bir \u015fey olarak ele ald\u0131. Kad\u0131nlar\u0131n gen\u00e7li\u011fe, yani \u2018erke\u011fin cinsel\nkudretine\u2019, verdi\u011fi y\u00fcksek de\u011fer Hegel taraf\u0131ndan toplulu\u011fun d\u0131\u015fsal eylemleri\nile en ilgili unsura yani sava\u015fa odaklanmas\u0131n\u0131n uyar\u0131c\u0131s\u0131 olarak a\u00e7\u0131kland\u0131.\nAsl\u0131nda [kad\u0131n\u0131n] bu davran\u0131\u015f\u0131 arac\u0131l\u0131\u011f\u0131yla ataerkinin kad\u0131nlar ve gen\u00e7ler\n\u00fczerindeki tahakk\u00fcm\u00fcn\u00fc de g\u00f6rebiliyoruz. Burada as\u0131l niyet, her ikisini de\ntahakk\u00fcm alt\u0131na alan iktidar\u0131n temsili g\u00fcc\u00fcnde v\u00fccut bulan aile ve topluma\nkar\u015f\u0131 gelmektir. Hor g\u00f6rmeleri arac\u0131l\u0131\u011f\u0131yla, [kad\u0131n ve gen\u00e7] kendilerini kurtarmak\nistedikleri tarihsel zalim fig\u00fcr\u00fc soyutlamaktad\u0131rlar. Fakat, kad\u0131nlar\u0131n ve\ngen\u00e7lerin t\u00fcm hamlelerini kendi yarar\u0131na \u00e7eviren, oyunun ba\u015f\u0131ndaki aile reisi\nya da reis-i cumhur olan zalimin bizzat kendisidir. [Kad\u0131n\u0131n] ilgisi ile\ncesaretlenmi\u015f olan gen\u00e7 adam asl\u0131nda toplumun b\u0131\u00e7k\u0131n koruyucusu olacakt\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Her nerede kad\u0131n \u2018toplulu\u011fun ebedi ironisi\u2019 olarak\nkendini g\u00f6steriyorsa orada daima feminizmin varl\u0131\u011f\u0131n\u0131 g\u00f6rebiliriz.<\/p>\n\n\n\n

\u0130ki durum Hegel\u2019de bir arada bulunmaktad\u0131r: bir tanesi\nkad\u0131n\u0131n kaderini kad\u0131ns\u0131l\u0131k ilkesi ba\u011flam\u0131nda yorumlarken, di\u011feri K\u00f6le\u2019de\nde\u011fi\u015fmeyen bir esas ilkesi de\u011fil, \u2018sonuncular birinci olacak\u2019 s\u00f6z\u00fcn\u00fcn tarihsel\ndo\u011frulamas\u0131 olan bir insanl\u0131k hali g\u00f6rmektedir. K\u00f6le\u2019nin durumunda oldu\u011fu gibi\nkad\u0131n\u0131n boyunduruk alt\u0131na al\u0131nmas\u0131ndaki insani kayna\u011f\u0131 g\u00f6rebilmi\u015f olsayd\u0131\nHegel, efendi- k\u00f6le diyalekti\u011fini [kad\u0131n\u0131n] durumu i\u00e7in de uygulamak zorunda\nkal\u0131rd\u0131. Fakat bu durumda [Hegel] ciddi bir engelle kar\u015f\u0131la\u015f\u0131rd\u0131. Her ne kadar\ndevrimci y\u00f6ntem toplumsal dinamiklerin hareketlerini yakalayabilecek durumda\nolsa da kad\u0131n\u0131n kurtulu\u015fu ayn\u0131 tarihsel \u00e7er\u00e7evenin kapsam\u0131na al\u0131namayaca\u011f\u0131\na\u015fikard\u0131r. Erkek-kad\u0131n ili\u015fkisi d\u00fczleminde \u00f6tekinin saf d\u0131\u015f\u0131 b\u0131rak\u0131labilece\u011fi\nbir \u00e7\u00f6z\u00fcm bulunmamaktad\u0131r ki bu y\u00fczden iktidar\u0131 ele ge\u00e7irme amac\u0131 anlam\u0131n\u0131\nkaybetmektedir.<\/p>\n\n\n\n

\u0130ktidar\u0131 ele ge\u00e7irme amac\u0131n\u0131n anlams\u0131zla\u015fmas\u0131 efendi-k\u00f6le\ndiyalekti\u011fi ile kesi\u015fen ve onun devam\u0131 olan ataerkil sisteme kar\u015f\u0131 olan\nm\u00fccadelenin belirleyici \u00f6zelli\u011fidir.<\/p>\n\n\n\n

Rasyonel olan her \u015feyin ger\u00e7ek oldu\u011fu sav\u0131 akl\u0131n\nhilesinin iktidar ile daima uyum i\u00e7erisinde olaca\u011f\u0131na olan inanc\u0131n\nyans\u0131mas\u0131d\u0131r. Bu uyumun sa\u011flanmas\u0131n\u0131 garanti eden mekanizma ise diyalekti\u011fini\nta kendisidir.  D\u00fc\u015f\u00fcncenin b\u00f6ylesine \u00fc\u00e7l\u00fc\nyap\u0131s\u0131, ataerkinin tahakk\u00fcm\u00fc alt\u0131nda olmayan bir ya\u015fam bi\u00e7iminde insan zihni\n\u00fczerindeki hakimiyetini de kaybedecektir.<\/p>\n\n\n\n

Akl\u0131n Fenomenolojisi<\/em>, ataerkil akl\u0131n, tektanr\u0131c\u0131 ilahiyat tarihindeki cisimle\u015fmenin fenomenolojisidir.\nOrada, kad\u0131n, \u00f6nem d\u00fczeyi ba\u015fkalar\u0131 taraf\u0131ndan varsay\u0131lan bir imge olarak\nortaya \u00e7\u0131kmaktad\u0131r. [\u2026]<\/p>\n\n\n\n

Bizler kendi i\u00e7imizde Hegel\u2019in anlay\u0131\u015f\u0131n\u0131n apa\u00e7\u0131k iki\n\u00e7\u00fcr\u00fctmesini bulabiliriz: aileyi reddeden kad\u0131n ve sava\u015f\u0131 reddeden gen\u00e7 erkek.<\/p>\n\n\n\n

Gen\u00e7 erkek baban\u0131n evlatlar\u0131 \u00fczerindeki geleneksel ya\u015fam\nve \u00f6l\u00fcm hakk\u0131n\u0131n bir prati\u011fin yasalla\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131ndan ziyade a\u00e7\u0131k\u00e7a bir dile\u011fin\nger\u00e7ekle\u015ftirilmesi oldu\u011funu sezmektedir. B\u00f6ylece, sava\u015f\u0131n kendisinin\nkatledilmesinin bilin\u00e7d\u0131\u015f\u0131 bir arac\u0131 ve kendisine kurulan bir komplo oldu\u011funu\ng\u00f6rmektedir.<\/p>\n\n\n\n

Unutulmamal\u0131d\u0131r ki \u2018Aile ve asayi\u015f\u2019 bir fa\u015fist slogand\u0131r.\n <\/p>\n\n\n\n

Yeti\u015fkinlerin toplumunda yerini almaya haz\u0131rlan\u0131rken gen\u00e7\nerke\u011fi ele ge\u00e7iren kayg\u0131, asl\u0131nda onun ataerkil kal\u0131p ile olan \u00e7at\u0131\u015fmas\u0131n\u0131\ngizlemektedir. Bu \u00e7at\u0131\u015fma hi\u00e7bir uzla\u015f\u0131 olmaks\u0131z\u0131n k\u00fcresel reddin ifadesi olan\nanar\u015fizan bi\u00e7imler almaktad\u0131r. Erkeklik ataerkil olmay\u0131, \u015fantajc\u0131 rol\u00fcn\u00fc\nreddeder. Fakat tarihsel m\u00fcttefikinin -kad\u0131n\u0131n- yoklu\u011funda gen\u00e7 erke\u011fin\nanar\u015fizan tecr\u00fcbesi yaln\u0131zca h\u00fcsn\u00fckuruntudur ve [gen\u00e7 erkek] organize kitle\nm\u00fccadelesinin \u00e7a\u011fr\u0131s\u0131na boyun e\u011fer. Marksist-Leninist kuram onun ba\u015fkald\u0131r\u0131s\u0131n\u0131\nproleter m\u00fccadele (ayn\u0131 zamanda gen\u00e7li\u011fin kurtulu\u015funun da ona ba\u011fland\u0131\u011f\u0131) ile\nbirle\u015ftirerek yap\u0131c\u0131 bir \u015feye d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrmesine imk\u00e2n sunar. Fakat tam olarak bu\n\u015fekilde gen\u00e7lik ataerkil k\u00fclt\u00fcr taraf\u0131ndan \u00f6ng\u00f6r\u00fclen diyalekti\u011fin kuca\u011f\u0131na\nd\u00fc\u015fer: iktidar\u0131 ele ge\u00e7irmeye odaklanm\u0131\u015f olan k\u00fclt\u00fcr. Proletarya ile ittifak\nhalinde ortak d\u00fc\u015fman\u0131 kapitalizmden buldu\u011funa inanarak gen\u00e7lik kendi davas\u0131n\u0131\nyani ataerkil sisteme kar\u015f\u0131 m\u00fccadeleyi terk eder. [Gen\u00e7lik] t\u00fcm umudunu\ndevrimci m\u00fccadelenin ta\u015f\u0131y\u0131c\u0131s\u0131 olarak proletaryaya ba\u011flar. Sendikalar\u0131n\nba\u015far\u0131lar\u0131 veya parti siyasetinin taktikleri ile \u00e7ok yat\u0131\u015ft\u0131klar\u0131n\u0131\nd\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fcklerinde i\u015f\u00e7ileri k\u0131\u015fk\u0131rtmak isteyebilirler; fakat ak\u0131llar\u0131nda hi\u00e7bir\nzaman proletaryan\u0131n gelece\u011fin tarihsel g\u00fcc\u00fc oldu\u011funa dair \u015f\u00fcphe yoktur.\nBa\u015fkalar\u0131n\u0131n sava\u015f\u0131n\u0131 vererek, gen\u00e7lik daima kendilerinden bekleneni yani\nba\u015fkas\u0131na tabi k\u0131l\u0131nmalar\u0131na m\u00fcsaade etmektedirler. \u00d6te yandan kad\u0131nlar\u0131n iki\ny\u00fcz y\u0131ll\u0131k feminizm tecr\u00fcbesi vard\u0131r ki bu onlar\u0131 gen\u00e7likten daha avantajl\u0131\nk\u0131lmaktad\u0131r. [Kad\u0131nlar] ilk olarak Frans\u0131z Devrimi\u2019nde daha sonra da Rus\ndevrimlerinde kendi meselelerini siyasi d\u00fczlemde erkekler ile birle\u015ftirmeye\n\u00e7al\u0131\u015fsa da kendilerine en fazla kitle stat\u00fcs\u00fc bah\u015fedildi. Fakat \u015fimdi kad\u0131nlar\nbeyan etmektedir ki proletarya kapitalizm ile olan \u00e7at\u0131\u015fmas\u0131nda devrimci fakat\nataerkil d\u00fczen ile y\u00fczle\u015fmesinde reformisttir. <\/p>\n\n\n\n

Hapishane Defterleri<\/em>\u2019nde \u2018Entelekt\u00fceller ve K\u00fclt\u00fcr\u00fcn \u00d6rg\u00fctlenmesi\u2019 ba\u015fl\u0131kl\u0131 b\u00f6l\u00fcmde Gramsci\n\u015f\u00f6yle bir not d\u00fc\u015fm\u00fc\u015ft\u00fcr:<\/p>\n\n\n\n

y\u00f6neten s\u0131n\u0131f\u0131n (en geni\u015f tabiriyle) gen\u00e7leri\nba\u015fkald\u0131rarak, ilerici s\u0131n\u0131f tarihsel olarak iktidar\u0131 ele ge\u00e7irme yetisine\nula\u015ft\u0131\u011f\u0131nda, [bu s\u0131n\u0131fa] ge\u00e7ebilirler. Fakat bu durumda, gen\u00e7ler bir s\u0131n\u0131f\u0131n\nya\u015fl\u0131 neslinin n\u00fcfuzunu \u00f6teki s\u0131n\u0131f\u0131nkine de\u011fi\u015fmektedir. Her iki s\u0131n\u0131fta da\ngen\u00e7ler nesil temelinde ya\u015fl\u0131lara tabi k\u0131l\u0131nmaktad\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Plato\u2019nun Devlet<\/em>\u2019inden More\u2019un \u00dctopya<\/em>\u2019s\u0131na\n<\/p>\n\n\n\n[ve]\n\n\n\n

on sekizinci y\u00fczy\u0131l\u0131n \u00fctopyac\u0131 sosyalist kuramlar\u0131nda, hususi \u00e7\u0131karlar\u0131n\n\u00f6z\u00fc olan ailenin da\u011f\u0131lmas\u0131 mallar\u0131n ortak m\u00fclkiyeti idealinin do\u011fal sonucuydu.\nBu d\u00fc\u015f\u00fcnce hatt\u0131 Marx ve Engels taraf\u0131ndan s\u00fcrd\u00fcr\u00fcld\u00fc. Fakat, [Marx ve Engels]\nFourier\u2019in yazd\u0131\u011f\u0131 gibi ekonomik unsurun ortadan kald\u0131r\u0131lmas\u0131n\u0131n her bir erke\u011fi\nkad\u0131n\u0131n ve her bir kad\u0131n\u0131 erke\u011fin tasarrufuna b\u0131rakaca\u011f\u0131 ger\u00e7e\u011finde de\u011fil,\naksine, yararc\u0131l\u0131k g\u00f6zetmeyen ili\u015fkilerin olas\u0131l\u0131\u011f\u0131nda \u0131srarc\u0131 oldular.\nEngels\u2019in saf\u0131nda bu sorunun form\u00fcle edilmesi 1847 y\u0131l\u0131nda yay\u0131mlanan Kom\u00fcnizmin\n\u0130lkeleri<\/em> eserinde ortaya \u00e7\u0131kt\u0131:\n\n<\/p>\n\n\n\n

Kom\u00fcnist toplum d\u00fczeninde iki cinsiyet aras\u0131ndaki ili\u015fki\nyaln\u0131zca bu ili\u015fkinin taraflar\u0131n\u0131 ilgilendiren ve toplumun m\u00fcdahale edemeyece\u011fi\n\u00f6zel bir mesele haline gelecektir. Bu, \u00f6zel m\u00fclkiyetin ortadan kald\u0131r\u0131lmas\u0131 ve\n\u00e7ocuklar\u0131n kom\u00fcnal bi\u00e7imde e\u011fitilmesi ve dolay\u0131s\u0131yla evlili\u011fin bug\u00fcne kadar\nbildi\u011fimiz iki temelini: \u00f6zel m\u00fclkiyet sisteminden kaynaklanan kad\u0131nlar\u0131n\nerkeklere, \u00e7ocuklar\u0131n da ebeveynlere ba\u011fl\u0131l\u0131\u011f\u0131n\u0131 yok edece\u011fi i\u00e7in m\u00fcmk\u00fcn\nolabilecektir.<\/p>\n\n\n\n

Bir y\u0131l sonra ise Marx ve Engels Kom\u00fcnist Manifesto\u2019<\/em>da\n\u015f\u00f6yle yazacaklard\u0131:<\/p>\n\n\n\n

Ailenin la\u011fvedilmesi! En radikal olan dahi kom\u00fcnistlerin\nbu k\u00f6t\u00fc \u015f\u00f6hretli teklifi kar\u015f\u0131s\u0131nda \u00f6fkelenmektedir. Mevcut aile, burjuva\nailesi hangi temellere dayanmaktad\u0131r? Sermaye ve \u00f6zel kazan\u00e7\u2026 T\u00fcm burjuva koro\nhalinde kom\u00fcnistlerin kad\u0131n toplumunu getirece\u011fi feryad\u0131n\u0131 koparmaktad\u0131rlar.\nBurjuva, kar\u0131s\u0131n\u0131 salt \u00fcretim arac\u0131 olarak g\u00f6rmektedir. \u00dcretim ara\u00e7lar\u0131ndan\nortak olarak faydalan\u0131laca\u011f\u0131n\u0131 duyar duymaz, do\u011fal olarak, tek bir sonuca,\nortak kullan\u0131m\u0131n kad\u0131nlar\u0131n\u0131n da kaderinde olaca\u011f\u0131 sonucuna varmaktad\u0131r.\nHedefteki as\u0131l meselenin kad\u0131nlar\u0131n \u00fcretim ara\u00e7lar\u0131 oldu\u011fu durumun ortadan\nkald\u0131r\u0131lmas\u0131 oldu\u011fu ise akl\u0131n\u0131n ucundan dahi ge\u00e7memektedir. <\/p>\n\n\n\n

Yakla\u015f\u0131k k\u0131rk y\u0131l sonra, \u00d6zel M\u00fclkiyetin ve Ailenin\nK\u00f6kenleri<\/em>\u2019nde Engels, ekonomik yap\u0131 ve aile aras\u0131ndaki ili\u015fkiyi tarihsel\nmateryalizmin ilkelerine g\u00f6re a\u00e7\u0131klad\u0131 ve kapitalizmin sonu ile birlikte\nevlili\u011fin daha insani ko\u015fullarda ger\u00e7ekle\u015fece\u011fine dair kan\u0131s\u0131n\u0131 a\u00e7\u0131k\u00e7a ortaya\nkoydu:<\/p>\n\n\n\n

Ekonomik kayg\u0131lar ikinci planda kald\u0131\u011f\u0131nda\u2026 t\u00fcm tecr\u00fcbeler\ng\u00f6steriyor ki bu sayede eri\u015filmi\u015f olan kad\u0131nlar\u0131n e\u015fitli\u011fi kad\u0131nlar\u0131 \u00e7okkocal\u0131\nolmaya sevk etmek yerine erkekleri teke\u015flili\u011fe sevk edecektir. Temelde m\u00fclkiyet\nili\u015fkileri taraf\u0131ndan evlili\u011fe dayat\u0131lan o \u00f6zellikler ortadan kalkacakt\u0131r:\nilki, erkek egemenli\u011fi ve ikincisi, [evlili\u011fin] bozulmazl\u0131\u011f\u0131. Kapitalist\n\u00fcretimin yak\u0131n zamanda ortadan kald\u0131r\u0131lmas\u0131 ile cinsel ili\u015fkilerin alaca\u011f\u0131\nbi\u00e7imle ilgili bug\u00fcn bulunabilece\u011fimiz \u00f6ng\u00f6r\u00fc esas\u0131nda negatif karakterdir ve\nbask\u0131lanacak olan ile s\u0131n\u0131rl\u0131d\u0131r [\u2026]<\/p>\n\n\n\n

Kom\u00fcnist \u00fclkelerde \u00fcretim ara\u00e7lar\u0131n\u0131n kamula\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131\naile kurumuna dokunmamakla birlikte aksine ataerkil fig\u00fcr\u00fcn prestij ve rol\u00fcn\u00fc\npeki\u015ftirmek kayd\u0131yla [aile kurumunu] sa\u011flamla\u015ft\u0131rm\u0131\u015ft\u0131r. Devrimci m\u00fccadele esas\nolarak tipik \u015fekilde ataerkil ve bask\u0131c\u0131 \u015fahsiyet ve de\u011ferleri \u00f6ne\n\u00e7\u0131kartm\u0131\u015ft\u0131r; bunlar da kar\u015f\u0131l\u0131\u011f\u0131nda ilk olarak ataerkil ve daha sonra tam\nanlam\u0131yla otoriter ve b\u00fcrokratik devlette \u00f6rg\u00fctlenmi\u015f bir toplum yaratm\u0131\u015ft\u0131r.\nSosyalizmin ilkelerinin olgunla\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131nda kad\u0131nlar\u0131 aktif bir g\u00fc\u00e7 olarak\nd\u0131\u015flayan s\u0131n\u0131fsal anlay\u0131\u015f, devrimci bir kuram\u0131 ata-merkezci bir kuram haline\ngetirmi\u015ftir. Kar\u015f\u0131 cinse duyulan korku, ahlak\u00e7\u0131l\u0131k, konformizm toplumsal\nrolleri ele ge\u00e7irmi\u015f ve onlar\u0131 y\u00fczy\u0131llard\u0131r \u00f6zel m\u00fclkiyetin ortadan\nkald\u0131r\u0131lmas\u0131n\u0131n do\u011fal sonucu olarak el \u00fcst\u00fcnde tutulan \u00e7\u00f6z\u00fclmeden kurtarm\u0131\u015ft\u0131r.\nAile, ataerkil d\u00fczenin temel ta\u015f\u0131d\u0131r. Yaln\u0131zca ekonomik \u00e7\u0131karlara de\u011fil ayn\u0131\nzamanda erke\u011fin psikolojik d\u00fczenine de k\u00f6k salm\u0131\u015ft\u0131r; erkek, kad\u0131n\u0131 daima bir\ntahakk\u00fcm nesnesi ve daha y\u00fcksek eylemlerin s\u0131\u00e7rama tahtas\u0131 olarak g\u00f6rm\u00fc\u015ft\u00fcr.\nMarx\u2019\u0131n kendisi dahi akademik ve ideolojik \u00e7al\u0131\u015fmas\u0131na adanm\u0131\u015f, hizmet\u00e7isinden\nolan dahil birka\u00e7 \u00e7ocu\u011fu olan geleneksel bir koca olarak ya\u015fam\u0131n\u0131 s\u00fcrd\u00fcrm\u00fc\u015ft\u00fcr.\nMarx ve Engels\u2019in de a\u00e7\u0131k\u00e7a belirtti\u011fi gibi ailenin ortadan kald\u0131r\u0131lmas\u0131 ne\nkad\u0131nlar\u0131n m\u00fc\u015fterek k\u0131l\u0131nmas\u0131 demektir ne de kad\u0131nlar\u0131 \u2018ilerlemenin\u2019 arac\u0131\nhaline getiren bir form\u00fcld\u00fcr. [Ailenin ortadan kald\u0131r\u0131lmas\u0131] insanl\u0131\u011f\u0131n\nyar\u0131s\u0131n\u0131n \u00f6zg\u00fcrle\u015fmesi ve bu sayede sesinin duyulmas\u0131 ve tarihte ilk defa\nsadece burjuva toplumuna de\u011fil, erke\u011fin ba\u015frolde oldu\u011fu her topluma meydan okunmas\u0131\nve b\u00f6ylelikle Marksizm\u2019in if\u015fa etti\u011fi ekonomik s\u00f6m\u00fcr\u00fcye kar\u015f\u0131 m\u00fccadelenin de\n\u00f6tesine ge\u00e7ilmesi demektir. G\u00fcn\u00fcm\u00fczde kad\u0131nlar\u0131n kurtulu\u015f m\u00fccadelesi devrim\narac\u0131l\u0131\u011f\u0131yla \u0131slah edilmi\u015f ataerkil mitlerin otoriter bi\u00e7imde dayat\u0131ld\u0131\u011f\u0131 ve\ntoplumsal yap\u0131n\u0131n orta \u00e7a\u011fa \u00f6zg\u00fc bir kat\u0131l\u0131\u011fa ula\u015ft\u0131\u011f\u0131 sosyalist \u00fclkelerde\nde\u011fil; kad\u0131nlar\u0131n m\u00fcdahil olmas\u0131yla birlikte geleneksel de\u011ferlerin ala\u015fa\u011f\u0131\nedildi\u011fi kapitalist bat\u0131n\u0131n burjuva devletlerinde devam etmektedir. Bu s\u00fcre\u00e7\nataerkil anlay\u0131\u015f\u0131n \u00e7\u00f6k\u00fc\u015f\u00fcn\u00fc de kapsamakta ve yaln\u0131zca burjuva bi\u00e7iminin de\u011fil\nayn\u0131 zamanda eril medeniyetin de yok edilmesi anlam\u0131na gelmektedir. Marksist\nd\u00fc\u015f\u00fcnce efendi-k\u00f6le diyalekti\u011fi (ki kendisi olgunla\u015fmam\u0131\u015f burjuva k\u00fclt\u00fcr\u00fcn\u00fcn\ntemel bir \u00e7at\u0131\u015fmas\u0131d\u0131r) geli\u015fmi\u015f, bu diyalekti\u011fi toplumsal s\u0131n\u0131flar ba\u011flam\u0131nda\nifade ederek ona somut bir hal kazand\u0131rm\u0131\u015ft\u0131r. Fakat proletaryan\u0131n diktat\u00f6rl\u00fc\u011f\u00fc\na\u00e7\u0131k\u00e7a g\u00f6stermi\u015ftir ki toplumsal rollerin d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcm\u00fc kendisine e\u015flik etmemi\u015ftir.\nDe\u011ferlerin hakiki de\u011fi\u015fimi ile ba\u011fda\u015fmaz olan be\u015fer\u00ee yap\u0131y\u0131 yeniden \u00fcreten\ntemel kurumu, aileyi, muhafaza etmi\u015f ve g\u00fc\u00e7lendirmi\u015ftir. Feminizm ve onun\nara\u00e7sal faydas\u0131n\u0131n bask\u0131lanmas\u0131yla, Kom\u00fcnist devrim erkek-egemen k\u00fclt\u00fcrel ve\nsiyasi temellerde ger\u00e7ekle\u015fmi\u015ftir. \u015eimdi ise kad\u0131nlar\u0131n ataerkil sistemin s\u0131n\u0131f\nm\u00fccadelesinin \u00e7ok daha \u00f6tesine uzatmak istedi\u011fi eril de\u011ferlere kar\u015f\u0131 isyan ile\ny\u00fczle\u015fmek zorundad\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Proletaryan\u0131n diktat\u00f6rl\u00fc\u011f\u00fc i\u00e7in m\u00fccadelenin doruk\nnoktas\u0131nda dahi feminizm, radikal bir kopu\u015f te\u015fkil edecek \u015fekilde i\u00e7g\u00f6r\u00fc ve\ny\u00f6ntemlerle durum ile y\u00fczle\u015fmi\u015ftir. Fakat bizzat bu devrimci \u015fartlarda kom\u00fcnist\nkad\u0131nlara \u2018ger\u00e7ek\u2019 sorunlar ve ayr\u0131l\u0131k\u00e7\u0131l\u0131\u011f\u0131n tehlikeleri erkek yolda\u015flar\u0131\ntaraf\u0131ndan kuvvetle hat\u0131rlat\u0131lm\u0131\u015ft\u0131r. Bunun beraberinde getirdi\u011fi h\u00fcsran ise\ngenellikle \u00f6z fedak\u00e2rl\u0131k ile sonu\u00e7lanm\u0131\u015ft\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Lenin Clara Zetkin\u2019e \u015f\u00f6yle buyurmu\u015ftu:<\/p>\n\n\n\n

Hatalar\u0131n\u0131n listesi hen\u00fcz bitmi\u015f de\u011fil, Clara. Duydu\u011fuma\ng\u00f6re edebi tart\u0131\u015fmalar i\u00e7in olan d\u00fczenli toplant\u0131lar\u0131nda, i\u015f\u00e7ilerle\nm\u00fcnazaralar\u0131nda akl\u0131n s\u00fcrekli seks ve evlilik meseleleriyle me\u015fgul olmakta ve\nhatta bu mesele siyasi e\u011fitiminin ve e\u011fitim faaliyetinin merkezinde yer\nalmaktaym\u0131\u015f. Kulaklar\u0131ma inanamad\u0131m\u2026 Bana s\u00f6ylenene g\u00f6re cinsel konular gen\u00e7lik\n\u00f6rg\u00fct\u00fcnde de en sevdi\u011fin konuymu\u015f. Eminim bu konuda halihaz\u0131rda fazlas\u0131yla\nmalzemeleri vard\u0131r. Bu, baz\u0131 ki\u015fileri kolayl\u0131kla tahrik olmaya sevk\nedebilece\u011finden ve onlar\u0131n g\u00fcc\u00fcne ve sa\u011fl\u0131\u011f\u0131na zarar verebilece\u011finden dolay\u0131\nbir gen\u00e7lik hareketi i\u00e7in \u00f6zellikle utan\u0131las\u0131, \u00f6zellikle zararl\u0131d\u0131r. Bu e\u011filim\nile m\u00fccadele etmelisin. Kad\u0131n hareketi ve gen\u00e7lik hareketinin bir\u00e7ok temas\nnoktas\u0131 bulunmakta. Kom\u00fcnist kad\u0131nlar\u0131m\u0131z gen\u00e7lerle sistematik faaliyetler\ny\u00fcr\u00fctmeli. Bu faaliyet, onlar\u0131 e\u011fitmek, onlar\u0131 \u015fahsi gebelik hali d\u00fcnyas\u0131ndan\ntoplumsal gebelik hali d\u00fcnyas\u0131na ta\u015f\u0131mak olmal\u0131\u2026 Evlilik bi\u00e7imi ve cinsiyetler\naras\u0131ndaki ili\u015fki kimseye bir tatmin sa\u011flamaz. Bu alanda proleter devrim ile\n\u00f6rt\u00fc\u015fen bir devrim de gelmektedir. B\u00fct\u00fcn bu \u00e7etrefilli meselenin gen\u00e7ler i\u00e7in\noldu\u011fu kadar kad\u0131nlar i\u00e7in de \u00f6nem arz etmesi anla\u015f\u0131labilir\u2026 Bir\u00e7ok gen\u00e7 insan,\nger\u00e7ekten inanarak kendi durumlar\u0131n\u0131 bir devrimci ya da bir kom\u00fcnist olarak\nkarakterize etmektedir. Fakat, ortada bizim gibi daha ya\u015fl\u0131 insanlar\u0131n onlara\ninanmam\u0131z\u0131 sa\u011flayacak bir \u015fey de yok. Ben topyek\u00fbn melankolik ya\u015fl\u0131 bir sofu\nde\u011filim fakat gen\u00e7lerin -ve zaman zaman yeti\u015fkinlerin- ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 bu yeni cinsel\nhayat bana bir burjuva kerhanesinin bir\u00e7ok unsurundaki gibi tamamen burjuva\ngeliyor\u2026 Kom\u00fcnist bir toplumda cinsel g\u00fcd\u00fclerin ya da \u015fehvetli d\u00fcrt\u00fclerin\ntatmininin bir bardak su i\u00e7mek kadar kolay ve \u00f6nemsiz olaca\u011f\u0131n\u0131 \u00f6ng\u00f6ren iyi\nbilinen kuram\u0131 sen de biliyor olmal\u0131s\u0131n\u2026 fakat akl\u0131 ba\u015f\u0131nda normal bir adam\nkendini yere at\u0131p da pis ya\u011fmur sular\u0131n\u0131n oldu\u011fu bir g\u00f6letten su i\u00e7er mi?\nHalihaz\u0131rda on farkl\u0131 duda\u011f\u0131n de\u011fdi\u011fi bir bardaktan su i\u00e7er mi? Bu \u2018bir bardak\nsu\u2019 kuram\u0131 gen\u00e7lerimizin tam anlam\u0131yla akl\u0131n\u0131 ba\u015f\u0131ndan alm\u0131\u015f durumda.<\/p>\n\n\n\n

Ocak 1915 tarihli bir mektupta ise Lenin, Ines Armand\u2019a\n\u015funlar\u0131 yaz\u0131yordu:\u201cSevgili Dostum, metninin daha detayl\u0131 bir tasla\u011f\u0131n\u0131 yazman\u0131\nmuhabbet ile tavsiye ederim\u2026 Fakat, \u015fimdiden yapmak zorunda oldu\u011fum bir yorum\nvar: sana tavsiyem \u2018(kad\u0131nlar\u0131n) a\u015fkta \u00f6zg\u00fcrl\u00fck talepleri\u2019 [k\u0131sm\u0131n\u0131] tamam\u0131yla\n\u00e7\u0131kartmand\u0131r. Bu proleter bir talep de\u011fil fakat bir burjuva talebidir\u201d. Lenin\n\u201ck\u00f6yl\u00fclerin, entelekt\u00fcellerin ve k\u00fc\u00e7\u00fck burjuvan\u0131n a\u015fks\u0131z evliliklerinin\nrezillik ve baya\u011f\u0131l\u0131\u011f\u0131n\u0131, a\u015fka dayal\u0131 medeni proleter evlilik\u201d ile\nkar\u015f\u0131la\u015ft\u0131rm\u0131\u015ft\u0131r. Lenin ile kar\u015f\u0131l\u0131kl\u0131 mektupla\u015fman\u0131n akabinde Ines Armand\nkad\u0131n i\u015f\u00e7iler i\u00e7in olan metnini yay\u0131nlamam\u0131\u015ft\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Peki, \u201ca\u015fkta \u00f6zg\u00fcrl\u00fck talebi\u201d, \u201ca\u015fka dayal\u0131 medeni\nproleter evlilik\u201d ten nas\u0131l farkl\u0131l\u0131k g\u00f6stermektedir? Aradaki fark, ilkinin\ndevrimci ya\u015fam bi\u00e7iminin bir y\u00f6n\u00fc olarak kad\u0131nlar taraf\u0131ndan talep edilmesi ve\ngen\u00e7lik taraf\u0131ndan benimsenmesi, \u00f6tekinin ise parti ideologlar\u0131 taraf\u0131ndan yeni\ninsan\u0131n terbiye edilmesi i\u00e7in \u015fart ko\u015fularak bask\u0131c\u0131 de\u011ferleri kristalize\netmesinde yatmaktad\u0131r. \u00d6zg\u00fcr a\u015fk, ailenin ele\u015ftirisinin feminist bi\u00e7imiydi.\nProleter evlilik ise Engels taraf\u0131ndan da a\u00e7\u0131kland\u0131\u011f\u0131 gibi kom\u00fcnizmin\n\u00f6nc\u00fcllerinin eril yorumlanmas\u0131n\u0131n, eril d\u00fczenin i\u015fleyi\u015finin bir \u00fcr\u00fcn\u00fcyd\u00fc.\nLenin, Viyana\u2019da kom\u00fcnist bir kad\u0131n\u0131n cinsel sorunlar \u00fczerine yay\u0131mlanan k\u0131sa\neseri hakk\u0131nda \u00f6fkeyle \u015funlar\u0131 yazm\u0131\u015ft\u0131: \u201cNe aptalca bir kitap\u00e7\u0131k! \u0130\u00e7indeki\ndo\u011fru d\u00fczg\u00fcn birka\u00e7 arg\u00fcman zaten Bebel\u2019in zaman\u0131ndan beri hem de b\u00f6yle yavan\nve rahats\u0131z edici olmayan bi\u00e7imde kad\u0131nlar i\u015f\u00e7iler taraf\u0131ndan biliniyor. Her ne\nkadar Freud\u2019un kuramlar\u0131n\u0131n kaynak g\u00f6sterilmesi [kitap\u00e7\u0131\u011fa] \u2018bilimsellik\u2019\nhavas\u0131 verse de asl\u0131nda s\u0131\u011f bir karma\u015fa. \u0130\u015fin do\u011frusu, Freud\u2019un kuramlar\u0131n\u0131n\nkendisi gelip ge\u00e7ici bir heves\u201d.<\/p>\n\n\n\n

Lenin\u2019e g\u00f6re, kom\u00fcnist toplumda hane i\u00e7indeki \u00fcretken\nolmayan emekten kurtulup hane d\u0131\u015f\u0131nda \u00fcretken eme\u011fe ge\u00e7i\u015f yapt\u0131\u011f\u0131nda kad\u0131n\ngeli\u015febilecek ve erkek ile hakiki bir e\u015fitli\u011fe ula\u015fabilecektir. [\u2026]<\/p>\n\n\n\n

Hi\u00e7bir devrimci kuram art\u0131k bizleri kad\u0131nlar\u0131n ve\ngen\u00e7lerin kendi sorunlar\u0131na m\u00fccadelede, s\u00fcblimasyonda veya sporda \u00e7\u00f6z\u00fcm bulabileceklerine\nya da \u00e7\u00f6z\u00fcm aramalar\u0131 gerekti\u011fine ikna edemez. Yeti\u015fkin erkekler onlar\u0131\nboyunduruk alt\u0131nda tutmak ayr\u0131cal\u0131klar\u0131ndan feragat etmemektedirler. <\/p>\n\n\n\n

Bizler, kad\u0131nlar\u0131n siyasete kar\u015f\u0131 g\u00f6sterdikleri geleneksel kay\u0131ts\u0131zl\u0131kta kendi meselelerin yaln\u0131zca erkekler kendilerini [siyasette] bir g\u00fc\u00e7 olmalar\u0131 i\u00e7in kad\u0131nlara paternalist bi\u00e7imde hitap ederek dolaplar \u00e7evirdi\u011finde ortaya \u00e7\u0131kar\u0131lmas\u0131na m\u00fcsaade eden ideolojik ve siyasi d\u00fczene kendili\u011finden g\u00f6sterilen bir tepki g\u00f6r\u00fcyoruz. <\/p>\n\n\n\n

Gen\u00e7ler, kendilerini tan\u0131yamad\u0131klar\u0131 bir toplumun\nidaresinde hayatlar\u0131n\u0131 harcamaktan muaf olabilmek i\u00e7in toplumsal ve siyasi bir\ndevrim i\u00e7in \u00e7abalamaktad\u0131rlar; ayn\u0131 zamanda, kad\u0131nlar\u0131n gayretlerini eril\ntoplumun krizini \u00e7\u00f6zmek i\u00e7in kullanma \u00e7abas\u0131 da vard\u0131r. Bu y\u00fczdendir ki kad\u0131nlar\u0131n\nerkeklerin rollerini doldurmas\u0131na m\u00fcsaade edilmekte ve bu dalavere [kad\u0131nlar\u0131n]\nas\u0131rl\u0131k d\u0131\u015flanmas\u0131n\u0131n telafisi gibi sunulmakta ve feminist hareketin zaferiymi\u015f\ns\u00fcs\u00fc verilmektedir. [\u2026]<\/p>\n\n\n\n

Her ne kadar anneli\u011fin do\u011fas\u0131 cinsiyetler aras\u0131 \u00e7at\u0131\u015fma\nile, gayri\u015fahsi t\u00fcr\u00fcn devam\u0131 masal\u0131 ile, zoraki fedak\u00e2r kad\u0131n hayat\u0131 ile\nsapt\u0131r\u0131lm\u0131\u015f olsa da annelik bizler i\u00e7in d\u00fc\u015f\u00fcncelerin ve hislerin \u00f6nemli bir\nkayna\u011f\u0131, \u00f6zel bir erginleme ko\u015fulu olmu\u015ftur. Bizler esaret alt\u0131nda insanl\u0131\u011f\u0131\ndo\u011furmak ile y\u00fck\u00fcml\u00fc de\u011filiz. Bizleri k\u00f6lele\u015ftiren o\u011fullar de\u011fil, babalard\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Dolay\u0131s\u0131yla, anne ile o\u011ful aras\u0131ndaki ili\u015fkiyi insanl\u0131k\ni\u00e7in bir engel olarak reddetmeden \u00f6nce hat\u0131rlamal\u0131y\u0131z ki her ikisi de baban\u0131n\notoritesinin prangas\u0131 ile ba\u011flanm\u0131\u015ft\u0131r. Kad\u0131n ve gen\u00e7 aras\u0131ndaki ittifak bu otoriteye\nkar\u015f\u0131 kurulmaktad\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Bize evlilik ve onun tarihsel d\u00fczelticisi olan bo\u015fanma\nhakk\u0131nda ne d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc\u011f\u00fcm\u00fcz\u00fc sormay\u0131n. Erke\u011fin ayr\u0131cal\u0131\u011f\u0131n\u0131 korumak \u00fczere\ntasarlanm\u0131\u015f her kurum, art\u0131k tahamm\u00fcl edilmeyecek olan cinsiyetler aras\u0131 ili\u015fki\nbak\u0131\u015f\u0131n\u0131n bir yans\u0131mas\u0131d\u0131r. Kad\u0131nlar\u0131 boyunduruk alt\u0131na almak i\u00e7in kullan\u0131lm\u0131\u015f\nt\u00fcm i\u015fkence ara\u00e7lar\u0131n\u0131 havaya u\u00e7uraca\u011f\u0131z. [\u2026]<\/p>\n\n\n\n

Anal\u0131k sevgisi efsanesi, kad\u0131n, hayat\u0131n\u0131n en dolu an\u0131nda,\nataerkil sistemin tabular\u0131n\u0131n yaln\u0131zca \u00e7ocuklar\u0131 ile payla\u015fmas\u0131na m\u00fcsaade\netti\u011fi o mutluluk, zevk ve \u015fen olma duygular\u0131n\u0131 gen\u00e7lik ile do\u011fal bir al\u0131\u015fveri\u015f\narac\u0131l\u0131\u011f\u0131yla can\u0131 g\u00f6n\u00fclden tecr\u00fcbe etti\u011fi anda sona erecektir. <\/p>\n\n\n\n

Oedipus kompleksinin k\u00f6keni ensest tabusu de\u011fil fakat bu\ntabunun kendi emniyeti i\u00e7in baba taraf\u0131ndan suiistimal edilmesidir.<\/p>\n\n\n\n

Ge\u00e7mi\u015fin \u00f6nemli bir g\u00f6r\u00fcnt\u00fcs\u00fc g\u00f6zlerimizin \u00f6n\u00fcnde\n\u015fekillenmektedir: bir tarafta, erke\u011fin ma\u011frur \u015fekilde y\u00fckseldi\u011fi bir merdiven;\n\u00f6teki tarafta ise kad\u0131n\u0131n ac\u0131 verici \u015fekilde al\u00e7ald\u0131\u011f\u0131 bir merdiven. Hayat\u0131n\u0131n\nherhangi bir evresinde kad\u0131na bah\u015fedilmi\u015f olan haysiyet ona \u00f6mr\u00fcn\u00fcn sonuna\nkadar yeterli de\u011fildir.<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131n\u0131n davas\u0131 ortaya \u00e7\u0131kar\u0131ld\u0131\u011f\u0131nda kazan\u0131lm\u0131\u015f bir\ndavad\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

K\u00fclt\u00fcr\u00fcn, ideolojinin, kurumlar\u0131n, adetlerin, kanunlar\u0131n\nve \u00f6rflerin tamam\u0131 kad\u0131nlarla ilgili erkek bat\u0131llar\u0131 ile \u00e7evrilmi\u015f durumdad\u0131r.\nArka plan herhangi \u015fahsi durumu kirletmekte; erkek, kibir ve had bilmezli\u011fini\nbu arka plandan temin etmeye devam etmektedir.<\/p>\n\n\n\n

Gen\u00e7 erkek de ataerkil sistem taraf\u0131ndan zulme\nu\u011framaktad\u0131r fakat, o, ayn\u0131 zamanda, gelecekte zalim rol\u00fcn\u00fcn de aday\u0131d\u0131r.\nGencin ani kabarmalar\u0131 i\u00e7kin olarak belirsizdir.<\/p>\n\n\n\n

Gen\u00e7li\u011fin ba\u015fkald\u0131r\u0131s\u0131n\u0131n manip\u00fcle edilme \u015fekli ataerkil\nsistemin bozucu etkisine bir ba\u015fka \u00f6rnektir. Hippi hareketine dini hareket\nmuamelesi yapan siyasi olarak kendini adam\u0131\u015f \u00f6\u011frenciler siyasi olarak vadesini\ndoldurmu\u015f bir etiketi kullanarak ataerkil bir kal\u0131b\u0131 devam ettirmektedirler.\n\u0130deolojik kesinliklerinin emniyetinde, bunun toplumun diyalektik olmayan bir\nan\u0131, \u00f6nemli bir zaman dilimi oldu\u011funu iddia etmektedirler. Oysa, biz, [hippi\nhareketinin] hususi de\u011ferini tam olarak burada g\u00f6r\u00fcyoruz. Hippi hareketi\nataerkil sistemden tiksinerek ka\u00e7\u0131nmay\u0131, g\u00fc\u00e7 siyasetinin ve bask\u0131n olarak eril\ngruplar\u0131n t\u00fcm siyasi kal\u0131plar\u0131n\u0131n reddini temsil etmektedir. Hippiler kamusal\u0131\nve \u00f6zeli art\u0131k birbirinden ay\u0131rmamak ile birlikte eril ve di\u015filin kar\u0131\u015f\u0131m\u0131 bir\nhayat ya\u015famaktad\u0131rlar. B\u0131kk\u0131nl\u0131k ile siyasi \u00f6\u011frenci gruplar\u0131ndan kendisini\n\u00e7eken veya ayn\u0131 b\u0131kk\u0131nl\u0131k ile kendini yolda\u015flar\u0131n\u0131n devrimci davran\u0131\u015flar\u0131na\ng\u00f6re terbiye eden o k\u0131z, \u00f6nc\u00fclleri erkekler topluluklar\u0131 taraf\u0131ndan belirlenmi\u015f\nolan bir ikilem ile y\u00fczle\u015fmektedir. [Erkekler] daha \u00f6nce daima faaliyet\nalanlar\u0131 olmu\u015f alan\u0131 daha \u00f6zg\u00fcl bir alan olarak ke\u015ffetmekteler; yaln\u0131zca\nburjuva de\u011fil ayn\u0131 zamanda sosyalist ve devrimci k\u00fclt\u00fcr\u00fc tekellerine\nalabildikleri s\u00fcrece erkeklerin sorunlara k\u00fcresel bak\u0131\u015f a\u00e7\u0131s\u0131 yaln\u0131zca bir\nbahanedir. En ba\u015fta b\u00f6ylesi bir hiyerar\u015fi ile dalga ge\u00e7enler hippi k\u0131zlar ve\nerkeklerdi. Atalar\u0131n\u0131n sava\u015f\u00e7\u0131l\u0131klar\u0131n\u0131n ge\u00e7mi\u015fini g\u00f6rd\u00fckleri agresif ve \u015fiddet\ndolu davran\u0131\u015flar\u0131n kal\u0131nt\u0131lar\u0131nda art\u0131k eril de\u011ferleri temel kabul etmeyen\ntopluluklar kurmaya gayret ettiler. \u0130deoloji, daima, bu davran\u0131\u015flar\u0131 ve\nde\u011ferleri d\u00fcnyay\u0131 de\u011fi\u015ftirmenin ara\u00e7lar\u0131 olarak anlat\u0131p, me\u015frula\u015ft\u0131rd\u0131. Kad\u0131n\u0131n\ntoplum hayat\u0131n\u0131n t\u00fcm alanlar\u0131ndan zorla uzakla\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131, erke\u011fin ya\u015fam\nbi\u00e7imleri ve d\u00fc\u015f\u00fcnce kal\u0131plar\u0131 yaratma m\u00fccadelesindeki sapk\u0131n davran\u0131\u015f\u0131n\u0131 daha\nda b\u00fcy\u00fctt\u00fc. Kad\u0131n\u0131n yeni mevcudiyeti gen\u00e7lerin g\u00f6n\u00fcll\u00fc olarak vazge\u00e7melerini\nte\u015fvik etti; \u015fiddet i\u00e7ermeyen fakat y\u0131k\u0131c\u0131 ellerindeki t\u00fcm imkanlarla [gen\u00e7ler]\nher \u015feye en ba\u015ftan ba\u015flanmas\u0131 gerekti\u011fine dair olan inan\u00e7lar\u0131n\u0131 ifade\netmektedirler. Bir\u00e7ok ki\u015finin umdu\u011fu gibi, hippilerin kurulu d\u00fczen taraf\u0131ndan\n\u00f6z\u00fcmsenece\u011fi ger\u00e7e\u011fi, ani ve beklenmeyen ortaya \u00e7\u0131k\u0131\u015flar\u0131n\u0131n neden oldu\u011fu\n\u00fcretken karga\u015fay\u0131 hafifletmeyecektir.<\/p>\n\n\n\n

Av s\u0131ras\u0131nda avlanacak hayvan\u0131 ortaya \u00e7\u0131kartmak i\u00e7in\n\u00e7al\u0131lar\u0131 d\u00f6venler gibi, toplumun yap\u0131s\u0131 da av\u0131n\u0131 en sonunda tuza\u011fa d\u00fc\u015fece\u011fi\nnoktaya kadar s\u00fcrmektedir. H\u00fck\u00fcmetler bo\u015fanma yasalar\u0131 bah\u015federken ve Kilise de\nbunlar\u0131 engellemek i\u00e7in m\u00fccadele ederken, kad\u0131nlar cinsiyetler aras\u0131\nili\u015fkilerin abs\u00fcrt d\u00fczenlemelerinin her bir y\u00f6n\u00fcn\u00fc reddederek olgunluklar\u0131n\u0131\ng\u00f6stermektedirler. Eril krizin boyutu form\u00fcle olan ba\u011f\u0131ml\u0131l\u0131klar\u0131nda\ng\u00f6r\u00fclebilir: onlar [erke\u011fin] \u00fcst\u00fcnl\u00fc\u011f\u00fcn\u00fcn sihirli garantileridir. <\/p>\n\n\n\n

\u00d6nce babaya sonra kocaya olacak \u015fekilde kad\u0131nlar daima\nekonomik ba\u011f\u0131ml\u0131l\u0131\u011fa maruz b\u0131rak\u0131lm\u0131\u015ft\u0131r. Ne var ki [kad\u0131nlar\u0131n] kurtulu\u015fu\nekonomik ba\u011f\u0131ms\u0131zl\u0131klar\u0131n\u0131 kazanmalar\u0131nda de\u011fil, k\u00f6lelik ortada kald\u0131r\u0131ld\u0131ktan\nsonra dahi onlar\u0131 k\u00f6le haline getiren kurumun yok edilmesinde yatmaktad\u0131r. (52)<\/p>\n\n\n\n

\u0130nsanl\u0131k halini genel olarak ele alan her d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcr,\nkendi[erkek] bak\u0131\u015f a\u00e7\u0131s\u0131na g\u00f6re kad\u0131nlar\u0131n temelde daha a\u015fa\u011f\u0131l\u0131k bir nitelikte\noldu\u011funu vurgulam\u0131\u015ft\u0131r. Bizzat Freud kad\u0131nlar\u0131 lanetine kuramsal bir temel\nbulmu\u015ftur: b\u00fct\u00fcnl\u00fc\u011fe bir ara\u00e7 olarak tan\u0131mlanan s\u00f6zde penis ihtiyac\u0131. Bizler,\nkad\u0131nlar\u0131n \u00e7ok k\u00fc\u00e7\u00fck ya\u015fta farkl\u0131l\u0131\u011f\u0131ndan kaynakl\u0131 metafiziksel \u0131st\u0131rab\u0131ndan\ndolay\u0131 kendisini sakat olarak hissetti\u011fini \u00f6neren psikanalitik dogmaya olan\n\u015f\u00fcphemizi belirtiyoruz.<\/p>\n\n\n\n

Her ailede erkek \u00e7ocu\u011fun penisi evlad\u0131n evlad\u0131 muamelesi\ng\u00f6rmektedir. \u00d6vg\u00fc dolu \u015fekilde hakk\u0131nda a\u00e7\u0131k\u00e7a konu\u015fulmaktad\u0131r. \u00d6te yandan k\u0131z\n\u00e7ocu\u011fun cinsel organlar\u0131 tamamen g\u00f6rmezden gelinmektedir. Ne onlara isimler\ntak\u0131lmakta ne de erkek \u00e7ocu\u011funkine yap\u0131ld\u0131\u011f\u0131 gibi sevilmektedir; ne [kendine\nhas] bir karakteri ne de literat\u00fcr\u00fc bulunmaktad\u0131r [K\u0131z \u00e7ocu\u011funun] bedeninin\ngizlili\u011finden faydalan\u0131larak onun varl\u0131\u011f\u0131 da sessizce ge\u00e7ip gitmektedir. Erkek\nve kad\u0131n aras\u0131ndaki ili\u015fki iki cinsiyet aras\u0131nda olan bir ili\u015fki de\u011fil fakat\nbir cinsiyet ve \u00f6tekinin yoklu\u011funun ili\u015fkisidir.<\/p>\n\n\n\n

Freud bir mektupta \u015fu sat\u0131rlar\u0131 ni\u015fanl\u0131s\u0131 Martha\nBernays\u2019e yazm\u0131\u015ft\u0131: \u201cK\u0131ymetli sevgilim, sen bu aktivitelerden ve evi \u00e7ekip\n\u00e7evirmekten bu kadar zevk al\u0131yorken, ben de beynin yap\u0131s\u0131n\u0131n bulmacas\u0131n\u0131 \u00e7\u00f6zmek\narzusuyla cezbedilmi\u015f haldeyim\u201d. (Sigmund Freud\u2019un Mektuplar\u0131<\/em>\u2019ndan 65.\nMektup)<\/p>\n\n\n\n

O b\u00fcy\u00fck adamlar\u0131n \u00f6zel hayatlar\u0131na bakal\u0131m: en yayg\u0131n\nhareketleri bile so\u011fuk bir \u015fekilde daha a\u015fa\u011f\u0131 nitelikte olarak tan\u0131mlanm\u0131\u015f bir\ninsana g\u00fcndelik yak\u0131nl\u0131ktan do\u011fan bir sapmay\u0131 ihtiva etmektedir.<\/p>\n\n\n\n

Hi\u00e7 kimse, hi\u00e7bir deha yoktur ki t\u00fcm meseleler hakk\u0131nda\ndo\u011fru bir g\u00f6r\u00fc\u015f geli\u015ftirebilmi\u015f olsun: hi\u00e7 kimse insan do\u011fas\u0131n\u0131n kusurlar\u0131ndan\nka\u00e7amam\u0131\u015ft\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Biz \u015fimdi ve burada ya\u015f\u0131yoruz ve \u015fu an ve buras\u0131 istisnai\noland\u0131r; gelece\u011fin ise istisnai olmas\u0131ndansa beklenmedik olmas\u0131n\u0131 ye\u011fleriz.<\/p>\n\n\n\n

     Bizi en \u00e7ok ilgilendiren, kad\u0131nlar\u0131n,\ngen\u00e7li\u011fin en hayati d\u00f6neminin par\u00e7as\u0131 olan ve insanlara, hayatlar\u0131na\nkendilerine \u00f6zg\u00fc damga vurabilecekleri yarat\u0131c\u0131l\u0131\u011f\u0131n kayna\u011f\u0131na dokunup, onu\n\u015fekillendirebilmelerine imk\u00e2n veren o hissi g\u00fcvenin ta\u015fk\u0131nl\u0131\u011f\u0131n\u0131 muhafaza\netmektir. Bir k\u0131z, gen\u00e7li\u011finde mahrum b\u0131rak\u0131ld\u0131\u011f\u0131 bir ruhsal tecr\u00fcbenin daha\nsonra elde edilebilece\u011fini d\u00fc\u015f\u00fcnmeye sevk edilerek kolayl\u0131klar yan\u0131lt\u0131labilir.\n\u00d6zg\u00fcrle\u015ftirilmi\u015f kad\u0131n, do\u011fru zamanda ileri at\u0131l\u0131\u015flar\u0131 tecr\u00fcbe etmekte ba\u015far\u0131s\u0131z\nolmu\u015f bir ki\u015fili\u011fin intibak\u0131n\u0131 temsil etti\u011fi i\u00e7in i\u015fe yaramaz bir modeldir.<\/p>\n\n\n\n

Geriye d\u00f6n\u00fcp bakt\u0131\u011f\u0131m\u0131zda, yarat\u0131c\u0131l\u0131\u011f\u0131n izole edilmi\u015f\nzirvelerinde kendimizi ay\u0131rt edebiliyoruz fakat en \u00e7ok da boyunduruk alt\u0131nda\nheba edilmi\u015f onca zekada ve zaman i\u00e7erisinde bitmek bilmeyen angaryalarda\nkendimizi ay\u0131rt edebiliyoruz. Bizler kurban edildik ve bu kurban \u00fczerinde idealist\nkad\u0131nl\u0131k efsaneleri \u00e7o\u011fald\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Bizler, kad\u0131nlar\u0131n iyi- k\u00f6t\u00fc, daha iyi- daha k\u00f6t\u00fc diye\nayr\u0131ld\u0131\u011f\u0131n\u0131 g\u00f6rmek istemiyoruz; bizi as\u0131l ilgilendiren her birimizin \u00f6tekiyle\npayla\u015ft\u0131\u011f\u0131 en derin \u00f6z, hem ac\u0131 veren hem de de\u011ferli olan o nokta.<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131nlar\u0131n hareketi enternasyonal de\u011fil, fakat,\nd\u00fcnyasald\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

 \u00dcstyap\u0131 ve yap\u0131\naras\u0131ndaki ayr\u0131m, be\u015fer\u00ee de\u011fi\u015fimin \u00f6ncelikle yap\u0131sal de\u011fi\u015fim oldu\u011funu varsayan\nbir yasan\u0131n temelini olu\u015fturmaktad\u0131r. \u00dcstyap\u0131daki de\u011fi\u015fimler daima yap\u0131daki\nde\u011fi\u015fimleri yans\u0131tacakt\u0131r. Fakat bu, ataerkil bak\u0131\u015f a\u00e7\u0131s\u0131d\u0131r ve bizim\nnazar\u0131m\u0131zda yans\u0131ma kuram\u0131n\u0131n herhangi bir itibar\u0131 yoktur. Bizim tercih\netti\u011fimiz eylem bi\u00e7imi k\u00fclt\u00fcrelsizle\u015ftirmedir [deculturalization<\/em>]. Bu,\nne yap\u0131sal bir devrimi takip eden ve akabinde ona entegre olan bir k\u00fclt\u00fcrel\ndevrimdir ne de t\u00fcm d\u00fczlemlerde bir ideolojinin do\u011frulanmas\u0131d\u0131r; [k\u00fclt\u00fcrelsizle\u015ftirme]\nherhangi bir ideolojiye ihtiya\u00e7 olmamas\u0131n\u0131n onaylanmas\u0131d\u0131r. Kad\u0131nlar erkeklerin\nin\u015falar\u0131na tamamen kendi varolu\u015fsal boyutlar\u0131yla kar\u015f\u0131l\u0131k veriyor; \u00f6nderleri,\nd\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcrleri veya bilim insanlar\u0131 olmam\u0131\u015f olabilir fakat daima enerjileri,\ni\u00e7g\u00f6r\u00fcleri, cesaretleri, adanm\u0131\u015fl\u0131klar\u0131, \u00f6zenleri, hisleri ve delilikleri\nolmu\u015ftur. Sonsuza kadar var olamayacaklar\u0131 i\u00e7in t\u00fcm bu \u015feylerin izleri silindi;\nfakat bizim kudretimiz ger\u00e7eklere dair efsanevi bir g\u00f6r\u00fc\u015fe sahip olmay\u0131\u015f\u0131m\u0131zda\nyatmaktad\u0131r. Her ne kadar ama\u00e7 iktidar\u0131 elde etmek ve bunu peki\u015ftirmek olunca\nona d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyor olsa da eyleme ge\u00e7mek, yaln\u0131zca belirli bir sosyal s\u0131n\u0131fa \u00f6zel\nbir vazife de\u011fildir. Erkekler bu mekanizmay\u0131 [iktidar\u0131 ele ge\u00e7irmek ve bunu\npeki\u015ftirmek] m\u00fckemmelle\u015ftirdiler ve hatta bu mekanizma k\u00fclt\u00fcrel olarak\nme\u015frula\u015ft\u0131r\u0131lm\u0131\u015f oldu\u011fundan eril k\u00fclt\u00fcr\u00fc reddetmek demek eylemlerin\nde\u011ferlendirilmesine temel olan iktidar\u0131n edinimlerini reddetmek demektir.   <\/p>\n\n\n\n

Annelik ile birlikte kad\u0131n k\u00fclt\u00fcrelsizle\u015ftirme an\u0131na\neri\u015fmektedir: \u00e7ocuk ile olan duygusal simbiyoz ile  [kad\u0131n] hayat\u0131n ilk evrelerinden tekrar\nge\u00e7mektedir. D\u0131\u015far\u0131daki d\u00fcnya ona \u015fu an tekrar ya\u015famakta oldu\u011fu hayat\u0131n\n\u00f6ncelikli ihtiya\u00e7lar\u0131na olduk\u00e7a yabanc\u0131 farkl\u0131 bir yap\u0131m gibi gelmektedir.\nAnnelik onun \u2018yolculu\u011fudur\u2019[2]<\/a>. Bilinci kendili\u011finden\nya\u015fam\u0131n k\u00f6kenlerine geri gider ve [anne] kendisini sorgular.<\/p>\n\n\n\n

Eril d\u00fc\u015f\u00fcnce, nesiller aras\u0131 sava\u015f\u0131, \u00f6nderli\u011fi,\nkahramanl\u0131\u011f\u0131 ve m\u00fccadeleyi olduk\u00e7a ka\u00e7\u0131n\u0131lmaz hale getiren bir mekanizmaya\nm\u00fcsaade etmi\u015ftir. Erke\u011fin bilin\u00e7alt\u0131 \u015fiddet ve korkunun deposudur. D\u00fcnya,\nkad\u0131n\u0131n merhamet g\u00f6stermesi gereken, erke\u011fin hayallerindeki \u00f6l\u00fcm ile doludur;\nfakat, biz art\u0131k bize dayat\u0131lan bu rol\u00fc oynamaya devam etmeyece\u011fiz ve erkekleri\nkendi yaln\u0131zl\u0131klar\u0131n\u0131n derinliklerine terk edece\u011fiz.<\/p>\n\n\n\n

Sava\u015f, al\u0131\u015f\u0131lm\u0131\u015f olana ve dura\u011fan olana kay\u0131ts\u0131zl\u0131\u011f\u0131n\ni\u00e7inde, bir halk\u0131n ahlaki sa\u011fl\u0131\u011f\u0131n\u0131 muhafaza eder. Nas\u0131l ki r\u00fczg\u00e2r bir g\u00f6l\u00fcn\nsular\u0131n\u0131 uzun bir sakinli\u011fin sonucu olan dura\u011fanl\u0131\u011f\u0131n [zarar\u0131ndan] koruyorsa,\nuzun ve hatta daha k\u00f6t\u00fcs\u00fc, ebedi bir bar\u0131\u015f bir halk\u0131 hasta edecektir. \u0130nsan\u0131n\ndo\u011fas\u0131nda olumsuz-veya-olumsuzlayan ne varsa muhafaza etmeli\ndura\u011fan-ve-istikrarl\u0131 olmas\u0131na m\u00fcsaade edilmemelidir. (Hegel 1802: Do\u011fal\nHaklar<\/em>)<\/p>\n\n\n\n

Sava\u015f kurumunun k\u00f6kenleri ve nedenleri \u00fczerine en son\nsosyolojik ve psikolojik \u00e7al\u0131\u015fmalar kad\u0131nlar\u0131n erkeklere boyun e\u011fmelerini\ndo\u011fan\u0131n kanunu olarak kabul etmektedirler. Bireylerin ve gruplar\u0131n -ilkel ve\nmodern- davran\u0131\u015flar\u0131n\u0131 tamamen ataerkil bir \u00e7er\u00e7eveden analiz etmekte ve kad\u0131nlar\u0131n\nerkekler taraf\u0131ndan boyunduruk alt\u0131na almas\u0131nda kullan\u0131ma haz\u0131r patolojik bir\nsendrom oldu\u011funu anlayamamaktad\u0131rlar. Baba ve anneden izd\u00fc\u015f\u00fcmsel s\u00fcre\u00e7lerin\n\u00f6zne ve nesneleri gibi bahsedilmekte ve bu \u015fekilde, aksi takdirde ger\u00e7eklikte\nverilen unsurlar\u0131n normal de\u011ferlendirmesi olacak olan\u0131n bi\u00e7imi bozulmaktad\u0131r.\nFakat, baba ve anne iki birincil elemanlar de\u011fil aksine ailede resmi ifadesini\nbulan cinsiyetler aras\u0131 kas\u0131tl\u0131 yanl\u0131\u015f y\u00f6nlendirmenin sonucudur. Bu \u00f6nermeden\nba\u015flamad\u0131\u011f\u0131m\u0131z s\u00fcrece \u00f6zel de\u011ferlere d\u00f6nerek ve b\u00f6ylece devletin egemenli\u011fini reddederek\nveya sava\u015f\u0131 \u015fahsi bir su\u00e7 olarak engelleyecek kurumlar\u0131 destekleyerek sava\u015f\u0131n\n(atomik tehlikenin) psikolojik nedenlerini ortadan kald\u0131rmaya \u00e7abalayarak\nkendimizi kand\u0131raca\u011f\u0131z. B\u00f6ylesi \u00e7\u00f6z\u00fcmler \u00f6zel de\u011ferlerin aile de\u011ferleri oldu\u011fu\nve ailenin de kad\u0131n\u0131n erkek iktidar\u0131na kay\u0131ts\u0131z \u015farts\u0131z teslimiyeti anlam\u0131na\ngeldi\u011fi ger\u00e7e\u011fini g\u00f6z ard\u0131 etmektedirler. Erke\u011fin patolojik kayg\u0131lar\u0131 ve\nsavunmalar\u0131 ailede olu\u015fmakta ve oradan ailenin temsili olan topluma\naktar\u0131lmaktad\u0131r. K\u0131sacas\u0131, b\u00f6ylesi \u00e7\u00f6z\u00fcmler insanl\u0131\u011f\u0131n bu hastal\u0131kl\u0131 halinin\nbizzat ona ait otoriter ara\u00e7lar ile te\u015fhis edilip, \u00e7\u00f6z\u00fclemeyece\u011fi ger\u00e7e\u011fini\ng\u00f6rmezden gelmektedirler. [\u2026]<\/p>\n\n\n\n

Hegel\u2019e g\u00f6re, i\u015f ve sava\u015f, erkeklerin tarihi olarak kabul\nedilmi\u015f insanl\u0131\u011f\u0131 tan\u0131mlayan iki eylemdir. Fakat, ilkel halklar \u00fczerine\n\u00e7al\u0131\u015fmalar kan\u0131tlamaktad\u0131r ki erkeklerin asli g\u00f6revi sava\u015fmak iken, i\u015f, kad\u0131na\nait bir eylemdir. Erkek, sava\u015famaz duruma geldi\u011fi, esir al\u0131n\u0131p da \u00e7al\u0131\u015fmaya\nzorland\u0131\u011f\u0131 an erkekli\u011fini kaybetmi\u015f ve kad\u0131n olmu\u015f hissederdi. Erkekler kendi\ncinsel kudretleri ile ilgili i\u00e7sel kayg\u0131lar\u0131n\u0131n \u00fcstesinden gelmek i\u00e7in sava\u015f\u0131\nd\u0131\u015fsal bir s\u0131nav olarak kullanm\u0131\u015flard\u0131r. Dolay\u0131s\u0131yla, k\u00f6kenleri itibariyle\nsava\u015f, erkeklerin kendilerini cinsel varl\u0131klar olarak d\u00fc\u015f\u00fcnebilmek becerileri\nile do\u011frudan ba\u011flant\u0131l\u0131d\u0131r. Peki ama, erkeklerin kayg\u0131lar\u0131n\u0131n k\u00f6keninde ne\nvard\u0131r? Bu soru \u00e7ok \u00f6nemli \u00e7\u00fcnk\u00fc [erkeklerin] kayg\u0131s\u0131 her \u00e7at\u0131\u015fmay\u0131 \u00e7\u00f6z\u00fclemez\nve ka\u00e7\u0131n\u0131lmaz olarak bir \u015fiddet meselesi haline getiren, insanl\u0131k tarihinin daim\u00ee\nmevzusudur. Kad\u0131n t\u00fcr\u00fc kendisini \u00e7al\u0131\u015fmak ve hayat\u0131 korumak ile ifade ederken,\nerkek t\u00fcr\u00fc kendisi \u00f6ld\u00fcrmek ile ifade etmektedir. Psikanaliz erkeklerin sava\u015f\u0131\nbir erkeklik \u00f6devi olarak g\u00f6rmesine dair bir\u00e7ok neden ileri s\u00fcrm\u00fc\u015f olsa da bu\ntav\u0131r ile kad\u0131nlar\u0131n boyunduruk alt\u0131na al\u0131nmas\u0131 aras\u0131ndaki ba\u011f konusunda\nkesinlikle hi\u00e7bir \u015fey s\u00f6ylememektedir. Dahas\u0131, sanki erkekleri kendi i\u00e7sel\n\u00e7at\u0131\u015fmalar\u0131na emniyet supab\u0131 olarak sava\u015f\u0131 kurumsalla\u015ft\u0131rmaya iten nedenler,\ninsan\u0131n kaderine i\u00e7kindir, insanl\u0131k halinin verilisidir. Oysa, kad\u0131n\u0131n insanl\u0131k\nhalini tecr\u00fcbesi ayn\u0131 ihtiya\u00e7lar ile belirlenmemi\u015ftir. O\u011fullar\u0131 k\u0131y\u0131ma\ng\u00f6nderildi\u011finde onlar\u0131n yas\u0131n\u0131 tutmakta ve her ne kadar pasif olsa da kad\u0131n\u0131n\nkayg\u0131l\u0131 tutumu onun rol\u00fcn\u00fc erkeklerinkinden ay\u0131rmaktad\u0131r. Bizler, kabataslak da\nolsa, ataerkil sistemin yok edilmesinde (kad\u0131nlar\u0131n aile kurumunu par\u00e7alamas\u0131\narac\u0131l\u0131\u011f\u0131yla) sava\u015f sorununa bu konuda yap\u0131lm\u0131\u015f \u00e7al\u0131\u015fmalar taraf\u0131ndan\n\u00f6nerilenden \u00e7ok daha ger\u00e7ek\u00e7i bir \u00e7\u00f6z\u00fcm g\u00f6r\u00fcyoruz. Bu \u015fekilde, herkesin\nbahsetti\u011fi fakat nas\u0131l ger\u00e7ekle\u015fece\u011fi konusunda en ufak fikrinin olmad\u0131\u011f\u0131\ninsanl\u0131\u011f\u0131n o d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcm\u00fcn\u00fc temelden ger\u00e7ekle\u015ftirebiliriz. [\u2026]<\/p>\n\n\n\n

Bundan b\u00f6yle kimsenin bize t\u00fcr\u00fcn hamilleri muamelesi\nyapmas\u0131na m\u00fcsaade etmeyece\u011fiz. Ne devlete ne de babalar\u0131na; evlatlar\u0131m\u0131z\nkimseye ait de\u011fildir. Nas\u0131l ki biz kendimizi kendimizde geri ald\u0131k,\nevlatlar\u0131m\u0131z\u0131 da kendilerine verece\u011fiz.<\/p>\n\n\n\n

Raison d\u2019etat <\/em>ve\nahlak\u00e7\u0131l\u0131k kad\u0131nlar\u0131 boyunduruk alt\u0131na alman\u0131n silahlar\u0131d\u0131r; kar\u015f\u0131 cinsten\nkorkan tav\u0131rlar kad\u0131na kar\u015f\u0131 olan d\u00fc\u015fmanl\u0131\u011f\u0131 ve k\u00fc\u00e7\u00fcmsemeyi gizlemektedirler.<\/p>\n\n\n\n

Tanr\u0131\u2019n\u0131n rahiplerinin kendilerinin Baba\u2019n\u0131n ordusuna ait\nolduklar\u0131na dair sahip olduklar\u0131 yeg\u00e2ne teminat kad\u0131nlar\u0131n d\u0131\u015flanmas\u0131d\u0131r.\nKatolik bakir, erke\u011fin kad\u0131n\u0131 hakir g\u00f6rmesinin kurumsalla\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131n\u0131n en\ndramatik ifadesidir. Y\u00fczy\u0131llar boyunca [kad\u0131n], nedeni neredeyse anla\u015f\u0131lmaz bir\n\u00f6fkenin nesnesi haline getirilmi\u015f, konseylerle, m\u00fcnaka\u015falarla, yasalarla ve\n\u015fiddetle yasaklanm\u0131\u015ft\u0131r. [\u2026]<\/p>\n\n\n\n

Dini ve estetik anlay\u0131\u015flar, bask\u0131n k\u00fclt\u00fcr taraf\u0131ndan\npotansiyel olarak iktidara z\u0131t iki tutum olarak tan\u0131mlanm\u0131\u015ft\u0131r. Buna uygun\nolarak da k\u00fclt\u00fcr, bunlar\u0131 iktidar\u0131n asli iki yap\u0131s\u0131 olarak i\u00e7ine alm\u0131\u015ft\u0131r: dini\nve sanatsal kurumlar. Dini hayat\u0131n, ataerkil yasalar\u0131n d\u00fcnyevi ba\u015far\u0131 ile\nrekabet halinde ve onu reddeden metafiziksel bir alanda ya\u015fand\u0131\u011f\u0131 bir ya\u015fam\nbi\u00e7imi oldu\u011funu; ve, sanatsal \u00e7al\u0131\u015fman\u0131n ki\u015finin isyank\u00e2r iradesinin hercai\ni\u015fleyi\u015fi arac\u0131l\u0131\u011f\u0131yla otoriter de\u011ferlerin \u00e7\u00fcr\u00fct\u00fclmesini i\u00e7erdi\u011fini g\u00f6rebiliriz.\nHer ne kadar dindar insanlar ve sanat\u00e7\u0131lar kendi eylem \u00f6zg\u00fcrl\u00fcklerine\nfazlas\u0131yla \u00f6nem verseler de toplum, onlara dahi bunlar\u0131n prestijlerinden\nyararlanarak ba\u015far\u0131n\u0131n standartlar\u0131n\u0131 uygulamaktad\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Se\u00e7ti\u011fimiz m\u00fcttefikler davam\u0131z\u0131 benimseyenler de\u011fil fakat\nbize uygulanan bask\u0131n\u0131n en k\u00f6t\u00fc a\u015f\u0131r\u0131l\u0131klar\u0131ndan ka\u00e7\u0131nm\u0131\u015f olanlard\u0131r. Sanat\u00e7\u0131lara\nolan karakter yak\u0131nl\u0131\u011f\u0131m\u0131z, ba\u015fkalar\u0131n\u0131n k\u00fclt\u00fcrel de\u011ferin teminatlar\u0131 hakk\u0131nda\nhissettikleri kayg\u0131dan \u00f6zg\u00fcr bi\u00e7imde, yapt\u0131\u011f\u0131m\u0131z ve bunun anlam\u0131 aras\u0131ndaki\ndo\u011frudan ba\u011fdan kaynaklanmaktad\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Freud\u2019un kendisine ekspresyonist bir \u00e7izim g\u00f6nderen Karl\nAbraham\u2019a cevaben yazd\u0131\u011f\u0131 bir mektubu da aktaral\u0131m (Aral\u0131k 1922):<\/p>\n\n\n\n

Sevgili dostum, g\u00fcya senin kafan\u0131 temsil etmesi gereken\n\u00e7izimini teslim ald\u0131m. Korkun\u00e7 bir \u015fey. Ne kadar muhte\u015fem bir insan oldu\u011funu\nbiliyorum ve bu y\u00fczden daha fazla sars\u0131lm\u0131\u015f haldeyim ki modern \u2018sanata\u2019\ntahamm\u00fcl gibi karakterinin ufak bir kusuru y\u00fcz\u00fcnden b\u00f6yle zalimce\ncezaland\u0131r\u0131lm\u0131\u015fs\u0131n\u2026 Bu sanat\u00e7\u0131lar gibi kimseler, Adler\u2019in yaln\u0131zca do\u011fu\u015ftan\ng\u00f6rme bozuklu\u011fu olanlar\u0131n ressam ve teknik ressam olduklar\u0131na dair kuram\u0131n\u0131n\nfazlas\u0131yla naho\u015f \u00f6rnekleri olduklar\u0131ndan analitik \u00e7evrelere eri\u015fimi olmas\u0131\ngereken en son ki\u015filerdir. Sana ve ailene 1923\u2019te t\u00fcm g\u00fczellik ve esenlikleri\ndiliyorken bu portreyi unutmama m\u00fcsaade etmelisin.<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131n, diyalektik olarak erkek d\u00fcnyas\u0131 ile ili\u015fkili\nde\u011fildir. Dile getirdi\u011fi talepler bir antitezi de\u011fil, tamam\u0131yla ba\u015fka bir\nseviyeye ge\u00e7i\u015fi te\u015fkil etmektedir. Yanl\u0131\u015f anla\u015f\u0131lma ihtimalimizin en y\u00fcksek\noldu\u011fu fakat \u00fczerinde \u0131srar etmemizin hayati oldu\u011fu nokta da tam olarak budur.\n[\u2026]<\/p>\n\n\n\n

Feminist hareket siyasi davetsiz misafirler ve\nsempatizanlar ile doludur. Erkek g\u00f6zlemcileri bizleri \u00e7al\u0131\u015fma konusu\nyapmamalar\u0131 konusunda uyar\u0131yoruz. Bizimle ayn\u0131 fikirde olmalar\u0131 ya da\nolmamalar\u0131 bizleri ilgilendirmiyor. Daha ak\u0131ll\u0131ca ve daha onurlu olacak olan\u0131n\nm\u00fcdahil olmamalar\u0131 oldu\u011funu onlara telkin ediyoruz. <\/p>\n\n\n\n

Kendi cinslerinin temsilcilerine kar\u015f\u0131 bizleri te\u015fvik\nedici demagojik telkinlere ihtiyac\u0131m\u0131z yok. Her birimiz yeteri kadar \u00f6fkeli ve\nkendimiz i\u00e7in daha yarat\u0131c\u0131 \u00e7\u00f6z\u00fcmler bulabilmeye yetecek anlay\u0131\u015f ve kararl\u0131l\u0131\u011fa\nsahibiz. <\/p>\n\n\n\n

Ne zaman bir a\u00e7\u0131kl\u0131k olacak olursa bu bo\u015flu\u011fu i\u015fgal\netmeye ve bizi kendisine uydurmaya \u00e7al\u0131\u015facak birisi [bir erkek] oldu\u011fundan\nkendimizin tamam\u0131yla kendimize ait olmas\u0131nda \u0131srarc\u0131y\u0131z.<\/p>\n\n\n\n

Bir k\u0131z i\u00e7in \u00fcniversite k\u00fclt\u00fcr arac\u0131l\u0131\u011f\u0131yla kurtulu\u015fa\nula\u015faca\u011f\u0131 bir yer de\u011fil fakat aile taraf\u0131ndan dikkatlice haz\u0131rland\u0131ktan sonra\nbask\u0131 alt\u0131na al\u0131n\u0131\u015f\u0131n\u0131n tamamlanaca\u011f\u0131 yerdir. Onun e\u011fitim s\u00fcreci, tam da daha\nsorumlu hareketlere giri\u015fece\u011fi ve kendisini kavray\u0131\u015f\u0131n\u0131 geni\u015fletecek\ntecr\u00fcbelerin keyfini \u00e7\u0131kartaca\u011f\u0131 anda onu fel\u00e7 eden yava\u015f\u00e7a zehirlendi\u011fi bir\ns\u00fcre\u00e7tir.<\/p>\n\n\n\n

Bizim a\u00e7\u0131k g\u00f6revimiz, ge\u00e7mi\u015fte ve bug\u00fcn, kad\u0131n\u0131n\nboyunduruk alt\u0131na al\u0131nmas\u0131 ile ba\u011flant\u0131s\u0131 olan her bir olay\u0131 ortaya\n\u00e7\u0131kartmakt\u0131r. Bu boyunduru\u011fu g\u00f6rmezden gelmeye devam eden k\u00fclt\u00fcr\u00fcn her y\u00f6n\u00fc\nbizler taraf\u0131ndan a\u015fa\u011f\u0131lan\u0131lacakt\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

G\u00f6r\u00fcl\u00fcyor ki, Nazizm ve Stalinizm\u2019in vah\u015fetine ve\nemperyalizmin bug\u00fcnk\u00fc barbarl\u0131klar\u0131na ra\u011fmen erkekler yine de kendilerini bu\nkorkun\u00e7 olaylar\u0131n g\u00fcnahlar\u0131ndan ar\u0131nd\u0131rabileceklerini d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorlar. Bu olaylar\u0131\ns\u0131n\u0131rland\u0131rmak i\u00e7in harcanan \u00e7abay\u0131 da hesaba katarak da olsa en az\u0131ndan\nde\u011ferlendirmeyi hak ediyorlar. Erke\u011fin as\u0131l trajedisini \u015fu olu\u015fturmaktad\u0131r:\nerkek, kendi kayg\u0131lar\u0131n\u0131n sebeplerini m\u00fccadele etmesi gereken d\u00fc\u015fmanca bir yap\u0131\ngibi d\u0131\u015f d\u00fcnyada aramaya al\u0131\u015fm\u0131\u015ft\u0131r, oysa \u015fimdi, insanl\u0131\u011f\u0131n sorununun i\u00e7inde,\nart\u0131k y\u0131k\u0131c\u0131 g\u00fcd\u00fclerini tutamaz hale gelen psikolojik yap\u0131s\u0131n\u0131n kat\u0131l\u0131\u011f\u0131nda\noldu\u011fu fikri bilincin e\u015fi\u011fine varm\u0131\u015ft\u0131r. Bu \u015fekilde, tek \u00e7\u00f6z\u00fcm\u00fcn geleneksel tehlike\nbayra\u011f\u0131 oldu\u011fu geri \u00e7evrilemez bir kriz tesis edilmektedir. Temelinde eski\nk\u00fclt\u00fcr\u00fcn oldu\u011fu her \u00f6z ele\u015ftiri eski kibirlilik ve sorumsuzlu\u011fu yeniden\n\u00fcretecektir. Erkekler bu gelenek ile ba\u011flar\u0131n\u0131 koparmal\u0131 ve tarihsel\nba\u015fkahraman rollerini b\u0131rakmal\u0131d\u0131rlar. Bizim arzulad\u0131\u011f\u0131m\u0131z de\u011fi\u015fim budur.<\/p>\n\n\n\n

Feminist hareketin ba\u015flang\u0131c\u0131ndan bug\u00fcne son ataerkinin\ns\u00f6m\u00fcr\u00fclerine tan\u0131kl\u0131k etmekteyiz ve bizlerin art\u0131k tan\u0131kl\u0131k etmeye niyeti yok.\nYeni bir hal i\u00e7inde ya\u015f\u0131yor ve hareket ediyoruz: uzun zamand\u0131r bir kenarda\ntutulmu\u015f olan kad\u0131n par\u00e7as\u0131n\u0131n meselelerin, umutlar\u0131n\u0131n, m\u00fccadelelerinin yeni\ny\u00fckseli\u015finin ba\u015flang\u0131c\u0131.  <\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131n tam bir bireydir. De\u011fi\u015ftirilmesi gereken kad\u0131n\u0131n\nnas\u0131l oldu\u011fu de\u011fil, kendisini nas\u0131l g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcd\u00fcr. D\u00fcnyadaki yerimize dair\nba\u015fkalar\u0131n\u0131n ve de kendimizin g\u00f6r\u00fc\u015f\u00fcn\u00fc d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrmeliyiz. [\u2026]<\/p>\n\n\n\n

T\u00fcm \u00f6znel hareketleri ger\u00e7ekle\u015ftirece\u011fiz ve bu da\netraf\u0131m\u0131zdaki alan\u0131 ele ge\u00e7irmemizi sa\u011flayacak. Ve bundan kast\u0131m\u0131z tan\u0131mlama\nde\u011fil. Tan\u0131mlaman\u0131n zorlay\u0131c\u0131 eril bir niteli\u011fi bulunmaktad\u0131r. [\u2026]<\/p>\n\n\n\n

Erke\u011fin zihni yaln\u0131zca kendisiyle me\u015fguld\u00fcr, kendi\nge\u00e7mi\u015fi, kendi hedefleri ve kendi k\u00fclt\u00fcr\u00fc. Ger\u00e7eklik [erke\u011fe] t\u00fckenmi\u015f gelir;\nuzay u\u00e7u\u015flar\u0131 da bunu kan\u0131tlar. \u00d6teki yandan, kad\u0131n, hayat\u0131n \u00f6ncelikle kendi\ngezegenimizde ba\u015flamas\u0131 gerekti\u011finde \u0131srar etmektedir. Erke\u011fin art\u0131k hi\u00e7bir \u015fey\ng\u00f6remedi\u011fi yerde kad\u0131n hala bir \u015feyler g\u00f6rebilmektedir.<\/p>\n\n\n\n

Erkek zihni, bizzat insanl\u0131\u011f\u0131n varolu\u015funu tehlikeye atan\nmekanizmay\u0131 harekete ge\u00e7irdi\u011fi anda son bir krize girmi\u015ftir. Kad\u0131n, ataerkinin\nkarakter yap\u0131s\u0131nda ve onun k\u00fclt\u00fcr\u00fcnde bu \u00e7\u0131lg\u0131n tehlikenin itici g\u00fcc\u00fcn\u00fc fark\nederek r\u00fc\u015ft\u00fcn\u00fc ispatlamaktad\u0131r. [\u2026]<\/p>\n\n\n\n

Erkekler binlerce y\u0131ld\u0131r hayat\u0131 riske atmakta ve bug\u00fcn de\nhayat\u0131n devam\u0131 ile kumar oynamaktad\u0131rlar. Kad\u0131nlar bunu reddettikleri i\u00e7in\nhalen k\u00f6ledirler; bu y\u00fczden daha a\u015fa\u011f\u0131l\u0131k, aciz, kudretsiz hale getirilmi\u015flerdir.\nKad\u0131nlar hayatta devaml\u0131l\u0131\u011f\u0131na bir de\u011fer olarak sahip \u00e7\u0131kmaktad\u0131rlar.<\/p>\n\n\n\n

Erkekler, hayat\u0131n anlam\u0131n\u0131 hayat\u0131n \u00f6tesinde ve hayat\u0131n\nkendisinin kar\u015f\u0131s\u0131nda aramaktad\u0131rlar. \u00d6te yandan, kad\u0131nlar\u0131n hayatlar\u0131 ve\nhayat\u0131n anlam\u0131na dair hissiyatlar\u0131 \u00f6rt\u00fc\u015fmektedir. Bizler binlerce y\u0131l, onlara\nkar\u015f\u0131 tutumumuza dair erke\u011fin kayg\u0131lar\u0131n\u0131n bizim daha a\u015fa\u011f\u0131 nitelikte\nolu\u015fumuzun belirtisi haline getirilmesine son verilmesini beklemek zorunda\nkald\u0131k. Kad\u0131n bir i\u00e7kinlik ve erkek ise bir a\u015fk\u0131nl\u0131kt\u0131r; felsefe, bu\nkar\u015f\u0131tl\u0131kta kaderlerin hiyerar\u015fisini idealize etmi\u015ftir. Erkek bir a\u015fk\u0131nl\u0131k\noldu\u011fundan onun eylemlerinin niteli\u011finden \u015f\u00fcphe etmek imkans\u0131zd\u0131 ve, kad\u0131n bir\ni\u00e7kinlik oldu\u011fundan erkek tarihi \u00f6devlerini yerine getirebilmek i\u00e7in kad\u0131n\u0131 g\u00f6z\nard\u0131 etmekte hakl\u0131yd\u0131. Buna uygun olarak, ka\u00e7\u0131n\u0131lmaz kar\u015f\u0131tl\u0131k temelinde erkek,\nkad\u0131n\u0131 suiistimal etmi\u015ftir. Kad\u0131n kendi a\u015fk\u0131nl\u0131\u011f\u0131n\u0131 \u00fcstlenmelidir. Filozoflar\n\u00e7ok konu\u015ftu; neye dayanarak erke\u011fin a\u015fk\u0131nl\u0131\u011f\u0131n\u0131n i\u015faretini kabul ediyorlar da\nkad\u0131n\u0131nkini reddediyorlar? Onlar a\u015fk\u0131nl\u0131\u011f\u0131 eylemlerin etkilili\u011fi \u00fczerinden tan\u0131yor\nve her ne kadar [a\u015fk\u0131nl\u0131\u011f\u0131n] \u00f6zde oldu\u011funu varsay\u0131yor olsalar da iktidar\u0131\nartt\u0131rmaya yol a\u00e7mayan eylemlerin a\u015fk\u0131nl\u0131\u011f\u0131n\u0131 reddediyorlar. Fakat a\u015fk\u0131nl\u0131\u011f\u0131\neylemlerin etkilili\u011fi \u00fczerinden \u00f6l\u00e7mek ataerkil bak\u0131\u015f a\u00e7\u0131s\u0131na \u00f6zg\u00fcnd\u00fcr. Erkekler,\nalternatiflerin yaln\u0131zca kendilerinde g\u00f6rd\u00fckleri oldu\u011funu; kad\u0131n\u0131n bir\ni\u00e7kinlik, pasif bir \u015fey oldu\u011funu zannediyorlar, aksine erkekler taraf\u0131ndan\nbask\u0131lanmam\u0131\u015f olsa [kad\u0131nlar\u0131n] ba\u015fka t\u00fcrl\u00fc bir a\u015fk\u0131nl\u0131k olduklar\u0131 kendini\ng\u00f6sterebilirdi. Kad\u0131nlar, bug\u00fcn, erke\u011fin a\u015fk\u0131nl\u0131\u011f\u0131n\u0131 sorgusuz sualsiz kabul\neden k\u00fclt\u00fcr ve tarihi incelemek ve bizzat bu a\u015fk\u0131nl\u0131\u011f\u0131n yarg\u0131lamak istiyor.\nSay\u0131s\u0131z -bilin\u00e7li ve bilin\u00e7d\u0131\u015f\u0131- travmalar\u0131n sonucu olarak erkekler bile yava\u015f\nyava\u015f kendi ba\u015fkahraman rollerinin krizinin fark\u0131na varm\u0131\u015flard\u0131r. Fakat erke\u011fin\n\u00f6zele\u015ftirisi halen ger\u00e7ek olan\u0131n rasyonel oldu\u011fu varsay\u0131m\u0131na tutunmaktad\u0131r ve\nhalen, bunun kendisini a\u015fmas\u0131 i\u00e7in gerekli oldu\u011fu me\u015frula\u015ft\u0131rmas\u0131 ile\ngeleneksel rollerini ileri s\u00fcrmektedir. Kad\u0131nlar, erkeklerin kad\u0131nlar\u0131\nboyunduruk alt\u0131na alarak ve ayn\u0131 zamanda kendi i\u00e7kinlikleri i\u00e7in onlar\u0131\nsu\u00e7layarak kendilerini a\u015fma bi\u00e7imlerinden tiksinmektedir. \u00d6zele\u015ftiri yerini\nhayal g\u00fcc\u00fcne b\u0131rakmal\u0131d\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Erke\u011fe, d\u00e2hiye, rasyonel vizyonere mesaj\u0131m\u0131z \u015fudur:\nd\u00fcnyan\u0131n gelece\u011fi erke\u011fin zorluklar\u0131 a\u015fma arzusu ile \u00e7izilmi\u015f bir yolda devaml\u0131\nolarak ileri gitmekte yatmamaktad\u0131r. D\u00fcnyan\u0131n gelece\u011fi a\u00e7\u0131kt\u0131r: [d\u00fcnyan\u0131n\ngelece\u011fi] bir \u00f6zne olarak kad\u0131nla en ba\u015ftan yola ba\u015flamakta yatmaktad\u0131r. <\/p>\n\n\n\n

Bizler kendi i\u00e7imizde hayat\u0131n tamamen d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcr\u00fclmesini\nger\u00e7ekle\u015ftirebilecek bir kapasite oldu\u011funun fark\u0131nday\u0131z. Efendi-k\u00f6le\ndiyalekti\u011fi i\u00e7erisinde hapsolmayarak kendimizin bilincindeyiz; biz Beklenmeye\n\u00d6zne\u2019yiz. <\/p>\n\n\n\n

Yeni insan efsanesini bir sa\u00e7mal\u0131k olarak reddediyoruz.\n\u0130ktidar, nihai tercihlerinde en \u00f6nemli fakt\u00f6r olan ve erke\u011fin d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fc\u015f\u00fcne\ni\u015flenmi\u015f bir kavramd\u0131r. Kad\u0131n\u0131n ikincille\u015ftirilmesi [iktidar kavram\u0131n\u0131] g\u00f6lgesi\ngibi takip etmektedir. Bu \u00f6nc\u00fcllerde temellenen herhangi bir gelecek tasavvuru\nd\u00fczmecedir.<\/p>\n\n\n\n

Feminist hareketin kendisi insanl\u0131\u011f\u0131n herhangi bir temel\nd\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcm\u00fcn\u00fcn arac\u0131 ve amac\u0131d\u0131r. Gelece\u011fe ihtiyac\u0131 yoktur, herhangi bir ayr\u0131m\nyapmaz- burjuva, proleter, \u0131rk, ya\u015f, k\u00fclt\u00fcr, klan veya kabile. Ne yukar\u0131dan ne a\u015fa\u011f\u0131dan\nne se\u00e7kinden ne tabandan gelir, ne \u00f6nderli\u011fe ne de organizasyona, ne da\u011f\u0131t\u0131ma\nne de propagandaya ihtiyac\u0131 vard\u0131r. Tamam\u0131yla yeni bir \u00f6zne taraf\u0131ndan sarf\nedilen tamam\u0131yla yeni bir kelime. Duyulmas\u0131 i\u00e7in telaffuz edilmesi yeterlidir.\nHareket etmek kolay ve sadele\u015fir. <\/p>\n\n\n\n

Hedefler yok, buram\u0131z\u0131n ve \u015fimdimizin \u015fu an\u0131 var. Bizler\nd\u00fcnyan\u0131n karanl\u0131k ge\u00e7mi\u015fiyiz, bizler \u015fu an\u0131 \u015fekillendiriyoruz.
<\/p>\n\n\n\n


\n\n\n\n

[1]<\/a> Anlam b\u00fct\u00fcnl\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc ve\nc\u00fcmle ak\u0131\u015f\u0131n\u0131 sa\u011flayabilmek ad\u0131na k\u00f6\u015feli parantezler i\u00e7erisinde eklenenler\n\u00e7evirmene aittir.<\/p>\n\n\n\n

[2]<\/a> Trip= yolculuk. Fakat ayn\u0131 zamanda \u2018uyu\u015fturucu madde etkisi\u2019 yani \u2018kafas\u0131\u2019 anlam\u0131na da gelmektedir. (\u00e7.n.)<\/p>\n\n\n\n

<\/p>\n\n\n\n

* Paolo Bono ve Sandra Kemp edit\u00f6rl\u00fc\u011f\u00fcnde haz\u0131rlanan \u201cItalian Feminist Thought: A Reader (1991)\u201d kitab\u0131ndaki \u0130ngilizce \u00e7eviriden \u00e7evrilmi\u015ftir. <\/p>\n\n\n\n

Haz\u0131rlayan<\/strong>: M\u00fcmtaz Murat K\u00f6k <\/p>\n\n\n","post_title":"Hegel\u2019in Surat\u0131na T\u00fck\u00fcrelim- Carla Lonzi, 1970*","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"hegelin-suratina-tukurelim-carla-lonzi-1970","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2019-07-06 18:11:35","post_modified_gmt":"2019-07-06 15:11:35","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=109494","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":109494}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "614"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "154"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

Vakıf üniversitelerinde neler oluyor?

Üniversiteler tüm bileşenleriyle, emeğin ve bilginin kendini her an yeniden var ettiği mekânlardır. Üniversiteler eskiden beri hep toplumun aklı ve vicdanı olarak görülmüştür. Bu günlerde...

EŞİK: Kadın ve kız çocuklarını hayattan koparamayacaksınız, ev köleleriniz yapamayacaksınız

Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) kız çocuklarının okullaşmasını teşvik adı altında, kız okullarının açılması yani karma eğitimin baltalanması hakkında açıklama yayımladı. Karma eğitime son vermenin...

Sus(ma)mak! İnan(ma)mak!

Gündem şu an bu iki kavramdan çok da bağımsız bir noktada değil. Size şimdi ufak bir düşünce egzersizi yaptırmak istiyorum. Bana katılabilirsiniz veya eleştirmek istediğiniz...

Kadın, doğa ve kesişen tahakküm: Av ihalelerinden İstanbul Sözleşmesi’ne, Kuzey Ormanları’ndan 6284’e

Hem ekofeminizm hem vegan feminizm kadınların, doğanın ve hayvanların üzerindeki ataerkil kapitalist baskının nasıl ortak sömürü hikayeleri ortaya çıkardığını yıllardır tartışıyor. Üstelik bunu, sadece bu...
Konuk Yazar
Konuk Yazar
Siz de Gaia Dergi'de yazılarınızın çıkmasını istiyorsanız iletisim@gaiadergi.com üzerinden iletişime geçebilirsiniz.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol